*dipnotlar yazıda nerede kullanılmışsa oraya parantez içinde yapıştırılmıştır


*****************************************



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə24/24
tarix08.04.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#36691
növüYazı
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24

*****************************************
Yalçın Küçük:
Hep Birlikte Hep!” Çeşitlemesi
“Şimdi Kürdistan'da bir mevzi var.
Sağlamdır.
Şimdi buradan yürüme zamanıdır. Ve zaman “hep birlikte hep” deme zamanıdır.
Çok acı değil mi? Aynı zamanda korkutucu buluyorum doğrusu, bölgedeki Marksist-Leninistlerin bir bölümünden korkuyorum; çok dinli olabileceklerini düşünüyorum. Görüntüde Marksizm-Leninizm ile işçi sınıfına tutkun bir bağlılık ve bunun altında koyu ve derin bir atalet dini yatabiliyor. Marksizm-Leninizme bağlılığı, hareketin freni yapabiliyorlar.
Hiçbir iş yapmadan Marksist-Leninist olabiliyorlar.
İş yapmadıkları için de işçi sınıfının kuşatılmış olduğunu göremiyorlar. Demagojik yanıltmalarla, radyo, televizyon ve MİT'in bir dairesi haline gelmiş basının yanıtlmalarıyla, işçi sınıfının giderek gericilik ve şovenizmin dayanaklarından birisi haline geldiğini de göremiyorlar; “yaşasın işçi sınıfı” dalkavukluğu bu görmezliği örtmeye yarıyor. Şimdi işçi sınıfı başarıya, güce ve eylemliliğe muhtaçtır, göremiyorlar.
Engeldir. Aşılabileceğini umuyorum. Sağlam mevziden hareketle tüm emekçilerin partisiyle, bu kuşatmanın da yarılabileceğini de görüyorum. Bu nedenle de “Hep Birlikte Hep” demek gereğini duyuyorum.
Hep Birlikte Hep.(Yeni Ülke,24-30 Kasım 1991)(259)

***

Ülke ve bölge, bir yanda Misak-ı Mili partileri ve diğer yanda diğer parti olmak üzere ikiye ayrılıyor.



Diğer parti, tüm emekçilerin, işçilerin, aydınların, öğrencilerin partisi, önde duruyor: Büyük bir sorumluluk ve cesaret işidir. İmkanları ve şansı var; her gün arttığını görüyorum. Kısaca bir süre sonra yönetimi Çankaya tepesine aktarılan ve 1923 sınırlarını çizen Haklar Savunma Partisi'ni, Müdafa-i Hukuk Fırkası'nı hatırlıyorum; sadece bir-iki dernekle başlamakla kalmıyor ve aynı zamanda başlangıcında bir Nuh'un Gemisi izlenimini veriyor. Her türden yaratık ve akım var; eylemle büyüyerek ve ayıklanarak birbirlerine benziyorlar.
Model mi, hayır. Gelecek mi, hayır, Ancak öğreticidir.
Ve öğretici olan “hep birlikte hep” demektir.
Bu ise bir ufuk, bir yürek ve sorumluluk işi olarak ortaya çıkıyor.(Yeni Ülke, 15-21 Aralık 1991)
***
Yalçın Küçük kısa bir süre önce yayınlanan Sovyetler Birliği'nde Sosyalizmin Çözülüşü başlıklı kitabında “kapitalist olmayan yol” ve halk cephesi formülleri hakkında şunları yazıyor:
“Dört: Her ikisi de Marksizmin özünden büyük bir kopuşu temsil ediyorlar. Marksizmin, işçi sınıfının iktidarı kendisine temel alan olarak seçmesi, yalnızca işçi sınıfının devrimci gücüne ve misyonuna güvenmekten kaynaklanmıyor; aynı zamanda işçi sınıfı alanının dışının bozulma kesimleri olarak tanımlanmasından ileri geliyor. Marksizmin özüne göre, devrimci süreçte, politikada, ahlakta, felsefede, işçi sınıfının dışı, bir dejenarasyon alanıdır; buradan herhangi bir olumluluk beklenmemesi gerekiyor. Her iki formül ise, olumluluğu, işçi sınıfı dışı alanlara çekiyor ve arıyor.”(Tekin Yayınevi, s. 544)

************************************
Özgürlük Dünyası:
Bir Adım İleri İki Adım Geri ya da
Değişmeyen Saplantının Değişen Gerekçeleri
Özgürlük Dünyası'nın 37.sayısında (Kasım 1991 )”Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi” başlığı altında, Lenin'in Nisan Tezleri ni yorumlayan bir yazı yayınlandı. Başlangıçta “özü toprak devrimi” olan bir demokratik devrim tezi savunulur ve bu Mao'nun Yeni Demokrasi'si ile gerekçelendirilirdi. Sonra aynı şey bazı önemsiz farklılıklarla Lenin'in İki Taktik'inin geriye dönük yorumu üzerinden yapılmaya çalışıldı. Demokratik devrimin bir zamanlar olmazsa olmaz koşulu olarak ileri sürülen sosyo-ekonomik yapı tahlilleri çökünce, İki Taktik'ten de vazgeçildi. Şimdilerde yalnızca “siyasal demokrasi” sorununa dayalı bir demokatik devrim görüşü savunuluyor ve bu yeni versiyona bu kez Lenin'in Nisan Tezleri’nin geriye dönük yoru(260)muyla bir dayanak oluşturulmaya çalışılıyor. Değişmeyen saplantılarını sık sık değişen mevzilerden savunmaya çalışanların bu yeni mevzide de çok tutunacaklarını zannetmiyoruz. Her şeye rağmen Nisan Tezleri'ne kadar gelmiş olmak önemli bir ilerlemedir. Buradan sonrası denizin bittiği yerdir. Özgürlük Dünyası'nın bahsi geçen yazısından bir bölümü aşağıya alıyoruz:
‘“Nisan Tezleri'nde ileri sürülen taktikler ve program çok önemli iki tespite dayanmaktadır. Bunlardan birincisi, demokratik devrim programı olarak önceden ilan edilmiş hedeflere, herhangi bir yasal biçim altında değil, bizzat kitlelerin eylemiyle, fiilen ulaşılmış olması ve bu hedeflerin yaşanan devrimci ortam içinde aşılmış olmasıdır. Demokratik devrimin başlıca hedeflerinden birisi olan ve bir sosyalist devrime geçiş için önkoşul olarak görülen siyasal demokrasi, işçi sınıfı ve köylülüğün somut ve hukuki bir biçim kazanmış iktidarı doğmadan, ama onların doğrudan silahlı eylemi ve ayaklanması sonucunda oluşan sokak iktidarlarının eseri olarak gerçekleşmişti. Böylece, 'İki Taktik'te siyasal iktidarın bir kurum olarak gerçekleşmesine bağlı olarak ele alınmış olan demokratik devrimin başlıca hedefleri, bu anda, pratik ve yaşanan bir gerçeklik olarak fakat o zaman öngörülenden farklı bir biçim altında ele geçirilmişti. Lenin'in bu tespiti, 'Nisan Tezleri'nde 'eski bolşevikler' olarak anılan bir grup tarafından kolay kolay anlaşılamadı. Bu grup, hala eski formüle uygun olarak demokratik cumhuriyetin kurumsal bir biçim altında gerçekleşmesini, demokratik devrimin ekonomik programının uygulanmasını ve ondan sonra demokratik devrimden sosyalist devrime geçilmesini önermeye devam ediyorlardı. Bu noktada Lenin, 'İki Taktik'te öne sürdüğü tezlerle çelişmeksizin, ama onların gerçekleşmesinin değişik biçimine işaret ederek, yeni sosyalist devrim perspektifini ortaya koydu."
***
Nisan Tezleri'nin özü, “Her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur” düşüncesinde odaklaşır. (Özgürlük Dünyası'nın göremediği ya da görmek istemediği can alıcı nokta budur.)
Lenin bu düşünce çerçevesinde Nisan Tezler’inde sorunu şöyle koyar:
Şubat-Mart 1917 Devriminden önce devlet iktidarı, Rusya’da, eski bir sınıfa, başında Nikola Romanov’un bulunduğu feodal toprak soylularına aitti.
"Bu devrimden sonra iktidar, başka bir sınıfa,yeni bir sınıfa, burjuvaziye ait bulunuyor.
"İktidarın bir sınıftan ötekine geçişi, sözcüğün salt bilimsel anlamıyla olduğu kadar, politik ve pratik anlamıyla da bir devrimin birinci, başlıca ve esas belirtisidir.
"Burjuva devrimi ya da burjuva-demokratik devrim, Rusya’da, bu bakımdan tamamlanmıştır." (s.23)(261)

************************************
ORAK-ÇEKÎÇ Neyi Eleştiriyor?
TİKB Merkez Yayın Organı Orak-Çekiç “Partiyi ve Devrimi Birlikte Örgütlemek" başlıklı başyazısında (sayı:79, Eylül 1991), aşağıdaki eleştiriye yer vermektedir:

Çeşitli devrimci örgütler bir ölçüde gerçeği içerinde taşımakla birlikte, devrimci bir özlemin ifadesi olmanın yanında nesnel durumun bir ölçüde abartılmasını da yansıtan Türkiye'nin "devrim ülkesi" olduğu değerlendirmesini yapmaktadırlar. Siyasal, örgütsel, pratik alandaki görevlere ise bu iddialı değerlendirmeye denk, hatta yaklaşan bir sarılış ise görmek mümkün değildir. Sınıf mücadelesinin nispeten yavaş bir gelişme seyri izlediği dönemlerden farklı olarak devrimci bir yükseliş içerisine girilen bir dönemde, programatik alanda bir gelişme sağladığı, örgütsel bir temel yarattığını ileri süren komünist olma iddiasındaki bir örgütün “...teorik atılım, partileşme sürecinin esas halkasıdır", “Konferansımız teorik faaliyeti, teorik sorunlarda gelişme ve yetkinleşmeyi Hareketimizin tüm faaliyetinin en canalıcı bir halkası olarak değerlendirmektedir." (Ekim, 1 .Genel Konferansı Bildirisi) demesini nasıl değerlendireceğiz? Bu belirleme, siyasal, örgütsel, pratik alanlardaki görevleri daraltmaktadır. “Ekim" burada sadece bir örnektir. Üstelik çeşitli mazaret ve biçimler altında devrimci pratik eylemden, örgütsel ve siyasal görevler bütünlüğünden kaçışın günümüzdeki tek örneği değildir.


Bu örgütsel görevlerin işçi sınıfı hareketiyle bağların geliştirilmesiyle sınırlanması, siyasal ajitasyonun kapsamının öncü işçilere yönelik propagandaya doğru daraltılması ve devrimci eylemle bağının zayıflatılması gibi yanlışlar zincirinin ilk halkasını oluşturmaktadır. Tasfıyecilik kalıntısı, mücadelenin sertleşmesiyle örgütlü örgütsüz yeni örneklerini göreceğimiz aydın oportünizmine özgü bir misyon üstlenilmektedir.

Proletaryanın öncü komünist partisinin inşası uzak, belirsiz bir geleceğin sorunu olmaktan çıkarılmalı, bilinçli bir faaliyet olarak sürdürülmelidir. Partinin inşası ve devrimin örgütlenmesi her zamankinden fazla sürecin içiçe geçmiş iki görevidir. Parti inşa sorununa bu perspektiften yaklaşmayan bir anlayış şu ya da bu yönde oportünizme saplanmaktan kurtulamaz.”
Eleştiriye konu “EKİM I. Genel Konferansı Bildirisi" , Orak-Çekiç'in eleştiri konusu ettiği hususlara ilişkin olarak şu perspektifi taşımaktadır:
Türkiyeli komünistler bugün ciddi teorik, politik ve örgütsel sorunlarla yüzyüzedir. Evrenseli kucaklayan bir teorik gelişme ve yetkinleşme; politik sorunlarda ve görevlerde netlik; işçi sınıfının temel alan ve tüm topluma hitap eden etkin bir siyasal faaliyet; böyle bir faaliyetin güvencesi ve yürütücüsü olarak ihtilalci bir sınıf örgütlenmesi; ve tüm bunların cisimleşmiş birliği ve ifadesi olarak, leninist bir sınıf partisi."
"Tüm bunlar aynı görevler ve sorunlar zincirinin kopmaz halkalarıdır; bir bütün oluşturmaktadırlar."(262)
****************************************

ARKA KAPAK

"... Önderlerin ödevi, özellikle, bütün teorik sorunlar üzerinde gitgide daha çok bilgi edinmek, günü geçmiş dünya görüşlerinin geleneksel takırtılarının etkisinden kendilerini gitgide daha çok kurtarmak, ve sosyalizmin bir bilim durumuna geldiğinden bu yana, bir bilim olarak yürütülmek, yani irdelenmek istediğini hiç mi hiç unutmamak olacaktır. Buna göre, böylece kazanılan gitgide daha açık görüşleri, işçi yığınları arasında artan bir çabayla yaymak, ve parti ve sendikalar örgütünü gitgide daha güçlü bir biçimde sağlamlaştırmak önem kazanacaktır. ...”

Engels
"Bizim öğretimiz -demiştir Engels, kendini ve ünlü dostunu kastederek- bir dogma değil, bir eylem klavuzudur. Bu klasik tümce, marksizmin çok sık gözden kaçırılan bu yönünü, dikkat çekici bir güç ve anlatımla vurgulamaktadır. Ve bu yönü gözden kaçırırsak, marksizmi tekyanlı, çarpıtılmış ve cansız bir şeye döndürmüş oluruz; onu hayat kanından yoksun bırakmış oluruz; onun asıl teorik temellerini -diyalektiği, her şeyi kucaklayan ve çelişkilerle dolu tarihsel gelişim öğretisini- altüst etmiş oluruz; tarihin her yeni dönemeciyle değişebilen, dönemin belirli pratik görevleriyle olan bağıntısını yıkmış oluruz."

Lenin
Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə