Cüneyt ÖZ
122
yaklaşımla ele alan harmoni, aynı anda birden fazla duyurulmak istenen sesin, birbirleri üzerine
bindirme şekillerini ve dikey ses gruplarının birbirleriyle olan bağlantılarını incelemektedir
27
.
Çoksesliliğin temeli olan akorların kuruluşları, bağlanışları, çevirimleri ve yürüyüşleri ile de har-
moni ilgilenmektedir
28
. Antikçağda yapılan tiyatro oyunlarında kullanılan müzik aletleri ve
oyuncu sesleri arasındaki uyum önemlidir. Çünkü müzik aletlerinden çıkan yüksek ses oyuncula-
rın seslerini bastırabilir. Bu yüzden bu iki farklı sesin birlikte bir uyum sağlaması harmoni birimi-
nin öncelikli amaçları arasında sayılabilir.
Akustik, “işitmek ile ilgili” Hellence “ἀκουστικός” (akoustikos) sıfatından Türkçe’ye geçmiş-
tir
29
. Ses dalgalarının oluşumu ile yayılmasını, fiziksel ve fizyolojik açıdan inceleyen akustik,
mekanik biliminin alt dalıdır
30
. Akustik, gürültü denetimi ve hacim akustiği olarak iki temelde
incelenmektedir. Mimari akustik içerisinde geçmişi en eski olan hacim akustiği, eski çağlardan
beri incelenen bir konudur. Hellen tiyatroları ise hacim akustiğine gösterilen ilk örnekler ara-
sında sayılabilir
31
. Mekânın akustiğini ölçmek için, akustik analiz yöntemlerinden birini kullanmak
ve bunların sonuçlarını bir dizi matematiksel hesaplamadan
geçirmek gerekmektedir
32
.
Antikçağ Tiyatrolarında Akustik
Tiyatronun mimari bir yapı biçimi olarak ilk ortaya çıkışı, nasıl yapıldığı ve yıllar içerisinde
gelişiminin nasıl gerçekleştiği konusu gibi sorular birçok araştırmacı tarafından düşünülmüş,
sorgulanmış ve bu konular üzerine sayısız tez ve yayın yapılmıştır. Fakat bu yapılarda akustiğin
nasıl sağlandığı konusu son yıllarda yazılan makale
33
ve yapılan projeler
34
dışında, oldukça az
sayıda araştırmaya konu olmuştur.
Tiyatroların akustiği hakkındaki ilk bilgilerimizi Vitruvius’un De Architectura kitabının beşinci
bölümünde verdiği, tiyatrolardaki akustik kaliteyi sağlamaya yönelik önerilerinden edinmekte-
yiz
35
. Buna göre, öncelikle tiyatro yapımında yankılanma engeliyle karşılaşmadan yumuşak bir
biçimde sesi kulağa kadar getirecek bir arazi seçimi yapılmalıdır. Kalkışmalılar (dissonant),
circumsonantlar, seselimliler (rezonant) ve sessizler (consonant) olarak bilinen yerler sesin
dağılmasını önlemekte olduğu için tiyatro yapımına uygun olmayan arazilerdir
36
. Kalkışmalılar,
ağızdan çıkan ilk sesin yükselerek yukarıda herhangi bir yere çarpıp geri
geldiğinde, aşağı inerken
kendini izleyen sesi engellediği yerler olarak tanımlanmaktadır
37
. Circumsonant arazilerdeki ses
alana yayıldıktan sonra ortada kısılır; hâl takıları duyulmazken anlamca belirsiz seslerle birlikte
kaybolmaktadır. Seselimli arazide sert bir nesneyle karşılaşan ses geri çekilirken yankılanır ve
sesteki hâl takılarının çift olarak duyulmasına neden olur
38
. Sessizlerde ise ses aşağıdan
27
Sağer - Sevgi 2011, 24.
28
Çevik et al. 2012, 71.
29
Çelgin 2011, 35 s.v. ἀκουστικός.
30
Çetinkaya 2010, 1.
31
Erol 2006, 1, 25.
32
Kurtay et al. 2008, 558.
33
Yüksel et al. 2005; Irklı-Eryıldız 2006; Knapp 2007; Declercq – Dekeyser 2007; Dragonetti et al. 2007; Barba
Sevillano
et al. 2008; Chourmouziadou – Kang 2008; Kurtay
et al. 2008; Rindel 2008; Vovolis 2009, 2011,
2012; Kontomoichos et al. 2014.
34
ERATO ve ATLAS projeleri için bk. Yüksel et al. 2005, 1-8; Dragonetti et al. 2007; Barba Sevillano et al. 2008,
4156.
35
Vitr. de Arch. V.
36
Vitr. de Arch. V. VIII. 1.
37
Vitr. de Arch. V. VIII. 1.
38
Vitr. de Arch. V. VIII. 2.
Antikçağ Tiyatrolarında Akustik Üzerine
Bir Değerlendirme
123
desteklenmekte yukarı çıktıkça kulağa berrak ve tonu belirgin sözcükler olarak ulaşmaktadır
39
.
Hareketli bir hava olan ses, dokunulduğunda algılanabilmektedir. Ses, tıpkı suya atılan taşın su
yüzeyinde yaptığı konsantrik dalgaların herhangi bir engelle karşılaşıncaya kadar büyüyerek de-
vam etmesi gibidir
40
. Dalgalar halinde yayılan ses herhangi bir engelle karşılaştığında ona çar-
parak geri döner. Döndüğünde ise arkasından gelen diğer ses dalgalarını kırmaktadır
41
. Eğer
herhangi bir engele çarpmadan devam ederse, arkadaki ses dalgaları da onu takip eder. Yankı-
lanma olmadığı sürece ses tiyatroda en altta ve en üstte bulunan izleyicilere sorunsuz bir şekilde
ulaşacaktır
42
.
Antikçağda mimarlar, tiyatrolarda akustiği sağlamak için arazinin yapısı, oturma sıralarının
eğimi ve çapı, sesin tiyatro içerisindeki yayılımı ile tiyatronun her yerinde sesin aynı berraklıkta
duyulması için birçok alanda yapılan çalışmalarla da ilgilenmişlerdir. Örneğin, müzik ve matema-
tik bilimcilerin geliştirdikleri kanon kuramı
43
. Vitruvius, tiyatrolarda sesin üst oturma sıralarına
kolaylıkla erişmesi için ses yansıtıcı olarak kullanılan bronz küplerin varlığından söz etmektedir
44
.
Bu bronz küplerin müzikteki kanon kuramına göre yerleştirildiği ve ciddi matematiksel ilkeler
üzerine kurulduğu söylenmektedir
45
. Bunlar, tiyatro oturma sıralarının aralarında belirli bir
düzende açılacak olan nişler içerisine, müzik yasalarına göre (Vitruvius, küpleri tiyatrolarda
yapılan nişlere yerleştirirken, Aristoksenus’un müzik sistemini (tetrachord) temel alıp
46
, her küpe
farklı notalar atfedilmesi gerektiğinden bahsetmektedir
47
), nişin hiçbir duvarına değmeyecek
biçimde ters olarak yerleştirilmelidir
48
. Bu nişlerin üstlerinde ve orkestraya bakan yüzlerinde
açıklıklar olmalıdır
49
ki küplere çarpan ses kolaylıkla tiyatronun üst oturma sıralarına tekrardan
oluşan bir ses dalgası şeklinde yayılabilsin. Tiyatroya koyulan bu boyları ve formları farklı kapların
her biri, farklı tonlarda notalar vermekte ve tiyatro içerisine yansıttıkları alçak ya da yüksek ses
tonları dikkate alınarak müzikal harmoniye göre yerleştirilmektedirler
50
. Oyuncunun sesi bu
kaplardan herhangi biriyle aynı perdeden olduğunda, ses kuvveti artar ve dinleyicinin kulağına
daha pürüzsüz ve tatlı bir tonda ulaşır
51
. Ne yazık ki bugüne kadar arkeolojik kazılarda bu tür
39
Vitr. de Arch. V. VIII. 2; Sabine 1922, 163-164.
40
Vitr. de Arch. V. III. 6.
41
Vitr. de Arch. V. III. 6.
42
Vitr. de Arch. V. III.
43
Vitr. de Arch. V. III; Hellence’de kamış ve saz anlamındaki “kanna” sözcüğüyle ilintili olarak, birbirine geçirilmiş
kamışlardan yapılan örtü, sepet ve çatıyı anlatmak için kullanılmış sözcüklerden türeyen “uzun
ve düz ağaçtan
sırık ya da sopa” anlamına gelen “kanon” terimi (Çelgin 2011, 346) ilk olarak mimaride karşımıza çıkmaktadır
(Baysal 2015, 1352). Kanon, MÖ V. yüzyılda Pisagorcuların harmoni düşüncesinden yola çıkan heykeltıraş
Polykleitos’un yazdığı kitabın başlığında kendine yer bulmuştur. Polykleitos, bu kitabında heykel yapımının
kurallarını ortaya koyarken kanon sözcüğüne estetik bir anlam yüklemiştir. Bu anlamda bakıldığında bu sözcük
aynı zamanda ideal bir estetiğin “kanunu” ve “kuralı”dır. MÖ III. yüzyılda yaşamış olan Oklid’in olduğu
düşünülen makalede ise kanon, oransal olarak düzen yanında müzikal düzeni de anlatan bir kelime olarak
ifade edilmiştir (Baysal 2015, 1352-1353). Kısaca kanon, iki sesin belirli aralıklarla tekrarı olarak tanımlanabilir
(Yılmaz 2010, 18, dn. 17).
44
Vitr. de Arch. V, V.
45
Vitr. de Arch. V, V; Yılmaz 2010, 18.
46
Vitr. de Arch. V.IV.
47
Bk. Vitr. de Arch. V. V. 1.
48
Barba Sevillano et al. 2008, 4155-4160.
49
Vitr. de Arch. V. V. 1.
50
Vitr. de Arch. V. V.
51
Vitr. de Arch. I. I. 9.