Cüneyt ÖZ
126
kullanılan velumun aslında güneşten korunmak için yapıldığı bilinse de aynı zamanda tiyatro
akustiğine katkı sağlamış olabileceği söylenebilir
78
. Çünkü Aspendos Tiyatrosu’nun günümüzdeki
mevcut durumda üstü açıkken yapılan akustik ölçümlerinde, tiyatronun seslilik değerinin
79
düşük
olduğu görülmüştür
80
. Ayrıca aynı ölçümlerde konuşmanın anlaşılabilirliği de (kapalı ortamlarda
%70-75 daha iyi anlaşılabilirdir) %60 orta anlaşılabilir çıkmıştır
81
. Hiç şüphesiz tiyatro üst kısmının
açık olması bu değerleri etkilemiştir.
Kentlerin kuruluşunda bölgeye yakın olan taş ocakları kullanıldığı için kentte bulunan yapı-
larda da yörede ne tür taş çeşidi varsa o kullanılmıştır
82
. Fakat mermer kullanılmak istendiğinde,
önemli mermer ocaklarından büyük bloklar yarı işlenmiş şekilde taşınmış ve mimariye uygun
işlenerek yapılardaki yerini almıştır
83
. Bazı kayaçlar özellikleri gereği sert (mermer vb.) olurken,
bazıları daha gözenekli ve yumuşak (kireç taşı, traverten vb.) yapıdadır. Yumuşak ve gözenekli
maddelerin sesi yutarak yankılanmayı azalttığı bilindiğinden
84
, bazı tiyatrolarda kullanılmış olan
kireçtaşı blokların
85
sesi emerek, yankılanmayı azaltmış olabileceği düşünülebilir. Yankılanmanın
azalmasıyla tiyatrodaki akustiğin daha iyi hale gelmiş olması ve sesin algılanışının iyileşmesi
beklenebilir bir durumdur. Üzeri oluklu veya dalgalı olan taşların (kireçtaşı vb.) yüzeyinden sesin
kayma/akış hızının yüksek olduğu, dolayısıyla bu çeşit taşların kullanıldığı tiyatro içerisindeki
sesin daha çabuk yayıldığı düşünülmektedir. Örneğin; Epidauros Tiyatrosu’nun yaklaşık 2000
kg/m
3
lük bölümünün gözenekli kireçtaşından yapıldığı bilinmektedir
86
. Tiyatroda yapılan ses
ölçümlerinde, kireçtaşından yapılan oturma sıralarının da etkisiyle, sesin kırılarak yayılımının
oldukça hızlı ve yüksek olduğu ortaya konulmuştur
87
. Aynı zamanda tiyatrolarda kullanılan sert
kayaçların ise sesi ahşaptan daha iyi yansıttığı için
88
sesin seyircilere ulaşmasında ve tiyatro içeri-
sine yayılmasında etkili olduğu bilinmektedir. İlk olarak sıkıştırılmış topraktan yapılan orkestra
zemini daha sonraki dönemlerde, farklı birçok nedenin yanında, akustiği iyileştirmek amacıyla
sesi yansıtması için mermerden yapılmaya başlanmıştır
89
.
Çoğunlukla Roma tiyatrolarında en üst oturma sıralarından sonra yapılan üzeri kemerli
galerilerin (revak) çatı kısmının, sesin çatıya ve en üst oturma sıralarına eşit güçte yükselebilmesi
söylenmektedir (Rindel 2008, 33).
78
Akustik üzerine 19. yüzyılda yapılan birçok araştırmada bir evin odasına yerleştirilen ağır kumaş perdelerin
yankılanmayı önlediği ortaya konmuştur (Eagleson 1940, 38). Bu örnekten hareketle tiyatrolarda kullanılan
gölgeliklerin sesin yankılanmasını azaltmış olabileceği düşünülebilir.
79
Seslilik değeri, ses kaynağının toplam ses basınç düzeyi ve ses gücü düzeyleri arasındaki farktır (Dilmen 2004, 76).
80
Dilmen 2004, 76.
81
Dilmen 2004, 76. Aspendos Tiyatrosu’nun akustik özelliklerinin kusursuz olmadığı, fakat birçok akustik
parametrelerinin olumlu sonuçlar verdiği de bir gerçektir. Bk. Dilmen 2004, 77. Antik tiyatroların
günümüzdeki mevcut durumunda yapılan akustik ölçümleri, tiyatronun orijinal akustik değerlerini birebir
vermemekte, sadece yapıldığı dönemdeki akustiği hakkında göreli bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır.
82
Özdilek 2011, 263.
83
Bingöl 2012, 100.
84
Eagleson 1940, 37.
85
Hierapolis Tiyatrosu’nda kalker ya da traverten, Heraklea Latmos, Alinda ve Alabanda da yerel granit, Priene
ve Pergamon tiyatrolarında ise oturma sıralarının kaplanmasında mermer ve ince kalker kullanıldığını örnek
gösterebiliriz (Ferrero 2009, 36).
86
Declercq – Dekeyser 2007a, 2012.
87
Araştırma, sesin her frekans için, Epidauros Tiyatrosu’nun oturma sıralarıyla etkileşime girdiğinde nasıl
davrandığı ve akustikte oturma sıralarının önemi üzerinedir. Bk. Declercq – Dekeyser 2007a; Declercq -
Dekeyser 2007b.
88
Chourmouziadou - Kang 2008, 527.
89
Vovolis 2012, 152.
Antikçağ Tiyatrolarında Akustik Üzerine
Bir Değerlendirme
127
için sahne binasının yüksekliği ile aynı hizada olması gerekmektedir. Eğer çatı yüksek değil de
alçaksa, alçaklığı oranında sesin dağılımını engelleyecektir
90
. Engellenen ses ise üst oturma sıra-
larındaki izleyicilere ulaşamayarak, akustik açıdan sorun yaratacaktır.
Diğer tiyatrolarla karşılaştırıldığında erken Klasik Dönem tiyatrolarında sesin yankılanma
süresinin kısa ve yansımasının yetersiz olduğu bilinmektedir
91
. Erken Klasik Dönem’den Hellenis-
tik Dönem’e tüm tiyatrolarda sesin düzeyi ve yankılanma seviyesinin yükseldiği görülmektedir
(aşırıya kaçan ses yankılanma süresinin akustik açıdan kötü sonuçlar doğuracağı da unutulma-
malıdır). Bu durum tiyatroların akustik fonksiyonlarının giderek daha da geliştiğinin göstergesi
olarak çözümlenebilir
92
. Roma tiyatrosunun planı Hellenistik tiyatrolara göre daha kapalı bir
forma sahiptir. Böyle bir plan tipi Roma tiyatrolarında sesin yankılanma süresinin daha uzun ol-
masına neden olmaktadır
93
. Aspendos Tiyatrosu’nda olduğu gibi, genellikle Roma tiyatrolarında
var olan oturma sıralarının bitimindeki sütunlar üzerine oturan kemerlerle oluşturulmuş galeriler
ve sahne binasının yüksek duvarlarının sesin yankılanma süresini uzattığı, son yıllarda yapılan
ölçümlerle de kanıtlanmıştır
94
. Roma tiyatrolarında, tiyatro boş iken yapılan ölçümlerde sesin
yankılanma süresinin daha uzun, dolu iken ise neredeyse modern tiyatrolar kadar akustiğinin iyi
olduğu görülmüştür
95
. Bu durum tıpkı günümüzde bir evin boş salonunda konuştuğunuzda se-
sinizin yankı yapması, aynı salonun mobilyalarla dolu olduğunda yaptığınız konuşmada ise hiçbir
yankılanma duyulmamasına benzemektedir. Ancak Aspendos Tiyatrosu’nda seyirciler varken
yapılan akustik ölçümlerde ses hızının azaldığı görülmektedir
96
. Ses hızının azalmasıyla birlikte
sesin dinleyiciler tarafından daha berrak algılanması, tiyatrolardaki akustik özelliklerin geliştiril-
mesi amacına hizmet etmektedir
97
. Çünkü tiyatrolarda oynanan oyunlarda sesin berraklığı ve iyi
algılanabilirliği son derece önemlidir.
Bazı araştırmacılar tiyatrolarda oynanan oyunlarda aktörlerin taktığı maskelerin
98
megafon
görevi yaparak sesin seyirciye duyurulmasına yardım etmiş olabileceğini düşünmektedir
99
. Maske
takmış oyuncudan çıkan seste anlaşılmaz bir yankılanma olmamaktadır
100
. Çünkü bu ses
consonant
(sessiz) özelliğe sahip olduğu için izleyicinin kulağına berrak ve temiz bir şekilde ulaşır. Maskele-
rin akustik açıdan herhangi bir işlev taşıyıp taşımadıkları son yıllarda fazlasıyla araştırılıp, tartışıl-
maktadır. Bir araştırmada
101
, arkeolojik buluntulara göre aslına uygun yeniden hazırlanan iki farklı
mask cansız mankenlere giydirilerek, çeşitli ses ölçümleri yapılmıştır (masklardan ilki cansız man-
kenin tüm kafasını sararken (kulaklarda dâhil) diğeri sadece başı kapatmakta, kulakları ise açıkta
90
Vitr. de Arch. V. VI. 4.
91
Chourmouziadou - Kang 2008, 527.
92
Chourmouziadou - Kang 2008, 527.
93
Chourmouziadou - Kang 2008, 527.
94
Bk. Rindel 2008.
95
Chourmouziadou - Kang 2008, 527.
96
Rindel 2008, 34-35, Fig. 3.
97
Rindel 2008, 41.
98
Klasik Dönem boyunca Hellenlerde mask kelimesini ifade etmek için prosopon terimi (bu kelime MÖ IV.
yüzyılın ikinci yarısında ilk defa Theofrastos’un
Karakterler kitabında “
prosopeion” olarak görülür) kullanıl-
maktaydı. Bu kelime aynı zamanda insan yüzünü ifade etmek için de kullanılmıştır. Çünkü Hellenlerde insanın
zihinsel evreninde maske ile yüz arasında hiçbir ayrım yoktur (Vovolis 2009, 31-32; Vovolis 2012, 159).
99
Barba Sevillano et al. 2008, 4156. Elde var olan belgelerin çoğu, tam olarak baş kısmına uygun maskın ilk
takılışını MÖ V. yüzyıl sonları olarak işaret etmektedir. Thespis’in öğrencisi Phrynichos tarafından tanıtılan ilk
mask ise bir kadın maskıdır (Vovolis 2009, 32).
100
Vovolis 2012, 167.
101
Kontomoichos et al. 2014, 1444-1452.