rıdır. R. Aron “bir tarih felsefesinin olabilirliği son kerte
de tarihe karşın bir felsefenin olabilirliğiyle karışır” (
a.g.e
320-321) diye sözünü bağladığında, zaman-dışı ve değişmez
hakikatin dogmatik bir tanımını zımnen kabul etmiş olur.
Gerçekten de bu tanım onun tüm düşüncesinin merke
zinde yer alır, örtülü kalmış tam bir
felsefi sistemi gündeme
getirir ve -so n dönem Husserl’in kuvvetle ifade ettiği—
devingen hakikatin yakalanmasıyla kökten çelişkili bu
lunur.
Demek ki fenomenoloji bir tarih felsefesi önermez, ama
bu bölümün başında sorduğumuz soruya olumlu yanıt ve
rir, tabiî bilim sözcüğünün anlamı mekanikliğe indirilmez
ve sosyoloji konusunda ana hatları çizilmiş olan yöntemsel
gözden geçirme hesaba katılırsa.. Fenomenoloji tarih bili
minin verilerini refleksif bir tarzda yeniden ele almayı, kül
türün ve bu bilimle tanımlanan dönemin yönelişsel bir
analizini, ve -sayesinde o kültürle o dönemin anlamının
örtüsünün altından belirdiği- tarihsel somut
Lebensuıelt’m
yeniden kurulmasını önerir. Bu anlam hiçbir durumda
önceden varsayılamaz ve tarih, siyasal, ekonomik, ırksal
vb. şu ya da bu “faktörün” içinden okunamaz; anlam alt
katmandadır, çünkü kökenseldir, “şeylerin kendisi” kıla
vuz alınırsa ön-varsayım yapılmadan ele geçirilmesi gerekir.
Bir kültürün ve oluşunun anlamının yeniden kavranma
sının olabilirliği, ilke olarak, tarihçinin tarihselliğinde te
melini bulur. Fenomenolojinin kendisinin de tarihin içinde
yer alışı, ve Husserl’e göre insanı tanımlayan gerekçeyi kur
tarma şansı olarak tanılanışı, alana sadece saf mantıksal
bir meditasyonla değil, halihazır tarih üstüne bir refleksi-
yonla girmeye yeltenişi, kendisini zamanın dışında bir
felsefe veya tamamlanmış bir tarihi özetleyen mutlak bir
bilgi olarak anlamadığını gösterir. O kendine bir kültürün
oluşu içinde bir an olarak gözükür, ve
hakikatini, tarihselliği
tarafından yalanlanmış olarak görmez, çünkü bizzat o tarih-
selliği hakikate açılmış bir kapı yapar.
Fenomenolojinin kendine atfettiği bu tarihsel anlam,
ona çok farklı başka bir anlam atayan marksizm tarafından
tartışma konusu edilir.
5.
Fenomenoloji ve marksizm.
- a)
Üçüncü yol. Önce,
fenomenolojiyi marksizmden ayıran
aşılamaz karşıtlıkları
belirtmek uygun olur. Marksizm bir materyalizmdir; mad
denin tek gerçeklik olduğunu ve bilincin de maddenin özel
bir “modu” olduğunu kabul eder. Bu materyalizm diyalek
tiktir: madde, itici gücü önceki aşamanın sonraki tarafın
dan ortadan kaldırılması, korunması ve aşılması olan bir
harekete göre gelişir; bilinç bu aşamalardan biridir. Burada
benimsemiş olduğumuz perspektifte, bu ifade özellikle şu
anlama gelir: her
maddesel form, içinde bir
anlam taşır; bu
anlam her türlü “aşkınsal” bilinçten bağımsız olarak var
dır. Hegel tüm reel’in rasyonel olduğunu öne sürerken bu
anlamın varlığını kavramış oluyordu, fakat bunu, doğanın
ve tarihin sadece [onun] gerçekleşmesi olduğu [nu söyledi
ği] bir sözde-Tin’e atfediyordu.
Marksizm ise, aksine, bütün
idealizmlerin yaptığı gibi varlıkla anlamı ayırmayı redde
der.
Elbette Husserl’in üçüncü dönemine ait fenomenoloji
de bu ayırmayı reddeder görünür; örneğin bunun en önem
li temsilcisi Merleau-Ponty’nin, “dünyayı tanımlayabilecek
‘imlerde anlamın kavranışı’ndan” bahsederken [yaptığı