Dost d jean-François Lyotard



Yüklə 1,8 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/40
tarix17.11.2018
ölçüsü1,8 Mb.
#80921
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   40

bir dik üçgen de -üçgeni yitirmeksizin ondan aynlamayacak- 
bir  dizi  yüklemin  öznesi  olmak  anlamında,  ideal  bir  nes­
nelliğe  sahiptir.  “îde”  teriminin yol açabileceği anlam ikir­
ciminden  kaçınmak için,  onun bir özü  (essence)  olduğunu 
söyleyeceğiz: ortadan kalktıkları düşünülünce üçgenin ken­
disinin  de  ortadan  kalktığı  bütün  yüklemlerden  oluşmuş 
bir öz...  Örneğin,  her üçgen özü itibariyle  dışbükeydir.
Fakat matematiksel  “nesneler”  düzeyinde  kalınırsa,  bu 
nesneleri  uzlaşımsal  tasarımlar  sayan  biçimselci  (forma­
list)  argüman hâlâ güçlüdür; örneğin, matematiksel nesne­
nin  özsellik  iddiasındaki  temel  karakterlerinin  gerçekte 
konmuş  aksiyomlardan  çıkarsanabildiği  gösterilebilir.  Bu 
yüzden  Husserl,  daha  Mantıksal Araştırmalar’m   II.  cildin­
den itibaren,  kendi özler kuramını,  empirizmin gözde alanı 
algıyı da kapsayacak şekilde genişletir.  “Duvar sarıdır” de­
diğimizde,  bu  hükümde  bazı  özleri  de  kastetmiş  oluyor 
muyuz? Örneğin renk, üzerine “sürülmüş” olduğu yüzeyden 
bağımsız olarak kavranabilir mi? Hayır, çünkü içinde kendi­
ni  [bilince]  verdiği uzamdan ayrılmış bir renk düşünülemez. 
Zira nesne-rengi hayalgücümüzle “çeşitlemek”  (faire varier) 
suretiyle  “sürülmüşlük”  (yayılım)  yüklemini  kaldırırsak, 
bizzat  nesne-rengin  varlık  imkânını  da  kaldırmış  olur  ve 
bir imkânsızlık  bilincine  varırız.  Bu  da  bize  özü  açınlar.  De­
mek  ki  hükümlerde  fantezimize  konmuş  sınırlar  vardır; 
bunlar,  hakkında  hüküm  vermek  söz  konusu  olan  şeyler 
tarafından  saptanmış  olup,  Fantasia  da  onları  “çeşitleme” 
(variation)  yöntemi  sayesinde  bulup  çıkarır.
Hayalgücüyle  çeşitleme  yöntemi  bize  nesnenin  bizzat 
özünü, varlığını verir. Nesne  (Objekt)  “herhangi bir şey”dir, 
örneğin,  iki  sayısı,  do  notası,  çember,  rastgele  bir  önerme,


duyuyla algılanabilir bir veri gibi (Ideen I). Bu şey, keyfi ola­
rak,  sadece  “yapabilirim”  ya  da  “yapamam”  [bağlamının] 
güncel  ve  yaşanan  delillerine  itibar  edilerek,  “çeşitlenir”. 
Nesnenin  özü  ya  da  eidos’u,  bu  çeşitlemeler  boyunca  hep 
aynı  kalan  değişmezden  ibarettir.  Örneğin  çeşitleme  ope­
rasyonunu  algılanan  şey-nesne  üzerinde  yaparsak,  şeyin 
bizzat  varlığım  elde  ederiz:  töz  ve  nedensel  birim  olarak 
konmuş,  ikincil  niteliklerle  donanmış  bir  uzay-zamansal 
bütün...  Demek ki öz, yaşanmış bir sezgide sınanır;  “özlerin 
görülüşünün”  (Wesenschau)  hiçbir  metafizik  niteliği  yok­
tur,  özler kuramı,  özün varoluşunun olumlanacağı Platon- 
cu bir kavram realizmi çerçevesine girmez; öz sadece, için­
de “şeyin kendisinin” kökensel bir veriliş içinde bana açınlan- 
dığı  şeydir.
Aslında,  burada,  empirizmin  de  istediği  gibi,  “şeylerin 
kendisine”  (zu  den  Sachen  selbst)  geri  dönmek,  her  türlü 
metafizik seçeneği ortadan kaldırmak söz konusuydu. Fakat 
empirizm de, sadece  deneyimin şeylerin kendisini verdiğini 
irdelemeksizin doğru kabul ederek, şeylerin kendisine dön­
me isteğiyle  tüm bilgiyi deney üzerine kurma isteğini karış­
tırdığında,  hâlâ  metafizik  kalıyordu:  empirist,  pragmatist 
bir önyargı vardır.  Gerçekte,  her türlü ussal olumlama için 
en son  haklılık kaynağı genel  olarak “görmek” de  (Sehen), 
yani  kökensel  verici  bilinçtedir  (Ideen).  Hiçbir  şeyi  önce­
den  varsaymadık,  der  Husserl,  “hatta  felsefe  kavramını 
bile”...  Psikolojizm  çeşitlemeyle  elde  edilen eidos’u  psiko­
lojik ve empirik yoldan oluşan kavramla  (concept)  özdeşle­
diği zaman, biz ona sadece -eğer niyeti kendine yasa olarak 
koyduğunu iddia ettiği kökensel sezgiye dayanmaksa- bildi­
ğinden  fazlasını  söylediği  karşılığını  veririz:  iki  sayısı  belki


kavram  olarak  deneyden yola  çıkılarak  kurulmuştur,  ama 
ben eidos’u  bu  sayıdan çeşitleme  yoluyla  elde  eden  [özne] 
olarak, bu eidos'un her türlü sayı kurma kuramından “önce” 
olduğunu söylerim; kanıtı da, her türlü “genetik” açıklama­
nın,  her  zaman genetikçe  açıklanması gereken  “bir  şeyin” 
edimsel (aktüel) bilgisine dayanmasıdır. İki sayısının oluşu­
munun empirist yorumu, bu sayının daha kökeninde anla­
şılmış olmasını önceden varsayar.  Dolayısıyla bu anlaşılmış- 
lık  tüm empirik bilgi için bir koşul,  onun bize verdiği eidos 
da sadece  saf bir olabilirliktir, ama bu olabilirliğin, empirik 
bilimin  uğraştığı  gerçekliğe  göre  bir  “önceliği”  vardır.
3. 
Eidos'lar  bilim i  (Eydetik). 
-   O  zaman  bu  bilime 
geçerliğini geri vermenin mümkün olduğu meydana  çıkar. 
İnsan  bilimlerinde  hissedilir  derecede  belirgin  olan,  ama 
sonunda  onlara  modellik  eden  matematik  ve  fiziğe  de 
bulaşan  bilimsel  kesinsizliklerin  kaynağı,  körü  körüne  de­
neycilik  saplantısıdır.  Fizik  yapmadan  önce  fizik  olayının 
ne  olduğunu,  özünü,  incelemek  gerekir;  diğer  disiplinler 
için de durum aynıdır. Kökensel sezgiyle kavranan eidos’un 
tanımından,  empirik  araştırmayı  yönlendirecek  metodo­
lojik  sonuçlar  çıkarılabilir.  Örneğin,  psişiğin  özü  kavran­
madıkça,  fiziğin  özüyle  her  türlü  karışmadan  kaçınılacak 
şekilde  hiçbir  ciddi  empirik  psikolojiye  girişilemeyeceği 
şimdiden  bellidir.  Başka  deyişle,  tüm  empirik  bilgiye  kıla­
vuzluk eden eydetik yasaları tanımlamak gerekir ki, bu çaba 
genel  eydetik  bilimi  ya  da  doğanın  ontolojisi  (yani  essen- 
ce’ın  esse’sinin  [özün  varlığının]  incelenmesi)  dediğimiz 
şeyi oluşturur.  Bu ontoloji, geometrinin gelişimi ve fiziksel 
bilginin  sağlığa  kavuşturulmasında oynadığı rol esnasında,


Yüklə 1,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə