dan doğa planına bu “kaymaya” şaşırmamak gerekir, zira
her iki plan da “dünyasal”dır ve genel olarak nesne de hem
şey hem de kavramdır. Aslında tam anlamıyla kayma değil
bir vurgulama vardır ve indirgeme genel olarak
her türlü
aşkınlığa
(yani her türlü “kendindeliğe”) uygulanır.
Doğal tutum, örtülü bir sav ya da konum içerir ki, ona
göre ben dünyayı
orada bulurum ve var olarak kabul ederim.
“Cisimsel şeyler benim için, herhangi bir uzaysal dağılım
içinde, sadece oradadırlar; onlara özel
bir dikkat atfedeyim
etmeyeyim, sözcüğün öz veya mecaz anlamıyla “mevcut”
turlar... Aynı şekilde canlı varlıklar da, örneğin insanlar,
benim için dolayımsızca oradadırlar... Benim için reel nes
neler, belirlenim taşıyan, az veya çok bilinen, kendileri algı-
lanmaksızın hatta sezgisel olarak mevcut olmaksızın etkin
olarak algılanan nesnelerle yekvücut olmuş şeyler olarak,
oradadırlar... Fakat sezgiyle birlikte açık veya kapalı, seçik
veya karışık biçimde mevcut olan ve edimsel algı alanını
sürekli olarak kaplayan bu nesneler bütünü, benim için
uyanık olduğum her anda bilinçli biçimde “orada” olan
dünyayı bile tüketmez. Tersine, sabit bir varlıklar düzeni
ne göre sınırsızca yayılır;
belirlenmemiş realitenin kapalı bi
çimde bilincinde olan bir ufuk
tarafından kısmen çevrelenir,
kısman boydan boya katedilir... Tam bir belirlenime ilele
bet yeteneksiz olan bu ufuk da zorunlu olarak oradadır...
Dünyanın zamansal ufku, geçmişine ve geleceğine, bilinen
lere ve bilinmeyenlere, dolayımsızca yaşayanlara ve yaşam
dan yoksun olanlara doğru, iki yönde sonsuzdur. [Nihayet,
bu dünya sadece şeyler dünyası değil], aynı dolayımsızlık
uyannca değerler dünyası, mal-mülk dünyası, pratik dün
yadır da”
(Ideen, 48-50). Fakat bu dünya aynı zamanda ideal