Dünya barişinin sağlanmasinda din temsiLCİlerine düŞen sorumluluk aydin, Mehmet



Yüklə 224,41 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix19.10.2018
ölçüsü224,41 Kb.
#75194


69

DÜNYA BARIŞININ SAĞLANMASINDA DİN 

TEMSİLCİLERİNE DÜŞEN SORUMLULUK

 

AYDIN,  Mehmet 

TÜRKİYE/ТУРЦИЯ

ÖZET

Yahudilik, Hıristiyanlık, İslamiyet, Hind ve  Çin kökenli dinlerin temel 

kutsal kitaplarına göre,din adına yapılacak bütün zülümler yasaklanmıştır.

Bu dinlerin hiç biri,dini terörizme izin vermez. Hepsinin temel felsefesi, 

insana  saygı  ve  hayata  hürmet  üzerine  dayanmaktadır.  Bunun  için 

geliniz,hepimiz  önce  kendi  dindaşlarımızı,  sonrada  diger  dinlerin 

mensuplarını bu alanda egitelim.Dinlerin engin toleransını, hoşgörüsünü 

ve birlikteligini bütün dünyaya yayalım. Belki o zaman bütün insanlıgın 

bekledigi sosyal barış gerçekleşir ve çokluk içinde birlikte yaşama idealine 

ve huzuruna ulaşırız..

Böyle  bir  dünyanın  inşasında  her  dinin  liderlerine  ve  mensuplarına 

düşen görev, barış ve huzur dolu dinlerinin mesajlarını, bütün insanlıga 

ögretmeleri ve bu ugurda gereken çabayı sürdürmeleridir.

Anahtar Kelimeler: Hoşgörü, dünya barışı, dinler.

ABSTRACT

The  Responsibility  of  the  Religious  Representatives  in 

Providing World Peace

All kinds of oppression in the name religion is banned according to 

the sacred books of Judaism, Christianity, İslam, India- and China- rooted 

religions.  None  of  these  religions  allow  religious  terrorism.  The  basic 

thought of all of the religions includes respect to humans and veneration 

to life.


For  this  purpose,  every  religion  must  focus  on  disciplining 

coreligionists.  The  boundless  tolerance  of  the  religions,  the  unity  and 

cooperation should expand to the whole world. After then the common 

peace which the humanity expects will be realized and the ideal of living 

in ampleness and tranquility will be reached.



70

In  the  process  of  building  this  kind  of  world,  each  member  and 

representative of each religion has a task. This task is spreading the word 

of peace and tranquility to the whole humanity and never give up against 

the difficulties

Key Words: tolerance, world peace, religions.

-----


Bugün dünya nüfusunun sekiz milyara yaklaştığı tahmin edilmektedir. 

Bu demografik dağılımın, sosyolojik yönden iki önemli belirleyici özelliği 

vardır: Bunlardan birincisi, Etnik Aidiyet, diğeri Dinî Aidiyettir. Dünya 

üzerinde bulunan insanların belirleyici özelliği bu iki sosyolojik karakter 

yapısıyla dikkat çekerken; dini aidiyetin bölgesel ve etnik yönden daha 

bir dikkat çekici olduğu görülmektedir. Çünkü etnik köken, çoğu zaman 

dini  aidiyetin  manevi  atmosferi  içinde  erimekte  ve  dini  aidiyet  ön 

plana  çıkmaktadır.  Bugün  dünyadaki  demografik  duruma  göre,  dinlerin 

dağılımını  ele  almak  bir  anlamda  dünya  barışının  temininde  bu  din 

mensuplarının oynadığı rolü de belirtmek anlamına gelmektedir. Dünya 

nüfusunun  yarısına  yakınını  Hıristiyanlar,  Müslümanlar,  Yahudiler  ve 

bunlardan  kaynaklanan  yeni  dini  cereyan  mensupları  oluşturmaktadır. 

Dünya nüfusunun diğer yarısını da Hind kökenli dinler olan Hinduizm

Budizm

,  Sikhizm  ve  Jainizmle  Çin  kökenli  dinler  olan  Konfüçyanizm 

ve  Taoizm  mensupları  teşkil  etmektedir.  Dünyadaki  bu  dini  dağılım, 

dünya  nüfusunun  çok  azı  müstesna  bir  dinî  aidiyete  mensup  olduğunu 

göstermektedir. 

Dünyadaki  bu  dinî  aidiyeti,  coğrafi  olarak  dünya  haritası  üzerinde 

yerleştirmeye çalıştığımız zaman, karşımıza şöyle bir manzara çıkmaktadır: 

Avrupa  kıtası  büyük  çoğunlukla  Hıristiyanlarla  meskun  iken,  Afrika 

büyük oranda Müslümanlarla; Asya, Müslümanlar, Budistler, Hinduistler, 

Şintoistler  ve  Konfüçyanistlerle  meskûndur.  Amerika  ve  Avustralya 

genelde  Hıristiyan  temayüllerin  ağırlığı  altında  bulunmaktadır.  Dinlerin 

dünyadaki dağılımı ile dünya barışı arasında bir ilişkinin olup olmadığını 

incelediğimizde, dünya barışını tehdit eden birçok faktörle karşı karşıya 

geliriz:  Bunların  başında  fakirlik,  siyasi  gerginlikler,  etnik  çatışmalar, 

dini  çatışmalar  ve  tabii  felaketlerin  sonucunda  meydana  gelen  göçlerin 

sağladığı etnik, dini ve sosyal gerginlikler gelmektedir. 

Görüldüğü  gibi  dünyamız,  dinî,  etnik  sosyal  ve  doğal  afetlerin 

sonucunda barışı ve huzuru kaybetmiş ve gerek ferdi ve gerekse sosyal 

boyutlu  birçok  problemin  içinde  boğulmakla  karşı  karşıya  kalmıştır. 



71

Dünyamızda  sadece  dine  dayalı  gerilimlerin  sebep  olduğu  sosyal 

barışın  yok  olması  bile,  tek  başına  üzerinde  durulması  gereken  ciddi 

bir  problemdir.  Bugün,  İrlanda’daki  Katolik-Protestan  çatışması,  İslam 

ülkelerindeki  fundamentalist  akımların  sebep  olduğu  sosyal  ve  siyasi 

gerilim, Hindistan’daki dinî kökenli çatışmalar, Beyrut’ta ve Balkanlardaki 

Hıristiyan-Müslüman  kavgaları,  Filistin’deki  Musevi-Müslüman  savaşı, 

ciddi anlamda dünya barışını tehdit eden unsurlar olmuştur ve olmaya da 

devam etmektedir. 

Aslında  bütün  dinler,  barışçıl  hedefler  göstermekte  ve  mensuplarını 

bu  barışçıl  hudutlar  içinde  kalmaya  zorlamaktadırlar.  Bugün  dünya 

nüfusunun  hemen  hemen  yarısını  teşkil  eden Yahudiler,  Hristiyanlar  ve 

Müslümanlar, kendi dinlerinin buyruklarına sadık kalmış olsalardı, dünya 

barışının teminine son derece önemli bir katkı sağlamış olurlardı. Çünkü 

bu üç dinin, Hz. İbrahim’in mirasını taşıması, onun “Halilullah” (Allah’ın 

dostu)  isminin  bu  üç  dinde  temellendirilmesi,  başlı  başına  dünya  barışı 

için  bir  ümit  kaynağı  olmasına  yetmektedir.  Hz.  İbrahim,  her  üç  dinin 

beslendiği çok önemli bir peygamberi kaynaktır. Bunun için Yahudilerin, 

Hıristiyanların ve Müslümanların Hz. İbrahim’den alacakları çok önemli 

mesajlar vardır. Zaten bu üç dinde Hz. İbrahim’in temel felsefesi korunmuş 

ve  her  üç  din  mensubu  için  bu  mesajlar,  bir  hayat  felsefesi  meydana 

getirmiştir. Hz. İbrahim’in bu üç dine bıraktığı en temel miras “Tanrı’nın 



Birliği

” her şeyi Yaratanın Allah olduğu ve Allah’ın rahmetini ve bereketini 

bütün insanlıktan esirgemediği konusudur. Her üç din, monoteist çizgide 

Hz.  İbrahim’in  bu  mirasını  devam  ettirmektedir.  Yahudilik  on  emrin 

birinci maddesi olarak Allah’ın vahdaniyetini temellendirirken, İslamiyet 

dinin temeline Allah’ın vahdaniyetini koymaktadır. Hristiyanlık birde üç, 

üçte bir sistemiyle monoteist yolda olduğunu iddia ederken yine “Allah’ın 

Birliği

” üzerinde durmaktadır.

Elimize  kutsal  kitabı  geçen  İlahi  dinlerin  başında  Yahudilik 

gelmektedir.  Tora,  Talmud  ve  Kabala’da  şekillenen  Yahudilik, 

zannedildiği kadar bencil ve dışa kapalı bir din olarak görülmez. Yahudilik 

de dünya barışının temelinde ılımlı bir yol izlemektedir.  Her ne kadar Dinler 

Tarihi kitapları, Yahudiliği “Millî Dinler” içinde tasnif etse de, Yahudiliğin 

milli din boyutunda kaldığını söylemek oldukça zordur. Dünya barışının 

sağlanmasında Dinlerarası Diyalog, çok önemli bir vasıtadır. Diyalogdan 

söz  edildiği  zaman,  Yahudiliğin  buna  ilgi  duymadığını  söylemek  de 

haksızlık  olacaktır.  Çünkü  Yahudi  bilginleri  Tora’yı  yorumlarken, 

Nuhilerin  de Allah  yanında  kurtuluşa  erebileceklerini  ifade  etmişlerdir. 




72

Buna göre Hz. Nuh’un yedi kanunu olan, putlara tapmamak, Tanrı’ya 



küfretmemek, adam öldürmemek, hırsızlık yapmamak, zinadan kaçmak, 

canlı  hayvanlardan  et  koparıp  yememek,  adil  ve  dürüst  olmak

  gibi 


hususlara iman eden, Yahudilerin dışındaki din mensuplarının, dünya ve 

ahirette kurtuluşa ereceklerine inanan Yahudilerin, dinler arası gerilimlere 

giden  yolları  kapadıkları  görülmektedir.  Bugün  dünya  Yahudiliğinin 

içindeki çok değişik akım ve cereyanlara rağmen, genel Yahudi felsefesinin 

bu doğrultuda kendini gösterdiğini görmek, dünya barışı için ümit verici 

bir durum arz etmektedir. Yine Yahudilikte, insana verilen önem, insanın 

saygınlığı  açısından  ve  dünya  barışı  açısından  dikkat  çekicidir. Tora’da 

Allah’a  benzeyen  insanın”  yaratılışından  bahsedilmektedir.

1

  burada 



insanın,  Allah  şeklinde  yaratıldığı  ve  ona  bunun  bir  imtiyaz  olarak 

verildiği ifade edilmektedir.

2

 Değişik Tora tefsirlerinde bu cümlelerin çok 



farklı  yorumları  yapılmıştır.  Bunlara  göre,  insanın  Tanrı’ya  benzemesi, 

yaratılıştan itibaren insanın özel boyutta olduğunu ve yaratıcının işareti 

olan  eşsiz  zeka  yeteneğiyle  Tora’nın  daimi  bir  harikası  olma  özelliğini 

yansıtmaktadır.

3

  Aynı  şekilde  Yahudiliğin  “İnsan  Öldürme”  eylemini 



yasaklaması

4

, yine insan hayatına duyduğu saygının bir ifadesidir. Bugün 



dinler adına yapılan terörizmin insan hayatına yönelik bütün eylemlerini, 

Yahudilik hiçbir zaman tasvip etmemiştir. Bu açıdan, Filistin’deki “masum 



insanların katli

”, ne Yahudiliğin ne de İslam’ın caiz gördüğü bir eylem tipi 

değildir. Bu olsa olsa, siyasal gözü dönmüşlüğün ve fanatizmin sonucunda 

olmaktadır. Bunun sebebi cehalettir. Diğer yandan sosyal dayanışmaya da 

Yahudilik çok önem vermektedir. Tora’da elliden fazla yerde garib kelimesi 

kullanılmış  ve  garibe  karşı  iyi  davranmak  emredilmiştir.

5

  Böylece  Hz. 



İbrahim’e dayanan bir din olarak Yahudilik ve Yahudiler, dünya barışına 

giden yolda kendilerine düşen görevi yapabilirler. Dinleri hiçbir zaman, 

Yahudileri barıştan uzak tutmamaktadır.

İbrahimi dinlerden Hıristiyanlığa, dünya barışı açısından yaklaştığımız 

zaman çok daha farklı bir durumla karşı karşıya kalmaktayız. Hıristiyanlığın 

temel doktrinel kaynakları olan İncillerde ve Yeni Ahit’teki mektuplarda, 

diğer  insanlara  karşı  Hıristiyanlığın  kapalı  olmadığını,  bilakis  herkese 

açık  olduğunu  görüyoruz.  Hıristiyanlığın  diğer  din  mensuplarına  karşı 

sadece  misyonerlik  ruhu  içinde  yaklaştığını  söylemek  doğru  değildir. 

Hıristiyanlık,  yapısal  olarak  da  barışçıl  bir  dindir.  Nitekim  Hz.  İsa  bu 

1

 Tekvin: I/26.



2

 Tekvin: V/1.

3  

W. Guuther, Plaut, The Torah A Modern Commentary, New York, 1981, s. 28.



4

 Çıkış: XX/13.

5

 Levililer: XIX/33; XVIII/26.




73

konuda şöyle demektedir: “Kötüye karşı koyma ve senin sağ yanağına 



kim vurursa ona ötekini de çevir ve gömleğini isteyene abanı da ver

6



 

diyerek  barış önerisinde bulunmaktadır. İsa, dünya barışı için son derece 

önemli tavsiyelerde bulunmuş ve şöyle demiştir: “Düşmanlarınızı sevin. 

Size  zulmedenler  için  dua  edin

7



.  Hristiyanlığın  sosyal  barışın  temini 

için koyduğu temel prensiplerden birisi de komşuyu sevme prensibidir.

8

 

Yahudilikteki garibe karşı sergilenen tavırla, on emrin, dokuz ve onuncu 



emirlerinde “Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin, komşunun 

evine,  karısına,  erkek  veya  kadın  kölesine,  öküzüne,  eşeğine,  hiçbir 

şeyine göz dikmeyeceksin

”.

9



 Emirleri, sosyal barışın temini için müşterek 

anahtar olarak kabul edilebilir.

İslam’da da komşuya iyilik yapmak

10

 ve Müslüman'ın Müslüman'a eliyle 



veya diliyle zarar vermemesi gerektiği

11

 hususu dile getirilmiştir. Böylece, 



dünya nüfusunun yarısını oluşturan üç dinin mensupları, kardeşliği ve insan 

sevgisini, mesajlarının temel felsefesi yapmaları gerekir. Kur’an-ı Kerim’de 

Kötülükleri iyilikle giderin.

12

 emri verilirken, mü’minler de “Gayz ve 



kinlerini yutarlar ve insanları affederler.

13



 şeklinde vasıflandırılmaktadır. 

İslam  sufileri  bu  felsefeyi  doruk  noktaya  çıkarmışlardır.  Mesela  Sufi  b. 

İmad şöyle der: “Kemale eren, düşmanlarına iyilik etmeli, çünkü onlar, 

ne yaptıklarını bilmezler. Böylelikle o, Tanrı’nın sıfatlarıyla donatılır. 

Çünkü Allah, kendini tanımayan düşmanlarına bile her zaman iyilikte 

bulunur

.”

14



 Yahudilerden Hassidimler de (donuk öğretiye karşı dinamik 

bir  dindarlığı  savunanlar),  şöyle  bir  talepte  bulunurlar:  “Kötü  ve  zor 



anlarda dindar olan kişi, kötülüğe kötülükle mukabele etmemeli, bilakis 

ona kin besleyenleri ve zulmedenleri affetmelidir. Hem günahkarları da 

sevmelidir. Dindar kişi, Tanrı nazarında günahkar kişinin kendisi kadar 

değer sahibi olduğunu, kendine devamlı söylemelidir. Tanrı’nın sevdiği 

kişiye  nasıl  olur  da  nefret  beslenebilir.

15



  Yahudiliğe  ait  bu  sözlerle, 

İsa’nın  “Dağdaki  Vaazındaki”  sözleri  arasında  ciddi  şekilde  benzerlik 

dikkat çekicidir. İsa Dağdaki Vaazda Hristiyanlara barışın anahtarları olan 

açgözlü olmamayı, yumuşak olmayı, barışı sağlamayı tavsiye etmektedir.

16

 

6



 Matta: V/39-40; Luka:VI/29

7

 Matta: V/44-45-46.



Matta: V/43; Markos: XII/31.

9

 Çıkış: XX/16-17.



10

 Buhari, Edeb, 123.

11

 Buhari, İman, 4-5. 



12

 Mü’minun:96.

13

 Al-i İmran:134.



14

 Tor Andrea, Die Person Mohammeds in Lehre und Glauben Seiner Gemeinde Uppsala, 1918, s. 223.

15

 Paul Levertoff, Die Religieose Denkweise der Chasidim Nach den Quellen Dargestellt, Leipzig, 1918, s. 89.



16

 Matta: V/1-11.




74

İlahi dinlerde, Tanrı’nın her şeyi kaplayan merhametinin kulları tarafından 

da icra edilmesi, önemli bir taleptir. Hatta bu düşünce, bir çok dindeki güçlü 

bir beraberlik bilincini ortaya koymaktadır. Friedrich Heiler (1892-1967), 

Batı Medeniyetini, Yunan ve Helenistik etiğe, İsrail Peygamberliğine ve 

bundan doğan Hıristiyanlığa borçlu oldukları konusunun üstünde ısrarla 

durur.

17

Dünya nüfusunun yarısını oluşturan ilahi dinler, dünya barışı için bu 



muhteşem  temelleri  atarken,  bu  din  mensuplarının  bu  mesajlara  kulak 

vermesi  gerekmektedir.  Tarihte  yaptıkları  yanlışların  bugün  de  devam 

ettirilmesi,  dünya  barışı  için  gerçek  bir  tehdit  oluşturacaktır.  Bunun 

için  İlahi  Din  temsilcilerinin,  kendi  dinlerinin  dünya  barışı  için  ortaya 

koyduğu  temel  prensipleri,  uygulama  alanına  koymalıdırlar  ve  dünya 

barışı için çaba sarf etmelidirler. Bu açıdan Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam 

ve Budizm çok ciddi bir ittifak oluşturmaktadır. Bütün bu dinler, ortaya 

koydukları monoteist ve ahlaki değer yargılarıyla insanlığa barış, huzur 

ve işbirliği konusunda önemli mesajlar vermektedirler. Bu din mensupları 

kendi dinlerinin bu evrensel mesajına kulak verip, onları uygulama alanına 

koydukları gün, dünya barışı büyük ölçüde gerçekleşecektir. 

Dünya nüfusunun öbür yarısını teşkil eden Hind ve Çin kökenli dinlere 

Dünya Barışı” açısından baktığımızda da çok ilginç mesajlarla karşı karşıya 

geliriz. Bugün yarım milyon mensubu olan Budizm, insanlar arasındaki 

ilişkide tevazuyu öne çıkaran ve kalp huzurunu elde etmek için “arzuyu” 

öldüren bir dini propaganda sistemine sahiptir. Mistik boyutlu ve dünya ile 

ilişkisi olmayan bir din olarak Budizmin mensuplarına, kanaatidünyadan 

kaçışı

,  hırs  ve  kaprislerini  yok  etmelerini  tavsiye  ederken,  aslında  bir 

tevazu ve barış ortamı meydana getirdiğini söyleyebiliriz. Budizmde sevgi 

ve merhamet yan yana bulunmaktadır. Sevginin sınırsızlığı, sevgi acıma 

ve sevinç meditasyonu hakkındaki şu formülde çok güzel şekilde ifadesini 

bulmaktadır: “Tefekkür eden keşiş” kalbini dolduran sevginin kuvvetini, 



semanın  bir  bölgesinin  üzerine  salar.  Aynı  şekilde  ikinci,  üçüncü  ve 

dördüncü semaya doğru yukarıya ve aşağıya, enine ve her yöne kalbini 

dolduran engin, sınırsız, kin ve kötülükten arınmış sevgisinin kuvvetini 

bütün  dünyanın  üzerine  salar

.”

18



  Mahayana  Budizminde  ise  sevgi

bütün varlıklara yönelen bir hizmet anlayışına bürünmektedir. Bu hizmet 

anlayışını şu sözler açık şekilde göstermektedir: “Suyun elemanları nasıl 

bütün çimlerin, çalıların ve bitkilerin büyümelerini sağlarsa, aynı şekilde 

17

 Heiler, “Die Bedeutung der Religione für die Etwicklung des Menschheits-und Friedensgedankens”,   Ökü-



menische Eiuheit II, Nr.1, s.1-29

18

 Digha-Nikaya XIII:76 Vd. Heiler, Buddhistiche Versenkung, s.24




75

Buda’nın müridi de, bütün varlıkları tasdiki sayesinde tomurcuklanır. 

O, bütün varlıkların berrak özelliklerinin büyümelerini ve gelişmelerini 

sağlar

.”

19



 Bir Budist keşişin ana görevi, başkalarının elemlerini bertaraf 

etmektir. Bunu da onların elemlerinin yerine geçecek olan kendi elemleriyle 

takas  yaparak  yapar.  O  şöyle  düşünür:  “Ben  bütün  elemlerin  yükünü 

kabulleniyorum.  Bütün  varlıkların  kurtuluşu  benim  adağımdır.ben 

bütün varlıkların elemlerinin toplamını üzerime almalıyım… Ben iyinin 

köklerini  kemale  götürmeliyim  ki,  bütün  varlıklar  sonsuz  mutluluğa 

ersinler

.”

20



  Sosyal  barışın  temininde  Budizmin  işlediği  “Düşmanların 

bile sevilmesi

” konusu, Hıristiyanlığa özgü bir felsefe değildir. Bu felsefe 

hem Hind hem de Çin felsefesinin üzerinde önemle durduğu bir konudur. 

Hakim Lao-Tse, “Düşmanlığa iyilikle mukabelede bulunmayı

21

 tavsiye 



eder.  Li-Ki  de  “Kine,  iyilikle  mukabelede  bulunulması  sayesinde  kişi, 

insanlığı kendi şahsına alıştırır.

22



 der. Hinduizmin kutsal metinlerinden 

olan  Mahabharata’da  ise  şunları  okuyoruz:  “Bir  düşmana  bile  eve 



geldiği  zaman  misafirperverlik  gösterilmelidir.  Bir  ağaç,  onu  kesmeye 

gelenlerden bile gölgesini esirgemez

.”

23



 

İnsanlar  arası  ilişkilerde  Budist  keşişlerine  uygulamaları  gereken 

prensipleri  Buda,  şöyle  açıklamaktadır:  “Eğer,  keşiş,  eşkıya  veya  katil 

olsanız  ve  çift  dişli  bir  testereyle  birinin  uzvunu  diğerinin  peşinden 

kopartsanız, ruhunuz kin ile dolmuşsa, işte bu sebeple böyle olan hiçbir 

kişi  benim  dinimin  mensubu  olamaz”. Aynı  şekilde  Buda  şöyle  devam 

eder:  “Ruhunuz  heyecanlandırılmamalı-kötü  söz  sarfetmeyin-lütufkar 

ve  merhametli  olalım-iyimser  olalım-kindar  olmayalım-insanlara 

iyimser  ruh    ile  nüfuz  edelim-sınırsız,  geniş,  ölçülemez  düşmanlıktan 

ve kindarlıktan uzak bir ruh ile yaklaşalım

.”

24



 Buda’nın sadık bir müridi 

olan  Kral  Aşokha  (M.Ö:  273-232  Saltanat  dönemi),  iki  bin  yıl  önce 

hükümdarlığının barışa açılan penceresinden şunları söylemiştir: “Yabancı 

dine saygı gösteren, kendi dinine saygı göstermiş olur ve yabancı dini 

kötüleyen  de  kendi  dinine  zarar  vermiş  olur

.”

25



 Aynı  şekilde  Kur’an-ı 

Kerim’de de “Müşriklerin Allah’tan başka taptıkları putlara sövmeyin 



ki, cehaletle haddi aşarak Allah’a sövmesinler.

26



 buyrulmaktadır. Gerek 

19

  Kasyapa-Parivarta,  Wintemitz,  der  Mahayana-Buddhismus  Religionsgeschichtches,  Lesebuch,  Tubingen, 



1930, s.36.

20

 Vajradhvaja-Sutra in Siksha-Samucaya 280 vd; Wintemitz, der Mahayana-Buddhismus, s. 34.



21

 Tao-Keh-King, s. 63.

22

 Li-Ki, 29/12; krş: R. Wilham, Kungfutse Gespreach /Jena, 1921), s. 164.



23

 Mahabharata: 12, 5528.

24

 Majjhima-Nikaya 21, K. E. Neumann, Die Reden Gotama Budelhos aus der Mittleren Sammlung I, Münc-



hen, 1921, s. 352.

25

 Friedrich Heiler, The History of Religions as a Frepatation for the Co-operation of Religions, Chicago 1959.



26

 En’am: 108.




76

Kur’an-ı  Kerim’in  ve  gerekse  Aşokha’nın,  karşı  dinlere  saygı  tavsiye 

etmesi, din adına yapılan ve yapılacak kavgaların önüne geçilmesi hedefini 

gütmektedir.  Bu  ayete  göre  başkasının  kutsal  alanına  müdahale  edenin, 

kendi kutsal alanına müdahale olunmaktadır. Bu ise, barış değil; kavganın 

devamıdır. Hâlbuki hiçbir din, kavgayı istememekte ve toplumsal barışın 

gerçekleşmesi için çaba sarf etmektedir.

Buraya  kadar  yaptığımız  açıklamalar  doğrultusunda  şu  sonuca  rahat 

bir  şekilde  varabiliriz:  Dünyadaki  mevcut  dinler,  teorik  planda  dünya 

barışının  temini  için  gereken  malzemeyi  vermektedirler.  Yahudilikten 

Şintoizme kadar bütün dinlerde bunu görmek mümkündür. Dünya dinleri, 

barışın ve huzurun temellerini atacak prensipleri sundukları halde, niçin  

dünya  barışının  temininde  Dinler  ve  onların  temsilcileri  gerekli  rolü 

üstlenemiyorlar?  İşte  asıl  problem,  bu  sorunun  cevabında  yatmaktadır. 

Şunu  burada  hemen  belirtelim  ki  insanlar,  aidiyet  hissettikleri  dinleri 

yeterince  bilmemektedirler.  Ne  kendi  dinlerini,  ne  de  yabancı  dinleri 

bilmeyen insanlar, dini duygularla değil; pragmatik ve çıkar duygularıyla 

hareket  etmektedirler.  Bu  konuda  dini  kurumlara  ve  dini  liderlere  çok 

önemli görevler düşmektedir. Bu açıdan onların da görevlerini tam olarak 

yaptıkları söylenemez. Hâlbuki düşmanlık yerine, işbirliği, dayanışma ve 

barışın temini için dini liderlere çok önemli görevler düşmektedir. Siyasi, 

iktisadi ve etnik baskılara rağmen hakikatleri söyleyebilen dini liderlerin, 

dünya barışının temininde payları büyük olacaktır. Yahudilik, Hıristiyanlık, 

İslamiyet, Hind ve Çin kökenli dinlerin temel kutsal kitaplarına göre, din 

adına yapılacak bütün zulümler yasaklanmıştır. Bu dinlerin hiçbiri, dinî 

terörizme izin vermez. Hepsinin temel felsefesi, insana saygı ve hayata 

saygı  üzerine  dayanmaktadır.  Bunun  için  geliniz,  hepimiz  önce  kendi 

dindaşlarımızı, sonra da diğer dinlerin mensuplarını bu alanda eğitelim. 

Dinlerin  engin  toleransını,  hoşgörüsünü  ve  birlikteliğini  bütün  dünyaya 

yayalım. Belki o zaman bütün insanlığın beklediği sosyal barış gerçekleşir 

ve insanlık, çokluk içinde birlikte yaşama idealine ve huzuruna ulaşır.

  Böyle  bir  dünyanın  inşasında  her  dinin  liderlerine  ve  mensuplarına 

düşen görev, barış ve huzur dolu dinlerinin mesajlarını, bütün insanlığa 

öğretmeleri ve bu uğurda gereken çabayı sürdürmelidirler.



Yüklə 224,41 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə