ƏLİ ŞAMİl burul ğ anda n ç ixma q m ü m k ü n d ü r m ü ? B a k ı — 0 1



Yüklə 0,71 Mb.
səhifə10/11
tarix08.01.2018
ölçüsü0,71 Mb.
#20011
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Şamiloğlu: Bütün Türk kardeşlerimize selam ve sevgilerimi yolluyorum.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı — Sayın Şamiloğlu, biz de Türk milleti adına selam ve sevgiler sunuyoruz.

Şamiloğlu Sizi aramamın üç sebebi var. Lütfen bunları kamuoyuna duyurun. Birincisi 29 Ekim’de Sederek-Aralık arasındakı köprüden benim de içinde bulunduğum 10 bine yakın Azeri Türkü Türkiye’ye geçmiş ve Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılıp Nahçıvan’a dönmüştür.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı — Evet bunu biliyoruz. Hatta kamuoyuna iltica olarak aksettirilmiş, fakat Kars Valiliğinin açıklamasıyla bu olayın bir ziyaret olarak gerçekleştirildiği belirtilmiştir.


Sovet ve Ermenistan TV’si olayı istismar ederek, ziyareti iltica olarak bütün haber bültenlerinde halka duyurmaktadır.
Şamiloğlu Doğru söylüyorsunuz. Fakat Sovyet ve Ermenistan TV’si olayı istismar ederek, ziyareti iltica olarak bütün haber bültenlerinde halka duyurmaktadır. Bu kasıtlı yayımları ile Nahçıvan ve Azeri halkının moralini bozmaktadır. Sesimizi hem Türkiye’ye hem de dünyaya duyurabilecek Türk TV’sine konu hakkında lütfen bilgi verin ve yayın yaptırın.

İkinci sebebi isə; Azerbaycan-Nahçıvan arasındakı demiryolu Ermenistan tarafından kapatıldığı için Nahçıvan’da gida sıkıntısı başladı. Allah’tan İran sınırı açık da ihtiyaçlarımızı buradan karşılıyoruz. Fakat iranlılar ihtiyaçlarımızı para karşılığında temin ettiği için yeteri kadar alacak durumda değiliz. Türkiye’den yardım bekliyoruz. Hem Türk Devleti hem de vatandaşlarından bu zor günümüzde destek bekliyoruz.




Bizleri Türk halkına, anlatın, sizlerin sahip olduğu bilgi ve kültür birikimini bir an önce bizlere ulaştırın ki aramızdakı korkuluk sıcak bir birleşmeye dönüşsün.
K a m u ç a l ı ş a n l a r ı Bu dileklerinizi ilgili mercilere iletmek ve böylelikle bu konuda izerimize düşeni yapmış olmak bize mutluluk verir.

Şamiloğlu Sizlerin yanımızda olmanız bize güc verecektir.

Üçüncü sebebim ise; iki ülke Aras Nehri üzerine kurulan köprü ile birleşmektedir. Ancak aramızda kültür ve tanıtım açısından hiç bir bağlantı yok. Eskiden sizinle konuşmamız bile mümkün değilken, Türk Devleti’nin kurduğu telefon hattı ile çok rahat bir şekilde şu an olduğu gibi görüşebiliyoruz. Bizleri Türk halkına, anlatın, sizlerin sahip olduğu bilgi ve kültür birikimini bir an önce bizlere ulaştırın ki aramızdakı korkuluk sıcak bir birleşmeye dönüşsün.

Sizleri ve butun Türk Milleti’ni sevgilerimle kucaklıyor, Nahçıvan Halkı’nın selamlarını iletiyorum. Allah’a emanet olun.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı Bu dileklerinizi gerçekleştirmeye canı gönülden hazırız. İnşallah Devletimiz de daha çok yardımda bulunur. Sizler de Allaha emanet olun. Türk Milletinin selam ve iyi dileklerini Nahçivan halkına sunarız.
Kamu çalışanları” dergisi, 1991,

15 Kasım (noyabr), sayı 11, s.4-5.
TÜRK DÜNYASI

Rahimoğlu:
TOPRAKLARIMIZI GERİ İSTİYORUZ”


Azerbaycan Halk Cep­hesi Nahçıvan Muh­­­tar Cumhuriyeti Bölgesi Başkanı Arif Rahimoğlu ile Nahçıvan Basın ve Yayın Genel Müdürü Ali Şamiloğlu, (müəllif yanılır həmin vaxt mən AXC Naxçıvan vilayət təşkilatında mətbuat məsələlərinə cavabdehdim — Ə.Ş) geçtiğimiz ay kamuoyu oluşturmak için Türkiye’ye geldi.

Arif Rahimoğlu ve Ali Şamiloğlu Türkiye’de düzenledikleri basın toplantısında, gayelerinin kamuoyu oluşturmak olduğunu, 1921 yılında Kars anlaşması ile NAHÇIVAN’a verilen ve daha sonra Ermenistan’a peşkeş çekilen köyleri geri istedikleri ifade ettiler. Rahimoğlu ve Şamiloğlu’nun yaptıkları ortak açıklamaları şöyle:

“5.5 km2 arazisi, 350 bin ahalisi olan Nahçıvan Muhtar Cumhuriyeti güneyde İran’la, güneybatıda Türkiye ile kalan yönlerde ise Ermenistan’la sınırlanmıştır. 1920 yıllarında en kadim Türk toprağı olan Zengezur bölgesinin Ermenistan’a verilmesi sonucu Nahçıvan’ın Anavatan Azerbaycan’la arasındakı bağı koptu. Özellikle 1921 yılındakı Kars anlaşmasından birkaç yıl sonra, bu anlaşmayı yapmış Türkiye’nin ve diğer ülkelerin rizası olmadan dokuz köyün Ermenilere (hediye) edilmesi Nahçıvan’la Azerbaycan arasındakı mesafeyi daha da büyüttü. Azerbaycan’ın en kadim arazilerden biri olan Nahçıvan’da çeşitli madenler, fabrikalar ve küçük işletmeler mevcuttur.

Azerbaycan’la Ermenistan arasında çatışmaların başlamasından beri Nahçıvan’ın Azerbaycan’la olan karayolu bağlantısı kesildi, demiryolundakı hareket sık sık durdu. 1992 yılının nisan ayından beri ise demir yolu tamamen kullanılmaz oldu. Nahçıvan’a gaz verilmedi. Elektrik enerjisi kesildi. Evler ısıtılmadı. Sular sık sık kesildi. Neticede pahalık, kıtlık daha da arttı ve halkın hayat tarzı çok kötüleşti. Bu durum Nahçıvan’a Ermeniler’in sık sık hücum etmesi özellikle de Mayıs ayının 18’inden başlayarak şimdiye kadar küçük fasılalarla Nahçıvan’a ateş açması, 1990 yılının Ocak ayının 17’sinde Rus ordusunun yardımı ile Kerki köyü’nün işgal olunması, şimdi ise Günnüt ve Havuş köylerinden halkın göç ettirilmesi Nahçıvan’da durumu daha da kötüleşdirmiştir. Şu anda Ermeniler Sederek, Şerur, Şahbuz ve Ordubad ilçelerinin köylerine ardı arası kesilmeden bütün silah türleriyle ateş açmaktalar.



Nahçıvan’da mevcut durumu daha da kötüleştiren şimdiki idaredir. Sovyet rejiminin devamı olan ve Don Kixot otoritesine dayanan şimdiki idare aslında Nahçıvan’da hakimiyetsizlik ve hercümerçlik yaratmıştır. Geçmiş Kominist idareçilerden birisi olan KGB generali Haydar Aliyev son devirde daha çok komünistlerin iş başına gelmesine çalışıyor ve bu yolda bütün gayretlerini sarfediyor. Nahçıvan’da demokratik güclere karşı KGB’ye mahsus şantaj ve iftira kampanyası sınırsız bir şekilde yayılmaktadır. Aslında bu hareket Nahçıvan’da at oynatmaktadır ve bunlara karşı hiçbir önlem alınmamaktadır.

Nahçıvan idaresi Moskova’nın emirlerine, arzularına uygun olarak Azerbaycan’ın üniter bir devlet değil de, ayrı ayrı küçük devletlerden meydana gelen bir federasyon olması yolunda adımlar atmaktadır ve bütün qayretini bu yola yöneltmiştir. Son zamanlarda Nahçıvan, Azerbaycan’dan ayrı bir devletmiş gidi gösterilmektedir ve bu yolda politikalar üretilmektedir. Şimdiki durumda Nahçıvan’da Bağımsız Savunma Komitesi, Gümrük Komitesi, Dış İlişkiler Komitesi, Döviz Bankası vs. olması bu görüşümüzü desteklemektedir ve maalesef bu durum Azerbaycan halk nezdinde yürek burukluğuyla karşılanmaktadır. Henüz bir devlet kurmuşken onu parçalara ayırma sadece Azerbaycan’a değil, Türkiye’ye ve Türk aleminde de tamiri imkansız yaralar açmaya adaydır. Bizim düşüncemiz atalarımızın dediği gibi “nerede birlik varsa orada dirlik vardır” düsturu doğrultusundadır. Merkezleştirilmiş Azerbaycan devletine karşı bölücülük siyasetinden başka bir şey olmayan Nahçıvan İdaresinin siyaseti İran tarafından da desteklenmektedir. Ancak bizi bir konu çok üzmekte ve şaşırtmaktadır. İran devleti Nahçıvan Yüksek Meclisi Başkanına özellikle Cumhurbaşkanı demektedir. İşğali altındaki 25 milyonluk Güney Azerbaycan Türklüğünü asimile etmek ve onların uyanışına engel olmak yolundakı siyasetiyle bu hareketi tam anlamıyla uyum içindedir; fakat Türkiye’de de aynı hataya düşülmesi ve meclis başkanına cümhürbaşkanı sıfatının yakıştırılmasını doğusu bizler anlayamamaktayız. Bir ülkede kaç tane Cümhürbaşkanı olur? Türkiye’de bilmiyorlarmı ki, Haydar Aliyev Nahçıvan’ın meclis başkanıdır ve bu vazife Türkiye’deki bir valinin vazifesinden daha farklı bir şey değildir.


Kamu çalışanları” dergisi, 1992, sayı 21, s.36.

RÖPORTAJ


Şamilof:
ALİYEV, RUSLAR’LA BERABER ÇALIŞTI”
Azerbaycanlı gazeteci ve Azerbaycan’ın bağımsızlığı kazanmasında önemli katkısı olan Ali Hüseyin oğlu Şamilof’la mücadeleleri konusunda ve Karabağ konusunda röportaj yaptık. Bu röportajı yayınlıyoruz.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Şamilof: Adım Ali Hüseyinoğlu Şamilof. Soyadımızın of kalmasının sebebi özellikle bir kısım milliyetçiler düşünüp karar verdik ki, biz 500 kişi Rus of, yevini atsak geride halk kalır. Ancak biz burada kan bağıyla devlet kararı aldık ki rus ov, yevini atacağız yerine kendi öz milli soyadımızı alacağız. 1948’de doğdum. Bakü üniversitesini bitirdikten sonra hükümet beni 1973’te Nahçıvan’a Gazetesinde (əslində Naxçıvandakı “Şərq qapısı” qəzetinə olmalıdır — Ə.Ş.) baş mühabir olarak çalışmaya gönderir. Fakat gittikçe makamım düştü, bu yakınlarda da beni kovdular (ixtisara saldılar — Ə.Ş.). Bunun sebebi, işin başında olanlara, hakimiyette olanlara onların eksiklerini, hatalarını söylediğimizde onların hoşuna gitmiyor.



Bizdeki halk hareketi önce gizli olarak başladı. Üniversitede okuyan ögrençilerin dernekleri vardı. Bizden 3-5 sene önce üniversitede halk harekatı ile ilgilenenleri tutup kovmuş, hapse atmışlardı. Bunlar da bilinirdi. Azerbaycan’da 5-7 yılda bir üniversitede halk hereketi ile ilgilenenleri kovarlardı. Fakat bizim zamanımızda kovmadılar. Biz üniversiteyi bitirdikten sonra buna tekrar başladılar. 1975 yılında Elçibey’i hapse attılar. Onlar şunu istiyorlardı: 100’e yakın adamı hapsetsinler 300’e yakın adamı suçlasınlar. O sırada Haydar Aliyev Azerbaycan Merkez Komitesinin I katibi idi. Şahsi nüfuzunun, makamının düşmesini istemiyordu. Aliyev nüfuzunu korumak için Azerbaycan’da halk hareketinin olduğunu ve bunun çok hızlı yayıldığını Moskova’nın öğrenmesini istemiyordu, bu şekilde biz de korunmuş oluyorduk.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Elçibey’in Aliyev tarafından hapsedildiği söyleniyor. Bu doğru mu?

Şamilof: Aliyev o sırada Azerbaycan’da kominist partisinin merkez komitesinin birinci adamı idi. Aliyev isteseydi Elçibey’e hiçbir söz getirmezdi. Çünkü hareket başlamıştı ve gittikçe de büyüyordu. Aliyev’den başka kişiler KGB’ye birçok haber gönderiyorlardı. KGB’de de karşılıklı nazeret ve soruşturmalar çok sıkıydı. Eger Aliyev Elçibey’i korumak isteseydi şahsi manfaatlerini tehlikeye atar ve onu üstün tutmazdı. Ama o şahsi menfaatlarinden vazgeçmedi ve bunu yapmadı. Aliyev Azerbaycan gibi bir yerde 300 kişinin halk hareketine katılması demek büyük bir olay olurdu. Demek ki, Azerbaycan gibi bir yerde 300 kişi milliyetçi var. O zaman Moskova’dakı idareçiler sorarlardı ki, ülkeyi nasıl idare ettin de milliyetçilik hareketi başını aldı gitti. Bu sebeple, Aliyev kendi şahsi menfaatleri tehlikeye girmesin diye suçlanacak adamları az gösterdi, 300 kişiye yakın adamı suçladılar, onlardan da yalnız Ebülfez Elçibey’i hapse attılar.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Ben olmasaydım, Ebülfez Elçibey’i timarhaneye kapatacaklardı — diyor Haydar Aliyev. Bu doğru mu?

Şamilof: Yok, asla... Yok, doğru değil.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Peki kendini ve bugünkü makamını kurtarmaya mı çalışıyor?

Şamilof: Eskiden Sovyetler Birliği’nde yukarıya doğru çıkmak, birinci adam olmak için can atan Aliyev, Sovyetler Birliği dağılınca, mahvoldu. Haydar Aliyev çok zor durumda kaldı. Ayrıca Gorbaçov bunu görevden aldı, attı. Sonunda Haydar Aliyev tek çareyi yeni donda, yeni formada kendini takdim etmede buldu ve buna başladı. Kominist olarak daha ileri gitmeye yol yoktu. Bu nedenle yeniden milliyetçi gibi davranmaya başladı. Halk, millet baktı ki, TV’de qazetelerde, kitaplarda, bütün demeçlerinde milliyetçilere karşı olan adam, bir milliyetçi gibi... Dinin en katı düşmanı, dinin en aleyhtarı birden islamçı gibi harekete başladı. Nahçıvan’da onu ilk karşılayanlardan biri de bendim. Onun hakimiyete geçtikten sonra millet menfaatına işler yapması için uğraş veren de yine halk cephesinden kişilerdi.

Şamilof'>K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Aliyev’i Sovyet yöneticileri mi şimdiki görevine getirdi?

Şamilof: Yok...

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Peki ne zaman, nasıl oldu?

Şamilof: Sovyetler dağıldıktan sonra, yani 3 Ekim (əslində Eylul olmalıdır — Ə.Ş.) 1991 yılında.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Halk Cephesi onun hakkında bunları bildiği halde niçin Haydar Aliyev’i destekledi ve onu başa keçirdi?

Şamilof: Onun başa geçirilmesinin sebepleri vardı. O günlerde, yani Mart ayında referandum vardı. Referandumda biz Sovyetlerin yerine kurulan BDT’ye yani yenileşmiş Sovyetler birliğine bağlı olarak kalma konusu oylanıyordu. Biz milliyetçiler, halk cephesindekiler olarak itiraz ettik. Nahçıvan’da halk hareketi çok güclüydü. Referandumun düzgün kurulmadığını ifade ettik ve referandumda asıl reyin oylanması gerektiğini belirtdik. Bize göre referandumda “biz Sovyetler birliğine bağlı kalmak istiyoruz ve ya istemiyoruz” kibi olmalıydı. Onlar böyle düşünmüyorlardı. Onlara göre rey “biz köhne Sovyetler Birliğine bağlı kalmak istiyoruz veya biz yenileşmiş Sovyetler Birliğine bağlı kalmak istiyoruz” şeklindeydi. Bunun üzerine biz çok güclüklerle göğüs gererek geceli gündüzlü çalışarak, 17 Mart 1991 yılındakı referanduma bir tek kişinin dahi katılmadığını gördük. Kapılar açıktı, herkesin gelip oy vermesi gerekiyordu fakat hiçkimse gelip oy vermiyordu. Bu olaydan sonra Nahçivan Meclisinin Başkanı ve Nahçivan Parti komitesinin I katibi Afiyeddin Celiloğlu zor, sahte bile olsa yeterli oy almadığı için görevden alındı.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Celiloğlu’nu görevden alan Moskova değil mi?

Şamilof: Hayır, Moskova değil, ama Moskova’nın uşağı Ayaz Muttalibov. Ayaz Muttalibov kendi şahsiyetine yakın, sağlam komminıstleri yakınlarını, akrabalarını, mafya ile bağlantılı olanları Naxçıvan’da hakimiyete getirdi ki, bizlerin yani, Halk Cebhesi’nin üstesinden gelsin. Naxçıvan’da da meclisin üçde biri yani 110 milletvekilinden 40’ı Halk Cebhesindendir. Bunlar toplantıya katılmadı. Ancak buna bakmıyarak onlar 55-60 kişi toplanır kanunsuz olarak Ekber Aliyev’i Vilayet Parti Komitesinin 1 Katibi olarak hem de Ali Meclisin başkanı olarak seçtiler. Sonra biz muhtelif qrevler, yürüyüşler yaptık, sok sıkı bir mücadeleden sonra her ne kadar Azerbaycan hükümeti Ekber Aliyev’i korusa da halk, aydın olarak bizi destekledi ve 1991 Ağustos ayın 26’da Naxçıvan’da milletvekillerini evlerinden getirerek, milletvekillerini bir araya topladık. Komunist milletvekilleri ne olağını bildikleri için gelmek istemiyorlardı. Gece, meclisin toplanması için yeterli çoğunluğu sağladık. Çok zorluklarla, yarı hoş, yarı zor biz bunlara kabul etdirdik ki, Nisan ayında yapılan seçim kanunsuz yapılmıştır, geçerli geğildir. Ekber Aliyev kanunsuz olarak hakimiyeti işğal ediyor. Onun seçilmemesi gerekirdi. Hemen o gece gelip bunu “Şark kapısı” gazetesinde yayınlattık. Ekber Aliyev o gün Bakü’deydi. Ona haber vermişler ki, seni burada görevden aldılar. O Nahçıvan’a geldiği zaman artık gördü ki biz gazetelerde olayı çoktan yayınlatmışık. Onu uçakla geri Bakü’ye gönderdik. Bunları niçin yapıyorduk. Çünkü olaylar gazetede, radyo, televizyonda yayınlandıktan sonra artık gizlemek mümkün değil. Bundan sonra biz baktık ki, bizim sesimiz azdır. Kimi getirirsek, kim hakimiyette olursa biz faaliyet gösterebileriz. Köhne koministler gelse biz hiç birşey yapamayacağız o zaman durum gerginleşecek.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Yani Halk Cephesi’nden birisini başa getirmek mümkün değil miydi?

Şamilof: — Değildi, çünkü biz mecliste 40 onlar 70 kişiydiler. Ona göre koministler de Haydar Aliyev’in başa geçmesini istemiyordu. Çünkü Haydar Aliyev’i görmüşlerdi ve ondan korkuyorlardı. Ayrıca Ayaz ile Aliyev’in arasının kötü olduğunu da biliyorlardı. Onun için Bakü’den de onlara demişler ki, Aliyev başkan olmasın. Ancak onlar buna bakmıyarak Haydar Aliyev’i seçtiler. Haydar Aliyev ortak bir yol izledi. Hükümeti (əslində söhbət hökumətdən yox Ali Məclis sədrinin müavinlərindən gedir — Ə.Ş.) iki kişi koministlerden, iki kişi de halk cephesinden oluşturdu. Bununla Haydar Aliyev bir denge sağladı. Yani hem demokratik hareketin ilerlemesine mani oldu, hem de kominist hareketin ilerlemesine mani oldu. Bir yandan demokrasiye yapıştı ki fazla ileri gitmesin diger yandan koministlere yapıştı ki batmasın.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Kısaca bir denge mi kuruyordu?

Şamilof: — Evet denge kuruyordu. Yalnız biz bu sırada onun asıl maksadını bilmiyorduk. Haydar Aliyev Nahçivanda hiç bir işi halletmedi, yapmadı. Daha sonra kendi şahsi menfaatlerini daha fazla gözetmeye başladı. Biz anladık ki Haydar Aliyev Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bu arada Gürcistanda kanuni yolla seçilmiş cumhurbaşkanını silahlı yolla devirdiler. Moskova Şverdnadzeyi baskı uygulayarak Gürcistanın başına getirip, başkan yaptı. Bu kişiyi başkan yapmaları seçim yoluyla değildi. Milli şura yaptı. Azerbaycanda da durum aynıydı. Bir milli şuranın kurulup Aliyevin göreve alınması isteniyordu. Biz anladık ki, büyük yanlışlıklara yol veriyoruz demek bu oyunda Moskovanın da eli var ve biz bunu görmemişiz. Haydar Aliyev hakimiyyete gelişinin ilk aylarında Halk Cephesinin istediği bir çok isabetli kararlar aldı. Sonra meclisi tek başına idare etmeye başladı. Biz demokrasinin boğulmasına, sıkılmasına izin veremezdik. Bu sebeple karşı çıktık, bunula mücadele ettik. Sonra Türkiye ile yollar açıldığında Türkiye kamuoyu ve hükümeti Haydar Aliyevi korumaya başladı ve bu kişiyi cumhurbaşkanı gibi tanıtmaya başladı. Biz bunu anlıyamıyorduk. Cünki böyle bir cumhurbaşkanı yoktu. Haydar Aliyev sadece Azerbaycana bağlı olan Nahçivanın meclis başkanıydı. O sadece özerk bölgenin Meclis Başkanıydı. Hatta Süleyman Demirel de böyle davrandı. Hatta köprünün açılışına geldiginde Azerbaycan Meclis Başkanı İsa Kamberof da gelmişdi. Ancak Süleyman Demirel Azerbaycan Meclis Başkanından çok Azerbaycana bağlı bir özerk bölgenin meclis başkanıyla daha fazla ilgilendi. Biz çok şaşırdık. Çünkü Haydar Aliyev Azerbaycanın bir hissesinin hissedarıydı. Şimdi, düşünün bir kere, Ebülfez Elçibey Türkiyeye gelse, Turqut Özalı, Süleyman Demireli bırakıp, kalkıp il belediye başkanıyla bu tür bir yakınlık kursa, ne olur. Nasıl karşılanır. Bu olay da bizi çok kötü etkiledi. Artık baba Süleyman bizim için baba olmaktan çıktı ve biz onu siyasetten çok uzak bir adam diye bildik. Haydar Aliyev yabançı mühabirlere dedi ki, biz Nahçivanı Andorra gibi bir devlete çevireceğiz. Bu bizi çok rahatsız etti. Ayrıca Haydar Aliyev Nahçivanda Savunma Bakanlığı statüsünde müdafiye komitesi kurmaya çalıştı. Bu komite Azerbaycan ordusuna bağlı olmayacaktı. Bu komitenin emirleriyle Azerbaycanın kararları farklı oluyordu. Azerbaycan Gümrük Komitesi, Nahçivanın ayrı bir Gümrük Komitesi olamıyacağını kararlaştırdı. Halk Cephesi buna çok kızıyordu. Haydar Aliyev bizim ona kızdığımızı, onunla anlaşamadığımızı görünce o da başkalarına el attı. Köhne KGB işçilerini, köhne KGB casuslarını ve dindarları, islamçıları bize karşı kışkırttı. O çok maharetli siyasetçi, pazarlıkçıdır, işini bilir. Bu gruplar Haydar Aliyevin kışkırtmasıyla Halk Cephesine hücum etmeye başladılar. Biz çok zorlukla bundan da kurtulduk.

Haydar Aliyevin bir ayıbı, daha ortaya çıktı. Haydar Aliyev Türkiye’den kredi almaya geldi. İbrahim Aydınla anlaştı. Sonra ortaya çıktı ki, bu İbrahim Aydın denilen adam fırıldakçıdır (dolandırıcıdır). Mecliste bu İbrahim Aydın denilen adamın hakkında Türkiyede iyi şeyler söylenmediyi blirtildi ve bu adam için Türkiyedeki resmi makamlardan teminat mektubu alınması yani bu adamın bu işleri yapa bilecek imkanı var mı, yok mu bunun araştırılması kararlaştırıldı. Aliyev bunu söylemedi. Sonra gazeteler yazdı ki, İbrahim Aydın, Haydar Aliyeve birçok hediyeler veriyor. Bunun ardında başka teşkilatların, başka şirketlerin olduğunu anladık. Araştırmalarımız neticesinde İbrahim Aydının malzemeleri çok pahalı sattığı ve büyük karlar elde ettiği ortaya çıktı. Başka şirketler unun tonunu 200 dolara sattığı halde, o 250 dolara satıyordu. 375 dolara satılan şekeri, 520 dolara satıyordu. Nahçıvanda fiyatlar yükseldi. Biz çok merak ediyorduk. Niçin ayni kalitede olduğu halde ucuzundan almak yerine pahalısından. İbrahim Aydından alınıyor? İbrahim Aydın gibi bir dolandırıcıdan alınıyorsa, bunun altında bir iş var, şahsi menfaatler var. Öte taraftan Haydar Aliyev 2 olan yardımçısını 4’e çıkardı ve bu kişileri tayin etti. Haydar Aliyevin Türkiyeden desteklenmesi Halk Cephesi olarak bizi çok kızdırdı.



K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: Türk kamuoyununun merak ettiği bir konu da Ermenilerin başta Sederek olmak üzere Nahçivan köylerine saldırı sırasında gazetelere ve TV’lere yansıyan sözlerine ne diyeceksiniz?

Şamilof: Bu konuyu açmanız iyi oldu. Bildiğiniz gibi 1 Mayıs­ta Ermeniler aniden Sederek köyüne baskın yaptılar. Haydar Aliyev yardımçılarını gönderdi. Onlar da bize Ermenilerin köyü almak üzere olduğunu bildirdiler. Halk Cephesinin adamları parasız pulsuz, çok zor şartlar altında, tüfeklerini alarak gidip Ermenilerle vuruştular ve köyü kurtardılar. Olay böyle cereyan ettiği halde, Haydar Aliyev, mitinglerde, televizyonda şöyle konuşmalar yaptı: Ben Ter-Petrosyan ile görüştüm. Ermeniler hücum etmiyor, Halk Cephesi benim nüfuzumu kırmak için Ermenilere ateş açmış. Bundan Ermeniler çok yararlandılar. Bu olayı kamuoyuna yansıttılar. Bunlar bir çok gazetenin manşetinde verildi. Ayrıca “İzvestiya” gazetesi Haydar Aliyevin Ter Petrosyan hakkında şu sözlerini verdi: “Ter-Petrosyan çok akıllı, kabiliyyetli, pazarlıkçı bir şahıstır. Onunla her görüşte ve husuta masaya oturmaya değer.” daha bir çok iltifatlar yağdırdı. Şimdi Haydar Aliyev böyle derse biz daha ne diye biliriz? Bizle savaş halinde olan bir tarafın cumhurbaşkanına çok iyi bir adamdır diyebilirmisin? Eğer dersen biz bu kişiye nasıl iyidir diyebiliriz?

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Bu sözlerin hesabını mecliste sormadınız mı?

Şamilof: — Bugünkü meclis durumu buna imkan vermiyor. Fakat biz ayrı zamanlarda yapılan toplantılarda beş on kişi bir araya geldiğimizde onlara soruyoruz. O da fazla açıklama yapmadan bize kızıp kaçıyor.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: Bu sözlerin Nahçivandaki tepkisi nasıl oldu? Halk bu sözlere tepki göstermedi mi?

Şamilof: Halk artık yavaş yavaş Haydar Aliveden soğuyor. Haydar Aliyevin faaliyetlerini daha yakından takip ediyorlar. Haydar Aliyeve ağam diyen kişiler bile onun gerçek yüzünü gördükten sonra ondan soğudu. Son olarak da savaşanlar, aydınlar diyorlar ki, artık bu böyle gidemez ve anlıyorlar ki, Haydar Aliyevin halk, millet davası yoktur. O ancak kendi şahsi menfaatlerini gezetiyor. Haydar Aliyevin yaptıkları hakkında daha çok şey söylenebilir. Bunlarda birisi de Nahçivanla Azerbaycan arasında, Ermenistan sınırında Mehri isimli bir ilçe vardı. Nisan ayının sonlarında Ermeniler demiryolunu kesti ve bizim katarları götürdüler. O verdiği demeçlerde demiryolunu kesenin Azerbaycan olduğunu söyledi. Azerbaycan kendi özerk bölgesi ile ana bağlantıyı sağlayan demiryolunu niçin kessin? Biz çok iyi biliyoruz ki, demiryolunu kesen ve vaqonları götürenler Ermenilerdir. O götürülen vaqonları almak yerine böyle ipe sapa gelmez demeçler verip hiçbir iş yapmıyorsun. Sonra diyor ki, ben Ermeniler’le görüştüm. Onlar demiryolunu açmışlar, fakat Azerbaycan açmamış.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Peki şu anda Nahçivan ile Azerbaycan arasında demiryolu açık mı?

Şamilof: — Hayır kapalıdır.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Azerbaycan ile Nahçivan arasındaki ulaşım nasıl sağlanıyor, bağlantı nasıl kuruluyor?

Şamilof: — Nahçivanda petrol yok, gaz gelmiyor, fiyatlar pahalı, kıtlık var. Çok ağır ve çetin bir durum… Ulaşım ise şu an uçakla sağlanıyor.

K a m u ç a l ı ş a n l a r ı: — Yani Azerbaycan’dan bir çok şey size uçakla mı geliyor?

Yüklə 0,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə