Eski yunan, roma ve ortaçAĞ Eski Yunan İktisadi Düşüncesi


Ücretlerin ve Fiyatların Yapışkan Olmasının Nedenleri



Yüklə 457,11 Kb.
səhifə8/8
tarix14.05.2018
ölçüsü457,11 Kb.
#44059
1   2   3   4   5   6   7   8

Ücretlerin ve Fiyatların Yapışkan Olmasının Nedenleri

1) Etkin ücret teorileri;

Verimlilik ile reel ücret arasında ilişki kuran bir teoridir. Alınan ücretin yüksekliği işgücünün vasfıyla doğru orantılıdır. İşgücü arzının fazla olması durumunda ücretlerde düşüşe gitmenin bir mantığı yoktur. Zira ücret düşüklüğü verimliliği olumsuz yönde etkileyecektir.

2) Zımni sözleşmeler teorisi;

A. Okun bunu A. Smith’ten esinlenerek “görünmez tokalaşma” olarak adlandırmıştır. Ücretler, işçi-işveren arasında yazılı bir anlaşma olmaksızın uzun dönemli olarak örtük bir biçimde belirlenir. Konjonktürün genişleme dönemlerinde ücret artışı yada durgunluk dönemlerinde ücretlerde düşme gibi uygulamalar yapılmaz.

3) Süre teorileri;

Uzun süre işsiz kalan kişinin yeteneklerinde azalma olduğu varsayılır ve düşük ücret düzeyinden de olsa çalıştırılmak istenmez

4) İçeridekiler-dışarıdakiler modeli;

İçeridekiler ile çalışanlar, dışarıdakiler ile de işsizler kastedilmektedir. İşsizlik olması durumunda firmalar işsizleri işe alıp çalıştırmak yerine mevcut işçileriyle çalışmaya devam etmeyi tercih ederler. Zira yeni iççileri işe alıp tecrübe kazandırmanın maliyeti oldukça yüksektir. Bu maliyet kadar mevcut işçilerinin ücretlerine zam yapılıp çalıştırılma yolu daha rasyoneldir.

5) Koordinasyon Yetersizlikleri;

Gerek firmalar gerekse işçiler ve sendikalar arasındaki koordinasyon yetersizlikleri olarak gruplandırılabilir.

Genelde talepte bir artış olduğunda firmalar önce üretimlerini sonra fiyatları artırma yolunu seçerler. Bu da fiyat ayarlama sürecini yavaşlatır.

Aynı şekilde işçiler yada sendikalar da ücretler hakkında karar verirken birbirlerine bakarlar. Ve ücret ayarlama süreci gecikir.

6) Fiyatların karışık ayarlanması;

Bir ekonomide fiyatların aynı anda ve koordineli olarak değiştirilmesi mümkün değildir. Firmalar, fiyatı ilk değiştiren firma olmak istemezler. Bu nedenle de fiyat ayarlamaları yavaş gerçekleşir.

7) Toplam Talep Dışsallıkları;

Firmalar fiyat ayarlamaya giderken, bu ayarlamanın hem kendilerine hem de diğer firma

8) Uzun dönemli sözleşmeler;

İşçi-işveren arasındaki sözleşmeler genellikle uzun vadeli (bir yıldan uzun) olarak yapılırlar. Haliyle, fiyat artışı durumunda istenilen ücret artışı ancak sözleşmenin bitiminden sonra olabilecektir.

Aynı şekilde firmaların kendi aralarındaki hammadde vs. alış-verişinde de uzun vadeli sözleşmeler esastır.

9) Menü (Katalog) Maliyetleri;

Fiyat değişikliklerinin uygulamaya geçirilmesinin firmaya getireceği yük menü maliyetleri olarak adlandırılır. Örn. Turistik hizmet veren bir otelin fiyat değişikliklerinin duyurulması, gazetelere ilan, acentelere bildirim, yeni broşürler, yeni listeler vs. nin maliyetleri yüksek olabilmektedir.

1960’ larda Ortodoks paracı makro teorisyenler Friedman-Phelps Beklentili Phillips Eğrisi kavramını geliştirdiler. Buna göre; enflasyona yol açmadan piyasayı dengeleyen issizlik oranına; doğal işsizlik oranı adı verildi.

Yeni Keynesyenler, ortodoks paracıların doğal issizlik oranı yerine, NAIRU kavramını tercih etmektedirler. Bunlara göre, doğal issizlik oranı ile NAIRU arasındaki temel fark;

Doğal issizlik oranı – tam rekabet piyasaları ,

NDoğal issizlik oranı yani Yeni Keynesyenlere göre NAIRU, gelişmiş ekonomiler için %3, gelişmekte olan ekonomiler için %6 oranında issizlik enflasyona yol açmadan ekonomiyi dengelemektedir.

1980 ve 1990’ların baslarındaki resesyonlar nedeniyle Avrupa’da ortaya çıkan yüksek oranlı issizliğe, NAIRU nun %3 yada %6 üstüne çıkmasının neden olduğu anlaşıldı.

NAURI oranlarındaki eşanlı yükselme, Yeni Keynesyenler tarafından yeni bir açıklamayla tarif edildi.

Bu açıklamaya literatüre Hysteresis Etkisi olarak geçmiştir.

Hysteresis Etkisi ; Cari issizlik oranının,bir çekim merkezi gibi hareket ederek , NAIRU’yu peşine takarak yükseltmesini, bulunduğu yerde sabitlenmesini veya düşmesini engellemesine denir.

AURI ise – eksik rekabet piyasaları için tanımlanmıştır”



ÇAĞDAŞ ANA AKIM DIŞI İKTİSAT

Post Keynesçi ve Avusturyacı Ana Akım Dışı İktisat

Temel Görüşleri/Varsayımları/Ayrılık Noktaları

  • Keynes’n asıl temsilcilerinin neo-klasik keynesyen görüş değil kendilerinin olduklarını ileri sürerler

  • Belirsizlik ve Zaman sorununu ön plana çıkartırlar

  • Monetaristlerin ve rasyonel beklentilerin bütün görüşlerini ret ederler

  • Devletin etkin, ekonominin ise istikrarsız olduğunu savunurlar

  • Fiyat düzeyi dışsaldır, talebe çok duyarlı değildir. Fiyatlar piyasada değil, üreticiler tarafından belirlenir. (mark-up fiyatlama) (yani maliyetlerin üzerine belli bir kar marjı konulması

Para arzı içseldir, faiz oranına duyarlıdır.

  • Weintraub, enflasyonun nedeninin artan ücret maliyetleri olduğunu öne sürmüştür.

  • Davidson, neo-klasik keynesyenleri suçlamış ve gelecekteki olayların tahmin edilmesi sürecinde “belirsizlik” olgusunun göz ardı edildiğini ileri sürmüştür

  • Rabinson’a göre geleneksel iktisatçılar, gelir dağılımıyla ilgili bir teoriye sahip değillerdir. Ancak birçok problemin sebebi gelirden daha fazla pay alabilmek için yapılan mücadelelerdir.

  • Ekonomi, klasiklerin ve takipçilerinin ileri sürdüğü gibi kendi kendine işleyen mekanizmalar sayesinde dengeye gelemez. Çünkü, monopol ve oligopol şeklindeki örgütlenmeler bu durumu engeller.

  • Doğal istihdam yada doğal hasıla olgusuna karşı çıkarlar

Bazı Konulardaki Görüşleri

  • 1) Ekonomik büyüme ve gelir dağılımı;

  • Neo-klasiklere göre ekonomik büyüme ve gelir dağılımının temel belirleyicisi nispi fiyatlardaki değişmeler iken post-keynesyenlere göre Yatırımlardır.

  • Yatırımlardaki değişmelerden dolayı ortaya çıkan gelir etkisi, nispi fiyatlardaki değişmeden kaynaklanan ikame etkisinden daha önemlidir.

  • 2) Yatırımların kaynağı karlardır.

  • Post-keynesyenlere göre yatırımların kaynağı tasarruflar değil karlardır. Tasarruflar genelde gayrimenkul alımına gider.

  • Firmalar, yatırımlarını finanse etmek için karlarını artırmaya ve mümkünse kar payı dağıtımı yapmamaya çalışırlar.

  • 3) Belirsizlik

  • Post-keynesyenler, analizlerde belirsizlik unsurunun dikkate alınmasını eleştirirler. Belirsizlik durumu, beklentiler üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Beklentiler, belirsizlik koşullarında dalgalanma gösterir, dolayısıyla gelir ve istihdamda da dalgalanma olur.

  • 4) Enflasyon

  • Post-keynesyenler enflasyonun sebebi olarak para arzı artışlarını görmezler. Bunlara göre enflasyonun sebebi gelir bölüşümündeki mücadelelerdir.

  • Örn; Oligopolcü firmaların ve güçlü sendikaların olduğu bir ekonomide meydana gelen dışsal bir şok fiyatları artırır. Fiyatların yükselmesi, ücret artışı baskısı yapar ve ücretler artırılır. Ücret artışı, karları azaltacağı için oligopolist firmalar ürünlerinin fiyatlarını artırırlar ve enflasyonist süreç yaşanır.

  • Yani; bunlara göre, enflasyonun nedeni ücretlerdeki artıştır.

  • Enflasyonu önlemek için gelirler politikası, ücret ve fiyat kontrollerini önerirler.

Post-keynesyenlere göre enflasyon her zaman mal talebindeki artıştan kaynaklanmadığı için, para ve maliye politikası uygulamalarıyla önlenemez.

Zira; daraltıcı para ve maliye politikası uygulamaları, dağıtılacak gelirin azalmasına neden olacak bu nedenle de gerginliğin daha da artmasına neden olacaktır.

Post-keynesyenlere göre enflasyon ile para arzı arasındaki ilişki şu şekilde ifade edilmektedir.

M= P + Y (1)

M; uzun dönem para talebindeki artışı, P; FGS’ndeki değişmeyi, Y; reel üretimdeki artışı ifade etmektedir.

Bu durumda para talebindeki artış, FGS ile üretim artışının toplamına eşittir.

Diğer taraftan; Enflasyon; nominal ücretlerdeki artış oranı ile verimlilik artış oranı farkına eşittir.

P= W- Z (2) W; nominal ücret artış oranı, Z; verimlilik artışı

3 durumun ortaya çıkması söz konusudur;


  1. W>Z ise enflasyon b) W

2 nolu denklem 1 nolu denklemde yerine konursa;

M= W-Z+Y olur. Sonuç olarak Z sabit kalmak şartıyla ; W artarken MB para arzını artırmazsa gelir düzeyinde azalma olur. Çünkü para arzı artmazsa faizler yükselir, yatırımlar ve gelir azalır.



Avusturyacı İktisat Okulu

Avusturya İktisat Okulu, Carl Menger’in 1871 yılında yayınlanan Ekonomi Biliminin Temelleri (Grundsatze der Volkwirthcaftslehre) isimli kitabı ile doğmuştur. Bu eseri ile Menger, Viyana Üniversitesi’nde öğretim üyesi olmuş, bir süre sonra aynı üniversitede profesörlüğe atanmıştır. Daha sonra Menger’in öğrencisi olmamakla birlikte iki genç iktisatçı olan Böhm Bawerk ve Friedrich von Wieser, Menger’in fikirlerinin ateşli savunucusu oldular. 1880’lerde bu iktisatçıların yaptığı araştırmalar ile Menger’in düşünceleri diğer ülkelerde de bilinmeye başlandı. Böhm-Bawerk ve Wieser’in birkaç makalesi İngilizce’ye tercüme edilmiş ve 1890 yılında ABD’nde yayınlanan Annals of the American Acadamy of Political and Social Science dergisinin editörleri Böhm-Bawerk’den Avusturya İktisat Okulunun öğretilerini açıklayan bir yazı yazmasını istemişlerdi. Avusturya İktisat Okulu konusunda bilinmek istenenler başlıca şunlardı:

Avusturya okulunun temsilcileri,

(b) Okulun temel görüşleri,

Diğer iktisat okulları ile arasındaki benzerlik ve farklılıklar,

(d) Avusturya iktisat okulunun günümüzdeki yeri ve önemi.

Menger’in 1871’de yayınlanan kitabı iktisadi düşünceler tarihinde “marjinal devrim”in temeli olarak kabul edilir. Jevons’un 1871’de yayınlanan Politik İktisat Teorisi ve Walras’ın 1874’de yayınlanan Pür İktisat Politikasının Elementleri adlı eserleri de bu alanda önemli yapıtlar olarak bilinir. İktisadi düşünceler tarihi ile ilgilenen yazarlar Jovons’un ve Walras’ın eserlerindeki düşüncelere paralel olarak Menger’in çalışmalarındaki görüşlerinii ortaya koymuşlardır. W. Jaffe (1976)’nin eserinin yayınlanmasını müteakiben Menger’in düşünceleri ile o dönemde yaşamış olan iktisatçıların düşünceleri arasındaki farklılıklar ortaya konulmaya çalışıldı. Son yıllarda yayınlanan birkaç çalışma da aynı şekilde Menger’in kendine özgü düşüncelerini ön plana çıkarmıştır.

Menger, Ekonomi Biliminin Temelleri adlı eserini klasik tekniklerin ve öğretilerin tersine, değer ve fiyat teorilerine dayalı olarak kaleme aldı. Klasik iktisatçılar değeri, üretim faktörlerinin faaliyetleri sonucunda elde edilen karşılık olarak görmekteydiler. Menger ise bir malın değerini, tüketici isteklerini ve arzularını karşılamadaki tatmin özelliği ile açıklamıştır. O yıllarda Menger’in eseri Almanya’da yazılmış ekonomi kitaplarından yaklaşım ve metod açısından tamamen farklıydı. Klasik iktisadın bir eleştirisi olarak kabul edilebilecek olan bu eser yayınlandığı andan itibaren tarihsel başarıya aday olarak gösteriliyordu. Menger’in kitabının yayınlandığı sıralarda Eski Alman Tarihçi Okulu, “Genç Tarihçi Okulu” ile yeni bir gelişme içerisindeydi. Genç Tarihçi okulun lideri Gustav Schmoller’di. O yıllarda 31 yaşında olan Menger, Schmoller’in düşüncelerine karşıt olarak eserini sunmayacak kadar dikkatliydi. Menger, İngiliz klasik ortodoks ekonomi anlayışının yerini yeni bir anlayışa bırakacağını ümit ederek Alman öğretim üyelerinin tarihi çalışmalarından destek görmek istemiştir.

Ancak Menger, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Alman iktisatçılar Menger’in kitabına tamamen karşı çıkmışlardır. Menger, kitabını yayınlamasından sonraki on yıl içerisinde düşünceleri ile başbaşa kalmıştır. Çünkü o dönemde henüz bir Avusturya İktisat Okulu mevcut değildi. 1880’li yıllarda Böhm-Bawerk ve Wieser’in çalışmaları ile Avusturya iktisat okulu ile ilgili olarak bir literatür oluşmaya başladı ve “Avusturyalılar” kavramı yer edinmeye başladı. Ancak o dönemde “Avusturyalılar” kavramı bazı iktisatçılarca aşağılayıcı bağlamda kullanılmaktaydı. İleriki yıllarda Avusturyalı ve Alman öğretim üyeleri arasında oldukça sert metodolojik tartışmalar ortaya çıkmış ve bu tartışmalar sayesinde Avusturya İktisat Okulu kendini uluslararası alanda tanıtma imkanı bulmuştur. Bulmuştur. Böhm-Bawerk (1883), ve Wieser (1884, 1889) tarafından yayınlanan eserler Menger’in subjektif değer teorisini ve fiyat ve maliyet hakkındaki düşüncelerini ortaya koymuştur. Mataja (1884), Gross (1887) ve R. Meyer (1887) pür kar teorisi ve kamu maliyesi ile ilgili eserler yayınlamışlardır. Viyana Üniversitesinde profesör olan Philippovic yayınladığı ders kitabı ile Avusturya iktisat okulunun marjinal fayda teorisi ile ilgili düşüncelerinin Almanya’da yayılmasına katkıda bulunmuştur.

İki Avusturyalı iktisatçı olan Jevons ve Walras’ın değer ve fiyat teorilerine katkıları marjinalizm ve fayda üzerinde odaklanmıştır. Walras ve onu takiben diğer mikro iktisat teorisyenlerine göre bir değişkenin marjinal değeri, toplam değişkenin ana değişim oranına dayanır. Avusturyalı iktisatçılara göre marjinal fayda kavramı sadece psikolojik zevklere ve tatminlere dayandırılamaz, zevklerin marjinal değerlendirilmesine de dayandırılır. Menger, teorisinde ekonomik değerin belirlenmesinde subjektif fayda yaklaşımının önem taşıdığını belirtmiştir. Menger’in teorisinde değerler, esas olarak tüketicilerin istek ve arzularına bağlı olarak belirlenir.

Avusturya iktisat okulunun temsilcilerinden Bohm Bawerk ise meslek hayatının ilk yıllarında faiz konusundaki klasik görüşlere ve teorilere eleştiriler yöneltmiştir. Daha sonra bu konu ile ilgili olarak bir kitap yayınlamıştır. İleriki yıllarda çeşitli yazarlar tarafından Böhm-Bawerk’in sermaye ve faiz teorisinin Menger’in yaklaşımından farklı ve özü itibarıyla tutarsız olduğunu savunmuşlardır. Şüphesiz Böhm-Bawerk sermaye ve faiz teorisini subjektif değer teorisinden bağımsız olarak ele almıştır. Böhm Bawerk’e göre üretim zaman içinde gerçekleştiği için ve Ekonomik İnsan sistematik olarak daha önceki tercihleri ile sonrakilerini birlikte değerlendirdiğinden sermaye yoğun üretim faaliyetleri başarısız olmayacaktır.

Böhm-Bawerk yaptığı çalışmalarla Avusturya iktisat okulunun birinci dünya savaşı öncesindeki en önemli temsilcisi durumuna gelmiştir. Marksistler, Avusturyalı iktisatçıları Marksist ekonominin düşmanı olarak görmeye başlamışlardır. Böhm-Bawerk eserlerinde Marksist teorinin artık-değer kavramını sert bir şekilde eleştirmiştir. Böhm-Bawerk ileriki yıllarda Avusturya iktisat okulunun subjektif değer teorisini sistematik bir şekilde yaymıştır. Daha sonra üçüncü kuşak Avusturya iktisat okulu temsilcileri olarak kabul edilen Mises ve Hayek tarafından da bu alanda çalışmalar sürdürülmüştür.



Menger 1903’de Viyana Üniversitesi ekonomi profesörlüğünden emekliye ayrılmış ve kürsüsü Wieser’e devredilmiştir. Wieser, Avusturya iktisat okulunun önemli kişilerinden biri olarak kabul edilmiştir. Wieser, Menger’in değer teorisini geliştirerek yayınlayan ilk kişilerdendir. Öte yandan Birinci Dünya Savaşından önceki on yıl içerisinde Avusturya Okulunun bir iktisadi ve siyasi düşünce merkezi olarak ün kazanmasını sağlayan Böhm-Bawerk semineridir. Seminere katılan diğer ünlü iktisatçılar arasında Joseph A. Schumpeter ve Ludvig von Mises vardı.
Yüklə 457,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə