Friedrich nietzsche zerdüŞt böyle söYLÜyordu “İnsanüstünü” (Übermensch) nün Felsefesi



Yüklə 424,77 Kb.
səhifə2/13
tarix06.05.2018
ölçüsü424,77 Kb.
#41524
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

ZERDÜŞT’ÜN ÜSLUBU

ZERDÜŞT BÖYLE SÖYLÜYORDU” kitabı beşeri inzivanın feryadıdır. Cihan edebiyatının bütün büyük eserleri gibi Zerdüşt’de yalnız kendisine mahsus bir üslup gösterir.

O, mutlak inzivanın sesidir. Zerdüşt’e karşı bir eser göstermek istenirse ancak “ilahi komedi” ortaya çıkarılabilir. İlâhi komedi Hristiyanlığı, cemiyeti ve sevgiyi, merhameti nasıl bir kudretle teganni ediyorsa Zerdüşt ayni şiddet ve kudretle bu mefhumlara isyan eder.

Bu isyankâr ses insaniyet aleyhtarı değildir. Bilâkis bu sesin insaniliği karşısında diğer bütün insanî nağmeler pek cansız kalmaktadır.

Yalnız şu farkla ki: Nietzsche’nin insaniliği bir kahraman insaniliktir.

Eserin yazılışını Nietzsche şöyle anlatır:

O kışı Rapalloda 3 geçirdim. Sıhhatim pekiyi değildi, soğuk ve yağmurlu bir kıştı. Sahilde bir küçük kulübede oturuyordum. Dalgaların sesi uykuya dalmaya imkân vermiyordu.

Buna rağmen, belki de bu yüzden Zerdüşt doğdu.

Her mühim şeyin doğuşu gibi..

Öğleden evvelleri denize nazır bir tepeye çıkardım, ikindileri sahilin kıvrımlarını gezerdim. Bu iki yol üstünde Zerdüşt doğdu, doğmadı beni bastırdı”.

Zerdüşt’ün doğuşu tam bir irticai gösterir.

Her bir cilt için sarf ettiği zaman onar günden ibarettir.

Bu bir yazış değil bir infilâktı.

Bu yazışı Nietzsche şöyle anlatıyor:

Aramıyordum, işitiyordum vereni sormadan alıyordum, benim seçmeme hiç imkân kalmadan bütün fikirler yıldırım gibi beynimde doğuyordu. Hepsi iradenin haricinde fakat hür ruhun, bağsızlığın, kudretin ve ilahiliğin bir kasırgası halinde meydana geliyordu”.

Bu infilaklardan sonra daima müellifi derin bir melankoli 4 yakalardı. Zerdüşt’ün üslup ve manaca büsbütün aykırılığı dolayısı ile intişarında en aziz dostları bile kendisini anlayamadılar.

Nietzsche o zaman kendisinin tamamen yalnız olduğunu anladı. Ve kimsenin, yazıları hakkında bir mütalaa yürütmediğini görünce kendi eserini kendisi tenkit etti.


Rohde ye yazdığı mektup 1884
Zerdüşt’le Alman dilini bir mükemmeliyete çıkarmış olduğumu zannediyorum. Goethe, Luther sonra böyle üçüncü bir adım lâzımdı,

Arkadaş bak: dilimizde şimdiye kadar kudret, elastikiyet ve ahenk bu şekilde yan yana gelmişimdir?

Benim kitabımdan bir sahife okuduktan sonra Goetheyi oku, göreceksin ki Goethe’nin ressam üslubuna has olan dalgalı yazış bendede vardır.



Şu farkla ki: ben Goethe’den daha sert ve daha erkek bir üsluba malikim. Benim üslubum bir danstır, her çeşit tenazırın (bakışın) bir oyunu ve bu tenazurların bir atlanmasıdır. Vokallerin (seslerin-kelimeler-harfler) seçilmesinde bile bu görülür”.

Nietzsche’nin üslubu için bundan iyi bir tavsif yapılamaz. Fakat o zaman Nietzsche nin en aziz dostu Rohde bile bunu bir övünme sanmıştı.

Zerdüşt, tedrisi (öğretisi) mahiyetine rağmen çok defa “polemik” e atlar Buna rağmen alegorik (mecazi) hikâyeler yanında daha ziyade tedrisi veya daha ziyade lirik olan parçalar ayrılabilir.

Ve nihayet fazilet kürsülerine, yeni ilahlara dair gibi bazı parçalar satirik mahiyettedirler.

Başlıca tedrisi hitabeler olarak öte dünyalılar, bedeni hakir görenler, okuma ve yazma, harp ve muharip millet, dost, çocuk ve izdivaç, hediye fazileti parçaları alınabilir.

Tamamen lirik mahiyette parçalar Zerdüşt’ün ikinci ve üçüncü cildindeki gece şarkısı, mezar şarkısı, gün doğuşu, büyük hasret, dans şarkısı gibi parçalar zikrolunabilir.



ZERDÜŞ’TÜ NİÇİN TERCÜME ETTİM?

Sözü bitirirken bu kitabı niçin ve nasıl tercüme ettiğimi anlatmak isterim. Zerdüşt her dile çevrilmiş sayılı klasik eserlerden birisidir. Onsuz hiç bir kütüphane tam sayılamaz. Fakat benim Zerdüşt’ü Türkçeye çevirmem yalnız millî kütüphaneye bir klasik eser ilâve etmek arzusundan ileri gelmemiştir. Bence bizde Nietzsche’nin anlaşılmasına şimdi her vakitten ziyade ihtiyaç vardır. Tahsilini bitirmiş veya tahsil çağında bazı münevverlerimizde koyu bir maddiyatçılık kendini göstermektedir. Hayati bir menfaat şansı ve menfaatlerin adilane taksimi çemberinden görmek isteyen ve bu görüşte bütün tatminini bulabilen bir kitlenin karşısına Nietzsche’yi çıkarıyorum. Ona anarşist diyenler var. Fakat o ne cebri bir yıkıcılık yapmış, nede kimseye böyle öğüt vermiştir. O bilâkis dinden sıyrılan bir cemiyete yepyeni bir ülkü, bir iman gösteren bir idealistti. Tasvir ettiği “insanüstünü” tipi ne kadar özlenebilecek, uğruna feda olunabilecek bir şahsiyettir!

Allah’ını bırakan bir cemiyete bundan ulvî, bundan kudretli bir erek (hedef) verilemezdi. Anarşist zannedilen Nietzsche Zerdüşt’te işte böyle yeni bir erek kuruyor

Yalnız “insanüstü”nü mefhumunu kavramak ve ona iman edebilmek için kabli (önceki) hükümlerimizden sıyrılmak ve bugünkü komfor (rahat-konfor) şartları içinde bütün tatminimizi bulmak derekesinden bir az yükselmek gerektir. Bu acınacak rahat düşkünlüğünden ve hodbinliğinden sıyrılan:



(benim faziletim nedir ki halâ beni çıldırtamadı);

(benim adaletim nedir ki halâ alev ve kömür olduğunu göremiyorum) diyebilmelidir, “insanüstü”ne giden köprü işte bunu söyleyenlerin omuzundan geçer.

Yirminci asrın komforu, sosyalist zihniyetin menfaattarı da adalet tevziine uğraşan emekleri manevî insanı tatmin edecek kudrete malik değildir. Nietzsche bu küçük ve rahat düşkünü insanilikten bizi yükseltiyor, üstün bir hedef gösteriyor. O hedef, gözleri kamaştıracak kadar parlaktır.



Hıristiyanlığın dejenere olmuş köle ahlâkiyatı burada yıkılıyor. Ona fazla bağlı olanlar matem tutabilirler. Fakat hür kafalı insanlar için yeni bir ahlâk telâkkisi meydana çıkıyor. Bu ahlâk “efendi ahlâkı”dır. Küçük çapta merhamet, adalet, digergâmı bırakılıyor. Bunların yerine kudret saçan ve kudrete dayanan bir kahraman insanilik yaratılıyor. Yirminci asır insanının bu çeşit insaniyete ihtiyacı vardır. Medeniyetin yalnız refah levazımını tekemmül ettirmeğe çalışan tek taraflı ilerleyişi insanlığın atisi (geleceği) için en büyük tehlikedir. Bu medeniyet bir hars (kültür) ile aşılanmak ve beslenmek gerektir. O hars, ancak ülkülerde tecelli eder. 5 İşte bu ülküye Nietzsche de mevcuttur.

Ben Zerdüşt’ü, işte böyle bir idealist eser bulduğum için dilimize çevirdim. Tercümeyi, dilediğim derecede başarmadığımı bilirim. Zerdüşt, üslubundaki hususiyet dolayısıyla ancak yazıldığı dil tamamen anlaşılabilen eserlerdendir. Bizzat Nietzsche’nin söylediği gibi bu üslup bir danstır. Bu danstaki ahenk oyunlarını yabancı bir dilde tamamı ile göstermek kabil değildir. Nietzsche bu ahenk, oyunlarını Zerdüşt’te o kadar ileriye götürür ki, gizli bir nazmı korumak için vuzuhtan (açıklamadan) bile fedakârlık yapar. Böylece bazı noktaları harfiyen anlamak imkânsız bir hale geliyor. Böyle bir kaç yerde manaya en yakın bir tefsire başvurmak icabetti.

Tercümede, eserin aslında ki gizli nesir ahengini korumağa çalıştım. Tercüme için dört gün yettiği halde üsluba bu ahengi vermek emeği bunun on misli zaman aldı. Bunu az çok başarabilmek için yer yer tam bir “kelime be kelime” tercümeden fedakârlık yaparak daha ziyade öz manaya sarılmak icap etti. Eserin kelimelerinden ziyade ruhunu ve ahengini korumağı tercih ettim. Bunda biraz muvaffak olduysam eserin müellifine karşı bir tazim ve şükran borcunu ödemiş olacağım.

Eserin yüksek seviyesinin müsaade ettiği nispette Öz Türkçe yazmağa ve Osmanlıcadan ayrılmağa çalıştığımı okuyanlar göreceklerdir.

Zaman ve imkân buldukça Zerdüşt'ün öteki ciltlerini de çıkarmağa uğraşacağım. Fakat bu kısımlar daha evvel başka bir kalemden çıkmış bulunursa ayni derecede sevineceğim.

Müsveddelerin tanziminde ve tashih işlerinde bana çok yardım etmiş olan Asistanımız Edibe Ziya hanımefendiyle bazı kıymetli işaretlerini esirgemeyen Ahmet Hamdi ve Suut Kemalettin beyefendilere teşekkür borcumdur.


Yüklə 424,77 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə