Friedrich nietzsche zerdüŞt böyle söYLÜyordu “İnsanüstünü” (Übermensch) nün Felsefesi



Yüklə 424,77 Kb.
səhifə6/13
tarix06.05.2018
ölçüsü424,77 Kb.
#41524
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

SEVİNÇ VE ACIYA DAİR

Eğer bu senin faziletin ise, bunda kimse ile beraber olamazsın.

Tabiî sen bu faziletin adını söylemek ve onu okşamak istersin.

Kulağını çekmek ve onunla eğlenmek dilersin.

Ve bak, şimdi onun adını halkla beraber söylüyorsun. Ve sen faziletinle halk ve sürüye karıştın. Eğer şöyle deseydin daha iyi idi: “Ruhuma acılık ve tatlılık veren, kursağının açlığını belirten şeyin adı yoktur. Ve söylenemez.

Senin faziletin, adların üstünde bir mahremiyete malik olmalıdır.

Ondan bahsetmeğe mecbur isen yalnız mırıldanmaktan utanma.

Mırıldanarak söyle: Benim iyiliğim budur, bunu seviyorum, hoşuma gidiyor ve bu “İyi” yi tek başıma istiyorum.

Bu “İyi” yi bir tanrı kanunu, insan kaidesi, bir ihtiras olarak istemiyorum:

Dünya ve cennetlerin üstünde bir rehbere ihtiyacım yoktur.

Benim sevdiğim, arzı bir fazilettir: Onda herkesin aklından, kurnazlığından bir şey yoktur.

Fakat bu kuş, yuvasını bende yaptı. Onun için onu seviyor ve besliyorum. Şimdi de yanımda altın yumurtalarının üstünde yatıyor.”

Faziletini böylece mırıldanarak öv!

Bir zamanlar acıların vardı. Onlara kötü diyordun. Fakat şimdi yalnız faziletlerin var: Bunlar senin acılarından doğmuşlardır.

Hedefini bu acıların içinde aramıştın. Böylece acıların; faziletlerin ve sevinçlerin oldular.

Acaba öfkelilerin, şöhretlilerin, dindarların, intikamcıların soyundan mısın? .

Fakat sonunda bütün acıların, faziletlerin ve bütün şeytanların, meleklerin oldu.

Bir zamanlar mahzeninde vahşi köpekler vardı: Fakat sonunda bu köpekler kuşlara ve sevimli mugannilere çevrildiler.

Zehirlerinden balsamını (merhemini) kaynattın. İneğinden sıkıntı sağıyordun.

Şimdi memesinin tatlı sütünü içiyorsun.

Artık senden kötülük doğamaz. Meğerki: Faziletlerinin kavgasından doğma kötülük ola...

Kardeşim eğer mesut isen yalnız bir faziletin vardır. Fazla değildir.

Ve böylece köprünün üstünden kolaylıkla geçersin.

Çok faziletli olmak bir imtiyazdır, fakat güç bir kaderdir.

Birçokları kendilerini faziletlerin kavga yeri olmaktan yorgun duyarak çöle düştüler ve kendilerini öldürdüler.

Kardeşim harp ve cidal (sözle mücadele) fena mıdır? , Fakat bu fenalık lâzımdır.

Faziletlerinin arasında haset, iftira ve itimatsızlık gerektir.

Bak, faziletlerinin her biri nasıl en yükseğe yöneliyorlar. Her biri ruhuna hâkim olmak, senin bütün hiddet, nefret ve sevgi kudretini elde etmek istiyorlar.

Her fazilet, diğer fazileti kıskanır ve kıskançlık müthiş bir şeydir.

Faziletlerde kıskançlık yüzünden mahvolabilirler.

Dört yanı kıskançlıkla sarılan, sonunda kendine çevrilir ve akrep gibi kendini sokar.

Ah kardeşim; bir faziletin, kendisini inkâr ettiğini ve hançerlediğini daha hiç görmedin mi?

İnsan, geçilmesi lâzım gelen bir şeydir. Onun için bu faziletlerini seveceksin.

Çünkü onların yüzünden mahvolacaksın. Zerdüşt böyle söylüyordu.



SOLUK BENİZLİ MÜCRİME DAİR

Hâkimler ve kurban verenler!

Hayvanı, kafasın eğmeden öldürmek istemiyor musunuz?

Bakın: Soluk mücrimin kafası eğildi. Büyük tahkir gözlerinden okunuyor:

Benim “Ben” im geçilmesi lâzım gelen bir şeydir.

Benim “Ben” im bana insanlığın büyük hakaretidir.

Bu gözler bunları söylüyordu.

Kendi kendine hükmünü vermek: Onun en yüce ânı idi. Bu yüksek adamı alçaklığına döndürmeyin.

Kendi kendinin acısını çeken için hiç bir kurtuluş yoktur. Meğerki tez ölüm gele.

Hâkimler!

Sizin öldürmeniz bir intikam değil, bir acıma olmalıdır.

Öldürürken kendiniz hayata değer olmağa çalışınız.

Yalnız öldürdüğünüzle barışmanız yetmez. Kederiniz “insanüstünü” ne sevgi olsun. Ancak bu sayede yaşamağa hak kazanırsınız.



Düşman deyin fakat fena demeyin, hasta deyin. Fakat rezil demeyin, deli deyin fakat mücrim demeyin.10

Sen ey kızıl hâkim!

Fikrinde yaşayan şeyleri açık söylemen lâzım gelseydi herkes bu “Ahlâksız zehirli Sülük kahrolsun” derdi.

Fakat düşünce, iş, işin görünüşü başka şeylerdir.

Bunların arasında temelin tekerleği dönmez.

Bu solgun mücrimi, bir manzara solgunlaştırıyor.

Cürmü işlerken aldırmadı, fakat işledikten sonra manzaraya dayanamadı. Kendini hep bir fiilin faili gördü. Buna delilik derim. İstisna onun bünyesine girmişti.

İp tavuğu bağlar gibi yaptığı cürme de zavallı aklını bağladı.

Buna fiilden sonra gelmiş bir delilik derim.

Hâkimler dinleyin!

Başka bir delilik daha vardır. Bu delilik fiilden önce olur.

Ah! Bu ruhun derinliklerine giremiyorsunuz.

Kızıl hâkim derki: Bu mücrim niye adam öldürdü?

Gasp etmek istiyordu da ondan.

Fakat ben size derim ki: Onun ruhu gasp değil kan istiyordu.

O, hançerde ki saadete susamıştı.

Fakat zavallı aklı bu deliliği kavrayamadı. Ve onu kandırdı.

Ona aklı dedi ki: Kanı ne yapacaksın?

Hiç olmazsa kan dökerken bir şeyi gasp etmeli, bir intikam almalısın.

O da, zavallı aklına uydu.

Onun sözleri, üstüne kurşun gibi yüklendi. Ve böylece öldürürken gasp etti.

Deliliğine utanmak istemedi.

Şimdi yine günahının kurşunu onun üstünde yüklü.

Zavallı aklı o kadar tutuk, o kadar fani, o kadar ağır!

Kafasını sallayabilseydi yükü devrilirdi. Fakat bu kafayı kim sallar.

Bu adam nedir?

Ruhunun içinden dünyaya saldıran hastalıklardan yapılı bir yığın.

Bunumu avlamak istiyorsunuz?

Bu adam nedir?

Birbirinin yanında nadiren uslu oturan vahşi yılanlardan yapılı bir düğüm.

Bunlar kendiliklerinden gezmeğe giderler ve dünyada av ararlar.

Şu zavallı bedene bakın: Onun çektiği acıyı ve dileklerini ruh kendine mal etti. Ruh onu, hançerin saadetine duyulan bir katil zevk ve ihtiras diye tefsir etti.

Şimdi hasta olanı “Fena” bastırır. Kendine acı veren şeylerle acı vermek ister. Fakat başka samanlar ve başka İyi ve fenalarda vardı.

Bir zaman kendini dileme ve şüphe kötü sayılırdı. O zaman hasta, bir büyücü olurdu. Bir büyücü ıstırabını çeker ve böylece acı vermek isterdi. Fakat bu, sizin kulağınıza gitmiyor:

Bana diyorsunuz ki: Bu, iyiliklerinize zarar verir. Fakat iyiliklerinizden bana ne?

İyiliklerinizin çoğundan fenalıklarınızdan fazla iğreniyorum.

İsterdim ki şu solgun mücrim gibi sizin de bir vehminiz olsa da sizi mahvetse.

Gerçek dilerdim ki: Vehminizin adı hakikat veyahut sadakat yahut adalet ola.



Fakat sizin faziletiniz; uzun yaşamak ve acınacak bir rahata kavuşmak içindir.

Ben bir sel kenarındaki parmaklığım. Tutabilen beni tutsun.

Fakat ben sizin “Topal değneğiniz” olamam.

Zerdüşt böyle söylüyordu.


Yüklə 424,77 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə