Friedrich nietzsche zerdüŞt böyle söYLÜyordu “İnsanüstünü” (Übermensch) nün Felsefesi



Yüklə 424,77 Kb.
səhifə7/13
tarix06.05.2018
ölçüsü424,77 Kb.
#41524
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   13

OKUMA VE YAZMAYA DAİR

Bütün yazılar içinde yalnız kanla yazılanı severim.11 Kan ile yaz:

Göreceksin ki: Kan ruhtur.

Yabancı kanı anlamak kolay değildir.



Okuyan avarelerden nefret ederim.

Okuyucuyu tanıyan, onun için artık bir şey yazmaz, daha bir asır okunsun sonra bizzat ruh kokacak.

Herkesin okuma öğrenebilmesi, gittikçe yalnız; yazıyı değil, düşünüşü de bozuyor.

Ruh bir zaman Tanrı idi, sonra insanlaştı, şimdi de avamlaşıyor.

Vecizeleri kanla yazan: Okunmak değil ezberlenmek diler.

Dağda en kestirme yol, tepeden tepeyedir. Fakat onun için uzun ayaklar ister.

Vecizeler bu tepeler gibi, bunu okuyacaklarda uzun ve iri yapılı olmalıdır.

Hava hafif ve temiz, tehlike yakın ve ruh neşeli bir fenalıkla dolu,

Bunlar birbirlerine yaraşır.

Etrafımda devler görmek istiyorum. Çünkü: cesurum.

Heyulalar ürküten cesaret kendisine devler yaratır. Cesaret gülmek ister.

Artık sizin gibi duymuyorum. Altımda gördüğüm ve beni güldüren bu kara ve ağır bulut sizin fırtına, bulutunuzdur.

Yükseliş istediğiniz zaman yukarıya bakarsınız.. Fakat ben yüksek olduğum için aşağılara bakarım. Sizden yükselen ve aynı zamanda gülen var mı? En yüksek dağların üstüne çıkmış olan, bütün dramlara ve dram ciddiyetine güler.

Gamsız, alaycı, zorlu akıl bizi böyle görmek istiyor.

O, bir kadındır ve daima bir muharip sever. Bana diyorsunuz: “Hayatı taşımak güçtür”: Fakat öğleden evvelki gururunuz ve akşamki teslimiyetiniz neye yarar?

Hayatı taşımak güçtür: Fakat o kadar nazlanmayın! Biz hepimiz pek âlâ mütehammil eşekleriz..

Üstünde bir çiğ damlası bulunduğu için titreyen, bir gül goncasına benzer yerimiz var mı?

Gerçektir ki: Hayatı seviyoruz. Fakat yaşamağa: değil, sevmeğe alıştığımız için.

Sevgide daima biraz delilik vardır. Fakat delilikte de daima biraz akıl vardır. Hayatla barışık olan ben de, kelebekler ve sabun köpükleri ve insanlar arasında bunların benzerlerinin, saadeti en çok anlamış olduğunu sanıyorum.

Bu hoppa, ince, delişmiş, oynak ruhcukları titreşirken görmek Zerdüşt’te gözyaşları ve şiirler doğurur.

Ben yalnız danstan anlar bir Tanrıya inanabilirdim. Ve şeytanımı gördüğüm zaman onu, ağır başlı, köklü derin ve resmî bulurum.

O, ağırlığının ruhu idi. Her şey onun içinden düşer.

Öfke ile değil, gülümseme ile öldürülür. Haydi, bakalım, ağırlığın ruhunu öldürelim.

Ben yürümeyi öğrendim: O vakitten beri kendimi yürütüyorum.

Uçmayı öğrendim: O vakitten beri yerimden kımıldamak için itilmeğe ihtiyacım kalmadı.

Şimdi hafifim, şimdi uçuyorum. Ve şimdi altımda kendimi görüyorum.

Şimdi içimde bir Tanrı dans ediyor.

Zerdüşt böyle söylüyordu.


DAĞDA Kİ AĞACA DAİR

Zerdüşt’ün gözleri bir delikanlının kendisinden kaçtığını görmüştü.

Bir akşam “Renkli İnek” denilen şehrin etrafını çeviren dağlarda yalnız gezinirken, bu delikanlıyı bir ağaca dayanmış ve yorgun bakışlarla vadiyi seyrederken gördü.

Zerdüşt delikanlının dayandığı ağaca tutunarak dedi ki:

Bu ağacı ellerimle sallamak dilesem buna gücüm yetmez. Fakat bizim göremediğimiz rüzgâr onu tazip eder. Ve dilediği tarafa eğer.

Bizi, görmediğimiz eller en huşunetle (kabalık, sertlik, inatçılıkla) eğerler ve tazip (azap ve üzme) ederler.

O zaman delikanlı şaşkınlıkla doğruldu ve dedi ki: Zerdüşt un sesini işitiyorum.

Zaten onu düşünüyordum.

Zerdüşt cevap verdi.

O halde ne korkuyorsun? Fakat insan ağaç gibidir.



Yüksekliğe ve aydınlığa doğru ne kadar çıkmak isterse, kökleri aşağıya, karanlığa, derinliklere, fenâya doğru o kadar fazla sokulur.”

Delikanlı: “Evet fenaya doğru, nasıl benim ruhumu keşfe kadir oldun” diye bağırdı.

Zerdüşt gülümsedi ve dedi ki: Bazı ruhlar hiç bir zaman keşfedilemezler.

Meğerki onları ilk defa ibda (yoktan var etme etmiş) olalım.

Delikanlı, “Evet fenaya doğru” diye bir kere daha bağırdı.

Zerdüşt sen doğruyu söylüyorsun. Yükseklikleri dileyeliden beri kendime güvenmez oldum. Ve kimse bana güvenmez oldu. Bu nasıl oluyor?

Ben kendimi çok çabuk değiştirdim. Benim de bugünüm, dünümü nakzediyor. (bozuyor)

Çıkarken çok defa bir kaç basamak atlarım. Fakat basamaklar bunu bana bağışlamıyorlar.

Yukarı çıktığım zaman kendimi daima yalnız bulurum. Benimle kimse konuşmuyor.

İnzivanın donu beni titretiyor. Yukarılarda ne yapacağım?



Tahkirim ve hasretim beraberce büyüyorlar. Yukarı çıktıkça çıkanı daha fazla tahkir ediyorum. Çıkıp ta ne yapacak?

Çıkışımdan ve takılışımdan ne kadar utanıyorum. Sızlayışımla nasıl alay ediyorum? Kaçanlardan nasıl nefret ediyorum? Yukarılarda ne kadar yorgunum? ”

Delikanlı burada sustu..

Zerdüşt dayandıkları ağaca baktıktan sanca dedi ki: Bu ağaç, dağda tek başınadır. O, insan ve hayvanı atlayarak yükseldi. Ve eğer dili olsaydı onu anlayacak kimse bulunmazdı; o, bu kadar büyümüştür.

O, şimdi bekliyor. Neyi bekliyor? Bulutların bulunduğu yere yakın, her halde ilk yıldırımı bekliyor.

Zerdüşt Bunları söyleyince delikanlı sert bir ifade ile dedi ki: “Evet Zerdüşt sen gerçek söylüyorsun. Yükselmek istediğim zaman inmeyi dilemiş oluyorum.

Ve sen benim yıldırımımsın.

Bak, seni göreliden beri artık ben neyim? Sana olan hasedim beni tahrip etti”.

Delikanlı bunu söylerken acı acı ağlıyordu. Fakat Zerdüşt onu kollan ile sararak kendisi ile beraber yola çıkardı.

Bir müddet beraberce yürüdükten sonra Zerdüşt konuşmağa başladı.

Kalbim parçalanıyor, bütün tehlikelerini sözlerinden ziyade gözlerin söylüyor.

Sen henüz hür değilsin, hürriyet arıyorsun. Bu arayış senin gecelerini çaldı ve seni uyanık tuttu.

Hür yükseklikleri istiyorsun. Ruhun yıldızlara susamıştır.

Fakat kötü garizelerinde (huylarında) hürriyete susamışlardır.

Vahşi köpeklerin hürriyet istiyorlar, ruhun bütün mahpesleri (hapsedilen, hapsedilmiş olan) açmağa uğraştığı zaman onlar mahzenlerinde neşelerinden havlıyorlar..

Sen henüz hürriyet bulmak isteyen bir esirsin.

Ah! Böyle esirlerin ruhu zekileştiği kadar hilekârlaşır ve bozulur.

Kurtulan ruhta daha temizlenmeğe mecburdur. Ondan daha çok hapis ve zindan kalmıştır. Gözleri daha temizlenmelidir.

Evet, senin tehlikeni tanırım. Fakat sevgi ve umudumla sana derim ki: Sevgi ve umudunu bir yere atma!

Daha kendini asil hissediyorsun, sana kötü nazarla bakan diğer insanlarda seni asil görüyorlar. Bil ki:



Herkesin yolunu bir “asil” keser. İyilerinde yolunu Bir “asil” keser. Onlar bu “Asil” e iyi deseler bile bundan maksatları onu yollarından atmaktır.

Asil olan, yenilik ve yeni bir fazilet yaratmak ister, iyi olan, eskiyi ve eskinin saklanmasını diler..

Fakat “Asil” in tehlikesi onun bir “İyi” ye çevrilmesinde değil, bir çapkına, bir alaycıya ve bir yıkıcıya dönüşündedir.

Ah! En yüksek umutlarını kaybeden “Asil” ler tanırım. Onlar sonradan bütün ulu umutlarını inkâr ettiler.

Şimdi onlar kısa keyiflerin çapkınlığını yaşıyorlar. “Günlük” ten ileri geçen dileklerini bir tarafa atmış bulunuyorlar.

Onlar, “Ruh şehvettir” dediler ve böylece ruhlarının kanatlarını kırdılar. Şimdi o ruh sürünüyor ve tırnaklarken kirleniyor.

Vakti ile kahraman olmağı düşünürlerdi; Şimdi keyiflerinin esiridirler.

“Kahraman” onlar için bir yeis, bir işkencedir.

Fakat sevgi ve umudumla sana derim ki: ruhunda ki “Kahraman” ı bir tarafa atma.

En yüksek umudunu temiz tut!

Zerdüşt böyle söylüyordu.





Yüklə 424,77 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə