151
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
duğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yasaklanmıştır. Türkiye’de idam ce-
zasının geri getirilmesi ve fiilen uygulamaya sokulması, AB’nin yanında Avrupa
Konseyi üyeliğinde de sıkıntı yaratacaktır. (European Stability Initiative- 2017)
2.5. AP’nin Müzakereleri Dondurma Kararı
Avrupa Parlamentosu, 6 Temmuz 2017’de yaptığı toplantıda Türkiye Rapor-
törü Kati Piri tarafından hazırlanan raporu kabul etmiştir. 64’e karşı 477 oyla
kabul edilen raporda, “16 Nisan anayasa değişikliği paketinin mevcut haliyle
yürürlüğe girmesi halinde” tam üyelik müzakerelerinin askıya alınması için AB
devletleri ve Avrupa Komisyonu’na çağrı yapılmıştır. Hukuki bakımdan bu çağ-
rının bir bağlayıcılığı bulunmamakla birlikte, sembolik bakımdan önem taşımak-
tadır. Bu karar, tam üyelik müzakerelerinin 2005 yılında başlamasından bu yana
ilk defa bir Avrupa Birliği (AB) kurumunun müzakerelerin resmen askıya alınması
çağrısında bulunması bakımından önem taşımaktadır.
Türkiye ile AB arasında yürütülen müzakereler için rehber niteliği taşıyan ve
2005 yılında kabul edilen Müzakere Çerçeve Belgesinde hangi koşullarda mü-
zakerelerin askıya alınacağı saymak suretiyle belirtilmiştir. Söz konusu belgedeki
düzenlemeye göre, müzakerelerin askıya alınması ancak şu hallerde söz konusu
olabilecektir. “Türkiye’de, Birliğin temelini oluşturan özgürlük, demokrasi, insan
haklarına ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ciddi ve
sürekli olarak ihlal edilmesi hallerinde, Komisyon kendi inisiyatifiyle veya üye
devletlerin üçte birinin talebi üzerine müzakerelerin askıya alınmasını tavsiye
eder.” (AB Bakanlığı, 2005). Görülebileceği üzere, müzakerelerin askıya alın-
ması ya Komisyon talebi veya üye devletlerin üçte birinin bu yönde ortak irade
koymaları ile gündeme gelebilmektedir. Bu konuda bağlayıcı karar almaya yetkili
organ ise Bakanlar Konseyi’dir.
Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen raporda bir yandan 15 Tem-
muz darbe girişimi kınanıp, sorumluların yargı önüne çıkarılıp adil yargılanması
ve adil yargılanması istenirken, öte yandan anayasa değişikliği paketinin hukuk
devleti ve temel hak ve özgürlükler bakımından Avrupa değerleri ile uyumsuz
olduğu görüşü savunulmaktadır. Kararda, darbe girişiminin ardından olağanüs-
tü hal kapsamındaki uygulamalar ve kamu görevlilerinin ihraç edilmesine ilişkin
düzenlemelerin orantısız olduğu görüşü de ileri sürülmektedir (European Par-
liament, 2017). Raporda, üye devletlerden PKK sembollerinin yasaklanmasının
talep edilmesi dikkat çekerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kimi AB ülke liderle-
rine yönelik “Nazi” benzetmesi eleştirilmiş, Ankara’nın Avrupa’daki Türk diaspo-
rası üzerinde tahakküm kurmaya çalıştığı görüşü savunulmuştur.
152
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen müzakerelerin dondurulması
kararı Türkiye’de büyük tepkiyi neden olmuştur. Hukuku bakımdan geçerliliği ol-
mayan kararı AB Bakanı Ömer Çelik, kabulden hemen sonra yaptığı açıklamada
eleştirmiş, “Türk-AB ilişkilerini sabote etmeye yönelik bir çaba” şeklinde değer-
lendirmiştir. Çelik, kararın “yok hükmünde ve geçersiz” olduğunu ifade etmiş
ve “vizyonsuzluk belgesi” şeklinde tanımlamıştır. (Cumhuriyet, 6 Temmuz 2017)
Avrupa Parlamentosu kararında anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesi,
tam üyelik müzakereleri arasında illiyet bağı kurulması zorlama bir yorum iken,
katılım öncesi fonların askıya alınması çağrısı, Parlamento’nun Türkiye- AB İliş-
kilerinin önemini anlamadığını göstermiştir. Avrupa halklarını temsil eden Avrupa
Parlamentosunun Türk halkının anayasa değişikliği şeklinde ortaya koyduğu ira-
desini yok sayması da bir başka çelişki olarak dikkat çekmiştir. Hollandalı rapor-
tör Kati Piri tarafından hazırlanan raporun Avrupa kamuoyunu yönlendirme ve
Türkiye’ye karşı önyargıları güçlendirme amacına hizmet etmek için hazırlandığı
izlenimi güçlenmiştir. Rapora da yansıyan ve sorun yaratan husus ise şudur: Av-
rupa Parlamentosu kararında da görüleceği üzere Türkiye’de meydana gelen 15
Temmuz darbe girişimi hakkında AB’nin genel tutumu hatalıdır. AB, Türk halkı-
nın darbe girişimini yapanları püskürtmesi ve demokrasi vurgusu yapmak yerine
Türk hükümetinin olağanüstü hal uygulamalarını eleştirmeye ağırlık vermiştir. Bu
durum da tarafların işbirliği ve diyalogunu negatif yönde etkilemiştir.
3. Karşılıklı Bağımlılık ve İlişkilerin Geleceğine İlişkin Senaryolar
Darbe girişimi öncesinde ve sonrasında yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağ-
men, Türkiye ile AB arasında ticari ve siyasi ilişkiler devam etmektedir. Türkiye,
Batı başkentlerinde görevli diplomatları kriz döneminde “danışmalarda bulun-
mak amacıyla” geri çağırsa bile hiçbir AB ülkesi ile diplomatik ilişkiler kesilme-
miştir. Tarafların birbirlerini anlamaları veya öncelikleri sıralamasındaki farklılık,
ilişkilerin seyrini de etkilemektedir. Türkiye’nin AB’den beklentisi darbelere karşı
çıkan demokrasi için tanklara direnen halkın mücadelesinin AB tarafından güçlü
biçimde desteklenmesi ve bu hususa vurgu yapılması iken, AB tarafı, hüküme-
tin darbecilerle mücadele için aldığı olağanüstü önlemlerin AB müktesebatı ve
normları ile uyumsuzluğunu eleştirmiştir.
İki taraf arasında kronik hale gelen gerilimlere rağmen herkesin farkında oldu-
ğu gerçek şudur: Türkiye, aday ülkeler arasında ekonomik, askeri, siyasi ve kül-
türel hintenland bakımından en güçlü ülkedir. Buna karşılık Avrupa kamuoyunda
Türkiye’ye karşı önyargılar da güçlüdür. Terörle mücadele, Suriye iç savaşının
sona ermesi, Avrupa’ya mülteci akınının denetim altına alınması, güvenlik ve
enerji, Türkiye ve AB’nin ortak işbirliği alanlarını oluşturmaktadır. İki taraf ara-