toplumsal bütün şartları ve ilişkileri için vazgeçilemez bir sınıf haline
gelir. Sayı, örgüt ve bilinç bakımından İşçi Sınıfı büyüdükçe, öteki
köylü, esnaf ve aydın zümreleri için büyük müşteri kitlesi, işçiler-
dir. Köylü; modern tekniğe işçi eliyle yaklaşır; Esnaf; işçinin yüzü
gülerse, alışverişle yaşayabilir; Aydın; iş ve işçi örgütleri genişlerse,
müzmin işsizlikten yakasını kurtarabilir. Bir gün ansızın kodaman ka-
pitalist sınıfı yeryüzünden kalksa; toplumun bütün çarkları, en ufak
bir aksamaya uğramadan yürüyebilir. Fakat, bir an için, İşçi Sınıfının
kollarını kavuşturması; bütün Medeniyeti çöl gibi ıssızlaştırır. Böylece
İşçi Sınıfı, gerek Medeniyet, gerekse Toplum için olduğu kadar, bizzat
kapitalist toplumu içinde büyük kalabalıkları teşkil eden orta tabaka-
lar, küçükburjuvazi (köylü, esnaf, aydın) zümreleri için dahi, onsuz
yaşanamaz, vazgeçilemez, hayati bir Zorunlu Sınıftır.
3- Kapitalizmin bir ana iktisat kanunu da; toplumda Sabit Kapital
(yani makine, ilk madde ve tesisata yatırılan Cansız Sermaye), öteki
Değişir Kapital parçasına (işçilere ücret olarak verilen parayla satın
alınmış işgüçlerine; Canlı Sermayeye) oranla boyuna çoğalır. Bu de-
mektir ki; toplum ölçüsünde, sermaye büyüdükçe, sermayedarın Kâr
oranı küçülür. Hâlbuki sermayedar büyüdükçe Kâr toplamını arttırır.
O zaman, her üretim kolunda bir veya birkaç kodaman kapitalist,
o üretimin başlıca kâr kaynağını kendileri sömürmek üzere birtakım
Tekellere başvururlar. Serbest Rekabeti kaldırırlar. Emir dinlemeyen
ortanca ve ufak sermayedarları bile ezerler. Bu kadar büyük ölçüde
vurgunla bir milleti tekellerinde tutabilmek için, kodaman kapitalistler
bir taraftan Şirketler ve Bankalar yoluyla kendileri iç içe girip domuz
topu olurlar; öte taraftan büyük millet kitlesini kıskıvrak pençelerinde
tutabilmek için, başta Devlet olmak üzere, bütün Kültür ve Maneviyat
alanlarını da kendi tekellerine almaya kalkışırlar. Beride İşçi Sınıfının
ihtiyaçları artarak, ücretleri kâr oranına kıyasla daha fazla düştükçe,
iktisadi ve siyasi mücadelesi büyür. Kodamanların dayandıkları Finans-
Kapital kuvveti, milleti iliklerine kadar sömürüp soydukça, halk yığın-
larının hoşnutsuzluğu büyür. Dünya pazarlarının paylaşılması Savaş
ve Bunalımları genişlettikçe, Kapitalizm daha astarı yüzünden pahalı
bir rejim haline gelir. Bütün bu iç ve dış ufunetleri karşılamak üzere
(Bu hastalıklı bünyenin ürettiği pislikleri, cerahatleri geçici de olsa
örtbas etmek üzere), Kapitalizm muazzam iktisadi ve siyasi tekelle-
rini arttırarak, müthiş bir Pahalı Devlet beslemeye başlar. Bu Devlet,
Timurleng'in fili gibi, bastığı yerde ot bitirmeyecek hale gelir. Memur
sayısı ve kalem efendiliği (kırtasiyecilik) arttıkça, halkın üzerindeki
maddi manevi baskı büyür; halk ezildikçe, hoşnutsuzluğu önlemek
üzere memur sayısı ve kalem efendiliği çoğalır. Artık Kapitalizm, büs-
bütün içinden çıkılmaz bir "Kısır döngü" haline girmiştir. Bir avuç adam
hariç olmak üzere, bütün millet bu çemberin içinde mahpustur; me-
sela Vatan gazetesinin dediği gibi; 50 kişi Halk Partisi'ni, Halk Partisi
milleti zılgıtı altında tutar. Bu kısır döngüyü yaracak hangi sınıf vardır?
Dedik: Orta burjuvaziden tarım işçisine kadar esnafı, köylüsü, aydını,
işçisiyle bütün millet kurtuluş yolu arar. Fakat, millet yığınları için-
de, yağmacılığa kaçmayacak tek sınıf, esasen birkaç kişinin tekelin-
de toplanan büyük toplumsal zenginliği bu kişilerin kişicil tekelinden
kurtarmakta hiçbir arka fikir taşımayan İşçi Sınıfıdır. Ötekilerin hepsi,
kararsızdırlar. Burjuvalar, müteahhitlik vb. imtiyazlarla Oligarşiden
kopartacakları çıkarların ümidiyle ileriye gitmekten sakınır; aydınlar
maaşlarından korkarlar; esnaflar binbir çeşit Devlet ve Belediye bağ-
lılıklarıyla Polisten korkarlar; köylüler Ağadan, "Düşman"dan, Jandar-
madan korkarlar... Yani hepsi de, kapitalizmde kişicil emeğe dayanan
özel mülkiyetin ya yok olduğunu veya sahibinin başına belâ kesildiğini
göremezler; hepsi de serbest emek ürünlerinin alışverişi demek olan
Bezirgân ilişkilerinin Kapitalizmden önce bulunduğu gibi, ondan sonra
da, insanlar bıkıncaya kadar devam edebileceğini anlamazlar. Yalnız
İşçi Sınıfı, dünyada hasırı bile kalmayan, geçimini işgücü satımıyla
sağlayan bir sınıf olduğu için, bütün hoşnutsuzlara ürküntü verme-
den, kimseyi aldatmadan Önder Sınıf rolünü oynayabilir.
Bu ve buna benzer bir doğru söyleyiş, kendiliğinden anlaşılacağı
gibi, kapitalist düzenini insanlığın en son vardığı akıl dünyası ve en
mükemmel amacı gibi göstermeye çalışan veya memur edilen bilgin-
ler ve politikacılar için ölüm habercisidir. Tarihte hiçbir hâkim sınıf;
"Rolüm bitti, politika alanından çekileyim" dememiştir. Rahat koltuğu
bırakmak kolay değildir. Hâlbuki Diyalektik Maddecilik, iki kere iki dört
ederce, kapitalizme ispat ediyor ki; "Sen öleceksin. Mezarını İşçi Sı-
nıfı kazıyor." Hâkim sınıf buna dayanır mı? İstediği kadar bilim olsun,
kaçınılmaz bir gerçeği versin, Kapitalizm iktidar mevkiinde iken, yani
Polisi, Jandarması, Ordusu, Hapishanesi emrinde iken, açtığı okullar-
da bu Diyalektik Maddeci bilimi açıkça okutabilir mi? Gerçeği olduğu
gibi kabul edebilir mi? Hayır. Tersine, bütün burjuva âlimleri nasıl Di-
yalektik Maddeciliği bilim alanından aforoz etmeyi vazife bilirlerse,
tıpkı öyle bütün burjuva politikacıları da, Bilimsel Sosyalizm karşısın-
da sözbirliğiyle düşman cepheyi tutarlar. Yoksa burjuvazinin Diyalek-
tik Maddeciliği kabul etmesi, ölümü kabul etmesi olurdu.
Gerçi Diyalektik Maddeciliğin bulduğu gerçekler, kendi icadı değil.
Lâkin Mademki burjuvazinin ölümünü anlatıyor, Diyalektik eleştiri ar-
tık burjuvazi tarafından dinlenilemez. Ya hangi sınıf tarafından benim-
senir? Tabiî İşçi Sınıfı tarafından.
"Böyle bir eleştiri genellikle bir sınıfı temsil edecekse, ancak, tarih-
te yapmaya çağrıldığı iş kapitalist üretim yordamını devirmek ve sınıf-
Dostları ilə paylaş: |