HAÇLILAR ÇAĞINDA AVRUPA’DA ANTİSEMİTİZM
27
hedef olarak, haçlıların saldırılarına en fazla maruz kalanlardı. Çünkü onlara göre, bu Yahu-
diler servetlerini tefecilik yaparak çoğaltmışlardı ve onların kara parasını böyle “kutsal” bir
dava için kullanmak haçlı seferinin finansına yönelik son derece meşru bir çözüm sayılırdı
21
.
Musevilere yapılan saldırıların izahıyla ilgili öne sürülen ikinci neden ise, bazı haçlıla-
rın, zor kullanarak da olsa, Yahudilerin dinlerini değiştirmeyi amaçlamış olmalarıydı. Çünkü
almış oldukları vaazlarda kendilerine telkin edilen haçlı misyonuna göre, onların görevi
sadece Müslümanlarla değil, Hıristiyan olmayan bütün unsurlarla mücadele etmeyi gerekti-
riyordu. Dolayısıyla Yahudilerin din değiştirmesini temin etmek veya onları imha etmek bu
haçlılar tarafından yapılacak işin ilk basamağı olarak telakki edildi
22
.
Mevzubahis meseleyle alakalı üçüncü bir ana neden de Hıristiyanlar ve Yahudiler ara-
sında geçmişten gelen bir husumetin hâlâ canlı tutulmasıydı. Söz konusu düşmanlığın temeli
Hz. İsa’nın mahkûm edilerek çarmıha gerilmesinde Yahudilerin sorumlu olduğuna dair Hı-
ristiyanlar arasındaki yaygın bir kanaate dayanıyordu
23
. Öte yandan, Yeni Ahit’teki (İncil)
birkaç pasajda Yahudi liderlerine atfen “yılanlar” ve “engerekler soyu” diye tanımlamaların
kullanılmış olması bizzat İsa Peygamber’in onlarla ilgili hoşnutsuzluğunu ifade etmekteydi
24
.
Bununla birlikte Yahudilere yönelik asıl düşmanlık, onların Hıristiyanların aleyhine entrika
düzenlemekle suçlandığı ve bu yüzden bütün Musevilerin köle ilan edilerek mallarına el
konulmasının kararlaştırıldığı 9 Kasım 694’teki Toledo Konsili’nde açıkça dile getirilmişti
25
.
Yine VII. yüzyılda İspanya’nın büyük bir bölümü Müslümanlar tarafından fethedilirken
buradaki Hıristiyanlar, Yahudilerin Arap fatihlerine yardım ettiklerini ve onları hoş karşıla-
21
Thomas F. Madden
, A Concise History of the Crusades, Oxford, 1999, s.21. Bulundukları ül-
kelerde her ne kadar “vatandaş” olarak pek itibar görmeseler de, Bizans ve Arap ülkeleriyle
iyi ilişkiler sürdüren Yahudiler, bu sayede uluslararası ticarete hâkim olurken, kendilerine
tanınan ayrıcalıklar sayesinde, ekonomik bakımdan kilit noktaları tutmuşlardır. Dahası Hıris-
tiyan Batı’da tefeciliğin yasak olması nedeniyle Museviler bu alanda akla gelebilecek her türlü
kazanç kapılarını serbestçe sahiplenmişler ve neredeyse herkesi kendilerine borçlu hale ge-
tirmişlerdi. Böylece onlar, Hıristiyan kamuoyunda sevilmeyen ve hatta nefret edilen yabancı-
lar olarak yer aldılar. Bkz. Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I, s.104-105; Jacob Katz,
Exclusiveness and Tolerance: Studies in Jewish-Gentile Relations in Medieval and Modern
Times, Oxford, 1961, s.5; Duncalf, “The First Crusade”, s.263.
22
Madden, Concise History, s.21; Schloss, Jewish History, s.98; Demirkent, “Haçlı Seferleri Dü-
şüncesi”, s.75.
23
Marcus, A Source Book, s.129-30. Hz. İsa’yı yargılayan ve kendisi de bir Yahudi olan hâkim
Pontius Pilatus, bu esnada orada hazır bulunan Yahudi kalabalığa Hz. İsa’ya ne yapılması ge-
rektiğini sorduğunda onların hepsi coşkulu bir şekilde “O’nu çarmıha gerin!” diye bağırmış-
lardı. Detayları bazı farklılıklar ihtiva etse de bu olay mevcut dört İncil’de de doğrulanmakta-
dır. Bkz. Yeni Ahit (İncil), Matta 27:22-31; Markos 15:13-20; Luka 23:21; Yuhanna 19:15.
24
“Engerekler soyu” ifadesi Yeni Ahit’te dört farklı yerde (Matta 3:7, 12:34, 23:33; Luka 3:7);
“yılanlar” kelimesi ise, sadece bir yerde (
Matta 23:33) geçmektedir.
25
Abba Solomon Eban, My People
: The Story of the Jews, New York, 1968, s.160; Roy Clinton
Cave ve Herbert A. Coulson, A Source Book for Medieval Economic History, Milwaukee,
1936, s.283-84.
EMRULLAH KALELİ
28
dıklarını ileri sürmüşlerdi
26
. Bütün bu nedenlerden ötürü burada, evlerinin hemen yakının-
da ikamet eden Hz. İsa’nın hasımları dururken, binlerce mil ötedeki düşmanları imha etmek
maksadıyla o kadar yol gitmenin Hıristiyanlar için elbette bir anlamı olamazdı. Eğer haçlılar
kutsal bir dava için mücadele edeceklerse öncelikli olarak Hz. İsa’nın intikamını almak zo-
rundaydılar. Onlara göre, bu aynı zamanda bizzat Hz. İsa’nın vasiyeti olmalıydı
27
.
Bu arada ortaçağdaki papalar ve diğer ileri gelen kilise adamları Yahudi aleyhtarı ta-
vırlarında nispeten daha ölçülüydüler. Çünkü onlar her ne kadar yeri geldikçe Musevilere
yönelik sert ve önyargılı ifadeler kullanmış olsalar da Yahudilere karşı olası bir şiddetin
önünü almak için çaba göstermişlerdir. Onların bu himayeci tavrı elbette sadece haçlı sefer-
leriyle alakalı değildi. Zira Avrupa’da antisemitist vakalar daha önceleri de vardı. Örneğin
İspanya’da Müslümanlara karşı savaş yapılırken Hıristiyanlar tarafından oradaki Yahudilere
vaftiz veya ölüm seçeneği sunulmuştu. Keza, 1084’te Mainz’da yaşanan Yahudi aleyhtarı bir
olayda Musevilere ait bütün mekânlar yerle bir edilmiş, bölgedeki bütün Yahudiler göç et-
meye zorlanmıştı.
Bahsi geçen olayda, Yahudilerin korunmasına yönelik papalık ve bazı din adamlarının
telkin, tavsiye ve hatta kınamaları istenilen sonucu vermeyince yasal tedbirlere başvuruldu.
Mainz şehrinden kaçan Yahudilere kucak açan ve onlara tıpkı “kendi evlatlarına merhamet
eder gibi” merhamet eden Speyer Piskoposu Rudiger Huozmann tarafından imzalanan 15
Eylül 1084 tarihli bir belgeyle kendilerine bağışlanan bazı imtiyazlar ve birtakım haklar
sayesinde Museviler ilk kez yasal bir statüye sahip olmuşlardı. Buna göre, onlar, Hıristiyan
vatandaşlar tarafından rahatsız edilmesinler diye şehrin dışında kendilerine tahsis edilen
müstahkem bir mahalde kendi savunmalarını oluşturabilecekler ve kendi aralarındaki dava-
ları baş hahamın riyasetindeki Musevi mahkemelerinde karara bağlayabileceklerdi. Keza,
onların ikamet ettikleri yere ilaveten, kentin hemen dışından Ren Nehri kıyısındaki bir li-
mana kadar olan bölge ve söz konusu liman, diledikleri gibi ticaret yapabilmeleri için Yahu-
di cemaatine ayrılacaktı
28
.
26
Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I, s.105. İspanya’nın fethedilmesine Müslümanlara aktif
yardımda bulunan Yahudiler daha sonraki dönemde onların hoşgörüsüyle dinî ve diğer her
türlü özgürlüklere sahip olmuşlardı. Bu yakınlaşma zamanla Yahudilerin Müslüman Arap
kültürüyle kaynaşarak onların örf ve adetlerini, yaşam biçimlerini ve isimlerini benimsemele-
rine yol açmıştı. Bkz. Şevket Yıldız, “Endülüs Bilim Hayatında Yahudiler”, T.C. Uludağ Üni-
versitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, (Cilt:18, Sayı:1), 2009, s. 511–12.
27
Haçlılardan birisi bir Yahudi hahamına şöyle demişti: Siz bizim çok saygı duyduğumuz kişiyi
ağaçta sallandırarak öldüren kişilerin torunlarısınız. Ve O (Hz. İsa), kendi kendine şöyle de-
mişti: “Elbet benim çocuklarımın geleceği ve benim kanımın öcünü alacağı bir gün de gele-
cek.” Bkz. Solomon bar Simson, “The Chronicle”, s.25; James Caroll, Constantine’s Sword:
The Church and the Jews, New York, 2002, s.261; Schloss, Jewish History, s.98; Demirkent,
“Haçlı Seferleri Düşüncesi”, s.75.
28
Solomon bar Simson, “The Chronicle”, s. 71-72; Watt, “Persecution of the Jews”, s.147. Söz
konusu bu imtiyaz belgesinin İngilizce metni için bkz. Cave ve Coulson,
Economic History, s.
101-102.