23
farklı olmasıdır. Onlar, farklı zihin durumlarına sahiptirler; bir kısmı, liberal ilkelerin
temelini insan duygusunda arayıp onları duygusal terimlerle açıklarken diğer bir kısmı,
onları ortak bir zihin yapısında arar. Bu durum, iki farklı liberal temelin ortaya çıkmasına
neden olur: duygusal ve rasyonel. Deontoloji ve sonuççuluk arasında ortaya çıkan
farklılığın temelinde düşünürlerin ahlâk için uygun gördükleri başlangıç noktalarındaki ve
zihin süreçlerindeki bu farklılık yatar.
Zihin süreçlerini tasvir etmeyi amaçlayan bu çalışma, bizi felsefenin en zor
konularından biriyle karşı karşıya getirir. Liberal düşünürlerin (hiç değilse bir kısmının)
duygu temelli yaklaşımı kendilerine temel almaları (Smith ve Mill gibi), onların zihin
süreçlerini değer felsefesi (aksiyoloji) üzerinden tasvir etmeyi gerekli kılar. Diğer taraftan
ahlâkta duyguların yeri olmadığını düşünen veya duygulara rasyonel sınırlar koymaya
çalışan (Rawls ve Gauthier gibi) düşünürler, ahlâk için epistemik bir temel oluşturmaya
çalışırlar. Bu durumda liberalizm-ahlâk ilişkisi, epistemolojik bir çalışma alanı olarak
karşımıza çıkar ve böylece değer felsefesi ve epistemolojiyi eş-zamanlı olarak ele alma
gerekliliği doğar. Sorunu, liberal ilkerin gerisinde yatan zihin süreçlerini tasvir ve analiz
etmek şeklinde ortaya koyunca bu bizi liberal ilkelerden ziyade onları ortaya çıkaran ilk
nedenler üzerine düşünmeye götürür. Ahlâkın ilk nedenleri dediğimizde değer, inanç, olgu
gibi terimlerle karşılaşırız. Bu terimler arasındaki ilişkiler, bizi başka bazı ahlâk terimlerine
götürecektir.
2. Değer Analizi
“Değer” terimi, günümüzde felsefe ve ahlâktan psikolojiye, ekonomiye, eğitime
hatta pozitif bilimlere, mantığa ve epistemolojiye kadar geniş bir alanda kullanılmaktadır.
Bu yüzden terimin kullanılmasında bir düzensizlik göze çarpar. Platon (427–347) ve
Aristoteles (384–322) gibi antik düşünürlerden on dokuzuncu yüzyıl filozoflarına kadar
ahlâk metinlerinde günümüzdeki anlamı ile değere karşılık gelen bir terime yoğun bir
ş
ekilde rastlamıyoruz.
59
yi, amaç, hak, sorumluluk, erdem, ahlâkî yargı, güzellik, hakikat,
doğruluk gibi terimler antik çağdan beri ahlâk tartışmalarının temel kavramları olarak göze
çarpıyor. Daha önceleri değer terimi, daha ziyade ekonomik bir anlam taşıyordu ve bir
ş
eyin kıymeti, bedeli, karşılığı anlamında kullanılmakta idi. Jeremy Bentham (1748–1832),
59
William K. Frankena, “Value and Valuation”, The Encyclopedia of Philosophy, Cilt: 8, s. 229’da
değerin 19. yüzyıldan önce bugünkü anlamda hiç kullanılmadığını iddia ediyor. Bunun kısmen doğru
olduğunu vurgulamak için olasılık kipi kullanıldı. Nitekim Aristoteles, Nikomakhos’a Etik’te değeri
bugünkü anlamıyla; bir yüklemede bulunma veya onaylama anlamında kullanır: “… herkes aynı şeye
‘değer’ demiyor; demokrasi yanlıları özgürlüğe, oligarşi yanlıları zenginliğe, kimileri de soyluluğa,
aristokrasi yanlıları ise erdeme ‘değer’ diyor.” Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, çev.: Saffet Babür,
Ayraç yay., Ankara, 1997, 1131/25 (s. 94).
24
değer kelimesini ahlâkın temel bir terimi olarak kullandı. Ancak Bentham, ahlâkı haz ve
acının matematiksel ölçümüne indirgediği için temelde onun amacı, bununla maddî bir
bedeli/karşılığı ifade etmekti.
60
Rudolf Hermann Lotze (1817–1881) ve Friedrich Nietzsche (1844–1900) gibi on
dokuzuncu yüzyıl Alman düşünürleri, kelimenin anlamını ekonomik kullanımdan edebî ve
felsefî kullanıma doğru genişlettiler. Her ne kadar günümüzde düşünürler arasında değer
teriminin kullanımıyla ilgili farklılıklar ve çatışmalar var olsa da, dar anlamıyla değer;
“iyi”, “cazip”, “faydalı” gibi terimlerin anlamlarını içine alacak şekilde soyut bir isim
olarak kullanılır. Bu anlamlar; doğruluk, hakikat, sorumluluk, erdem, güzellik, kutsallık
gibi terimlere kadar genişletilebilmektedir. Ancak en geniş anlamıyla bugün “değer”
terimi, tasvirî bir şeyin; olgunun karşıtı olan lehte ve aleyhteki isnatları (yüklemeleri)
anlatan genel bir isim olarak kullanılmaktadır.
61
Bu tanımı göz önüne aldığımızda, bütün disiplinler için değer teriminin
kullanılması mümkün olmaktadır; gereklilik kipine (-malı, -meli, -mamalı, gerekir gibi)
sahip buyruk hükümleri, “değer” ifadeleridir ve ahlâkta, politikada, sanatta, bilimde, dinde,
ekonomide, hukukta ve gelenekte bu kipte kullanımlar vardır. Bu alanların her birinde
değer teriminin içeriğini belirleyen bir karşılık vardır. Örneğin genellikle ahlâkta değer, iyi
ve kötüyle; sanatta güzel ve çirkinle; bilimde doğru ve yanlışla karşılanır.
62
O halde
değerin, obje üzerine bir yüklemede bulunmakla veya objeye bir şey ilave ederek ortaya
çıktığı söylenebilir. Ancak gerçekten tüm disiplinlerde değer teriminin kullanılması doğru
mudur? Örneğin, varlığı olduğu haliyle betimlemeyi amaçlayan bilim için, obje üzerine bir
yüklemede bulunmanın bilimin mahiyetine uygunluğundan bahsedilebilir mi?
Bir şey hakkında bir yüklemede bulunmak, insana özgü bir tavırdır; bu yüzden
değer, insanî varlık alanına özgü bir terimdir. Düşünen ve bilinçli eylemde bulunan insanın
bütün tavırları değerle ilgilidir. Bu açıdan dinî veya siyasî görüşlerimiz, sahip olduğumuz
bir değerler bütününden veya değer ağından (web) oluşur. Aynı şekilde liberalizm, bir
değer ağını ifade eder. Bireysellik, özerklik, özgürlük, sınırlı devlet, kendiliğinden düzen
gibi temel liberal ilkeler birbiriyle uyumlu bir değer ağı oluşturur. Bu ağın oluşmasında
etkin olan bir düşünce yapısı, bir hayat tasavvuru vardır. Bu tasavvur, insan eylemlerinin
seyrini belirleyen değerlerden meydana gelir. Bu anlamda değerler, eylemlerimizin seyrini
belirleyen davranış ilkeleridir. Bu yaklaşımı anlamak için değer analizi yapmaya
ihtiyacımız vardır. Bu analiz, aynı zamanda son soruların cevabını aramaya bir başlangıç
60
Jeremy Bentham, An Introduction to Principles of Morals and Legislation, 1781. Bentham’ın
kitabının IV. bölümünün başlığı, “Value of a Lot of Pleasure or Pain, How to be Measured”tır (Haz ve
acının değeri nasıl ölçülür). Daha geniş bilgi için bu bölüme bakılabilir.
61
Frankena, agm., s. 229.
62
Agm.
, s. 229.
Dostları ilə paylaş: |