312 L. LİGETİ
Barbar dillerine ait glossalar meselesi Çin dili tarihiyle sıkı sıkıya
bağlıdır. Yalnız, yukarda verdiğimiz misalden de anlaşılacağı gibi, bu
glossaları aydınlatabilmek için " b a r b a r " dillerinin tarihini de göz önünde
tutmak şarttır. Bu sebeple, şimdi bu mesele üzerinde durmak icabediyor.
5. Çin ses tarihi yer yer karışık olabilir. Fakat bugünkü bilgilerimize
göre bile ana çizgileri açık, vazıh bir tablo arz eder. Halbuki "barbar
dilleri"nin ses tarihi birçok güçlüklerle doludur. Her şeyden evvel bir
değil, birçok diller göze çarpıyor. Bu diller arasında, çok defa, en ufak bir
yakınlık dahi yoktur. Bunları toplu olarak ele aldığımız takdirde muazzam
bir malzeme ile karşılaşırız. Fakat bunlardan en zengini bile Çin dili tari
hinin muhteşem yapısı ile mukayese edilemez.
Güney barbarlarını tamamen, doğu barbarlarını kısmen dikkate
almadığımız takdirde bile geriye yine bir sürü dil kalır, 1. Tibet dili, Tangut
veya Si-hia dili ve bunlarla akraba olan birçok k'iâng dilleri bir grup teşkil
eder. 2. İkinci grupa İç Asya'nın Çin tarafından da bilinen Hint- Avrupa
dillerini, Tokharcayı, İran dillerinden Soğdcayı, Khotan - sakayı, Fars-
çanın muhtelif kollarını alabiliriz. Ufak grupların mukaddes dili olarak
İç Asya'da da kullanılmış olmalarına rağmen Hindistan dillerini bir tarafa
bırakalım. 3. Yine bu sebeple, Samî, Süryanî, Arap v. s. dillerini de bir
tarafa bırakıyoruz. 4. Son olarak, Altay dillerini, yani Türk, Moğol, Mançu-
Tonguz dillerini göz önüne almak lâzımdır.
Bizim için bu sonuncu grupun en enteresan olduğu tabiîdir. Bundan
dolayı bu dillerin tarihine ait bellibaşlı problemleri ele almak ve bu sahada
Çin kayıtlarından neler bekliyebileceğimizi araştırmak faydalı olur.
Bilindiği gibi, Türk dilinin, Türkler tarafından yazılmış en eski yadi
gârı, V I I I . asrın ikinci çeyreğine ait Orhon kitabeleridir. Yenisey kitabe
lerinin bir kısmı bunlardan daha eski olabilir. Bunların yazılış tarihleri
katî olarak tesbit edilemiyor. Çin'lilere borçlu olduğumuz glossalar, VI.
asırdan başlar. Yenisey kitabelerinden ' hiçbiri bundan eski olamaz.
Çin kaynaklarında rastlanan Türk glossaları ile alâkalı olarak iki
noktaya dikkat etmek icabeder.
a) Bugün kırktan fazla Türk dili ve lehçesi vardır. Türk dillerinin
bu şekilde dallanıp budaklanması yeni bir şey olamaz. Bu dillerin eski
devirlerde bugünkü kadar çok kollara ayrılmış olması, tabiî, düşünülemez.
Lâkin bu kolların ayrılması eski devirlere çıkar. VIII» ve hattâ VI. asırdan
eski olduğu muhakkak olan Çuvaş dilinden başka, Yakut dili de eski ve
müstakil bir kol sayılabilir. Eski Türkçeye ait Orhon ve Yenisey kitabe
lerine dayanan araştırıcılar, Türk dillerinin V I — V I I I . asırlarda sağlam
bir birlik teşkil ettikleri düşüncesine kapılmışlardır. Bu araştırıcılara göre,
Türk dilinin lehçelere ayrılması sonraki devirlerde başlamıştır. Halbuki,
Çin kaynaklarındaki glossalardan anlaşıldığına göre, VI. asırdan itibaren
birtakım "yeni" şekillere tesadüf edilir (y-'ye mukabil c-, Orhon kitabe-
lerindeki eb 'ev' kelimesine mukabil öy).
ÇİN YAZISİYLE YAZILMIŞ BARBAR GLOSSALARI MESELESİ 313
b) VI. asırdan önceki devirlerde Çin kaynaklarında Türkçe konuşan
kavimler var mıdır ? Türkologları en çok bu meselenin alâkadar edeceği
tabiîdir. Bu sualin cevabı o kadar basit değildir. Bu hususta büyük ümitler
beslemenin doğru olamıyacağmı hemen söyliyelim. Çin kaynakları saye
sinde sadece birtakım glossalar, kelimeler elde ediyoruz. Bu kelimeler
umumiyetle barbarlar arasında rastlanan birtakım eşya adları, yani kültür
kelimeleridir. Bu kelimelerin, bahis mevzuu dillerin eski kelime haznesine
ait olması şart değildir. Bu sebeple, bu kelimelere istinaden bu diller
hakkında kolayca bir fikir ileri sürülemez. Herhalde, VI. asırdan evvel
Çin'lilerin ne gibi Türk kavim veya dillerini tanıdıkları meselesi hakkında
şimdilik katî bir şey söylenemez.
Türk dili tarihinin bellibaşlı devirlerine gelince : Ne yazık ki şimdilik
bu hususta katî bir şey söylenemez. Bir defa, elimizdeki malzeme VI.
asırdan bugüne kadar Türk dillerini ana çizgileriyle tanımamıza imkân
bırakmıyor. Bundan başka, bu malzeme bu bakımdan kâfî derecede
işlenmemiştir. Sonra, bir değil, birçok Türk dilleri vardır. Bunlar da
her zaman birbirine muvazi olarak gelişmemişlerdir. Bu dillerden birkaçı
unutulmuştur. Diğer taraftan şimdiye kadar bilinmiyen birtakım diller de
karşımıza çıkmıştır.
Bu güçlüklere rağmen, Türk dillerini şöyle taksim edebiliriz :
I. Eski Türkçe. V I — I X . asırlar.
Gök Türkçe ve Uygurca devri. Eski Kırgızca da belki buraya ilâve
e d e b i l i r . Her üç dil eski Türkçenin hususiyetlerini taşır. (Bu dillere
şimdiye kadar ana Türkçe adı verilmiştir. Biz bu adı daha eski bir
devre bırakabiliriz. Ana Türkçenin hususiyetleri arasında, uzun
vocalislerin sistemli bir şekilde varlığı, sonra artık düşmüş olan h-
zikre lâyıktır.)
I I . Orta Türkçe. X—XV. asırlar.
a) Mani ve Buda tercümeleri, Uygur yazı dilinin kuruluş devri.
b) Çağatay yazı d'li devri.
c) Kıpçak ve Oğuz dil yadigârları devri.
I I I . Yeni Türkçe. XVI. asırdan itibaren.
Bugünkü durumun kuruluşu.
Bu taksim iki bakımdan zayıftır. Bir defa, yalnız VI. asırdan itibaren
Türk dillerini göz önünde tutuyor. Fakat ilerde IV—V. asırlara ait bir
Türk dili ortaya çıkacak ve bu dil Orhon Türkçesine benziyecek olursa,
üst hududu genişletmek kâfidir. Yeni ortaya çıkacak dil tamamiyle ayrı
bir durum arz edecek olursa, yeni bir grup olarak ele alırabilir. Bu, büyük
bir kusur teşkil etmez. Zira bütün dil tarihi taksimlerinde buna benzer
kusurlar bulunabilir. İkinci nokta daha mühimdir. Taksime esas olarak,
bize kalan karışık lehçe malzemesini aldık. Uygur ve Çağatay dilleri ise
lehçe bakımından karışık bir durum arz ederler. Bu taksimin mükemmel
olabilmesi için, bugünkü lehçelere istinaden ayrı ayrı Çuvaş, Yakut, Oğuz,