104
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
akrabalıkları meselesi aynı zamanda coğrafi, tarihi, halk
bilimsel, dil bilimsel, arkeolojik, antropolojik vesaire
araştırmaları ihtiyaç kılmaktadır. Elbet bu devasa bir
çabayı gerektirmektedir ve söz konusu çabanın her
ihtimale karşı sadece Macarlarla ilgili soru yığınına değil,
dünyayı kapsayan millet göçlerine, millet göçlerinin
nedenlerine ve cereyanına sonuç getirmesini bekliyoruz.
Çünkü meseleyi incelemeye başlar başlamaz ilmi ödevler
önümüzde dağ gibi yükselmektedir.”… “Tarihsel
yalanlarla bir ulus inşa etmek mümkün değil. Bizim
bütün bunları bilimin yenilmez silahlarıyla ispatlamamız
gerekir ve bu görev Turan Cemiyeti’nin ödevidir.”
16
Cemiyetin kurucusu Paikert, Turancılığın
bir tanımını yapıyordu: “Turan fikri, Turan
kökenli
milletlerin, toprakların ve devletlerin incelenmesi,
geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi; maddi ve
manevi ilerlemelerindeki takviye
edilmesi, özellikle
de bütün Turanlığın, bütün insanlığın mutluluğu
için Turan kökenli milletlerin toplanması, güç birliği
yapması, birlikte çalışması anlamına gelir.”
17
“Turan fikri yıkmak değil, inşa etmek; Turanlı
olmayan millet ve devletleri bastırmak değil, onlarla
barış içinde ve iş birliğinde yaşamak; şimdiye kadar
bastırılmışlara ve geri bırakılmışlara medeniyet, özgürlük, bilim ve sanat, refah kurumları;
yani bütün modern medeniyet ve ilerleme kazanımlarında pay aldırmak istiyor.”
18
Cemiyetin onur başkanı Vámbéry’ye göre her Türk ve Tatar boyu tek bir
kökenden geliyordu: Çin’den Hazar Denizi’ne kadar olan bölgede yaşayan Doğu
Türkleri ve Hazar Denizi’nden Tuna’ya kadar olan bölgede yaşayan Batı Türkleri.
Kendisi bir Pan-Türk İmparatorluğu’ndan bahsediyordu. Ona göre ortak köken
ve dine sahip boylar Türklerin önderliğinde Adriyatik’ten Çin’e kadar bir devlet
kurabilirlerdi.
19
Macar ve Türk-Tatar Dillerinde Sözcük Uyuşmaları [A magyar és
török-tatár nyelvekbeni szóegyezések] adlı eserinde Macarcanın bir Fin-Ugor dili
olmaktan ziyade Altay dil grubunun içinde yer aldığını ve Türkçe ile büyük yakınlık
arz ettiğini belirtmektedir.
20
Hatta Orta Asya’dan Taslaklar [Vázlatok Közép-
Ázsiából] adlı eserinde Turan milletlerine tam bir bölüm ayırıyordu.
21
Turan Cemiyeti 16 Ocak 1912’de Ticaret Bakanlığına bir dilekçe sunarak yıllık
mali destek istiyordu. Bu dilekçede cemiyetin kuruluş nedenlerine değiniliyor; İngiliz
Turan fikri, Turan
kökenli milletlerin,
toprakların
ve
devletlerin
incelenmesi,
geliştirilmesi ve
zenginleştirilmesi;
maddi
ve manevi
ilerlemelerindeki
takviye edilmesi,
özellikle de
bütün Turanlığın,
bütün insanlığın
mutluluğu için
Turan kökenli
milletlerin
toplanması, güç
birliği yapması,
birlikte çalışması
anlamına gelir.”
105
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
ve Alman örnekleri izlenerek öncelikle bilimsel
faaliyetler gerçekleştirdiklerini; ancak Macaristan’ın
Doğu yönünde ekonomik kalkınması için gerekli
olan altyapıyı hazırlamakla mesul olduklarını
belirtiyorlardı. Onlara göre Macaristan’ın ekonomik
kalkınmasının temeli Doğuya yapılacak ticaret ve
yine burada Macar sanayisinin geliştirilmesi idi.
22
Dolayısıyla monarşinin ekonomik hedefleri Balkan
ve Asya’yı gösterdiğinden Turan Cemiyeti’nin
prensipleri dönem politikasıyla uyum sağlıyordu.
Cemiyet buna mukabil 1912 yılından itibaren
bilimsel gezilere başlar: 1912’de Gyula Mészáros
23
ve
Rezső Milleker başkanlığındaki Tuz Gölü inceleme
gezisi, Imre Timkó başkanlığında Aral Gölü ve
Hazar Denizi gezisi, 1913’te yine Rezső Milleker
başkanlığında Konya ve Kayseri gezisi, ardından
yine cemiyet üyelerinden Jenő Kovács ve Lajos
Hozwarth’ın Kafkasya gezileri ve son olarak Imre
Sebők ve Aurél Schultz’un Baykal gezileri. Özellikle
İç Anadolu’da gerçekleştirilen keşiflerin temelinde,
bölgenin Bağdat Demiryolu Projesi içinde kalması
dolayısıyla Prusya için önemli bir yer olması
yatmaktadır.
24
Aynı zamanda Kafkaslar, Aral Gölü
ve Hazar Denizi önemli petrol kaynaklarına sahiptir
ki bölge jeolojisi hakkındaki Macar araştırmaları 1918 yılına dek sürmüştür.
Dolayısıyla cemiyet sadece bilimsel faaliyet göstermiyor, aynı zamanda Alman
yayılmacılığına benzer şekilde pazar ve hammadde arayışına girişiyordu. Paikert
1914’te bu durumu şöyle özetler:
“Macar milleti parlak ve büyük bir geleceğin önünde
durmaktadır ve kesindir ki, Almanlık ve Slavlığın aydınlık vaktinin ardından Turanlığın
serpilişi gelecektir. Altı yüz milyonluk Turanlığın maddi ve manevi vezirleri olmamız için
bizi, Macarları, uyanan devasa egemenliğin [Turanlığın] Batılı temsilcilerini büyük, zorlu,
ama şanlı bir görev beklemektedir. Bu büyük görevi gerçekleştirmek için ilk olarak Turan
Cemiyeti çağırılmış bulunmaktadır.”
25
Cemiyetin Turán adlı dergisi 1913’te çıkmaya başladı. Derginin girişine
Cemiyet Başkanı Pál Teleki şöyle yazıyordu:
“Doğuya Macar! Millî, ilmî ve iktisadi
sahada doğuya! İktisadi ilerleme için ilmi temel ve esaslı bilgiler, ilim için iktisadi hedefler
ama destekle beraber. Zira millî ilimlere inşa olan millî zenginleşme ve doğuda hakiki sanayi
Turanlı
kardeş
milletlerin
dayanışması
Macar-Türk-
Bulgar ittifakıyla
vücut buldu.
Ancak bunun
sadece başlangıç
olması gerekir.
Macar
milletinin
ödevi Türklerle
ve Bulgarlarla
birlikte Uzak
Asya’dır ve
uyuyan Turanlı
milletleri
uyandırmak ve
bu vasıtayla
büyük Turan
birliğini ger-
çekleştirmektir.”