açık tutmak, duyarlı olmak, sahip olmak değil var ol
mak demektir.
Kuşkusuz bilindışının tümüyle bilince çıkarılması
amacı genel psikanaliz amacının çok daha ilerisinde
olan bir amaç. Bunun böyle olmasının nedenini de an
lamak güç değil. Böylesine genişliği olan bir amaca
ulaşmak Batı’da insanların üstlenmeye istekli olabile
ceklerinden çok daha büyük bir çabayı gerektiriyor.
Ama bu çaba konusu bir yana bırakılsa bile böyle bir
amacın hedef edinilebiîmesi bile ancak belirli koşul
larda olabilecek bir şey. Böyle çok ileri bir amaç önce
likle bir felsefeye dayalı bir tutum açısından hedef ola
rak alınmış olabilir. Bu felsefeye dayalı tutumu ayrıntı
larıyla anlatmaya hiç gerek yok, yalnız bu tutumun
hasta olmamaya çalışmak gibi olumsuz bir tutum olma
dığını, esenliğe ulaşmanın amaç edinilmesi gibi olumlu
bir tutum olduğunu söylemek yetebilir sanıyorum. Esen
lik deyince bundan dünyanın bir bütün olarak, tüm
duygusal ve düşünsel birikim bulaşıklıklarından arıtıl
mış olarak, dolaysız olarak kavranılışı anlaşılmalıdır.
Bu amacı anlatabilmek için Suzuki’nin kullandığı «ya
şama sanatı» deyiminden daha güzeli bulunamaz, şu
rasını da akıldan çıkarmamak gerekiyor. Böyle yaşa
ma sanatı gibi görüşler Buda’nm, peygamberlerin, İsa’
nın, Meister Eckhart’m ya da Blake gibi Walt Whitman
gibi ya da Bucke gibi kimselerin öğretilerinin içinden
yeşeren manevî ve insancı yönelişten büyüyüp kökle
niyor. Konuya bu dokudan bakılmadıkça «yaşama sa
natı» kavramı bütün özelliklerini yitirir ve bugün sü
rümü mutluluk adı altında yapılan kavrama doğru aşa-
ğılaşır. Gene unutulmaması gereken şurası : Bu tutum
ahlaksal bir amacı da içeriyor. Zen ahlaksal amaçların
üstüne çıkarken, bir yandan da Budizmin temel ahlâk-
106
sal amaçlarından da vazgeçmiyor, bunlar da özünde
bütün insancı öğretilerin amaçlarıyla aynı amaçlardır.
Zen’in amacına ulaşılması Suzuki’nin konuşmalarında
çok açık olarak ortaya koyduğu gibi her türlü açgözlü
lüğü, her türlü tutkuyu yenmekle olabilir; bu tutkular
ister mal mülk tutkusu olsun, ister ün ve şeref tut
kusu olsun, isterse başka bir kimseye karşı duyulan
aşırı sevgiden gelen bir tutku olsun, yenilmelidir; gene
özseverce (narcissistic) bir kendi kendiyle şişinmek ya
da kendini her şeye yeter sanmak gibi yanılsamalardan
da kurtulmakla olabilir; bunun yanında kendi varoluş
sorunlarını kendi çözecek yerde başka üstün bir gücün
istencine bırakmak gibi isteklerden de kendini kurtar
makla olabilir. Kuşkusuz bilinçdışım bulup ortaya çı
karmayı, yalnız hastalığının tedavisi amacıyla isteyen
kimse baskının yok edilmesindeki bu ileri atılımlara
ulaşmak için hiç bir girişimde bulunmayacaktır.
Ama baskının yok edilmesindeki bu ileri ve kök
ten amaçların tedaviyle hiç bir ilişkisi olamayacağını
sanmak büyük bir yanlıştır. Bir hastalık belirtisinin yok
edilmesinin ve sonradan da yeniden ortaya çıkmasının
önlenebilmesinin karakter analizi ve karakterin değiş- X
tirilebilmesi sağlanamadıkça gerçekleştirilemeyeceğini
gözleyebileceğimiz gibi şu ya da bu nevrotik karakter
özelliğinin düzeltilmesinin o kimsenin tümüyle karakte
rinin değiştirilmesi gibi daha ileri, daha kökten bir he
def güdülmedikçe başarılamayacağmı da gözleyebiliriz.
Büyük bir olasılıkla, göreli olarak karakter analizleri
nin umut kırıcı sonuçları (Freud’un «Analysis Termin
able and Interminable» «Sonuçlandırılabilen ve Sonuç-
landırılamayan Analizler)) adlı yapıtında bu konu bun
dan daha büyük bir açıkyüreklilikle dile getirilebilir
miydi?) nevrotik karakter özelliğinin yeterince geniş
107
kapsamlı ve ileri amaçlı olarak ele alınmamakta olması
na bağlanabilir. Esenliğe ulaşmak, kaygılardan, güven
sizliklerden özgür olmak, ancak sınırlı amaç aşılırsa sağ
lanabilir, yani bu sınırlı tedavi amacı böyle sınırlı kal
dıkça bu amaç daha genişlemesine, insancı bir tutu
mun yalnızca bir parçacığı durumuna getirilmedikçe
hastanın iyi edilemiyeceği iyice anlaşılmalıdır. Belki
bu sınırlı amaç daha da sınırlı ve çok daha az zaman
tüketici bir yöntemle sağlanabilir; uzun analiz süre
cinde harcanan zaman ve enerji yalnız karakterin bir
özelliğini «düzeltmek» gibi dar bir amaç yerine tam bir
«dönüşümü» sağlayabilecek bu ileri amaç için daha
verimli bir biçimde kullanılabilir. Bu öneriyi yukarlarda
yapmış olduğumuz bir açıklamayla da destekleyebiliriz :
İnsan en üstün şekline satori adını verdiğimiz yaratıcı
bir tutum içinde çevresiyle uyum içinde olma durumu
na ulaşmadıkça tekdüze bir yaşamın getireceği buna-1
lımı yenmek için yapabileceği şey olsa olsa putlara bağ
lanmak, yıkıcılık, mala, mülke, üne düşkünlük vb. şey
lerdir. Eğer bu tutamaklardan birisi göçüverirse akıl
sağlığı da tehlikeye düşer. Akıl yitirme olasılığının gi
derilmesi ancak bu tutumun değiştirilmesiyle, ayrıklık
tan, bölüklükten, yabancılaşmadan kendini kurtarıp du
yarlıkla, yaratıcı bir bakış açısıyla, dolaysız olarak dün
yanın kavranmasıyla sağlanabilir. Eğer psikanaliz bu
yolda yardımcı olabilirse gerçek akıl sağlığının elde
edilmesine yardımcı olabilir demektir; eğer yardımcı
olamazsa o zaman yapabileceği tek şey ancak tutamak
bulmakta, dengeleme mekanizmasında yardımcı olabil
mekten ileri geçemeyecek demektir. Bu durumu başka
türlü şöyle anlatabiliriz : Bir kimse bir hastalık belirti
sinden kurtarılabilse bile bir karakter nevrozundan bü
108
Dostları ilə paylaş: |