binada Güzel san'atlar akademisi ile şimdilik Edebiyat
fakültesi bulunmaktadır. Vaktiyle bir çok rical
yetiştirmiş olan Fey-ziye mektebi de Salıpazarı 'nda idi.
K a b a t a ş . Fındıklı ve Kabataş 'in sakinleri olan
yunanlılara, Romanus Lecapenus tarafından, boğazda,
şimâllilerin gemilerine karşı kazanılan zaferin hâtırası
olmak üzere, Kabataş 'ta dikilen ve Diplokionion ( „çift
sütun" ) denilen taşa izafetle, Diplokionites (Dethier, Le
Bosphore et Constantinople, Viyana, 1873, s. 59 v.dd.)
deniliyordu ki, bu halk bilâhare bu sahilleri terkede-rek,
Beşiktaş 'a nakletmişler ve hattâ bu taşlar da
bulundukları yerden sonraları, Barbaros 'un mezarı için,
buraya getirilmişti. Gillius devrinde Beşiktaş'ın yunanca
adı olan Diplokion (Hammer, Constanünopolis and der
Bosporos, II, Post, 1822, s. 185 v.dd.) bundan gelmiş
olacaktır. Kabataş ve Beşiktaş mevkileri ve isimleri,
Dionysios 'un Boğaziçi hakkında verdiği malûmat
arasında bahsettiği Petra Thermastis iîe münasebetdar
olmakla beraber (Hammer, aun. esr,), Gillius,
Thermastis 'in Kabataş olduğunu tesbit ve bu taşın
denize atılmış olmayıp, bu isim altında orada
bulunduğuna işaret etmiştir. Bu Petra Thermastis 'in
açık limanı vaktiyle Pentekontorikon ( ,,50 kürekli gemi
limanı" ; bugünkü Dolmabahçe) tesmiye edilmişti. Çünkü
Girit 'e gitmekte olan iskit Taurus 'un 50 kürekli
gemisi burada demir atmıştı. Bu sahil eski çağlardan
beri dolmakta ve şeklini değiştirmektedir.
Kabataş, Fındıklı ile Dolmabahçe arasındaki
mahallelerden teşekkül eder. Bu semt, adını Köse
Kethüda lâkabı ile mâruf Mustafa Necib Çelebi (ölm.
1239 = 1823/1824 )'nin bu civardaki sâhilhânesini tamir
ettirdiği sırada tesadüf edip de etrafını yontturarak
iskele hâline koyduğu bir taştan (her hâlde Petra
Thermastis) almıştır. Bu iskele uzun müddet Kara-Bâlî
iskelesi adını taşımıştır. Eskiden Fındıklı 'ya dâhil olan
Kabataş, bağlık bahçelik (bilhassa Kara-Bâlî bahçeleri)
idi ve burada bir takım bağ,odaları bulunuyordu.
Sonradan
43
hi
BOĞAZİÇİ.
Elmas Mehmed Paşa mensuplarından bir kadın bir
mescid (Bağ-Odaları mescidi, 1117 = 1705/ 1706),
nişancılık payesi ile mütekait Avni Ömeı Efendi, kendi
mahallesinde, bir cami ( Kabataş camii) ve Hekim-oğlu
Ali Paşa ise, büyük bir çeşme ( 1145)
yaptırmışlardır.
Dolmabahçe, Kara-Bâlî bahçeleri (Ka-raabalı
Mehmed Baba) ile Beşiktaş bahçesi arasındaki kısım
olup, 1614 'te, Halil Paşa 'nın ikinci kapudanlığı
esnasında gösterdiği lüzum üzerine, Ahmed I. 'in bir
emri ile doldurularak, bu isim verilmiş ve padişah
bahçeleri me-yanına idhâl edilmiştir. Evliya Çelebi 'ye
göre, bu doldurma işine Osman II. zamanında devam
edilmiş, bir çok kayık ve mavnalar ile taşlar naklolunup,
400 arşın büyüklüğünde, cirit oyununa müsait bir
meydan hâline getirilmiştir. 1719 'da Dolmabahçe 'nin
harap bir hâle gelen kapı ve duvarları ile içindeki
binalar tamir ile Beşiktaş sarayına ilhak edildi ve
aralarında mevcut Arab-Iskelesi kaldırılarak, buradan
gelip-giden Fındıklı ahalisine Dolmabahçe 'den geçmek
müsaadesi verildi. Selim II. devrinden beri burada
mevcut köşk, Abdülhamid I. zamanında, İran tarzında,
zeminden itibaren güzel çiniler ile süslenmek suretiyle,
.san'atkârâne bir şekilde, yeniden yapıldı. Beşiktaş
sâhilsarayını mimar Melling 'e yaptıran Selim III. 'in bu
kasra da geldiği olurdu ( Mehmed Ziya, İstanbul ve Boğaziçi,
İstanbul, 1928, II, 243). Bunun yerine, Mahmud
II. tarafından, bir saray yaptırılmış ve 1853/1854'te bu
saray Abdülmecid tarafından yıktırılarak, yerine
bugünkü Dolmabahçe sarayı inşa edilmiştir. Daha önce
1748 'de Dolmabahçe arkasındaki tepelerde, serviler
arasında bir köşk (buna Kaşr-i Cihannümâ, Sâyebâ-n-ı
Hümâyûn ve Bayıldım köşkü derler idi) yaptırılmıştı.
Abdülhamid I. Dolmabahçe iskelesi ile kayıkhaneler
tesis etti ve zevcelerinden Humâşâh Kadın da bahçe
köşesindeki çeşmeyi yaptırdı. Bnrada evvelce bulunan
Çakır-Dede mescidi 1121'de tersane emini Hüseyin
Efendi tarafından, yeniden yaptırılarak, camiye tahvil
ve bunun karşısında da 1270 *te Bezm-i Âlem Vâlde
Sultan tarafından, büyük bir cami inşasına başlanmış ve
Abdülmecid tarafından tamamlanmıştır. Cami
karşısında sipâhiyân ağalığından mâzûl Hacı Mehmed
Emin Ağa 'nın yaptırdığı ( 1153 ) İstanbul 'un en güzel
sebillerinden biri vardır. Selim III. zamanında Dolmabahçe'de
bir tüfekhâne-i âmire yaptırılmıştır ki,
Mahmud II. devrinde tamir edilmişti. Bunun yerine
daha sonraları ıstabl-i âmire inşa olundu.
B e ş i k t a ş , tabiî güzelliği dolayısiyle, çok eski
zamanlardan beri, hususî bir ehemmiyet kapanmıştır.
Evvelce lasonion tesmiye edilen bu
yer, sonradan Sergion adını almış ve bizanslılar
zamanında ise, Antakya 'o aynı adı taşıyan meşhur
güzel mevkiine benzetilerek, Daphne namı altında,
büyük bir şöhret kazanmıştı. Sonradan da Diplokion adı
ile tanındı. Alexis Komnen tahtından indirdiği kardeşi
Isaak '1, gözlerini kör ettirerek, burada ikamete mecbur
ettiği gibi, XIII. asır başında, haçlı seferleri esnasında
ve Dandolo 'nun kumandası altında, Venedik
kuvvetlerinin bir kısmı da yine burada karaya çıkmış ve
Dostları ilə paylaş: |