Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə21/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   138

66

GİRİŞ


Onlardan  ayrıldığı  başka  önemli  bir  nokta  da,  Jung'un,  çoğu 

çatışmaları,  kaynaklandığı  sıradaki  anlamına  değil,  şimdiki  anlam­

larına  dayanarak  çözmeye  çalışmasıdır;  kaynak,  yakın  ya  da  uzak 

geçmişte  olabilir.  H er  bir yaşam  durumu  ve  her  bir  yaş  düzeyi,  kendi 

çözüm ünü ister;  aynı çatışmanın anlamı, kaynak aynı kalsa da belli  bir 

andaki  durumda  değişebilir.  H er  ne  kadar  her  ikisinde  de  çatışmanın 

kökü,  aynı  çocukluk  yaşantısına  gidiyorsa da,  elli  yaşındaki  bir adam 

anasıyla  babasıyla olan  kompleksini,  yirmisindeki  gencin  başvuracağı 

yöntemden  bambaşka biçimde  çözmeye çalışacaktır.

Jung’un yöntemi erekçidir, gözleri ruhun bütünlüğüne yönelmiştir 

hep;  öyle  ki,  en  sınırlı  çatışm a  dahi  bütünün  çerçevesi  içinde 

görülmektedir.  Bilinçdışı,  bu  ruhsal  bütün  içinde,  yalnızca  bilinen 

içeriklerinin  deposu  değildir;  aynı  zamanda,  «bilincin  durmadan 

doğuran  anasıdır»  da.  Adler'in  dediği  gibi  «ruhun bir oyunu»  değildir, 

tersine,  insandaki  baş  ve  yaratıcı  etkendir,  tüm  sanatın  ve  insan 

çabasının  bitip tükenmek bilmeyen kaynağıdır.

Bilinçdışı  ile arketip biçimlerini,  «karşıtların  birliği»nin  simgesel 

imgeleri  olarak  görmesi,  Jung'un  düş  içeriğini  yorumlamada,  hem 

indirgeyici,  hem  erekçi,  hem  de  yapıcı  açıdan  bakmasını  sağlamak­

tadır.


Freud  için  sim geler,  bilinçdışı  «bireysel  yaşam»  öyküsünü 

anlatırdı;  bunlar,  ardında  başka  şeyler  saklayan,  işaret,  ya  da  allegori 

(istiare)  idiler;  oysa Jung  için simge,  hem  ileriye,  hem de geriye doğru 

bakan, çelişkili  «İki  Yüz»ün  ifadesiydi;  «ya o,  ya bu»nun  değil,  «hem 

o,  hem  de bu»nun  ifadesiydi;  tüm  ruhsal  etkinliği  bu  nitelendiriyordu. 

Böylece  Jung,  ilk  kez,  Freud'çu  analiz  gibi,  yalnızca  engelleri  yok 

ederek,  ruhsal  süreci normalleştirmeyi düşünmeden,  simgelerin biçim­

lenmesine,  bilinçli  bir  biçimde  önayak  olarak,  onların  anlamlarını 

araştırarak,  yeşerme  tohumlarıyla  ruhu  zenginleştirmeyi  ve  hastanın 

gelecek yaşamında yaratıcı rol oynayacak bir enerji kaynağı sağlamayı 

başarmıştır.

Nevroz,  Jung  için  yalnızca  olumsuz  bir  etken,  tedirgin  edici  bir 

ruh  bozukluğu  değildir,  kişiliğin  biçimlenmesine  katkıda  bulunacak 

olumlu  ve  sağlıklı  bir güçtür de.




GtRİŞ

67

Sağlığımızı,  davranış  ya  da  işlev  tipimizin  bilincine  varmakla 



sağlamak,  aşırı  gelişm iş  bilincim izi,  bilinçdışının  derinliklerine 

başvurarak  dengelemek  zorunda  kalsak  da,  süreç  hep  bilincin,  yani 

kişiliğimizin genişlemesine  ve derinleşmesine  yöneliktir.

Böylece  nevroz,  daha  yüksek  bir  otoritenin  uyarısı  gibidir;  bize, 

kişiliğimizin çabuk genişlemesi  gerektiğini,  bunu  ancak nevrozumuza 

karşı  doğru  davrandığım ızda  gerçekleştirebileceğini  anım satır. 

Nevrotik, hekimin kılavuzluğunda,  bilinçdışıyla karşılaşır ve geçmişin 

karanlıklarından  gelen  insan  zihninin  o  uzak  zeminindeki  arketiplerin 

coşmasıyla yalnızlığından  kurtulur.

«Bireyüstü  ruh  diye  bir  şey  varsa,»  diyor  Jung,  «resim  diline 

dönüştürülen  her  şey  kişidışı  olur;  bu,  bilinç  düzeyine  çıktığında  da, 

bize  suh  specie  aeternitatis  (yerel  ya  da  zamana  bağlı  koşullan 

gözetmeksizin  tek  bir  sonsuz  Öz'e  bağlı)  gibi  gelir.  Üzüntüm  benim 

değil, dünyanın  üzüntüsüdür artık;  kişisel  yalnızlaştırılan  bir acı  değil, 

bütün  insanlığı  birleştiren,  yakıcı  olm ayan  bir  acıdır  bu.  İyileştirici 

niteliğinden  kuşku  yoktur.»23

Jung,  travmatik  kaynaklı  nevrozların  bulunduğunu  yadsımaz; 

bunlar,  temelde, çocuk  yaşantılarına dayanan  nevrozlardır;  bu  nevroz­

ların, Freud'çu  ilkelere göre çözümlenmesi  gerekir.

Jung'un önemle  üzerinde durduğu  bir özellik de nevrozun olumlu 

bir şeye doğru  yönelmiş olmasıdır.

Nevrozu,  ya  da  ruhsal  dengenin  genel  bozukluğunu  düzeltmek 

için,  bilinçdışı  içeriklerinin  kimini  harekete  getirip,  onları  bilince 

sindirmemiz gerekir.  Bilinçdışı  ne kadar baskı altında tutulursa,  ruhsal 

dengeyi  o  oranda  tehdit  eder.  Sindirmek  ya  da  bütünleştirmekten 

amaç,  bilincin  ve  bilinçdışının  içeriğini  değerlendirm ek değildir;  öyle 

bir  alışveriştir  ki  bu,  her  iki  taraf  tutarlı  bir  ruhsal  tamlığa  erişirler. 

Özellikle,  bilinçli  kişiliğini,  yani  BEN'in  temel  değerlerini  zedele- 

memelidir;  yoksa,  bütünleştirm e  görevini  yapacak  kimse  kalmaz. 

Çünkü,  «bilinçdışı  dengeleme  eylemi,  ancak  bütün  bir  bilinç  ile 

işbirliğinde bulunursa etkin  olur.»24

23 


Aynı yapıt,

  s.  39.

24 

Aynı  yapıt,

  s.  44-45.




68

GİRİŞ


Kişilik,  başlıca karşıt  çiftlerin  ayrışması  başarıldığında,  yani  tam 

ruhun  her  iki  yanı,  bilinçle  bilinçdışı,  canlı  bir  ilişki  durumunda  bir­

birine  bağlandığında ancak,  tam  olarak  gerçekleştirilmiş  olur.

Kişiliğin  gelişmesi  hem  bir  nimet,  hem  de  bir  belâdır;  pahalıya 

mal olmaktadır, insanı yalnız kılmaktadır çünkü.  «İlk ürünü, tek başına 

olan  bireyin  ayrışmış  ve bilinçsiz  sürüden,  bilinçli  ve karşı  konamaya­

cak  biçimde  ayrılmış  olmasıdır.»  Ancak,  yalnız  başına  ayakta  dura­

bilmek  yetmemektedir,  her  şeyden  önce,  insanın  kendi  yasasına bağlı 

olması  gerekir:  «İç  sesinin  gücünü  bilinçli  olarak  benimseyen  insan, 

kişilik  sahibi  olur.»

Amaç  kişinin  bölünmez  bir  bütün  durumuna  gelmesidir;  tek, 

uyumlu,  biricik  birey  olmak  demek  insanın  kendi  özü  olması  demek­

tir.  İnsanın  aslı  neyse,  o  olması  demektir.  Bu  onu  bireyci,  bencil  yap­

mak  demek  değildir.  Çoğu  insan  farkında  olmasa  bile,  bu  süreç,  bu 

yetenek,  gizilgüç  olarak  herkeste  vardır.  Özel  bir  bozukluk  yüzünden 

bastırılamaz,  engellenemezse,  bir  olgunlaşma,  ya  da  alçalma  süreci 

olur,  büyüme  ve  yalanlamanın  fiziksel  sürecine  ruhtaki  bir  paraleldir 

bu.  Bazı  koşullar  altında,  örneğin  uygulamalı  psikoterapide,  şu  ya  da 

bu  biçimde  uyarılabilir,  yoğunlaştırılabilir,  bilinç  düzeyine  getiri­

lebilir,  bilinçli  olarak  yaşanıp,  işlenebilir;  bireyin  böylece  kişiliğini 

tamamlamasına yardım eder. Bilinçdışının içeriğini harekete getirmek­

le çiftler arasındaki  gerilim  gevşer,  yapıları konusunda bilgi  edinilmiş 

olur.  Dengesini  yitirmiş  olan  bir  ruhun  bütün  tehlikelerden  geçerek, 

sonunda  ruhsal  varlığımızın  kaynağı  ve  son  temeli  olan  merkeze, 

bİH'ysel  tamlığa,  ÖZBEN'e  varır.

Bu  yol  herkese  göre  değildir,  herkese  açık  da değildir.  Tehlikeli- 

diı  Hekimin  ve  hastanın  kendi  bilincinin  sıkı  denetim  altında  yer 

alınası  gerekir;  böylece  BEN,  bilinçdışı  içeriğinin  kükreyerek  saldır- 

m.i'.ına  karşı  korunmuş  olur.  Bu  içerik,  amaca  uygun  olarak  ruhsal 

tamlığa katılır.  Bu, iki kişinin birlikte yapması gereken bir yolculuktur. 

Yalnızca kendine güvenmek  kendini beğenmişliğe yol açar, kısır düşünce 

dollıırur,  kişinin  kendi  BEN'i  içinde  yalnızlaşmasına  neden  olur.  Kişi, 

yarıntısını  somutlaştırmak  için,  bir  karşıt  gerektirir.  Başka değişik  türde 

biı  *eyin  varlığı olmadan, soru  ile  yanıt biçimsiz bir yığın oluşturur.




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə