14
ifadelendirmek mümkün olsa bile, sınırlı zihinlerin bu yapıyı kavraması olanak dışıdır.
Eğer atomların
geometrisini anlayabilseydiniz, nümerik özelliklerini bilseydiniz, Kâinat’ın kapılarını açacak olan anahtarı
elinizde tutuyor olurdunuz.
Bu birleşik yapılara hala atom denmesinin nedeni, kimya biliminin kabul ettiği hipoteze göre daha basit
elemanlara ayrıştırılamaz oluşları değil, birleşik yapı halinde artık bir bütün olarak hareket etmeleridir.
Atomların çepere doğru akımları ve tekrar merkeze dönüşleri, Kozmos'un evrimsel bir devresini teşkil
eder. Bir atomun tüm ışınları tarayış süreci ise, o atomun evriminde bir devreye tekabül eder.
Atom bir
devresini tamamladığında, Kosmos'da ona sunulan tüm kuvvetleri deneyimlemiş olur.
Bütün atomlar
devrelerini tamamladıklarında ise, bu bir evrim sürecinin sonudur: Bir dengeye, göreli bir durgunluk
haline erişilmiştir. Ancak, atomların bu tür bir süreç içinde evrimi sınırlıdır. Mevcut kuvvetin belirli
oranda bir kısmı teğetsel hareket kazandığında, Kozmos'da bir denge durumu ortaya çıkar.
Fakat evrim,
Kozmos'daki kuvvetlerin tamamı dengeleninceye kadar devam eder.
Şimdiye kadar anlatılanlara göre, Kozmik evrimin üç devresinden bahsetmek mümkündür: Halkaların
gelişimi ilk devredir. Halkalar, birbirlerinin oluşumuna yol açtıktan sonra, bir denge hali yerleşinceye
kadar etkileşimlerini sürdürürler. Bu noktada her halka, kendi içinde hareketlilik devam ettiği halde, bir
diğerine göre statik bir konum kazanmıştır. Halkaların yarattığı girdaplar, ikincil hareketler olan ışınları ve
çemberleri oluşturur. Bunlar da birbirlerine karşı statik bir konuma erişinceye kadar belli bir süreç
geçirirler. Böylece evrimin ikinci devresi tamamlanmış olur. Üçüncü olarak da, ışınların ve çemberlerin
teğetsel hareketleri sonucunda atomlar ortaya çıkar ve atomların evrimsel devresi tamamlanır.
O halde, her evrim devresini bir denge devresi takip etmektedir. Denge hali sırasında erişilmiş olan konum
korunur; ancak yeni hiç bir şey olmaz.
Bu devrelere, sembolik olarak, 'Tanrı'nın Gündüzleri ve Geceleri' denilebilir. 'Gündüz' gelişme sürecine,
'Gece' ise statik denge konumuna tekabül eder. Ancak, bir kuvvet grubunun diğerini etkilemesi sonucunda,
denge tekrar yavaş yavaş tezahüre dönüşür. Denge artık bozulmuştur ve yeni kuvvetler devreye girer. Bu
kuvvetler daha önce var olan birimler arasındaki ilişkiye bağımlıdır ve asal belirleyiciler olan halkalar,
ışınlar ve çemberler tarafından yönlendirilirler. Bu sınırlamalar çerçevesinde kuvvetler, yeniden Kozmik
denge sağlanıncaya kadar, çeşitli kombinasyonlar, permutasyonlar ve etki-tepki ritimleri oluştururlar.
Sonra denge yine bozulur ve süreç tekrar başlar.
Dengenin bozuluşunda, asal halkaların ortaya çıkışında etken olan kuvvetler iş başındadır.
Her hareket,
başka bir harekete yol açar
ve kendi yönünün dışında küresel bir girdap yaratır.
Bu nedenledir ki, her yeni
kuvvet grubu son bir denge haline erişse de, bu geçici, göreli bir durgunluk halidir. Denge yine bozulacak
ve yeni bir evrim devresi başlayacaktır; çünkü
Kozmos hareketten ibarettir ve hareket hareketi doğurur.
Sanırım şu ana kadar anlatılanlardan, Kozmos'un yapısı hakkında belli bir fikriniz oluşmuştur: Halkalar,
ışınlar ve çemberler... Bunlar evrimlerini çok önceden tamamlamış ve statik bir konuma yerleşmişlerdir.
Sadece, Kozmos bir devrede dört defa olmak üzere, pozitif ve negatif tesir kürelerinden geçerken
değişime uğrarlar. Böylece büyük safhalar ortaya çıkar: Destekleyici tesirin etken olduğu safha ve
engelleyici tesirin etken olduğu safha... Çemberler ve ışınlar yörüngelerinde düzenli bir şekilde harekete
devam ederler;
ancak, pozitif safhada çeper yönündeki akımlar, negatif safhada ise merkeze yönelik
akımlar hızlanır.
Üç
büyük halkaya, 'Asal Üçlem' adı verilir. Siz bunu, tam olarak neyi ifade ettiğini bilmeseniz de, 'Mutlak'
olarak yorumlarsınız. Halkaların sayısından dolayı 'Mutlak', üçlü bir kuvvettir. Bu üç kuvvet, ayrılmaz bir
biçimde 'Bir'de Üç' ve 'Üç'de Bir' olarak hareket ederler.
15
Işınlar, 'Zodyak' adıyla bilinen karmaşık bir sistem oluştururlar. Çemberler, 'Kozmik Planlardır. 'Merkezi
Güneş', sisteminizin Güneş'inden, Alpha Centauri denilen yıldıza bir hat çizildiğinde uzayda erişilen
noktadır.
Atomların, ışınların açılarındaki girdaplardan meydana geldiğini, asal yapıdaki atomların yaratıldıkları ilk
kozmik planda kaldıklarını biliyoruz. Ancak, aralarında bağlar kurmaya başlayıp, birleşik yapılar
oluşturduklarında, sembolik ifadeyle ağırlıkları, yani tesirlere karşı duyarlılıkları artar. İşte uzaydaki
hareketi sınırlayan faktör, bu gerçekten kaynaklanır.
Tesirlere duyarlılık engellenebilseydi, uzayda
sınırsızca hareket etmek mümkün olabilirdi.
Asal atomlardan oluşan ilk birleşik atomlar, merkezkaç kuvvetlerinin etkisiyle, direncin en az olduğu ışın
hatları boyunca çepere doğru yönlendirilirler. Bir sonraki çemberde kendilerine uygun çekim gücüyle
karşılaşıp yerleşirler. Bu birleşik atomların bir araya gelmesiyle oluşan daha karmaşık yapıdaki atomlar,
benzer şekilde bir üst çembere doğru hareket ederler.
Yedinci çemberin son derece karmaşık yapıdaki
atomları bir araya gelmeye başlayınca ise, 'Merkezi Güneş'e doğru, spiral hareketle dönüş yolculuğu
başlar.
6. BİR GÜNEŞ SİSTEMİNİN BAŞLANGICI
Daha önce açıklandığı gibi birleşik atomlar, ışınlar boyunca yukarıya ve aşağıya doğru hareket ederler;
çünkü herhangi bir planda statik kalamayacak kadar gelişmiş ve karmaşık bir yapıya sahiptirler.
Ancak,
bir atom ışınlar boyunca devresini tamamlayıp yeniden başlamak istediğinde,
yerinin daha az gelişmiş bir
başka atom tarafından doldurulduğunu görür. Bu nedenle, zorunlu olarak 'Merkezi Durgunluk' bölgesinde
kalır.
Hiçbir atom, devreye bir defadan fazla katılamaz ve en son atom da 'haccını' tamamlayıp
dinlenmeye çekildiğinde, tüm yaratılış süreci uykuya dalar. Bu noktada, 'Kozmos Halkası' negatif safhaya
doğru salındığından, Kozmik akımlar yön değiştirir.
Bu arada, ışınlar akımlarını, çemberler dönüşlerini sürdürürler; ancak atomlar, kendi içlerinde çok sayıda
dengeli hareketi içerdikleri halde, kımıldamazlar. 'Kozmos Halkası'nın negatif safhaya girmesiyle ise,
çeper yönünde yepyeni çekim kuvvetleri ortaya çıkar.
Bu noktada, 'Kozmos Halkası' ile 'Kaos Halkası'nın tesirlerinin iyi anlaşılması önemlidir. 'Kaos
Halkası'nın tesiri dominant ise, dengelenmemiş bir kuvvet mevcuttur.
Başka bir deyişle, 'Kaos Halkası'
pozitif safhadadır. 'Kozmos Halkası' dominant ise, 'Kaos'un sebep olduğu güç fazlasını telafi eden karşı
kuvvet oluşur.
O halde, 'Kaos' uzaya doğru çeker; 'Kozmos ' ise dengeler ve statik bir ortam oluşana kadar gerekli karşı
kuvveti üretir.
Bütün atomlar gelişmelerinin son noktasına erişip, en dıştaki çemberden, 'Merkezi Güneş' etrafında
toplanmak üzere ayrıldıklarında, atomik evrimin ilk safhası tamamlanmıştır. 'Kozmos Halkası' işlevini
yerine getirmiş ve denge sağlanmıştır. Her şey statik ve uyumaktadır. Fakat döngü devam ederken, 'Kaos
Halkası' kurulmuş dengeyi bozar. Atomlar arasında en gelişmiş olanları, tekrar merkezkaç kuvvetinin
tesiri altına girerler ve büyük gruplar halinde ışınlar üzerinde hareket etmeye başlarlar. Ancak bu sefer
yolculukları boş uzay içinde değildir; çünkü her çember atomlarla dolmuştur. Farklı derecelerde karmaşık
yapılara sahip olan atomlar, çekim gücüne bağlı olarak, 'Merkezi Durgunluk' bölgesinden belirli
uzaklıklardaki çemberler üzerinde yerleşmiş konumdadırlar.