Kur’an’ın İman Öğretileri Açısından Fideizmin Kritiği
57
Öte yandan Kur’an, bazı itikadî konuların insan tarafından tam olarak
kavranamayacağını bildirmiştir. Bununla ilgili bir ifadede: “İnsanlar sana
kıyametin vaktini soruyorlar. Deki Onun bilgisi ancak Allah katındadır”
32
denir.
Yine bir başka ayette, “
Sana ruh hakkında soru soruyorlar, Deki ruh, Rabbimin
bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.”
33
Denmektedir. Mâturîdî ayetteki
“Size pek az ilim verilmiştir” ifadesi hakkında şöyle der: “Bize eşyanın
yalnızca görünen yüzü ve zahirinin bilgisi verilmiş; iç yüzü ve hakikatinin
bilgisi verilmemiştir. Biz gözün gördüğünü, kulağın işittiğini, dilin
konuştuğunu, elin tutup kavradığını, ayağın yürüdüğünü ve aklın idrak
ettiğini biliriz. Fakat görülmenin, duyulmanın, konuşmanın, tutmanın,
yürümenin ve idrak etmenin kendisiyle hasıl olduğu mananın ne olduğunu
bilmeyiz. Yine şahit olduğumuz cevherleri biliriz. Örneğin şunun eşek, bunun
keçi, öbürünün diğer bir şey olduğunu bizzat görürüz. Fakat bunu eşek
yapan, diğerini keçi yapan mananın ne olduğunu bilemeyiz. Bütün cevher ve
cinslere ilişkin yüce Allah’ın yaratmış olduğu ilimlerden ancak küçük bir
bölümünü, onun da ancak zahirini bilebiliriz; hakikatlerine gelince onu
bilemeyiz.”
34
Gaybla ilgili bu verilerden hareketle diyebiliriz ki, temel itikadi
meseleler insanın beş duyuyla doğrudan idrak edebileceği bir alan değildir.
Ancak insanın, duyular ötesine ulaşan başka epistemik kabiliyetleri de vardır.
Bunların en önemlisi akıldır. İnsanın yeterli akli delile ulaşması halinde fizik
ötesi varlıklara inanması makuldur. Bunun yanında Kur’an’ın bazı temel
itikadi konularda düşünce ve akıl yürütmeyi teşvik ettiğini ve insan aklına
hitap eden kanıtlar getirdiğini göreceğiz. Öyle ise gaybla ilgili Kur’an
ifadelerinden bütün itikadi konuların asla bilinemeyeceği anlamı
çıkarılmamalıdır. Bu sebeple İslam âlimleri gaybı, mutlak ve izâfî olmak
üzere ikiye ayırmışlardır. Allah’ın varlığı ve âhiret gibi hakkında aklî ve semî
delil bulunan gaybla ilgili bilgi elde etmenin mümkün olduğunu
söylemişlerdir.
35
Kur’an açısından değerlendirirsek, temel inanç konuları gayb alanına
girer. Bunlar insanın duyularıyla kavrayamayacağı olgulardır. Fakat gaybın
asla bilinmeyen bölümleri olduğu gibi insana bahşedilen bilgi vasıtalarıyla
32
Ahzâb 33/ 63.; Araf,7/178
33
İsrâ 17/85
34
Ebû Mansûr Muhamed b. Muhammed el-Mâturîdî,
Te’vîlâtü’l-Kur’ân, thk. Ahmed
Vanlıoğlu, İstanbul 2005, VIII, 350
35
Tehânevî, Muhammed Ali, Keşşafu Istılâhâti’l-Fünûn ve’l-Ulûm, Beyrut 1996, II, 1256. Ayrıca
bkz. Albayrak, a.g.e., s.160 vd.
58
Hulusi Arslan
kavranabilecek bir yönü de vardır. Kur’an bu kavrayışın ve bilişin
gerçekleşmesi için insanı düşünmeye teşvik etmiştir. Öyle ise Kur’an’nın
gayba yüklediği bu anlamdan akıl, bilgi, düşünce, kanıt gibi unsurları imana
aykırı bulan katı fideist yaklaşımı destekleyecek yönler çıkarmak doğru
değildir. Elbette imanda teslimiyet önemlidir. Fakat bu teslimiyeti sağlayan
şey tefekkürdür. Delilsiz teslimiyet Kur’an tarafından tasvip edilmemiştir.
3.2.
İmanın Taklide Dayandırılması Kınanmıştır
Kur’an ataları körü körüne taklid edenleri defaatleyermiştir. Ve bu,
İslam dininin hakikati elde etmek için düşünme ve araştırmaya teşvik
ettiğinin en açık delillerindendir. Bu bağlamda yer alan Kur’an ifadelerinden
biri şöyledir: “Allah’ın indirdiğine uyun denildiği zaman, hayır biz atalarımızı
üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler. Peki ama ataları bir şey anlamayan ve
doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?”
36
Bu ayetin tefsirinde Mâturîdî,
atalar kültüne körü körüne bağlanarak onları taklit etmenin akılsızlığa
eşdeğer olduğunu söyler.
37
Râzî de bu ayette herhangi bir delile dayanmayan
taklidin yerilmiş olduğunu söyler. Ona göre bu ayet, tefekkür ve istidlalin
vacip olduğuna delil olduğu gibi hatıra gelen veya söylenen şeyleri delilsiz
olarak benimsemekten kaçınmanın da vacip olduğuna güçlü bir delildir.
38
Elmalı’ya göre de bu ayet gösteriyor ki dinde icmali veya tafsili olsun gerçek
bir delile dayanmayan mutlak taklit, caiz değildir. Sırf taklit yoluyla
bilinmedik veya sapkın yollara gitmek aklen yanlış olduğu gibi şüpheli
konularda delilsiz taklit de şer’an caiz değildir. İtikadi açıdan bakıldığında ise
açıkça belli olmayan hususlarda delilsiz söz söylemek Allah’a iftira etmek
neticesine kadar varabilir.
39
Görüldüğü gibi Kur’an-ı Kerim, inancın atalar kültüne veya taklide
dayandırılmasını reddetmiştir. Bu tavır iman konusunda delile dayalı bilinçli
bir tercihin gerekliliğini ima eder. Bu açıdan bakıldığında özellikle radikal
fideizmin inanç alanında aklı bütünüyle reddeden iddialarının Kur’an
tarafından onaylanmadığı söyleyebiliriz.
3.3.
Bilgi ve Kanıt Övülmüş Cehalet ve Zann Yerilmiştir
İslam dini, bilgiye ve bilim adamlarına değer verme hususunda kesin
bir tavra sahiptir. Ancak o bilgiyi imana götüren bir unsur olarak kabul eder.
36
Bakara 2/170; Ayrıca bkz. Şuarâ 71-74; Zuhruf, 22-23
37
Mâturîdî,
Te’vîlâtü’l-Kur’ân, I, 308
38
Farreddîn er-Râzî
, et-Tefsîru’l-Kebîr, nşr. Dâruihyâi’t-türâsi’l-arabî, Beyrut, 2001, II, 189
39
Elmalılı Hamdi Yazır,
Hak Dini Kur’an Dili, Eser Kitabevi, İstanbul ts., I, 586