Selçuk İletişim, 7, 3, 2012
34
Devletin ideolojik aygıtları ise, baskı aygıtının
kalkanı altında üretim ilişkilerinin yeniden
üretimini sağlamaktadırlar (Şahin 2004: 91).
Var olan düzeni korumak için eylem yapan
gençlerin polisler tarafından şiddete maruz
kalması, okulda yaramazlık yapan bir çocuğa
öğretmeni tarafından şiddet uygulanması ya da
suçu itiraf ettirilmek istenen birine şiddet uygu-
lanabilmesi bu duruma örnek gösterilebilir.
Günümüzde her ne kadar iktidar konumunda
olan devlet tarafından şiddet uygulanmadığı
atfettirmeye çalışılsa da devletin çoğu aygıtla-
rında zaman zaman şiddet olaylarına rastlan-
maya devam etmektedir.
Althusser Marx’ın düşüncelerini felsefi açıdan
incelemektedir
(Saybaşılı
1999:
410).
Althusser toplumsal formasyonun ayırıcı özel-
liklerini ekonomik, politik ve ideolojik bir
araya gelmesine dayandırmaktadır (Althusser
2003). Marksizm her zaman bütüncül bir teorik
yaklaşım
olmuştur
(West
2008:
272).
Althusser’in ideoloji kuramını yalnızca eko-
nomik sisteme dayandırmayıp sosyal ve felsefi
olarak da ele alması Marx’ın ise ideolojiye
genel olarak ekonomik sistemler içerisinde
bakması Marx’ın ideoloji kuramında eksiklik-
ler olduğunu göstermektedir. İdeoloji yalnızca
ekonomik değil sosyolojik, felsefi, politik ve
siyasi bir düzendir ve bu etkenler ideolojinin
temelini oluştururlar.
Althusser’ e göre ideoloji gerçek ilişkilere hitap
etmektedir (Kazancı 2006: 10). Bireylerin
dünya görüşleri imgesel olan ve gerçekliğe
denk düşmeyen ideoloji tarafından belirlen-
mektedir (Althusser 2003: 89). İdeolojiden bir
eylem aracı gibi yararlananlar, kendilerinin
iktidar olduklarını düşündükleri andan itibaren
ideoloji tarafından ele geçirilmiştir (Althusser
2002: 284). Althhuser’e göre, ideolojinin tarihi
yoktur; Birçok kurumsal biçimine rağmen,
ideolojinin işlevi ve yapısı tarih boyunca de-
ğişmemekte ve sabit kalmaktadır. İdeoloji
öncesiz ve sonrasızdır, insan daha doğmadan
özne olarak konumlandırılan bir bireydir
(Althusser 2003: 106). Althusser öncesiz ve
sonrasız olarak nitelediği ideolojiyi, Freud’un
bilinçdışı kavramından devralır. İdeoloji bi-
linçdışı gibi her yerde hazırdır, tarihin ötesinde
ve sonrasında değişmezdir (Althusser 2003:
82). İdeolojinin tüm gerçeklik algılayışı kendi
dışında hüküm sürmektedir. İdeoloji katıksız
düş, yani hiçliktir. İdeoloji bu bağlamda, varo-
luşlarını maddi olarak üreten somut, maddi
bireylerin, somut tarihinin gerçekliğinin yani
biricik olumlu ve dolu gerçekliğin geri kala-
nından oluşan, içi boş ve beyhude, katıksız bir
imgesel düş olarak tasarlanmıştır (Marx 2004:
17).
Althusser’e göre, ideoloji bireyleri özneler
olarak niteleyip, onları özne olarak çağırır,
adlandırır; Her ideoloji bir özneler kategorisi
üzerine oturtulmuştur. Her bir ideoloji diğerine
göre farklılık gösterse de bir özne inşa etmek-
tedir. Özneler için ideoloji vardır ve ideolojinin
bu gerçekleşmesi ancak özne aracılığı ile
mümkün olabilmekte ya da olmamaktadır.
Özne ideolojinin kurucu bir niteliğidir. İdeoloji
bireyleri özneler haline getirmektedir. Özneler
ideolojinin maddi unsuruyla çakışmaktadır.
(Türk 2010: 114). İdeolojide çağırma ya da
adlandırma ile toplum nesnelere toplumsal
özellik kazandırmaktadır (Kazancı, 2006: 10).
Freudcu psikanalize göre öznenin sadece bilin-
ce yerleştirilmesi imkansız hale gelmiştir (Çe-
lik 1999: 119). Özneler, edilgin olarak kendi
adları ile çağrıldıkları ideoloji içerisinde, ideo-
loji tarafından belirlenirler. Kim oldukları,
kökeni ideoloji tarafından kurulur. Onlara dün-
yada gerçekten bir yer işgal ettiklerini kabul
ettirebildikleri ölçüde uygun özneler kurarlar
(Althusser 2003: 108). Devletin baskı aygıt-
ları, açık güç kullanımının veya zorlamanın
bulunduğu alanlarda işleyen, hukuk, mahkeme-
ler, polis, ordu gibi kurumlardır. Devletin ideo-
lojik aygıtları ise aile, eğitim ve din gibi alan-
larda siyasal iktidarın onanmasını devam etti-
ren kurumlardır. Bu alanlar içerisinde bireyler
adlandırılır, kimlik kazandırılır ve devletin
egemenlik alanına hapsedilir (Althusser 1991:
27).
Frankfurt
Okulu
üyelerinden
Max
Horkheimer, ideoloji içinde kurulan öznenin
her zaman öznelliğini savunmuş, bireyliğini
totaliter sistem karşısında vazgeçilemeyecek
bir değer saymıştır (Jay 2005: 92). Toplumsal
uygulamalar bireyin özelliklerini belirlemenin
yanında sahip olabilecekleri özelliklerin dere-
cesi ve her toplumsal uygulamanın sınırları
hakkında kişiye fikir vermektedir. Devletin
ideolojik aygıtları ideolojik olarak bireyleri
yoğurmaktadır. İdeoloji bireylere istenilen
biçimde düşünmeye sevk etmektedir. Bu bağ-
lamda birey olağanı değil, gösterilmek isteneni
görmektedir.
Althusser’in Gözünden İdeoloji ve İdeolojinin Bir Taşıyıcısı… (30-41)
35
Althusser sistematiğinde üçlü bir yapı bulun-
maktadır. Bu yapılar; Ekonomik Yapı, Siyasal
Pratik ve İdeolojik Düzey’dir. Bu tapılar ideo-
loji ile yakından bağlantılıdır. Ekonomik Yapı;
adından da anlaşılacağı üzere ekonomik faali-
yetleri kapsamaktadır. Bir ham maddeyi ürüne
dönüştürmek elde edilen ürünü satmak üzere
çeşitli pazarlama faaliyetlerinde bulunmak ve
ürünün satışından kar elde etmek ekonomik
faaliyetleri kapsamaktadır. Üretim, ekonomik
faaliyetleri toplumun gereksinmesini karşılaya-
cak toplumun kullanımına sunmak çabasıdır.
Bu bağlamda ekonomik yapı maddidir. İdeolo-
jinin oluşumu maddidir. Yani onu oluşturan
yapı
ve
işleyişler
maddi
oluşumludur
(Althusser 1995: 299). Varlığın vazgeçilmez
koşuludur ve yaşamak için üretmek gerekir.
(Althusser 1995: 303). İdeolojinin işlevselli-
ğinde Althusser’e göre maddi olma durumu
önemlidir. Ekonomik faaliyetlerle üretim yeni-
den şekillenmekte ve devrolmaktadır. Üretimin
uygulanmasında belirli ilkeler devlet tarafından
öngörülmekte ve bu öngörülen ilkeler siyasal
pratikler tarafından gözetilmektedir. İdeolojik
sürekliliğin sağlanmasında ideolojik düzey
etkin olmaktadır. Althusser’in bu bağlamda
savunduğu ürün ve üretim odaklı yaklaşım
günümüzde müşteri odaklı yaklaşıma dönüş-
müştür. Yalnızca toplumun ihtiyaçlarını karşı-
lamak amacına hizmet eden ihtiyaç odaklı
üretim bugün artık arzu odaklı ve postmodern
tüketim haline gelmiştir. Ancak burada değiş-
meyen konu üretim ve tüketim biçimlerinde
halen ekonomik olarak kar amacının devam
etmesidir. Değişen talebin arzdan fazla olması
durumunun arzın talepten fazla olması nede-
niyle tüketici beklentilerinin farklılaşmasıdır.
Siyasal Pratik; Ekonomik faaliyetler sunulan
ürünün nasıl paylaşılacağının ilkelerini belirle-
yen bir uygulamadır. Bu uygulamada üretim
için belirli ilkeler belirlenmekte ve bu ilkelere
uyulması beklenmektedir. Uygulamalara uyu-
lup uyulmadığı siyasal sistem tarafından göze-
tilmektedir. Koyulan hukuki kurallarla bölü-
şüm sonucu kime ne kadar pay düşeceğini
belirlenir. Ekonomik çıkarları gözetmek siyasal
eylemle mümkün olmaktadır. Bireylerin siyasal
eylemlere girişmesi için de ideoloji gereklidir
(Miliband ve ark. 1977: 47).
İdeolojik Düzey; ekonomik çıkarların gözetil-
mesinde ve ona bağlı siyasal pratiklerle birlikte
sistemin gereksinmelerinin karşılanması amaç-
lanmaktadır. İdeoloji maddi bir düzen olduğu
için maddi gereksinmeler karşılanmaya çalı-
şılmaktadır. Sistemin devamlılığı için sistemde
süreklilik sağlanması esastır. Bu esası sağlaya-
cak olan da ideolojik düzeydir. Sistemin sürek-
liliğinin yani düzeninin sağlanması ideolojik
düzeye ihtiyaç vardır. İdeoloji dönemler ara-
sında bağlantı kurarak ideolojinin vazgeçile-
mez olmasını sağlamaktadır (Kazancı 2002:
68).
Althusser’in ideoloji teorisi günümüzde devle-
tin baskı grupları ve devletin ideolojik aygıtları
uygulamaları ile devam etmektedir. Modern
devlet anlayışında Devletin ideolojik aygıtları
devletin baskı gruplarına göre daha işlevseldir,
ancak baskı uygulamalarında tümüyle terk
edilmiş değildir. Althusser’e göre gerçekler
ideolojiler tarafından belirlenir ve bireyler
gösterilen gerçekliklere göre gerçekliği algılar-
lar. Althusser’in ideoloji hakkındaki görüşleri
günümüzde karşılıklarını bulmaktadır. İdeoloji,
bireylerin yaşam biçimlerinin, davranışlarının
ve faaliyetlerinin belirlenmesinde çok önemli
olmaya devam etmektedir. Devletin ideolojik
aygıtları ideolojinin sürdürülmesi ve yeni ger-
çekliklerin görülmesinin ve fark edilmesinin
imkansız hale gelebilmesi için tüm güçlerini
sonuna kadar kullanmaktadırlar. Bu durum
yaşanılan evreni ideoloji duvarlarıyla kaplı bir
fanus haline getirmektedir. Bu fanus içerisinde
bireyler varolan düzenin gönüllü birer kölesi
olmaya mahkumdurlar.
3. İDEOLOJİNİN SÜRDÜRÜLMESİNDE
ETKİN BİR TAŞIYICI: YENİ MEDYA
İdeoloji, bireylerin yaşamında vazgeçilmez ve
son derece etkili bir sistemdir. İdeoloji günü-
müzde de etkin bir sistem olarak yoluna devam
etmektedir. İdeolojiler her daim varlığını sür-
dürmeye devam etmektedir. İdeolojinin sürek-
liliğinin sağlanmasında ideolojik düzey ve
devletin ideolojik aygıtları önemli rol üstlen-
mektedir ancak ideolojinin taşıyıcıları zamanla
gelişmektedir. Kitle iletişim araçları ve medya
ideolojinin sürdürülmesinde önemli taşıyıcılar-
dır. Son zamanlarda sıkça gündemde olan yeni
medya da ideolojinin önemli taşıyıcılarından
biri konumuna gelmiştir. Yeni medyadan inter-
net medyası anlaşılmalıdır. internet, bireylere
temelde geri besleme imkanı sağlamakta, bi-
reylerin mekandan ve zamandan bağımsız
olarak enformasyon sağlayabilecekleri ve ileti-
Dostları ilə paylaş: |