Zecharia Sitchin
"Göklere giden yolu gösteriyorlar," diye yanıt verdi Gıl
gamış.
"Öyleyse neden Ziusudra'yı arıyorsun?" diye yeniden
sordu Urşanabi.
"Tanrılar tarafından göğe çıkarılmanın sırrım biliyor,"
dedi Gılgamış. "Onu tanırmış gibi konuşuyorsun ... "
"Belki de," diye yanıt verdi Urşanabi.
"Eğer öyleyse yolu göster bana!" diye bağırdı Gılgamış.
"Ben tanrı çocuğuyum; söylüyorum sana! İşte; ellerime bak!"
Alhncı parmağın yara izini görebilmeleri için, ellerini uzath.
"Yüce tanrılar adına!" dedi Siduri, korkuyla. "O, Şifacılar
dan biri ve ondan bir çocukla kutsandım!"
Urşanabi, kralın uzathğı elleri inceledi ve başım salladı.
"Zamanın ammsandığından bu yana," dedi, "hiç kimse
denizi geçmeye kalkışmadı. Yola çıkış yeri, varış yeri gibi ze
hirli ve aralarında ölüm suları uzanıyor. Ama üçte iki tanrı
olduğundan, bu geçişten sağ çıkman olası. Kıyıda yüzen, en
karanlık gece kadar siyah taşlar var. Kıyı ve tekne arasından
onlara basarak geçmelisin. Sonra yolda ben kürek çekmeli
yim; sen de uzun sopalarla tekneyi ileriye ihnelisin. Ama elle
rinin suya değmediğinden emin ol; çünkü içinde ölüm var."
"Anlıyorum," diye yanıt verdi Gılgamış.
"Öyleyse gel; gidelim," dedi Urşanabi.
Siduri, bir çanağın içine biraz yulaf peltesi, bir çömleğin
içine de ale koyup Gılgamış'a verdi. "Geri dönecek misin?"
diye sordu. "Çocuğunu görecek misin?"
"Kaderimde nereye gihnek varsa, oraya gideceğim," dedi
Gılgamış ve Urşanabi'yle birlikte oradan ayrıldı.
255
G
ılgamış yalnızca yüzen taşlara basmaya dikkat ede
rek, Urşanabi'yi tekneye kadar takip etti. Omurgası
hilal biçimindeydi ve yalnızca kürek çeken kişi için,
bir tane oturma yeri vardı. Urşanabi, teknenin donanımında
yer alan iki uzun sopayı başıyla göstererek oturdu ve kürek
leri kavradı.
"Tek başıma yolculuk ettiğimde," dedi Urşanabi, "denizi
geçip, gece çökerken karşı kıyıya varıyorum. Fakat kürekler,
bir yolcuyla tek başına bunu sağlamaz. Senin sopalardan bi
riyle tekneyi itmen, dibe değebilmen için kıyıya yakın iler
lememiz gerekecek. Hangi sürede gittiğimiz, senin ne kadar
güçlü itebileceğine bağlı olacak."
Gılgamış, sopaları inceledi. Ahşaphlar ve alışılmışın öte
sinde bir uzunluk ve düzgünlüğe sahiptiler. Teknenin neden
bunlarla donahldığını merak etti.
"Senin dışında hiç kimsenin sulan geçmediğini sanıyor
dum," dedi.
"Ben yalnızca bir kayıkçıyım," diye yanıtladı Urşanabi.
"bizi şöyle bir it de, yolumuza bakalım."
Kıyıyı takip ederek bütün gün yol aldılar. Güneş, batana
kadar onlara acımasızca vurdu. Yalnızca arada sırada yavaş
ilerledikleri için keyfi kaçhğından yüzü ekşiyen Urşanabi,
hep sessizdi.
257
Ölmeyi Reddeden Kral
"Yalnız başıma olsaydım, çoktan geçmiştim karşıya," dedi
sonunda. "Gece için burada demirleyeceğiz."
Sudan dışarıya uzanan geniş bir kaya parçasına bağlandı
lar. Urşanabi hemen uykuya daldıysa da Gılgamış, gecenin
büyük bölümünde uyumadan yattı. Uyuduğu zaman rüya,
başka bir deyişle onun için sırada olan olaylarla ilgili işaretler
görmedi.
Sabah yeniden yola koyuldular. Kendi kendine söylenen
Urşanabi, zaman zaman ileriyi gözetlemek için ayağa kalkı
yordu. Evsahibinin sabrının tükenmek üzere olduğunu an
layan Gılgamış, sopaları daha güçlü itmeye koyuldu. Aynı
zamanda, itmeleri yüksek sesle sayarak, bunu daha hızlı yap
maya çabalıyordu: "bir ve iki, üç ve dört, beş ve alh ... " Sopa,
yirmi alhncı itişte kırıldı.
Urşanabi gözlerinde umutsuzlukla, tek kelime etmeden
Gılgamış' a baktı. Gılgamış, tam ikinci sopayı alacağı sırada
bir esinti hissedip dalgaları görünce, aklına bir fikir geldi. Kı
yafetini çıkarıp, iki yana açılmış ellerle bezi havada tuttu ve
böylece eğreti bir yelken yarath. Yelkeni doğru konuma getir
mek birkaç dakikasını aldı, ama ardından esinti, bezi doldur
du ve tekne hareket etmeye başladı.
Urşanabi gülümsedi ve tekneyi tam yol denize doğru dön
dürerek kıyıdan uzaklaştı. Gece çökerken, karşı tarafa ulaş
mışlardı.
"Karadan bir ay ve on beş gün sürecekti; eğer bunu ger
çekleştirebilseydin," dedi Urşanabi. "Gece burada kalacağız;
ancak sabahleyin beni bırakmalısın."
"Sana çok teşekkür ederim," dedi Gılgamış, "ve tanrılar
seni de kutsayacakhr. Şimdi söyle bana, Urşanabi; buradan
ne tarafa gitmeliyim?"
"Batan güneşin yönünde ilerle," dedi Urşanabi. "Üç gün
lük bir yürüyüşten sonra, bazılarının deyimiyle Göklerin
258
Zecharia Sitchin
Kapıları' na varacaksın. Bir kapı gibi dikilmiş taş sütunlar ola
cak. Oradan bahya götüren bir yol var; İtla şehrine ve ötesin
deki görkemli denize gider. Sola dön ve kapıdan geç; böylece
ayakların, seni bir dağ sırasına götürecektir. Yedi tane zirvesi,
altı tane geçidi vardır. Roket gemilerinin inip kalkhğı ovayı
çevrelerler. Ama dikkatli ol! Geçitler, tanrıya benzeyen var
lıklar tarafından korunur. Dehşetleri heybetli, bakışları ölüm
cüldür. Ürkütücü ışınlarıyla dağları tararlar ve ışının doku
nuşu, ölümlüleri eritir!"
"Ölümlü değilim ben; üçte iki tanrıyım," dedi Gılgamış.
"Ziusudra'yı aramaya, Roket Gemileri Bölgesi'ne ulaşmaya
kararlıyım!"
"Nasıl istiyorsan öyle yap," dedi Urşanabi. "Ben bir sonra
ki dolunayda yeniden yola çıkacağım. Benimle karşıya dön
mek istersen, burada ol." Bunu söyledikten sonra Gılgamış'ı
kıyıda bırakıp, geceyi geçirmek üzere yalnız başına tekneye
gitti.
Gılgamış'ın uyuyakalması uzun sürmedi. Geceleyin gök
gemilerinin ve düşen yıldızların imgeleriyle dolu rüyalar gö
ründü ona. Güneş doğduğunda, tamamen dinlenmiş olarak
kalkh.
Tekne ve Urşanabi, gitmişlerdi.
Gılgamış, gözleriyle onu aradı. Parıldayan deniz dışında
her yönde salt ıssızlık vardı. Tamamen kırılmış cesaretiyle yere
oturdu ve gözleri, yaşlarla doldu. Yaşlı Urşanabi tarafından
kandırılmış mıydı? Ve şöyle bir düşününce, Urşanabi de kim
di; bu yabanda ne işi vardı?
Susuzluk ve açlık, Gılgamış'ı kasvetli düşüncelerinden sı
yırdı. Bir kısmını bir başka öğüne saklayarak ona Siduri'nin
verdiği erzaktan yiyip içti. Güneş, gökyüzünde hareket ha
lindeydi ve Gılgamış, yolu Urşanabi'nin gösterdiği şekilde
izlemeye karar verdi.
259
Dostları ilə paylaş: |