1
Prof Dr Taha Ünal 2012
Ege Üniv. Dişhekiml. Fak. Patoloji Birimi
İLTİHAP
İltihap (inflamasyon), canlı dokuların çeşitli zedelenmelere karşı gösterdiği bir reaksiyondur.
İltihap, koruyucu bir yanıttır ve temel amacı, organizmayı hem hücre zedelenmesinin baş etkeni
olan mikrop ve toksinlerden korumak ve hem de, zedelenmenin sonuçları olarak ortaya çıkan nek-
rotik hücre ve doku artıklarından temizlemektir. İnsanlar koruyucu yanıtları olmaksızın, zedelen-
melere karşı korunamaz ve hayatiyetlerini devam ettiremezler. Enfeksiyonlar ağırlaşır, mevcut
yaralar kapanamaz açık kalır, hatta ağrılı ve irinli olur. AIDS deki ölüm de, savunma sistemindeki
defekt nedeniyledir.
Başlangıçtaki iltihabi stimulus, plasmadan ve hücrelerden, “kimyasal medyatör” ler olarak ad-
landırılan bazı maddelerin açığa çıkmasına neden olur. Bu medyatörler beraber veya sırayla etki
yaparak vasküler ve hücresel yanıtların ortaya çıkmasına neden olur. İltihabi yanıtı başlatan med-
yatörlerin çıkışına bakteriler neden olduğu kadar, nekrotik hücre ve dokuların kendileri de, neden
olabilir. Myokard enfarktüsü sonrası, akut iltihabın meydana gelmesi, buna bir örnektir. İltihap,
rejenerasyon proçesi ile iç- içedir. İltihap tahrip etmeye, sulandırmaya veya zedeleyici etkeni izole
etmeye çalışırken, iltihap aynı zamanda sırayla bir dizi olayları da başlatarak hasar gören dokuyu
onarmaya çalışır. Bu onarım sırasında zedelenen doku parankimal hücre rejenerasyonu ile yenile-
nir veya fibroblastik skar dokusu (nedbeleşme) ile defekt alanı doldurulur.
İltihabi yanıt; kan plasmasını, kanda dolanan hücreleri, kan damarlarını, bağ dokusu ve bunun
sellüler ve ekstrasellüler elemanlarının tümünü içerir. İki tip iltihap bilinmektedir: Akut iltihap;
kısa süreli (birkaç dakikadan- birkaç gün) olup, asıl özelliği plasma protein ve sıvısının eksüdas-
yonu, başlıca nötrofiller olmak üzere, lökositlerin emigrasyonudur. Kronik iltihap; daha uzun sü-
reli (günlerce ve hatta yıllarca) ve histolojik olarak mononükleer hücrelerin (lenfosit, plasmosit ve
makrofaj) bulunuşu, kan damarı proliferasyonu ve bağ dokusunun varlığı (fibrozis) ile beraberdir.
Her ne kadar iltihapda ve reperasyon (onarım) olayında savunma mekanizmaları şart ve faydalı
ise de bu savunma mekanizmaları, bazı durumlarda zararlı da olabilir. Örneğin; arı sokmasına ve
penisilin gibi, bazı ilaçlara karşı gelişen şiddetli reaktif iltihabi yanıt (aşırı duyarlık- hipersensi-
tivite tip I, anaflaktik) ölüme neden olabilir. Benzer şekilde perikart kesesinde bakteri ile oluşan
iltihabi reaksiyonlardan sonra, bazen oluşan skarlaşma, kalbi yoğun fibröz doku içine hapsederek
(örneğin fibrinöz perikardit), devamlı şekilde kalb fonksiyonunu engeller. Bu yersiz olası sonuçla-
ra rağmen, iltihaptaki reparatif yanıtlar, organizmanın yararınadır ve yaşam için de elzemdir.
2
AKUT İLTİHAP
Akut iltihap zedeleyici ajana karşı ani gelişen erken bir yanıttır. İltihap temelde, konağın bir
savunma reaksiyonudur. Mikroplara karşı iki ana savunma komponentini oluşturan antikor (immü-
noglobulin) ve lökosit, normalde kanda bulunduklarından, vasküler olaylar akut iltihap için, sürp-
riz değildir. Zedelenen alana dağılmış olan lökositlerin özel görevi, bakteri ve bunun gibi ajanları,
ayrıca oluşmuş olan nekrotik doku artıklarının ortadan kaldırılmasında yardımcı olmaktır. Bunun
yanısıra lökositler, maalesef iltihabi olayı uzatırlar. Lökositler bu işlemi, açığa çıkardıkları enzim-
lerle, kimyasal medyatörlerle ve toksik oksijen radikalleriyle (serbest radikal) doku hasarını arttı-
rarak yapar.
Akut iltihapta iki temel olay vardır: (1)Vasküler Değişiklikler: Önce hızlı bir akımla beraber
damar çapında genişleme (vasodilatasyon) ve bunu takiben akım yavaşlamasıyla plasma proteinle-
rinin dolaşımdan çıkmasına neden olan, vasküler yapıdaki değişikliklerdir (vasküler permeabilite-
deki artım). (2)Hücresel Olaylar: Mikrosirkülasyondan lökositlerin emigrasyonu ve bunların ze-
delenme odağında birikimi (lökositik eksüdasyon) hücresel olaydır. Bu temel iki olay (vasküler ve
hücresel), akut iltihabın klasik lokal belirtilerine yol açar. Bu belirtiler, iltihabın kardinal belirtile-
ri olarak bilinir.
İltihabın tarihçesine bir göz atalım. Bu kardinal belirtiler, Celsus tarafından MS I. yüzyılda sap-
tanmıştır: (1)Kalor (ısı), (2)rubor (kızarıklık), (3)tumor (şişlik) ve (4)dolor (ağrı) dur. Beşinci bir
klinik belirti olarak, fonksiyon kaybı (işlev yitimi); daha sonra 19. asırda Virchow (1821-1902)
tarafından eklenmiştir (1858). Asırlar sonra Cohnheim (1839-1884), Celsus’un saptamalarını, kur-
bağa dilinde yaptığı mikroskopik incelemeyle (1867); vasodilatasyon, emigrasyon ve ödem gibi,
bu temel kavramları aydınlatmıştır. Kan akım hızının artması; ısı artımına- sıcaklığa (kalor) neden
olur. Vasodilatasyon; kırmızılığa (rubor) neden olur. Sıvı eksüdasyonu; damar dışına sıvının çık-
ması ödeme neden olur, şişlik (tumor) meydana gelir. Bu deneyde, yazar zarif bir mizahla, “kur-
bağa konuşamadığı için, ağrı (dolor) ispat edilemedi” demiştir. Ağrının nedeni; damar dışına çık-
mış sıvı ve hücrelerin oluşturduğu birikimin, sinir uçlarına yaptığı basıya bağlanır. Ayrıca zede-
lenmiş hücreler tarafından salınan araşidonik asid metabolitlerinden prostaglandinler ve vasoaktif
aminler olan histamin ve serotonin veya aktive edilen kinin sisteminden oluşan bradikinin gibi,
faktörlerle ağrı olur.
Rus biyolog Metchnikoff (1845-1916), 1887 yılında fagositozu tanımladı. Hasarın bulunduğu
bölgeye fagositik hücrelerin toplanması olayını, iltihabın bir özelliği olduğunu ileri sürdü.
Vasküler Değişiklikler
Vasküler Çap ve Akışda Değişiklikler: Akut iltihabın kardinal belirtilerinden olan sıcaklık ve
kızarıklığın (eritem) nedeni, gelen kandaki artım ve vasodilatasyondur. Kısa bir zaman sonra, akı-
mın yavaşlamasıyla damarlardaki geçirgenliğin artımı ile proteinden zengin sıvı, ekstravasküler
dokulara geçer. Böylelikle damarlarda eritrosit konsantrasyonu meydana gelir, kanın viskositesi
artar ve dolaşım oldukça yavaşlar. Bu olaya “staz” denir. Staz devam ettiği müddetçe, lökositlerin
vasküler endotele yönlenmesi olayı meydana gelir. Bu olaya “marginasyon” adı verilir. Bunu
yapışma (adezyon) olayı izler. Daha sonra, interstisyel dokuya doğru hareket başlar. Bu olaya
“emigrasyon” (göç) denir. Lökosit emigrasyonu, “diapedesis” olarak bilinir.
Vasküler Geçirgenliğin Artması: İltihabın erken fazında bu bölgede kan akışı artar ve vasodila-
tasyonu oluşturur. Bu durum intravasküler hidrostatik basıncı arttırır, damar dışına sıvı atımı artar.
Bu sıvı az protein içerir, “transüda” olarak adlandırılır. İltihapta damar duvarı geçirgenliğinin art-
ması ile proteinden zengin sıvı (albumin, globulin ve fibrinojen) ve lökosit kaçışı ile “eksuda” adı-
nı alır. Plasmada proteinden zengin sıvının kaybı, intravasküler osmotik basıncı düşürür. Bu sefer
interstisyel dokudaki osmotik basınç artar. Sıvının belirgin bir şekilde damar dışına kaçışına neden
olur. Ekstravasküler sıvının bu şekilde artışı, “ödem” olarak adlandırılır.