Saçmalıklar Çağı



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə83/91
tarix15.03.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#31994
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   91

ruhların  dinlenme  mekânının  ihlal  edilişine  köpürürken  İranlı

Öykücüler  Birliği  öykü  anlatmanın  bir  daha  eskisi  gibi

olamayacağına inandıklarını belirtti.

Apollo  fotoğrafları  dünyanın  önemsizliğini  ilk  defa  ortaya

çıkardı:  Gezegenimiz  sonsuz  karanlığın  içinde  minnacık  bir

bilyeden ibaretti. Armstrong sadece başparmağını kaldırarak

dünyayı  tutulma  altına  alabileceğini  görmüştü.  "Kendinizi

koskocaman  mı  hissettiniz?"  diye  soranlara,  "Hayır"  dedi,

"ufacık hissettim."

[303]


Armstrong  Ay  yolculuğundan  sonra  normal  yaşantısını

sürdürürken Buzz Aldrin alkolizm ve depresyonun pençesine

düştü.

Depresyon  sıklıkla,  açgözlü,  dikkat  çekme  meraklısı  ve



çabuk içerleyen, her daim daha fazlasını hak ettiğine inanan,

her  daim  daha  iyisini  kaçırma  olasılığına  kafayı  takan,

tanınmamaktan yakınan ve her daim tatminsiz modern kişiliğin

kaderidir.  Doyum  talep  etmeyen  ama  Tanrıların  başına

verdiği  her  derdi  avantaja  çevirmeyi  ve  her  eylemi  kendi

ödülü kılmayı bilen Sisifos'un klasik cesaret ve tevazuunu bir

daha bulmak gerekir.

Sisifos dur durak bilmeden bir kayayı tepe yukarı itmenin

saçmalığı  ve  önemsizliğinden  mutludur.  Elbette  arada



homurdanır. Kaya daha pürüzsüz, tepe daha az dik olabilirdi

diye  söylenir. Ama  öte  yandan  hem  kaya  hem  tepenin  çok

daha belalı olabileceğini bilir. Ayrıca daha şükredilecek çok

şey  vardır.  Verilen  cezasında  belli  bir  yolu  izleme  hükmü

yoktur  ve  cezanın  ebediliğiyle  eşleşecek  ölçüde  sonsuz  yol

mevcuttur. Kusursuz yolun arayışına girdiğinde bile, içten içe

o  yolu  bulmamayı  dilemektedir.  Ayrıca  kayanın  neredeyse

kendini 


yuvarlayacağı 

yana 


doğru 

hareketler 

de

yasaklanmamıştır.  Üstelik  iyice  gına  geldiğinde  tökezlemiş



veya eli kaymış gibi yapıp kayayı gerisingeri yuvarlanmaya da

bırakabilir.  Ki  o  zaman  gökler  kararacak  ve  ilahi

hoşnutsuzlukla  gürleyecek,  Sisifos'sa  omuz  silkip  boş

avuçlarını gösterecektir.

Sisifos  sıklıkla  takılı  kalmış  gibi  yapar  ve  itmeye

uğraşırmışçasına sırtını kayaya dayar. Oysa gerçekte kaya ve

insan  birbirlerine  destek  vermektedir.  Bu  anlarda  düşlere

dalar;  genelde  karısını  hatırlar  ve  hafifçe  sertleşir.  Ayrıca

sıklıkla  kayaya  aniden  saldırır,  çılgınca  haykırarak  tek  itişte

kayayı  tepeye  dek  sürükler.  Tanrılar  bu  tür  küstahlıklardan

nefret  ederler. Ama  ne  gelir  ellerinden?  Ve  tabii  doruktaki

rahatlama  anı,  hep  beklenen  ve  vaat  edildiği  kadar  vecde

getirici değilse bile gene de tadı çıkarılacak an vardır. Peki,

kaya gibi alelacele aşağı yuvarlanmasına gerek var mıdır? Hiç




de  bile:  kışkırtıcı  bir  aldırışsızlık  içinde,  her  seferinde  farklı

zikzak yollar izleyerek iner aşağı. Tanrılar da ne beyhude bir

gazapla  bakarlar  ama!  Güya  tekdüze  bu  ceza  aslında

Sisifos'un sonsuz çeşitlemesidir.

Ayrıca  tüm  çeşitlemelerini  yasaklasalar  bile  elinde  hâlâ

kayayla,  gittikçe  derinleşen  ilişkisi  kalacaktır.  Elleri  her

girintisini-çıkıntısını  tanıdıkça  kaya  daha  uyumlu,  daha

anlayışlı,  daha  işbirliğine  yatkın  gelmeye  başlar.  Hem

böylesine  zayıf  insan  elinin  böylesi  müthiş  bir  pürüzlülüğü

yumuşatabileceği  kimin  aklına  gelirdi?  Tabii  kayanın  inatla

kıpırdamadığı,  Sisifos'un  küfrü  bastığı  hatta  kayayı

tekmelediği kötü zamanlar da yaşanır. Ama diğer zamanlarda

kaya  neşeli  hatta  hoppadır;  kolayca  ve  Sisifos'u  kızdırmaya

çalışırmış  gibi  muzipçe  yuvarlanır.  Bu  anlarda  Sisifos'un

dokunuşu sıcak, hafif bir okşayıştır.

Tanrılar  tüm  bunları  hoşnutsuzlukları  gittikçe  artarak

izlerler.  Çakallıksa,  kurnazlıksa,  eh,  tabii  Tanrılarda  da

vardır.  Günün  birinde,  "Ey,  Sisifos"  derler,  "dâhiyane

çeşitlilikteki emeğini her gün artan hayranlıkla izliyoruz. Ağır

yükünü  hafifletmeye  karar  verdik.  İşte  sana  daha  iyi  bir

kaya." Şaşıran Sisfos aşağı bakınca çok daha ufak, çok daha

pürüzsüz  ve  yuvarlak  bir  kaya  görür;  kıvrımlarının  eline

oturuşunu, tepe yukarı kolayca gidişini hisseder. Konuşamaz.



Tanrılar kötücül güvenleriyle bekler, ardından büyük keyifle,

"Ebedi  ağır  işçiliğin  seni  özgür  kılacağını  mı  sandın  yoksa?"

derler. "Hiç kimse kaçamaz seçim ıstırabından." Sisifos hâlâ

yanıt  vermemektedir.  Kayası  artık  daha  ağır  gelmektedir;

yamru  yumruluğu,  kusurluluğu  ve  cüssesi  iyice  artmıştır.

Derken  birdenbire  insanoğlunun  ihtişamı  –inat,  zıtlaşma–

Sisifos'un  ruhunu  sirkenin  yakıcılığı  ve  öfkeyle  dolduruverir.

Karşı çıkabilir Sisifos. Reddedebilir sunulanı. Hayır çekebilir.

Ya  da  daha  iyisi,  tüm  kibri  ve  tevazuuyla,  tüm  isyanı  ve

kabullenişiyle,  tüm  saçmalığı  ve  mutluluğuyla  kayasına

sevecen bir şaplak atarak, "Benim kayam bu!" diyebilir.



Teşekkürler

Bana  bu  kitabı  yazma  fikrini  veren  Jennifer  Iles'a,  alıntılar

önerisi  için  Emily  McLaughlin'e,  paha  biçilmez  pek  çok

önerileri için Jennifer Christie, Kerri Sharp ve Kirstie Addis'e

ve  önemli  araştırmaların  çoğunu  halleden,  kendisi  de  bir

saçmalık  öğrencisi  olan  eşim  Martina'ya  teşekkür  etmek

istiyorum.

Bir  de  bir  kuruma,  Camden  Konsey  Kütüphaneleri'ne

şükranlarımı 

sunuyorum. 

Günümüzde 

yeni 


kitapları

bünyelerine  katmakta  başarı  gösteremeyen  kütüphanelere

dair 

sık 


yakınmalar 

duyuyoruz 

ama 

Camden


kütüphanelerinde ihtiyaç duyduğum yeni kitapların neredeyse

tamamı  mevcuttu  ve  fi  tarihinden  kalma  kitapları  talep

ettiğimde  görevliler  istediklerimi  getirmek  için  arşivleri  ve

yedek depoları memnuniyetle eşelemekten geri kalmadılar ki

bu, kutlanması gereken bir kamu hizmetiydi.



Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə