68
gerekir. Ancak Müslüman bir toplumda yaşamaları ve kendilerinin de Müslüman
olması sebebiyle Kur‘an‘a ve hadislere daha fazla önem vermişlerdir. Mezhep
tutkusundan uzak ve doğru buldukları her düşünceyi kaynağı ne olursa olsun alma
eğiliminde olduklarını şöyle belirtmişlerdir: ―Kardeşlerimizin ilimlerden hiçbirine
düşman olmamaları, hiçbir kitabı hor görmemeleri, mezheplerden hiçbirine ön yargı
ile bakıp taassuba düşmemeleri gerekir. Çünkü bizim görüş ve mezhebimiz bütün
mezheplerin görüşlerini kapsar ve bütün ilimleri kuşatır.‖
145
İhvân-ı Safâ düşüncelerinin eklektik yapıda olmasının zorunlu sonucu
olarak dönemlerinde mevcut her tür bilgiyi derleyip değerlendirmiş ve bilgilerini
başlıca dört kaynaktan aldıklarını ifade etmişlerdir,
a) Bilge ve filozoflar tarafından
yazılmış matematik ve fiziğe dair kitaplar;
b) Tevrat, İncil ve Kur'an gibi kutsal
kitaplar ve peygamberlere melekler aracılığıyla indirilen sahîfeler;
c) Yıldızların
hareketleri, burçların kısımları ve mevcut varlıkların şekilleriyle maden, bitki ve
hayvanlardan bahseden astronomi, jeoloji ve botaniğe dair eserler;
d) Temiz ve saf
insanlara Allah'ın ilhâm yoluyla bildirdiği ilâhî kitaplar.
İhvân-ı Safâ, âlemde mevcut bütün varlıkların bilgisini elde etmeyi
kendilerine ilke edinir ve Pisagorcu-Eflatuncu felsefe eğitimi anlayışına uygun
olarak
bilgi araştırmasına matematikle başlar. Çünkü İhvân-ı Safâ, matematiğin insanı
tevhid bilgisine ve yaratanı ikrara götürdüğü kanaatindedir. Mantık ise felsefenin
ölçüsü ve filozofun aleti konumundadır. Felsefe, peygamberlikten sonra insan
uğraşlarının en üstünü olduğuna göre felsefenin Ölçüsü ve filozofun aleti olan
mantığın da ölçü ve aletlerin en üstünü olması gerekir. Böylece İhvân-ı Safâ‘ya göre
145
Uysal, a.g.e, s.2; Boer, a.g.e., s.61.