GiRİŞ Hayvansal Ürünler İhtiyacı



Yüklə 0,56 Mb.
tarix28.08.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#64996


GİRİŞ

  • Hayvansal Ürünler İhtiyacı

  • Artan nüfus ve dengesiz gıda dağılımı günümüz dünyasının en büyük problemleridir. Bir çok yüksek nüfuslu az gelişmiş ülkelerdeki çoğu çocuklar erken yaşlardan itibaren dengesiz beslenmeye maruz kalmaktadırlar.

  • Bu durumdan etkilenen bireyler yüksek oranda ölüme veya vücut üzerinde etkileri hayat boyunca süren elverişsiz sonuçlara maruz kalır. Mesela bir Güney Amerika ülkesinde her 1000 doğumdan 82 çocuk bir yaşına ulaşmadan ölür. Her 1000 doğumdan 12.4'ü ise 4 yaşına ulaşmadan ölür.

  • Ayrıca bu yaşa kadar yaşayışlarında zihni bakımdan bazı bozukluklara sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu gibi zihni geriliklerin nedeni çocukluk dönemindeki proteince yetersiz beslenmenin yol açtığı ciddi merkezi sinir sistemi tahribatıdır.

  • Bu gibi çocukluk döneminde maruz kalınan yetersiz proteince beslenmenin merkezi sinir sistemine etkisi sonradan telafi edilememektedir.Dünyanın diğer gıda kaynaklarının az, nüfusunun bol olduğu ülkelerinde de benzer sonuçlar alınmaktadır .

  • Bu şekilde nüfusu fazla ülkelerdeki gıda kaynakları özellikle hayati işlemi için gerekli enerjice zengin fakat vücut dokularının tamiri ve büyümesi için gerekli proteince fakir nişastalı hububat bitkilerine dayanmaktadır. İşte bu gibi ciddi proteince eksik beslenme küçük çocuklarda ''kwashiorkor'' denilen hastalığa yol açmaktadır.

  • Bu hastalık büyüme geriliği, iştah kaybı, şiddetli ishal, anormal saç rengi ve yapısı ile karakterize edilmektedir.


  • Eğer etkili tedavi uygulanmaz ise bu semptomlar genellikle ölümle neticelenmektedir.

  • Et, süt ve yumurta gibi hayvansal ürünler insanların yüksek kaliteli protein ihtiyacı için başlıca kaynaktır. Bu durum az gelişmiş ülkelerde büyük miktarlarda hayvansal ürünler üretiminin gerekliliğini ve çocuklara yeterli dağılımı ihtiyacını açıklamaktadır.

  • Büyük miktarlarda hayvansal ürünler üretimi gelişmiş, etkin metotları gerektirmektedir. Etkin üretim olgusu etkili yetiştirme metotlarının tatbiki gibi bir çok hususları içermektedir. Bu kitabın amacı, temel genetik prensiplerini ve bunların daha etkin hayvansal üretim için tatbikatını sunmaktadır.

  • Hayvancılık Endüstrisinin Gelişimi

  • Ülkemizdeki hayvancılık endüstrisinin tarihsel gelişim sürecini incelemeden önce hayvancılık bakımından gelişmiş ülkelerin bu konuda geçirdiği evreleri incelemek yararlı olacaktır.

  • İnsanlık tarihinin gelişimi sürecinde hayvansal ürünler en önemli besin kaynağını oluşturmuştur. Önceleri hayvan yetiştiricileri bugün ''ırk'' olarak adlandırdığımız kavrama dikkat etmeden hayvanın hangi verimden bir başa ne kadar verim verdiğini göz önüne almaksızın sadece herhangi bir verimi verip vermediği ile ilgilenmişlerdir.



  • Robert Bakavel ve çağdaşlarının İngiltere'deki 1700 sonlarındaki çalışmalarından sonra, ırklar kavramının önem kazandığını ve sürü kayıtlarının tutulması gibi gelişmiş hayvancılığın işareti olan konuların önem kazandığını görüyoruz. Bu ilk öncülerin çalışmaları saf ırk çiftlik hayvanlarının yerleşmesi sonucunu doğurmuştur.

  • Saf ırk hayvanlar belirli bazı morfolojik ve verim özellikleri bakımından birbirine, diğer hayvanlara nazaran daha fazla benzer yapıdadır. Endüstri devrimi ve sonrası kırsal kesim nüfusunun giderek azalması kent nüfusunun artması, kent nüfusunun ihtiyaç duyduğu hayvansal üretim materyalinin birim başa daha fazla verimli olması gerekliliğine yol açmıştır.

  • Bu durum hayvanların üretimlerini arttırmada en etkin yolun gene kendilerinde bulunduğunun anlaşılmasına yol açmıştır. Birim başına üretimi artırmak için bilinen en iyi metot hayvanları arzu edilen özellikleri için saflaştırmaya yönelik biçimde yetiştirmektir.

  • Bu metot günümüz ırklarının meydana getirilmesine katkıda bulunmuştur. Bu dönem yetiştiriciler hayvanlarını genellikle evlerine yakın bölgede pazarlamaktadır. Belirli bir bölgedeki yetiştiricileri birbirlerinin hayvan yetiştirme mazilerini bildiklerinden kimi yetiştiriciler damızlık ihtiyacı için daha fazla tercih edilir olmuştur.

  • Böylece yetiştiriciler kendi hayvanlarının özelliklerini belirtmek için bazı yöntemler geliştirmiştir. Bütün bunlar 19.yy sonlarında ırk yetiştirme derneklerinin şekillenmesine yol açmıştır.

  • Irk yetiştirme ve tescil etme derneklerinin kurulması saf ırk damızlık erkeklerin hayvansal üretimin geliştirilmesinde önemli katkılarda bulunduğunun anlaşılmasına yol açmıştır.



  • 1925‘lere kadar saf ırk damızlık erkekleri ve saf olmayan ırk damızlık erkeklerin yavruları arasında deneme istasyonlarında çeşitli karşılaştırma denemeleri yapılmıştır.

  • Genel olarak bu karşılaştırmalar saf ırklar lehine sonuçlanmıştır. Neticede yetiştirici saf ırk ya da tescilli boğa kullanımı ile ilgilenmeye başlamıştır. Bugün artık tescilli boğa terimi hayvanın bazı bakımlardan özel olduğu anlamına gelmektedir.

  • Bir çok ırkların meydana gelmesi hangi ırk'ın en iyi olduğu arayışını getirmiştir. Her yetiştirici bu konuda farklı görüşlere sahiptir. Yetiştiricilerin bir çoğu çeşitli deneme istasyonlarının yaptığı gibi çeşitli ırk’lar arasında karşılaştırmalar yapmıştır.

  • Bu karşılaştırmalar sonucunda arzu edilen özelliklerin hepsi bakımından üstünlük gösteren tek bir ırk olmadığı anlaşılmıştır. Bazı özellikler için üstün olan bir ırk diğer bazı özellikler bakımından yetersiz bulunmuştur.

  • Zaten eğer böyle olmasaydı şimdi bir ya da çok az sayıda ırk'ın mevcut olması gerekirdi. Hayvancılık bakımından gelişmiş ülkelerde hayvan sergilerinin popularite kazanması verim açısından en iyi tipin belirlenmesi sonucunu doğurmuştur.

  • Ancak genel olarak verim ve tip arasındaki ilişkinin çok az olduğu anlaşılmıştır. Diğer bir deyişle iyi dış görünüş ya da tip için yapılan bir seleksiyon her zaman otomatikman iyi verimle sonuçlanmaz. Hayvanların cüsse büyüklüğü dikkate alındığında küçük büyük arası orta tip daha arzu edilir sonuçlar vermektedir.

  • Daha sonraları melezleme ilgi görmeye başlamıştır. Bu dönemde melezlerle safların verimlerini karşılaştıran denemeler yapılmıştır. Genel olarak sonuçlar melezler lehine bulunmuşsa da birçok halde farklar çok azdır.



  • Bu çalışmalar bazı ırkların melezlerinin diğer ırkların melezlerinden daha üstün olduğunu göstermiştir. Diğer bir deyişle bazı ırklar saf olarak yetiştirildiklerine nazaran melezlerinde daha iyi sonuç verdiğinden melezleme önem kazanmaktadır.

  • Bu olgu en geniş tatbikatın tavukçulukta bulmuş ve Hibrit kanatlı materyali üretimine yol açmıştır. Yakın zamanlarda seleksiyon ve geliştirmede araç olarak çiftlik hayvanlarının iyi verim kayıtlarının tutulması konusu önem kazanmıştır.

  • Ülkemizde tarım sektörünün milli gelire katkısı cari fiyatlarla GSYIH'da 1980'de % 22.6, 1989'da % 16.6 dır. A.E.T. ülkelerinde bu sektörün payı % 2-17 arasındadır.

  • Gelişmiş ülkelerde tarım sektörü içinde hayvancılığın payı (2/3) düzeyinde iken bu pay ülkemizde (1/3) tür. Ülkemizde DIE (1984) ve T.K.I.B. (1988) verilerine göre 12685056 baş sığır, 502073 baş manda, 45383356 baş koyun, 1941313 baş tiftik keçisi, 11082089 kıl keçisi, 57000000 baş tavuk ve horoz bulunmaktadır.

  • Ülkemiz yukarıda belirtilen hayvan varlığı ile sayısal bakımından dünyada ilk sıraları almasına rağmen verim ve üretim bakımından istenilen düzeyde değildir.

  • Diğer bir deyişle birim ünite hayvan başına diğer ülkelerden çok gerilerdedir. Mevcut sığır ve koyun varlığımız içinde yerli genotiplerin oranı sırasıyla % 68-% 93.5'dür.

  • Ülkemizde 3.650.910 tarım işletmesinin % 86.03'de bitkisel ve hayvansal üretim % 2.52'sinde yalnız hayvansal üretim yapılmaktadır. İşletmelerin büyük baş ve küçük baş hayvan sayısına göre dağılımı ise aşağıda verilmiştir.



  • Tablo 1.1. Ülkemizdeki Tarımsal İşletmelerdeki Hayvan Sayıları



  • Tablo 1.2. Çeşitli Çiftlik Hayvanı Türlerinden Ülkemizde Alman Verimler



  • Tablo 1.3. Çeşitli Dünya Ülkelerinde Çiftlik Hayvanlarından Alınan Verimler



  • Yukarıdaki açıklamalar ülkemiz hayvansal üretiminin diğer dünya ülkelerine göre birim başa verim bakımından yetersiz olduğunu göstermektedir.

  • O halde temel sorun hayvanlarımızın birim başa verimliliğini artırmaktadır. Bilindiği gibi hangi türden olursa olsun evcil hayvanlarımızın verimi başlıca iki önemli unsur tarafından belirlenir. Bunlardan birincisi hayvanın sahip olduğu genotip, diğeri de çevre'dir.



  • Bu iki unsur birbirini tamamlar niteliktedir. Diğer bir deyişle hayvanlar ırsi kapasitesi (Genotip) yetersiz ise ne kadar iyi yemleme barınak v.b. çevre koşulu sağlanırsa sağlansın verim gene düşük olacaktır.

  • Aynı şekilde ırsi kapasite yüksek ise düşük çevre koşulları halinde mevcut verim ortaya konulmayacaktır. Hayvanlardan sağlanan verimi etkileyen faktörler aşağıda sunulmuştur.



  • Şekil 1.2. Hayvanlardan sağlanan verimi etkileyen faktörlerin tümünün bir bütünlük içinde ele alınmasının gereğini açıklayan şematik bir gösterim





  • Hayvancılığımızın geliştirilmesine yönelik tedbirlerin 1908 Meşrutiyetinden beri ele alındığını görüyoruz. Hayvancılığımızı geliştirmek için yukarıda belirtilen faktörlerin bir bütünlük içinde ele alınması Cumhuriyet dönemine rastlamaktadır.

  • Önceleri yukarıda belirtilen faktörlerden genotipi ele alan tedbirler ön plana çıkarılmıştır. Bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu dönemine uzanan Haralar ve Eğitim Faktörünü ele alan Halkalı Ziraat Mektebi ailesi gibi uygulamalar ile hayvancılığımız geliştirilmeye çalışılmıştır.

  • Bu dönemde Haralar daha ziyade At Yetiştirme Kurumları olarak ele alınmıştır. Böylece çeki gücü olarak öküz yerine atın kullanılması, yanı sıra binek, spor hayvanı ordu ihtiyacının karşılanması amaçları sağlanılmaya çalışılmıştır.

  • Atatürk Döneminde boz step, doğu kırmızı Güney sarı ve Yerli kara gibi sığır ırklarının çeşitli inek hanelerde saf olarak ıslahı çalışmaları yapılmıştır.

  • Daha sonraları Montofonla melezleme strateji olarak kabul edilmiştir. Bu arada küçükbaş hayvanlardan tiftik keçisinin saf yetiştirme olanakları incelenmiş. Koyunların Merinosla melezleme çalışmaları üzerinde durulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında uygun ve olumlu bir politika olarak yapay tohumlama yöntemi ele alınmıştır.

  • Bu çalışmalar sonucunda Karacabey esmer sığırı Türk merinosu gibi tipler elde edilmiştir. Daha sonraları hayvancılığı aile işletmesi niteliğinden kurtarmak için Atatürk'ün önderlik ettiği çiftlik kurma çalışmaları gündeme gelmiştir.

  • Şeker Şirketi Çiftlikleri, Atatürk Orman Çiftliği ve çeşitli devlet hayvancılık kuruluşları, hem kaliteli ürün üretimini sağlamayı ve hem de köylüye damızlık yetiştirmeyi amaçlamıştır.



  • 1939'de Atatürk'ün devlete bağışladığı çiftliği ve diğer çiftlikler Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu halinde örgütlendi.

  • Bu dönemde Şeker Şirketi çiftliklerinin sayıca arttığı görülmektedir. Bu dönemdeki çabalar tabii ve suni tohumlama ile köy hayvancılığını geliştirmeye yönelmiştir.

  • Atatürk sonrası dönemde gerek daha önce 1917'de hazineye ait araziler üzerinde kurulmuş olan zirai kombinalar ve gerekse devlet ziraat işletmeleri kurumları 1950'de Devlet Üretme Çiftlikleri haline dönüştürülmüştür.

  • Bilindiği gibi bu işletmeler daha sonra 1986'da haralar ile birleşerek Devlet Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne (TİGEM) bağlanmıştır. Bu dönemde (1950) Teknik Ziraat Teşkilatı ve Teknik Ziraat Okulları kurulmuştur.

  • Bütün bu çabalar sonucunda yerli ırklar ile mevcut damızlık hayvanlar arasında melezleme yapmak suretiyle yerli ırkların ırsi kapasitelerini (Genotip) iyileştirmek stratejisinin en geçerli yol olduğu anlaşılmıştır.

  • , Şüphesiz bu olgu bakım ve besleme koşulları elverişli yetiştiricilerin saf kültür ırkı yetiştiriciliği yapması ile desteklenmelidir. Türkiye genelinde mevcut sığırların (12.425.158) Boğaltı olan (4.970.063) inekten 1988'de sadece 624.799'u yeni % 12.4 sı yapay tohumlama ile tohumlandığı bildirilmektedir. Bu oran hayvancılığı gelişmiş, ülkelerde % 80-90'dır.

  • Bu arada hayvan ıslahının konusu olmamakla beraber etkili bir hayvancılığın en önemli şartının kaliteli yem ve özellikle kaba yem sağlanması olduğunu unutmamak gerekir.

  • Sonuç olarak mevcut genotiplerden yararlanmak konusunda ülke kaynaklarını en etkin biçimde kullanacak yaklaşım olarak melezleme görülmektedir. Bu arada yetiştiricilerin soy kütüğü ve ırk yetiştirme dernekleri şeklinde örgütlenmeleri belirtilen çalışmaların etkinliğini arttıracaktır.



  • Hayvansal Üretimin Geleceği

  • Yemleme; yönetim, yetiştirme, hastalıkla mücadele konusunda elde edilen gelişmeler sonucunda artık bir laktasyonda 1 ton süt veren ineklerle değil, 10 ton süt veren ineklerle çalışılmaktadır.

  • Ayrıca günümüzde tavuk başına bir yumurtlama yılında 50-60 yumurta veren tavuklarla değil, 150-200 yumurta veren tavuklarla çalışılmaktadır. Aynı şekilde 12-13 haftada 5-6 kilo yemle 1-1.5 kilo et veren tavukla değil 4-5 kg yemle 6- 7 haftada 1.5 kilo et veren tavuklarla uğraşılmaktadır.

  • Bütün bu gelişmeler çiftlik hayvanlarının verimlerine etkileyen Şekil 1'de gösterilen faktörlerin düzeltilmesiyle elde edilmiştir.

  • Hayvan ıslahı bu faktörlerden genotipin etkisinin istenilen bileşime getirilmesi ile ilgilenir. Bu maksatla özelliğin hangi tip gen etkisiyle belirlendiğine göre, kimi zaman saf yetiştirme kimi zaman melezlemeyi kullanır.

  • Söz gelişi tavukçuluk önce saf yetiştirme ve , seleksiyon ile Kornish, Beyaz plymouth Leghorn gibi kimi et yönünde, kimi yumurta yönünde gelişmiş tavuklar oluşturulmuştur.

  • Ancak daha sonraları ırklar arasında melezleme sonucu elde edilen melez azmanlığı olgusundan yararlanmak için beyaz Kornish horozları ile Beyaz Plymouth Rock tavukları melezlenerek birinci ırkın et ve büyüme özellikleriyle, ikinci ırkın döl verimliliği özelliklerinden yararlanılan bir yöntem izlenmiştir.

  • Aynı amaç daha sonraları aynı ırk içinde akrabalı yetiştirilmiş hatlar arasında melezleme ile sağlanmıştır.



  • Hayvan ıslahı, hayvanlardan elde edilecek verimi ekonomik seviyeye çıkarmak ile ilgilenir.

  • Ekonomik verim seviyesi kavramı, çevre faktörlerinin iyileştirilmesi için yapılacak masraf1arı karşılayacak seviyedeki verimdir.

  • Bu maksatla daha ziyade sağlık koruma ve besleme gibi çevre faktörleri esas alınır. Ekonomik verim seviyesi işletmeden işletmeye değişen bir faktördür. Söz gelişi kaba yemini dışarıdan satın alan bir işletmenin ekonomik verim seviyesi ile kaba yemini kendi üreten bir işletmenin ekonomik verim seviyesi farklıdır.

  • Ekonomik verim seviyesi hayvan türüne göre değişir. Bir işletmede veya bölgede yetiştirilen hayvanların verim kapasiteleri ulaşılması ekonomik olarak mümkün seviyenin altında ise bu durumu gidermek için iki yol bulunur ;

  • Belirlenen ekonomik verim seviyesinde hayvanlar satın almak

  • Mevcut sürünün (populasyon) ıslahı

  • Birinci yol kolay fakat pahalı, ancak sonuçları risklidir. İkinci yol zor, uzun, fakat emin bir yoldur.

  • Bir populasyonda ıslah işlemine başlanırken ilk kademe MEVCUT DURUMUN TESBİTİ' dir. Bunun için üzerinde durulan verim veya verimler bakımından VARYASYON tespit edilir.

  • Böylece varyasyonun analizi yapılır, bu varyasyonun ne kadarlık kısmının GENOTİP, ne kadarlık kısmının ÇEVRE' den ileri geldiği belirlenir. Eğer genotipin payı yüksek ise bu kez hangi tip gen etkilerinin önemli olduğu (Eklemeli, eklemeli olmayan v .s.) belirlenir.

  • Islah sürecinde ikinci kademe VARILACAK HEDEFLERİN TESBİTİ' dir. Bundan sonra verilerin niteliğine göre PROGRAM YAPMA gelir.



  • Geçtiğimiz yüzyılda hayvansal üretimin niteliğinde büyük değişmeler gözlenmiştir. Hayvancılık küçük aile işletmeleri biçiminden büyük ölçekli endüstri dalı biçimi haline gelmiştir. İhtisaslaşma şimdi esas unsur haline gelmiştir.

  • Çiftçiler genel maksatlı işletmelerden yalnız belli ürünü üreten ihtisaslaşmış işletmeler haline gelmiştir. Yetiştiricinin bu ihtisaslaşmanın gerektirdiği bilgi birikimine sahip olması giderek önem kazanmaktadır.

  • Dünya hayvancılık endüstrisi şimdilerde sentetik mamül ve hayvansal ürünler yerine ikame edilebilen ürünlerle rekabet halindedir. Mesela bitkisel yağlar çalışan sınıfların çoğunun sofrasından tereyağını kovmuştur.

  • Bitkisel yağlar hayvani yağlara göre daha ucuzca üretilebilmektedir. Naylon, orlon ve diğer sentetik elyaf, ipek üretimini neredeyse saf dışı etmiş, koyunlardan elde edilen yapağı elyafından mamul giyecekler için ciddi bir rakip olmuştur.

  • Bu rekabete ayak uydurmak için yetiştiriciler seleksiyon ve yetiştirme metotlarına daha fazla titizlik göstermek zorundadırlar. Ayrıca hayvancılıktan kar sağlayabilmek için sürü bireylerinin verim kayıtları tutulmalıdır.

  • Çiftçiler bu kayıtlara göre ortalama verimin önemli düzeyde altında yer alan hayvanları sürüden ayıklamalıdır. Gelecekte söz konusu rekabete karşı koymak için standardın altındaki hayvanları ayıklamak mutlaka gerekli olacaktır.

  • Hayvansal üretimin geçmişte olduğu gibi gelecekte de milli ekonomideki önemini koruması gerekmektedir. Yıllar geçtikçe birim ünite başına daha fazla ürün veren hayvanlar daha çok tercih edilecektir.

  • Ayrıca hayvansal ürün üreticilerinin pazara sunduğu ürünün kalitesine geçmişte olduğundan daha fazla önem vermesi gerekeceği konusunda belirtiler vardır.



  • Dünyada ve bu arada ülkemizde nüfus hızla artmaktadır. Böyle bir olgu artan nüfusu besleme problemini ortaya çıkarabilir. Bu olgu yıllık tahıl üretiminden pay almak konusunda insanlarla hayvanlar arasında bir rekabet anlamına gelir.

  • Neticede belli başlı hayvansal ürün kaynağı olan sığır ve koyun sayısının azalması, ancak üretimin artması gerekecektir. Böyle bir sonuç verimliliğin artmasını gerektirir.

  • Hayvansal ürün üretim etkinliğini arttırmaya daha büyük ihtiyaç olacağını gösteren diğer belirtiler de vardır. Ancak su temin edildiği takdirde tarımın yapılabileceği bazı araziler hariç dünyada ekilebilir arazilerin çoğunda halen üretim yapmaktadır.

  • Üstelik binlerce dekar verimli arazi şehirleşmeye ve çevre yollarındaki büyümeye feda edilmektedir. Bu nedenle gelecekteki gıda arzının artması, yeni arazileri tarıma açmaktan ziyade daha etkin üretim arttırıcı önlemleri gerektirecektir.

  • Çiftçiler geleceğe ümitle bakmalı, araştırmalardaki gelişmeleri takipten kendilerini alıkoymamalıdır. Zaman geçtikçe hayvansal üretimde verimliliğin geliştirilmesi için yeni metotlar bulmak tüm dünyadaki araştırıcılar için ortak amaç olacaktır.

  • 2000 yılına doğru ülkemizin en önemli hedefi artan nüfusun protein ihtiyacını çağdaş beslenen dünya ülkeleri seviyesinde sağlamaktır. Gelişmiş ülkelerde yılda fert başına 48.5 kg et ve 135.9 kg süt getirmektedir.

  • Ülkemiz nüfusunun 2000 yılında 73 milyon olacağı düşünülürse et üretimimizin 3.541.955 ton, inek sütü üretimimizin ise 9.924.777 ton olması gerektiği ifade edilmektedir. Buna göre kırmızı ette yıllık % 4.6 , beyaz ette yıllık % 9.8 ve sütte yıllık % 5 artış ile 2000 yılında hedeflere ulaşmak mümkün olmamaktadır.



  • Kısaca ülkemizde ette yıllık 500.000 ton, sütte 4.5 milyon ton açık vardır. Bu açığın nasıl sağlanacağı hayvansal üretim planlayıcıların cevap bulması gereken bir soru olarak karşınızda durmaktadır.

  • HAYVAN ISLAHININ AMACI

  • Çiftlik hayvanları tarımının ana amacı hayvan genotipleri gibi tabiat kaynaklarının yem maddelerini bu genotiplerin maruz kaldığı çevre koşullarını kullanarak insanlık yararına ekonomik biçimde mal ve hizmetler üretmektir.

  • Bu açıdan bakıldığında hayvanlardan sağlanan yarar yada ekonomik faydanın büyüklüğü o hayvanın genetik kapasitesine bağlıdır. Bilindiği gibi klonlar yada genetik anlamda aynı yumurta ikizi öz kardeşler hariç hayvanların genetik kapasitesi birbirlerinden farklıdır.

  • Bu durumda daha çok faydanın daha çok genetik kapasiteli bireylerden sağlanacağı açıktır. Ayrıca barınak, yemleme vb. genotipin maruz kaldığı her türlü çevre koşulları da söz konusu genotipik gerektirdiği biçimde olmalıdır.

  • Ancak hayvansal üretim için her zaman en iyi genetik kapasiteye sahip hayvanlarda çalışmak mümkün olmayabilir. Çünkü elimizde belli bir hayvan materyali varsa bunları satıp yenisini almak herkesin baş vurabileceği çözüm değildir. Hele ülke düzeyinde böyle bir çözüm hiç mümkün değildir.



  • İşte burada hayvan ıslahı mevcut populasyonun ortalama genetik hünerinin artırılması sürecinde rol oynamaktadır. Ortalama genetik hüner populasyonu oluşturan bireylerin bireysel olarak sahip oldukları genetik hünerlerin toplamının ölçümünü verir.

  • Ortalama genetik hünerin generasyonlar boyunca geliştirilmesi için başlıca seleksiyon ve melezleme gibi iki metot bulunmaktadır. Bu metotlar saf yetiştirme, akrabalı yetiştirme, melezleme gibi araçlar ile ortalama genetik hüneri ve bu hünerin çevre koşullarıyla birlikte ortak sonucu ölçülen verim özelliğinin düzeyini iyileştirir yada ıslah eder.

  • Islah kelimesinin sözlük anlamı da bu şekildedir. Türk dil kurumu (1992) sözlüğüne göre ıslah düzeltme ve iyileştirme olarak tanımlanmaktadır. Aynı sözlük ıslah terimini bir hayvan yada bitki türünden daha iyi verim alabilmek için yapılan işlem olarak tanımaktadır.

  • Etkin hayvansal üretim en az masraf ile en çok gelir elde etmeyi gerektirir. Bu süreç de her işlem geniş anlamda hayvan ıslahının kapsamındadır. Diğer bir deyişle çevre koşullarının, sözgelimi daha az yem masrafı oluşturulacak biçimde düzenlenmesi de daha çok yem masrafı ile elde edilen hayvansal üretim yöntemine göre ıslah edilmiş bir süreci tanımlar.

  • Daha açıkçası çevre koşullarının da daha az masrafla daha çok üretime yol açacak biçimde iyileştirilmesi bir bakıma ıslahdır. Verim bakımından gözlenen varyansı oluşturan iki unsurdan çevre koşulları varyansı yanı sıra populasyonu oluşturan bireylerin genetik yapı farklılıklarından ileri gelen genetik varyansında ıslaha konu olması söz konusudur. Genellikle hayvan ıslahı bu ikinci anlamı ile kullanılmaktadır.



  • Bu iki unsurun her ikisi de önemlidir. Bu iki metot sonuç elde etme potansiyeli bakımından biri diğerine tercih edilemez. İkisi de bir birinin tamamlayıcısıdır.

  • Tıpkı yakıt değerlendirme düzeneği eski teknolojisi ürünü olan arabanın ister süper ister daha nitelikli benzin konulsun yeni teknoloji ürünü bir yakıt değerlendiren düzeneğine sahip otomobil o kadar performans gösteremez. Dolayısıyla genetik yetersiz ise hangi çevre koşulu olursa olsun genotipin öngördüğü sınır aşılamaz.

  • Ayrıca reaksiyonun normu olarak tanımlanan kurama göre genotip bir bireyin bulunabileceği fenotipik aralığı tanımlar. Bu aralıkta alt sınır damı üst sınır damı yada aralıkta hangi nokta da fenotipe sahip olacağını çevre koşulları tayin eder.

  • Eğer çevre koşulları fenotipik aralığın üst sınırının gerektirdiği bileşimde ise üst sınırda fenotip söz konusu olacaktır.

  • Islah etmek fiilinin sözlük anlamı da T.D.K. sözlüğünde, iyi duruma getirmek iyileştirmek, düzeltmek olarak yer almaktadır. Bu tarif hayvanlarımızın beslenme, barındırma sürü yönetimi gibi hususlarında geliştirilmesini kapsar.

  • Ancak hayvan ıslahı daha ziyade damızlık yetiştirme şeklinde daha dar anlamı ile kullanılmaktadır. Bu maksatla kimi yazarlar genetik ıslah terimini kullanıyorlar.

  • Bu şekilde hayvan ıslahı arzu edilen tüketici koşullarında en yüksek ekonomik kazanç sağlayacak genetik içerikte hayvanlar üretme bilimidir. Bu tanım bize hayvan ıslahının uygulamalı genetik bilimi olarak tanımlanabileceği ifade etmektedir.



  • Hayvan ıslahı zootekni faaliyetlerinin temel amacını oluşturan karlılık konusunda en önemli koşul olan ekonomik verim seviyesinin üzerinde verimlere sahip hayvanların yetiştirilmesini konu alır. Ekonomik verim seviyesi ise yapılan masraflara karşılık alınan verimlerin sağladığı gereken eşitliği ifade eder.

  • Hayvan ıslahı bireyden ziyade sürünün (populasyonun) kalıtsal içeriğinin beklenen tüketici koşullarının istemleri doğrultusunda geliştirilmesini amaçlar.

  • Populasyonun toplam genetik hüneri ise populasyonu oluşturan bireylerin genetik hünerlerinin fonksiyonudur. Böyle bir süreç populasyon genetiği kurallarının kullanımı ile sağlanabilir.

  • Bilindiği gibi populasyon genetiği populasyonda zaman ve mekana bağlı gen frekansındaki değişimleri inceler. Gen frekansı terimi bir populasyonda belli bir özelliği kontrol eden bu özelliğe ilişkin kalıtsal unsurların alternatif formlarının yani allel genlerinin bulunma sıklığını anlatır.

  • Bilindiği gibi en basit terimi ile bir gen çiftinin söz konusu olduğu bir özellik için eğer dominantlık resesiflik kalıtım modeli varsa bir populasyondaki her birey bir özellik için biri anneden biri babadan gelen kalıtsal unsurlara sahiptir.

  • Bir bireyin iki tane olan kalıtsal unsuru (gen) aynı özelliği aynı yönde kontrol eden nitelikte olabildiği gibi bu iki gen aynı özelliği farklı yönde de kontrol edebilir (allel gen).

  • İşte populasyondaki bütün bireylerin iki genle katkı da bulunduğu hipotelik bir genler topluluğu yada çoklukla adlandırıldığı gibi gen havuzunda söz konusu iki çeşit genden (biri dominant diğeri resesiv) birinin diğerine göre çokluğu yada azlığı gen frekansı ile ifade edilir.



  • Şüphesiz çok çeşitli gen etki biçimleri söz konusudur. Yani dominantlık-resesivlik yanı sıra, eksik dominantlık, kodominantlık, cinsiyete bağlılık gibi allel genler içi aynı lokusta alleller arasında etkileşimlerin yanı sıra genel olarak epistasi adı verilen allel olmayan genler arasındaki yani farklı lokuslardaki alleler arasında da etkileşim de söz konusu olabilir.

  • Yukarıda belirtilen gen etkileşimleri genel olarak eklemeli olmayan gen etkilerine örnektir. Çiftlik hayvanlarının ekonomik özellikleri bir özelliği aynı yönde kontrol eden çok sayıda eklemeli gen tarafından belirlenir.

  • Bu çeşit etki ise eklemeli gen etkisini oluşturur. İşte gerek eklemeli gen etkisine sahip özelliklerin gerek eklemeli olmayan gen etkisine sahip özellikler için arzu edilen genlerin frekanslarını artırmak kalıtsal içeriği istenilen bileşimine getirmekle sonuçlanacaktır.

  • Buna göre gen frekanslarını değiştiren kuvvetler yetiştiricinin kalıtsal içeriği iyileştirme konusundaki önemli araçlarıdır. Gen frekansını değiştiren kuvvetler önce iki grup altında toplanır.

  • Bunlardan birisi dispersiv diğeri sistematik etmenler grubudur. Sistematik etmenler seleksiyon, gen ve mutasyon gibi etkisi ve yönü önceden tahmin edilebilen etkenleri oluşturur.

  • Etki yönü gen frekansına bağlıdır. Dispersiv (ayırıcı) etmenler ise genetik drift (kayma) denilen etkisi ve yönü biçimi önceden belirlenemeyen örneklemede söz konusu etmeninden istatistiki örnekleme hatasından ileri gelen rastgele gen frekansı değişimlerini tanımlar.

  • Genetik değişmeler biyometrik yöntemlerle ölçülebilir. Hayvan ıslahının geliştirilmeyi hedeflediği özellikler iki grup altında incelenebilir. Bunlar kalitatif ve kantitatif özelliklerdir.



  • Kalitatif özellikler sonuçları az sayıda şıkla ifade edilen özelliklerdendir. Böyle özellikler kesikli dağılış gösterir ve genellikle eklemeli olmayan gen etkisi gösteren az sayıda gen çiftlerinden etkilenirler.

  • Böyle özellikler üzerine çevre koşullarının etkisi ihmal edilebilir düzeyde azdır. Genellikle dış görünüşe morfolojik özellikler kalitatif özellikleri oluşturur.

  • Kantitaif özellikler ise çok sayıda ve eklemeli gen etkisi gösteren genlerce belirlenen sürekli değişim gösteren özelliklerdendir. Genellikle ekonomik öneme haiz ölçülerek tartılarak elde edilen özellikler kantitatif özellikleri oluşturur.

  • Hayvan ıslahı genetik biliminin prensiplerinin çiftlik hayvanlarının verimlerini geliştirmek için kullanımını kapsar. Bu bilim dalının teorik çerçevelerine ilişkin çalışmalar 1920'lere gibi geçmiş dönemlere uzanır.

  • Ancak verimin artırılmasına yönelik pratik amaçlar evcilleştirme ile başlamışlar denilebilir. Evcilleştirmenin 10.000 yıl öncesine kadar uzandığı kabul edilmektedir.

  • Romalılar döneminde sorulan ve daha iyi savaş atı nasıl yetiştirilir sorusunun cevabı hayvan ıslahının cevap aradığı bir sorudur. O dönemde hızlı koşan atlarının yavrularının seçilmesi öğütleniyordu.

  • Bu yöntem günümüzde fenotipe göre seçim olarak yansımıştır. İlk bilinçli ıslah alışmaları 18. yy ortalarında İngiltere'de başlamıştır. Robert Bakawell (1725-1795) isimli İngiliz yetiştirici Mendel prensiplerinin bilinmediği dönemde Shire atlatı Longhom sığırları Leicester koyunları gibi farklı farklı türler ilişkin ıslah örnekleri oluşturmuştur.

  • Robert Bakawel sürüsündeki bireylerin eksik yönlerini güçlendirmek için komşu çiftliklerin erkek bireyleri ile birleştirmek için bir bakıma onları kiralamıştır. Böylece elde edilen döllerin sürü içinde kalması halinde üretilmesi gereken döllerden üstün olacağını varsaymıştır.



  • Bakawell döneminde akrabalı yetiştirilme uygun görülmemişler. Bu dönemde ceddin niteliğine çok az önem vererek en iyilerin en iyilerle birleştirilmesi yolu izlenmiştir.

  • Bu döneme ilişkin örnekler daha çok dış yapı özelliklerinin istenilen bileşime getirilmesini amaçlamıştır. Ancak daha sonra dış yapı özellikleri ile geliştirilmesi istenilen verim arasında her zaman aynı yönde birliktelik olamadığı anlaşılınca yeni metotlara yönelmişlerdir.

  • Verimlerin objektif olarak belirlenmesi arzusu bu işleri yürüterek örgütlerin oluşumuna neden olmuştur. İlk kez 1895'te Danimarka'da süt kontrolü dernekleri kurulmuştur.

  • Bu dernekler daha sonrada ırk yetiştirme derneklerinin nüvesini oluşturmuş. Avrupa ve Amerika'ya yayılmışlar. Bu derneklerin bir işlevi de bir cins tıpkı beyaz eşya garanti belgesi gibi satılan damızlığın safiyetini garanti eden damızlık belgeleri hazırlamaktır.

  • Böyle kuruluşlar merkezi ıslah birimlerinin yetiştiricilerle sonlanan bilgi aşığı şebekesini oluşturmaktadırlar. Bu kuruluş gerek dişi bireylerin verimlerine ilişkin damızlık tahmini yapmak gerekse ülke düzeyinde döl kontrol uygulamaları ile toplanan bilgilere göre erkek birey damızlık değer tahmini yapmak işlevindedir.

  • 20. yy başlarında özellikle hibrit mısır yetiştiriciliğinde sağlanan genetik içerik iyileştirme örneklerinin hayvancılığa tatbiki söz konusu olmuştur. Biyometri bilimindeki ilerlemeler bu uygulamaları kolaylaştırmışlardır.

  • İngiliz R. Fisher Amerika Birleşik Devletlerinden S. Wright ve J. Lush populasyon genetiği prensiplerini hayvan ıslahına uygulamışlardır. Özellikle bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler bu uygulamaları hızlandırmıştır.



  • Söz konusu yöntemlerin ana amacı populasyonu oluşturan bireylerin genetik içerikleri bakımından birbirlerine göre ideal hüner derecelerini göreceli olarak değerlerinin ölçülmesidir. Bu ölçümün objektifliği ölçüsünde tam bire bir isabetli tahmin yöntemleri elde edilinceye kadar bu yöntemlerin gelişmesi beklenir.

  • Burada sorun mesela süt verimi bakımından genetik değerlerin süt veriminin kendisi için elde edilen değerlerden farklı olabiliyor oluşundadır. Yani ölçümler değer sadece genetik değer değil genetik değer ile çevrenin birlikte sonucudur.

  • Bizim amacımız sadece genetik değeri ölçmektir. Bu maksatla bireyin gen dışının geçmiş yaş daş akrabalarının daha genç yada daha yaşlı akrabalarının tümünün yada bir kısmının verimlerinden biyometrik prensipler aracılığı ile yararlanılarak isabet derecesi artırılmaya çalışılır.

  • Shorthorn sığır ırkı ilk organize bir çalışma ile üretilmiş süt sığırı örneğini oluşturulmuştur. Bu ırkın kurucuları daha ziyade ileri düzeyde akrabalı yetiştirme uygulamışlardır.

  • Sonunda bütün ırk bireyleri ırkın ilk yıllarında bir iki boğadan köken alan düzeyde bir genetik içeriğe sahip olmuştur. Shorthorn ırkı geliştirildikten kısa bir süre sonra bir çok sığır koyun ve at ırkı geliştirilmiştir.

  • 19. yy da Gregor Mendel ölümünden 100 yıl sonra bugün bile geçerli temel genetik kuralları oluşturdu. Uzunca bir süre bilim dünyasında bilinmeden dergi sayfalarında kalmış olan bu kurallar 20. yy başlarında yeniden adeta keşfedilerek genetik ve ıslahlığın birlikte uygulanmasını oluşturan populasyon genetik bilimi oluşturuldu.



  • Populasyon genetiği populasyonun genetik yapısını etkileyen faktörler inceler Sewaal Wringht ve Sır Ronalt Fisher bu bilimin öncüleridir. Dr. Wright önceleri Amerika Birleşik Devletleri tarım bakanlığı daha sonra Şikago Üniversitesinde populasyon genetik üzerinde araştırmalar yaptı.

  • Dr. Fisher İngiltere'de Rothemstead deneme istasyonunda çalışmıştır. Bu araştırmacıların çeşitli konulardaki çalışmalar 1920 ve 1930’lardaki hızlı gelişmelere yol açmıştır.

  • Dr. Lush ise bu araştırıcıların çalışmalarını çiftlik hayvanlarına tatbik etmeyi amaçlamıştır. Dr. Lush uzun meslek hayatında et sığırı koyun süt sığırı, kanatlı, domuz gibi hayvan üzerinde çalışmışlar. Dr. Lush bulgularını ev hayvanları ve atçılığa da uygulamıştır.

  • Seleksiyon prensipleri, bazı bireylerin genlerin muhafazası için akrabalı yetiştirme hibrit vigordan (melez azmanlığı) yararlanmak için melezleme programları gibi konular Dr. Lush'un Iova üniversitesinde çalışmaları esnasında ortaya atıldığı fikirlerdir.

  • Halen ABD' deki bir çok hayvan ıslahçısı akademik eğitimini Dr .Lush' dan almıştır. Son (30) yılda bilgisayar teknolojisinin kullanımı ile büyük populasyonların tüm kayıtlarını muhafaza ve birlikte işlenmesini verimi mümkün kılmıştır.

  • Böylece bir çok ırk yetiştirme derneklerinin bütün sürü ve bireylerin verim kayıtlarının tutulması ve kullanımını mümkün kılmak suretiyle boğaların bütün ırkın diğer boğalarla karşılaştırılması sağlanmıştır.



  • Böylece bilgisayarın hayvan ıslahına kazandıracağı ivme eskisinden çok daha elverişli konuma ulaşmışlardır. Hayvan ıslahının geleceğine baktığımızda moleküler genetik, Biyokimya ve üreme fizyolojisindeki bir çok tekniğin yeni olanak oluşturacağı kolayca anlaşılabilir.

  • Suni tohumlamanın daha da yaygın hale gelmesi ile döl kontrolü ile en nitelikli erkeklerin daha isabetli seçimi ve daha etkin seleksiyon mümkün olacaktır. Embriyo transferi, embriyoların bölünmesi büyüme hormonu gibi unsurların genetik olarak düzenlenmesi hayvan ıslahının gelecekteki araçları olacaktır.

  • Gen terapisi, gen bölünmesi DNA transferi gibi bir çok moleküler tekniğin gelecekte hayvan ıslahına yeni boyutlar katması beklenmektedir. Hayvan ıslahı son (60) yılda önemli değişiklikler geçirmiştir. Gelecekte de yeni teknikler oluştukça değişiklikler olacaktır.

  • Bu değişikliklere rağmen hayvan ıslahının temel prensibi Dr. Lush' un ilk kez belirttiği gibi değişmeden kalacaktır. Bu temel prensip ise arzu edilen genlere sahip bireylerin tanımlanması ve bunların sürüde frekansının artırılmasıdır.

  • Ülkemizdeki hayvan ıslahı çalışmalarında yukarıda belirtilen oluşumlardan etkilenmiştir. Rahmetli Prof. Dr. Orhan DÜZGÜNEŞ hocamız modern genetik ıslahı yöntemlerini ülkemize ilk gündeme getiren öncülerden olmuştur.

  • Ülkemiz hayvan ıslahında emeği geçen bütün bilim adamları ve uygulayıcıları burada şükranla anmak yerinde olacaktır. Sayın hocam Prof. Dr. Şaban KARATAŞ’ ın öncü çalışmaları ile artık ıslah konusunda ne yapılması gerekliği geniş kitlelerce bilinir olmuştur.



  • Hayvan ıslahı konusunda ülkemizde yapılan çalışmaları bu bölümün başlarında sıralamıştır. Burada belirtilmesi gereken en önemli husus cumhuriyetimizin kurucularına konunun önemine kavrayıp 1926 tarihli (904) sayılı ıslah hayvanları kanunu çıkarmalarıdır.

  • Bu kanunu bazı maddeleri 1998'de tarihi yasa ile değiştirilmiş buna dayanarak Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği kurulmasına önayak olunmuştur. 1928’de öngörülen amaçların tam 69 yıl sonra gerçekleştirilmesinin başlatılması üzerinde önemli durulması gereken bir husustur.

  • Ülkemizdeki hayvan ıslahı çalışmaları 904 ve 3161 sayılı kanunlar ile Tarım Bakanlığına verilmiş bir görevdir. Buna göre ıslah hedeflerini belirleme, soy kütüğü verim kontrolleri, tohumlama gibi faaliyetler tarım bakanlığınca yürütülmektedir.

  • Devlet 1938’de kurduğu Devlet Üretme Çiftlikleri (DÜÇ) 1984'de kurduğu Hayvancılığı Geliştirme Genel Müdürlüğü (HAYGEL ) gibi birimlerle bu görevleri yerine getirmek üzere çaba gösterilmiştir.

  • 1938’lere kadar ve hatta daha sonra yerli sığır ırklarının ıslahı kavramı üzerinde durulmuştur. 1960'dan sonra kültür ırkı dişi alınması ve melezlemeye ağırlık verilmiştir.

  • Özellikle 1972’li yıllarda dünya bankası destekli projelerle hayvancılığa yönelik devlet desteği artmıştır. Devlet üretme çiftlikleri 1980’li yıllarda damızlıkçı düve süt sığırcılığı adı verilen proje ile sürekli dışardan hayvan almak yerine işletmelerin damızlık düve satıyor hale gelmesini amaçlayan çalışmalar yapmıştır.

  • Daha soma HAYGEL aynı işlemi saha koşullarında yapmış ithal gebe düvelerle böyle damızlık yetiştirici işletmeler özendirilmiştir.



  • Önceleri sadece devlete verilen ıslah görevleri 1985'de Yapay tohumlama istasyonu kurma ve tohumlama hizmetlerinin devlet yanı sıra özel sektöre açılması ile özel sektörde de işin içine çekecek şekilde düzenlenmiştir.

  • 1987-1996 yılları arasında 280.000 gebe düve dış alımı yapılmıştır.

  • 1989 da (ANAFI) adı ile bilinen Türk-İtalyan süt sığırcılığı geliştirme projesi ile Batı Anadolu'da 3000 damızlık düve dağıtımı ve bunların verim kayıtlarını tutulmasında içeren ıslah projesi uygulanmıştır.

  • 1990 yıllarda (GTZ) adı verilen Türk-Alman sığır yetiştiriciliği Enformasyon sistemi kurma projesi uygulamaya konulmuştur. Samsun ve Kırklareli gibi bölgeleri içeren bu proje merkez soy kütüğü kurulmasını amaçlamıştır.

  • (1995) yılında kırk ilde damızlık sığır yetiştirme birliği kurulmuş ve sadece 17 ilde ıslah çalışmaları bakımından örgütlenmiş 1998’de ilk genel kurul yapılmıştır. Bu birlik damızlık sığır yarışları düzenleyerek tohumlamada kullanılan boğalara ilişkin genetik düzey bilgileri içeren bölge katalogları yayınlamak gibi faaliyetler yapmıştır.

  • Köylere hizmet götürme birlikleri Tarım Kredi Kooperatifleri Birlikleri gibi kuruluşlar suni tohumlama faaliyetlerini faaliyet kapsamlarına almışlardır. 1993’de suni tohumlama tarım bakanlığınca ücretli hale getirilmiştir. 1996'da gebe düve ithalatı yasaklanarak yurt içi üreticiler teşvik edilmiştir.

  • 1998'de damızlık sığır yetiştiriciler birliği yurt içinde gebe düve ihtiyacı duyulan bölgelere nitelikli kültür ırkı populasyonuna sahip bölgelerde damızlık belgeli sığır satışını sağlamıştır. 1999 yılında damızlık hayvan yetiştiriciler birliğinin sahip olduğu populasyon için de ulusal ıslah problemi uygulanmasına karar verilmiştir.



  • 1999-2000 yılında sadece (100) baş dan yüksek kapasiteli işletmeler için devlet kredisi ve destek olmaksızın özel sektörün kendi finansmanı ile ithalatın açılmasına izin verilmiştir.

  • Daha önce özel sektörün hayvan ithalatı yaptığı dönemlerde getirilen hayvanların dağıtıldığı yetiştiricilerin artık damızlık üreticisi olmaları hususu sağlanamamıştır.

  • Getirilen düvelerin kalıtsal içerikleri satış sonrası eğitim hizmetleri gibi hususlar bakımından özel girişimcilerin yeterince başarılı olmadıkları göz önüne alındığında damızlık hayvan yetiştiricileri birliğinin bu konuda en iyi çözüm olduğu açıktır. Burada amaç madem tarım ülkesiyiz o halde sürekli dış alımla damızlık temini ne derecede uygun olur sorusuna cevap bulmaktır.

  • Daha açık bir ifade ile tarım bakanlığı güvencesi ile ithal ettirilip yetiştiriciye dağıtılan gebe düveler kayıt altına alınmamış ve sonuç elde edilmemiştir.

  • Bu dönemde Tarım Bakanlığı ile ithalatçı firmalar arasındaki protokol dış alımı yapılan hayvanların soy kütüğü kayıtlarının tutulmasını verim kontrollerini öngörürken firmalar bu yükümlülüklerini yerine getirmemişlerdir.

  • Bu nedenle 1995’de damızlık sığır yetiştiricileri birliğinin kurulması ile 1996’da ithalat yasaklaması kararı hayvan ıslahı konusunda en radikal ve kalıcı tedbirleri oluşturmuştur. Bu tedbir Avrupa' da 100 yıl önce alınan tedbirdir.

  • Ancak bu kuruluşların isteğe bağlı ücretsiz kamu hizmeti sunuyor tarzında çalışmamaları ve yetiştiricilerinde bunu devlet kuruluş ve gözüyle görmemesini sağlayacak tedbirler alınmaktadır.

  • Halen 1999 itibariyle Damızlık Hayvan Yetiştiriciler Birliği Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) nün dört-beş katı siyah Alaca sığır varlığına sahiptir.



Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə