Gizli sırlar Öğretisi



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə1/64
tarix29.05.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#46588
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   64



GİZLİ SIRLAR ÖĞRETİSİ
 
ERGUN CANDAN


© Bu kitabın tüm yayın hakları, SINIR ÖTESİ YAYINLARI’na aittir.
SINIR ÖTESİ YAYINLARI®
REKLAM VE PRODÜKSİYON
HİZ. SAN. TİC. LTD. ŞTİ.
Alemdar Mah. Çatalçeşme Sk. No: 23/1 D:4 Cağaloğlu - İSTANBUL
Tel: 0 (212) 513 68 13 - 511 81 80 Faks: 0 (212) 513 68 13
www.sinirotesi.com
e-mail: info@sinirotesi.com
• Dizgi Kapak Tasarım : SINIR ÖTESİ YAYINLARI
• Genel Yayın Yönetmeni : Ergun CANDAN
• Editör : Nilüfer DİNÇ
• Müdür : İ. Uğur ÖZTÜRK


SUNUŞ
“Bilinenle iş bitince gözler gökyüzüne çevrilir…
…Ve gerçekler gökyüzü gibidir.
Bulutlar onu saklayamaz…”
Her şey 1979 yılında başladı. Dört arkadaş bir odada oturuyorduk… Birden
kendi  kendine  kapılar  açılıp  kapanmaya,  camlar  kendi  kendine  patlamaya
başladı.  Korku  filmlerinde  izlediklerimiz,  gözlerimizin  önünde  meydana
gelmeye başlamıştı…
İşte ne olduysa ondan sonra oldu diyebilirim…
Bir  anda  kendimi  Parapsikoloji  araştırmalarının  içinde  buldum.
Açıklanamayan  gizemli  olaylar,  uzaylılar  ve  uçandaireler  derken,  önümde
uzanan araştırma sahası her geçen gün biraz daha genişliyordu. Dünya üzerinde
gelmiş  geçmiş  ne  kadar  din  varsa  hepsini  yıllar  süren  bir  çalışmayla  teker
teker, daha sonra da, uzun bir süre karşılaştırmalı olarak inceledim. Sonra tüm
felsefeleri… Yurtdışındaki üniversitelerde incelenmekte olan Parapsikoloji ve
diğer  konular  hakkında  daha  geniş  bilgi  edinebilmek  için,  çeşitli  ülkelerde
çalışmalarını sürdüren bilimadamlarıyla görüşmeye başladım.
Hiç  ummadığım  bir  yerde,  hiç  ummadığım  bir  zamanda  tanıdığım,  çok  özel
birinden  bazı  bilgiler  aldım.  Bu  bilgilerin  doğruluklarını  tüm  araştırmalarım
boyunca teyid ettim.
1960’da  Dr.  Bedri  Ruhselman  tarafından  kurulan,  Türkiye  Metapsişik
Tetkikler  ve  İlmi  Araştırmalar  Derneği’nin  Yönetim  Kurulu’nda  1987-1993
yılları 
arasında, 
Öğretim 
ve 
Eğitim 
Sorumlusu 
olarak 
çalıştım.
Üniversiteler’de ve Anadolu’nun çeşitli illerinde konferanslar verdim. Bu süre
içinde Yurtdışında yayınlanan bazı önemli kitapları Derneğin yayın organı olan
Ruh  ve  Madde’den  yayınladık.  Daha  sonra  Derneğin  çalışmalarında  baş
gösteren  yanlış  uygulamalardan  dolayı,  büyük  bir  grup  olarak  dernekten
ayrıldık. Bu ayrılıştan sonra da Dernek faaliyetlerine son vererek, kalan kısıtlı
üyeleriyle Bil-Yay Vakfı adına dönüştü. Ruh ve Madde Yayınları da bu vakfın
bünyesine alındı.
1979 yılında başladığım araştırmalarımı dernekten ayrıldıktan sonra 1993’te


2  yıl  süreyle  Milliyet  Gazetesi’nin  Radyosu  Radyo  Kulüp’te,  SINIR  ÖTESİ
adı  altında  hazırladığım  programla  dinleyicilerimle  paylaştım.  Daha  sonra
KANAL D’de aynı isimle bir program hazırladım.
Posta  Gazetesi’nde  Türkiye’de  ilk  kez  bilinmeyenlerle  ilgili  GİZEMLER
DÜNYASI  adında  bir  gazete  çıkarttım.  Çeşitli  gazete  ve  dergilerde  yazılar
yazdım.
Bu  kitapla  birlikte  19  yıllık  araştırmalarımın  sonuçlarını  ilk  kez  bir  kitap
vasıtasıyla sizlerle paylaşmaya başlıyorum. Az sonra okumaya başlayacağınız
bu  kitabın  içinde  karşılaşacaklarınızı  kesin  doğrudur,  ya  da  kesin  yanlıştır  ön
yargısıyla ele almamanızı özellikle rica ediyorum.
Kararınız  ne  olursa  olsun  mutlaka  araştırmaya  dayanan  bir  düşüncenin
sonucu olsun…
Konuşan  bir  Türkiye…  Evet  bunu  çoğumuz  istiyoruz.  Ama  konuşan  bir
Türkiye’nin  oluşabilmesi  için  gerekli  olan  şartları  çoğumuz  yerine
getirmiyoruz.
Okumuyoruz…
Araştırmıyoruz…
Bildiklerimizle yetiniyoruz…
Tabulardan  sıyrılarak,  özgürce  kendimizi  araştırmacı  ruhuna  teslim
etmiyoruz… Böyle olunca da, konuşan Türkiye’nin oluşmasına hiç bir katkıda
bulunamıyoruz…
Müslüman  olduğumuzu  iddia  ediyoruz.  Ama  bir  kerecik  bile  inanmış
olduğumuz 
Kur’an-ı 
Kerim’in 
Türkçe 
tercümesini 
okumuyoruz…
Okumuyoruz…  Kulaktan  dolma  bilgilerle  yetiniyoruz…  Ve  bütün  bu  olup
bitenlerin de, birilerinin işine geldiğini anlamıyoruz…
İnsanoğlu böyle koşa koşa nereye gitmektedir?
İnsanın  kaderi,  eserleriyle  birlikte,  hiçlikte  ve  unutulmuşlukta  eriyip  gitmek
midir?
Dünyada yaşamın gayesi nedir?
Ben kimim?
Yaşam talihin bir cilvesi ve rastlantıların bir sonucu mudur?
Varoluşun sırrı nedir?
Bu  soruları  çoğaltmak  mümkün.  Fakat  bu  ilk  sorularda  bile,  insanoğlunun
büyük bir bilmeceyle karşı karşıya olduğu ortaya çıkmaktadır.


İtiraf  etmek  gerekir  ki,  aslında  bu  sorular  günümüzde  pek  fazla
düşünülmemektedir.  Çünkü  hakim  olan  güç  bizden  böyle  bir  şey  yapmanızı
istemiyor.  Hayat  gayilesi  adını  verdiğimiz,  bu  yaşam  çarkına  kendimizi  öyle
bir kaptırmış gidiyoruz ki, bu hengamede, bu tür sorular çoğunlukla aklımızın
ucundan bile geçmiyor.
Ara sıra bu soruları kendimize sorduğumuzda ise, haklı olarak hiç bir cevap
bulamıyoruz. Klasik anlayışlarımız ve klasik inançlarımız bize yeterli olmuyor.
Öyle  bir  dejenerasyonun  içine  gömülmüşüz  ki,  kardeşlik  kavramı  diye
dillerden 
düşürmediğimiz 

sözcük, 
kalplerimizden 
ziyade, 
sahte
nutuklarımızda  yer  almaktan  öteye  geçememiştir.  İhtiraslar  sadece  günlük
yaşamın  içinde  değil,  mabetlerde  bile  kendini  gösterir  olmuştur.  Çünkü
otomatik yaşamın kolaylığı bizlere aşılanmış durumdadır.
Şöyle  bir  benzetme  yapacak  olursak,  ışık  selinin  ortasında,  ışıktan  habersiz
kalan körler gibi; bizlerin de harikalar okyanusunun ortasında, bu harikalardan
habersiz  yaşayıp  gitmekte  olduğumuzu  söyleyebilirim.  Neden  mi?  Nedenini
başta  söylemiştim.  Okumuyoruz,  araştırmıyoruz  ve  hep  aynı  şekilde  düşünme
alışkanlığımızı  terkedemiyoruz.  Böyle  olunca  da  gerçeklerle  temas
edemiyoruz.
Doğrusunu  söylemek  gerekirse,  bu  çelişkileri  cevaplayabilmek  için  biraz
cesaret gerektiği ortadadır…
Her şeyden önce kendi geçmişinden korkmayan bir uygarlık düzeyinin ya da
bir bilimsel zihniyetin egemen olacağı günlerin gelmesini sadece oturduğumuz
yerde  beklemek  yerine;  sizleri  araştırmaya,  okumaya,  düşünmeye,
düşüncelerimizi  özgürce  dile  getirmeye  ve  çelişkilerin  üzerine  cesaretle
gitmeye davet ediyorum…
Bu  gün  bilinmeyen  yarın  bilinecektir…  Ancak  bugün  bildiklerimizle
yetindiğimiz sürece, gelecekteki; geleceği yakalayabilme şansımızın da, hiç bir
zaman mümkün olmayacağını unutmayalım!..
…Ve  yine  unutmayalım  ki;  günümüzdeki  tüm  yenilikler;  geçmişin  sağladığı
olanakları yeterli görmeyen ve sürekli gözlerini geleceğin sonsuz imkanlarına
çevirmiş 
olan 
atılımcı, 
araştırıcı 
ve 
ilerici 
aydınlar 
tarafından
gerçekleştirilebilmiştir…
“İnsanların büyük bir çoğunluğu nehrin kıyısında bir aşağı, bir yukarı koşuşur
durur.  Oysa  ki  nehrin  karşısına  geçen  için  ıstırap  yoktur.”  Evet…  Böyle
demişti,  yüzlerce  yıl  önce  Buda…  Peki  ama  nehrin  öte  yakasına  nasıl
geçeceğiz.  Bunun  tek  bir  cevabı  var.  ARAŞTIRARAK…  Evet…  Sadece


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə