değildir. Bu iki hususu kesin olarak birbirinden ayırmak gerekir.
İşte eski devirlerde yaşayan insanların inançlarını ve kültürlerini anlatan
mitolojik ve dinsel metinlerde geçen ilahlar ve tanrılar sözcükleri kısaca
özetlemeye çalıştığım bu üç gurupta ele alınmıştır. Hangi sembolün hangi
gurupta işlendiğini ortaya çıkartmak için karşılaştırmalı araştırmalara gerek
vardır. Burada sadece konuya kısaca bir giriş yapabilmek için bu ön bilgileri
vermekle yetiniyorum.
Tekrar Vedalar’a geri dönelim…
ATEŞ İLAHI AGNİ VE CEHENNEM
Vedalar’ın yazarları, evrenin bir takım kuvvetlerle dolu olduğunu daima
anlatmaya çalışmışlar ve bunu hissettirmişlerdir. Bunu yaparlarken de,
görünenin ardındaki görünmeyen prensiplere ve gerçeklere dikkatlerimizi
çekme hünerini gayet sanatsal bir üslüpla başarmışlardır. Bu semolik
anlatımları çözebilirsek anlatılmak istenen gerçeğe ulaşabiliriz. Aksi takdirde
anlatılan semboller bizim için kapalı kalmaya mahkum olur. Ve onları sadece
tabiatın bilinen kanunlarını anlatan semboller olduklarını zannedebiliriz.
Örneğin, Vedalar’da bir Agni’den bahsedilir. Agni, ikinci derecede bir ilah
olarak karşımıza çıkar. Çünkü ondan önce İndra ve Vişnu vardır. Vedalar’da
Agni bir ateş ilahı olarak sembolleştirilmiştir. Günahları temizleyen ve
insanlara tanrıların yeniden yönelmesini sağlayan bir ilah olarak anlatılmıştır.
İslam’da da buna benzer ifadeler vardır: Cehennem ateşi, esasında insanların
günahlardan arınması için konulmuş bir ateştir. Yani insanları kurtaran bir
ateştir. O şekilde sembolleştirilmiştir. Ateş’in arınmayla olan ilgisi, İslam’da
cehenneme giden herkesin sonunda cennete gideceği inancında kendisini
gösterir. Yani hiç kimse sonsuza dek cehennemde kalmayacaktır inancı bu
ilintiye işaret eder. Burada cehennem ateşiyle sembolleştirilen bilgiyle,
Vedalar’da geçen Ateş İlahı Agni’nin fonksiyonları ve insanlara ilettiği mesaj
arasında büyük paralellikler bulunmaktadır. Anlatılmak istenen bilgi her
ikisinde de aynıdır. Her ikisinde de kullanılan sembol aynıdır: Ateş…
Vedalar’ın önemli sembollerinden bir diğeri de “İlahi İçki” sembolüdür.
İslam’da da ilahi içkilerden sözedilen semboller vardır. Cennette olanlara
“Kevser şarabı”nın ikram edilmesi, aynen Vedalar’da anlatılan “İlahi İçki
Soma”ya benzemektedir. Bu içki öncelikle tanrılara kuvvet ve cesaret veren
bir içkidir. Bu ilahi içkinin kudreti sınırsızdır. İnsanlar onun sayesinde
tanrıların merhametini kazanır.
Kur’an’daki Kevser ve Vedalar’daki Soma ezoterik semboller olup “Ruhsal
İdare Mekanizması” nın şuurlandırıcı ve bilgilendirici tesirlerini anlatır.
HİNT EZOTERİZM’İNİN KOZMOGONİK
SIRLARI
Hind’in Evren ve Dünya ile ilgili kozmogonik inançları da yine sembolik bir
dille Rig Veda’da karşımıza çıkar. Dünyanın başlangıcına dair bilgiler veren
ilahilere göre, Evren’in bir yapı gibi mekanik olarak meydana getirildiği
anlatılır. Rig Veda’nın 10. Bölümü’nün 90’ıncı ilahisine göre; Evren,
Tanrılar’ın kurban ettiği ilk insan Pruşa’nın vücudundan çıkmıştır.
Başı gök, burnu hava, ayakları dünya olan bu varlığın anlatımı da, insanı
mikro kozmos, kainatı ise makro kazmos olarak anlatan İslam Ezoterizm’i ile
büyük bir benzerlik gösterir.
Rig Veda Evren’in oluşumunu bir başka ilahide şöyle anlatır: Hararet
neticesi, önce deniz ve su meydana geldi. Sonra yaratıcı tanrı sırası ile güneş,
ay, gök, yer, hava ve esiri yarattı. Yine Onuncu bölümün 121nci ilahisi tanrılar
arasındaki hiyerarşiyi ve hepsinin üstündeki yaratıcı tanrı anlayışını açıkça
gözler önüne serer.
HİNT GELENEKLERİNDE ÖLÜM VE ÖLÜM
ÖTESİ
Ruh’un ölümden sonra da varlığını devam ettirdiğine inanılmıştır. Ruh’un
fizik bedene bağlanabilmesi için kullandığı yarı maddesel esiri bir bedenden
sözedilir. Bu bedene Hint Gelenekleri “Astral Beden” ismini verirler. Astral
Beden ruhun adeta eli ayağıdır. Ruh, onunla fizik bedene girer ve onunla
birlikte ölüm esnasında fizik bedenden ayrılır. Dünyaya her doğuşunda yine
aynı “Astral Bedeni”yle fizik bedene bağlanır. Geçirdiği tüm yaşamların
bilgisi yine bu bedende saklanır. Bu beden aynı zamanda büyük bir hafıza
görevi de görür. Daha sonra gelen toplumlar “Astral Beden” ismini aynen
kullanmışlardır.
Hangi isimde anılırsa anılsın, tüm ezoterik öğretiler; ruh enerjisiyle, fizik
enerjinin birlikteliğini sağlayan bu tür yarı maddesel esiri bir bedenin
bulunduğundan hep söz etmişlerdir.
Ölüm hadisesinden sonra, fizik bedenini terk ederek Spatyom’a geçen varlık,
“Astral Bedeni”ni oluşturan maddelerin titreşimsel özelliğine uygun bir
ortamda, kendine bir yer bulur. Bu nedenle tüm inisiyatik öğretilerin temelinde
olan çalışma, Hint İnisiyasyonu’nun da temelini oluşturur. Bu temel çalışma da
“Astral Beden”in temizlenme çalışmasıdır. Hint geleneklerinde ifade edilen
Agni’nin görevi buydu. Ateşle sembolleştirilen Agni yüksek seviyeli enerjiler
demektir. Bu yüksek seviyeli titreşimlerle “Astral Beden”in temizlenmesi
hedeflenmişti. Yani mitolojik anlatımlarında ifade ettikleri bir safhadan, diğer
bir safhaya geçecek kimsenin ateşle temizlenmesi, cehennemden geçmesi bunu
anlatır. Yüksek seviyeli enerjilerle astralin temizlenmesi… Ateş ve Agni işte
bunun sembolüydü…
Hint geleneklerine göre, ölünün ruhu, yukarı, havaya doğru, babaların geçtiği
yoldan “Ezeli Aydınlıklar Ülkesi”ne gider. Ölünün cesedinin yakılışına Agni
rehberlik eder. Göğe gelen ruh, öte alemde astral bedenleriyle varlıklarını
sürdüren başka ruhlarla karşılaşır. Ölü bu dünyayı bırakınca, günahkârları
yakan fakat iyilerin geçmesine müsade eden iki ateş arasından geçer. İyiler
yollarına devam ederler. Kendi benliğini bilemeyenler ise, fena ruhların
karanlık dünyasına giderler.
Bu bize İslam Ezoterizm’indeki Sırat Köprüsünü hatırlatmaktadır. Sevap
Dostları ilə paylaş: |