GüNÜMÜzde geliŞmekte olan ülkelerde uygulanan para kurullari ve önemi Özet



Yüklə 353,5 Kb.
səhifə1/5
tarix20.09.2018
ölçüsü353,5 Kb.
#69361
  1   2   3   4   5


GÜNÜMÜZDE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE UYGULANAN PARA KURULLARI VE ÖNEMİ

ÖZET

Para kurulu döviz rezervi karşılığı sabit kur üzerinden para çıkaran oldukça basit bir kurumdur. Ortadoks anlamda para kurulu sistemi para arzını katı kurallarla belirler ve hükümetlerin para otoritesi üzerindeki yüklerini neredeyse tamamen kaldırır. Parasal taban, ancak banka sistemi ya da özel sektör ulusal para taleplerini karşılamak için kurula sabit kurdan döviz sattığı zaman artar, özel sektör ödemeler dengesi açığını finanse etmek için döviz satın aldığı zaman azalır. Para kurulu ve hükümetler açık piyasa işlemleri ve reeskont kredisi gibi araçlarla parasal tabanı değiştirerek para politikası yürütemez. Bu sistemde bütçe açıklarının para basarak finanse edilmesi mümkün değildir.

Para kurulu tecrübeleri incelendiğinde, para kurulunun küçük ve açık ekonomilerde ya da ekonomi yönetimine güvenin neredeyse tamamen kaybolduğu ortamlarda başarılı olduğu görülür. Para kurulu, ulusal paraya ve ekonomik politikalara olan güveni, yasal ve geriye dönülmez sabit kur kuralı ile merkez bankasına göre kısa sürede tesis edilebilir. Bu çalışmada para kurulunun gelişmekte olan ülkeler için önemi üzerinde durulmuştur.

ANAHTAR KELİME: Para Kurulu, Sabit Kur, Para Politikası , Gelişmekte Olan Ülkeler.

ABSTRACT

A currency board is a monetary authority whit a mandate to issue domestic currency that can be exchanged for the foreign reserve currency on demand at a fixed exchange rate By foolowing rigid money supply rules, the orthodox currency board severely restricts the power of the gowerment on monetary policy. The monetary base increases only when the private sector sells foreing exchange to the board at a fixed rate to meet its demand for national currency, and it decreases when the private sectors buys foreing exchange from bord to finance a blance of payments deficit. The board cannot conduct monetary policy by changing the monetary base with traditional tools of monetary policy, such as open market operations and/or credit extension to private or public sector. Under curreney board system, the goverment cannot monatize budget deficits.

A surver of currency board experince in other indicates that it is a suitable solution for small and open economies or for economies where the credibility of the fiscal and monetary authorities has been nearly depleted. This study it has been examined the currency boards important of currency board.

KEY WORDS: Currency Board, Fıxed Rates, Monetary Polıcy, Developing Countries

GİRİŞ

Günümüzde Türkiye dahil pek çok ülkenin gündeminde bulunan para kurulu yeni bir düşüncenin ürünü değildir. Çoğunluğu İngiliz sömürgeleri olmak üzere; ABD, Fransa ve İtalya gibi ülkelere ait sömürgeler ile sömürge durumunda olmayan 70’ten fazla ülke veya bölgede uygulanmıştır. Bunlar arasında Mauritis, Irak, Sudan, Ürdün, İrlanda, Arjantin gibi bir çok ülke bulunmaktadır. Günümüzde geçiş ekonomisi uygulayan Estonya ve Litvanya, yüksek enflasyonla mücadele eden Arjantin ve Bulgaristan ile iç savaştan yeni çıkan Bosna Hersek’de para kurulu uygulamaları devam etmektedir.

Oldukça basit bir kurum olan para kurulu, döviz rezervi karşılığı sabit kur üzerinden para çıkarmaktadır. Para kurulu sistemi para arzını katı kurallarla belirler ve hükümetin para otoritesi üzerindeki yetkilerini tamamen kaldırır. Bu sistemde bütçe açılarının monetize (para basarak finanse etmek) edilmesi mümkün değildir. Para kurulu açık piyasa işlemleri ve reeskont kredisi gibi araçlarla parasal tabanı değiştirerek para politikası uygulayamaz. Hiçbir özel veya kamu kuruluşuna kredi veremez. Parasal taban ancak banka sistemi ya da özel sektör ulusal para taleplerini karşılamak için kurula sabit kurdan döviz sattığı zaman artar, özel sektör ödemeler dengesi açığını finanse etmek için döviz satın aldığı zaman azalır.

Para kurulu uygulamasının kendisine has üstünlük ve yetersizlikleri bulunmaktadır. Para kurulunun üstünlükleri arasında; basit ve şeffaf çalışması, makroekonomik disiplini ve ulusal paraya olan güveni kısa sürede sağlayabilmeleri, enflasyon ve faiz oranlarını rezerv paralı ülkeye, dolayısıyla uluslar arası seviyelere yakınlaştırmaları bulunmaktadır. Para kurulunun belirtilen üstünlüklerine karşılık; senyoraj gelirinden mahrum olunması, mali krizler ile iç ve dış ekonomik konjonktüre karşı savunmasız kalınması ve ulusal paranın aşırı değerlenmesi gibi yetersizlikleri söz konusudur.

Türkiye için para kurulu tartışmaları, 1994 yılında yaşanan mali krizden bu yana gündemdeki yerini korumaktadır. Basın, siyasi parti ve akademik çalışmalara konu olan para kurulu veya benzeri bir uygulamanın lehinde veya aleyhinde bir çok görüş ortaya atılmıştır. Türkiye için yapılan para kurulu tartışmalarının çoğunlukla yüzeysel ve olumsuz düzeyde yoğunlaşması, Türkiye’nin enflasyonla mücadelede kullanabileceği önemli bir alternatifi uygulama aşamasına geçmeden dejenere etmektedir.

Bu çalışmada günümüzde gelişmekte olan ülkelerde uygulanan para kurallarının önemine genel olarak değinildikten sonra, sahip oldukları özellikler itibariyle, Arjantin, Hong Kong, Estonya, Litvanya ve Bulgaristan para kuralları geniş bir şekilde ele alınmıştır.



1. GENEL OLARAK PARA KURALLARI

Günümüzde pek çok ülkede ekonomi politikalarının yüksek enflasyonla mücadele başarısız kalması ile gündeme gelen para kurulu aslında yeni bir düşüncenin ürünü değildir. Para kurulu fikrinin ortaya atılışı, 19. Yüzyılın ilk yarısında İngiltere’de merkezi parasal otoritenin kurulması sırasında geçen tartışmalara kadar uzanır. Bu tartışmalarda, ‘’para ekolü ’’ adıyla anılan grup, İngiltere bankasına ancak elindeki altın ve gümüş rezervleri kadar banknot basma yetkisi verilmesini önermişlerdir. İstenen, o dönemde hükümetin bankası görevini de yerine getirmekte olan İngiltere Bankası’nın karşılıksız banknot çıkarması önlenmektedir. ( Gültekin ve Yılmaz 1996:8 ).

Para kurlu sistemi aradan geçen 150 yıl içinde 70 dolaylarında ülke ve sömürgede uygulanmıştır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlığına kavuşan sömürgelerin hızla terk ettiği para kurlu sistemi, az sayıda ülkede farklı uygulamalara günümüze kadar ulaşmıştır. Hala hazırda para kurulu sistemindeki ülkelerin listesi tabloda 4’de sunulmuştur. ( Gültekin ve Yılmaz 1996:8 ).

1.1. PARA KURULU SİSMİNİN ÖNEMİ

Bir para sisteminin performansının değerlendirilmesi, paranın işlevlerinin değerlendirilmesi ile başlamalıdır. Bunlar, paranın değişim aracı, bir değer saklama aracı ve bir hesap birimi olarak paranın işlevleridir. Sağlam bir para üç işlevi tatmin edici bir biçimde yerine getirir ve bir piyasa ekonomisinde ona dahil olanların değişime etkim bir biçimde tek elde merkezileştirmelerini ( desentralizasyon ) mümkün kılar. Sağlam bir para olmaksızın, merkezileştirilmiş değişim tam potansiyeline ulaşmaz. Yüksek enflasyona maruz kalmış bir kara merkezileştirilmiş değişimin ve dolayısı ile piyasa ekonomisinin etkinliğini azaltır.



Tablo : II-4 Günümüzde Para Kurulu Sistemindeki Ülkeler

Ülke / Bölge

Kuruluş Tarihi

Nüfus (1994)

Rezerv Para

Arjantin

1991

33.912.994

ABD Doları

Bermuda

1915

61.158

ABD Doları

Brunei

1987

284.663

Sigapur Doları

Cayman Adaları

1972

31.790

ABD Doları

Estonya

1992

1.616.862

Alman Markı

Falkland Adaları

1899

2.261

İngiliz Sterlini

Faroe Adaları

1940

48.427

Danimarka Kronu

Cebelitarık

1927

31.684

İngiliz Sterlini

Hong Kong

1983

5.548.754

ABD Doları

Litvanya

1994

3.848.389

ABD Doları

Bulgaristan

1997

8.400.000

Alman Markı

Cibuti

1949

-

ABD Doları

Bosna-Hersek

1997

-

Alman Markı

Doğu Karayipler

1965

-

ABD Doları

Kaynak: Gültekin,N ve Yılmaz Kamil, “Para kurulu: nedir, ne zaman gerekir?”

TESEV, 1996, S:3

Günümüzde, gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankaları tarafından çıkarılan paraların pek çoğu sağlam değildir ve paranın bu üç işlevinden hiç birini tatmin edici biçimde yerine getirememektedir. Bunlar, dış dünyanın kabul etmeye reddettiği yetersiz değişim araçları olup; yabancı yatırım ve ticareti, dolayısıyla milli ekonominin gelişmesine de engellemektedir. Bunlar aynı zamanda sağlam yabancı paralarını illagal bir biçimde kolayca kullanılabildiği durumlarda o ülkede yaşayanları elde tutmaktan kaçındıkları paralardır (Özipek ve Toprak 2001:24).

Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları tarafından çıkarılan paraların çoğu güvenilmezliğe saklama araçlarıdır: Yüksek enflasyon, onların değerini önceden tahmin etmeyi imkansız kılmaktadır. Sonuç olarak bu tür paraların olduğu ülkelerde insanlar sahip oldukları şeylerin değerini kendi ülkelerin parasından daha iyi koruyan değerli malları stoklayarak veya nispeten istikrarları yabancı paraları biriktirerek tasarruf ederler.

Sağlam olmayan paranın mevcut olduğu pek çok ülkede yabancı paraların geniş bir biçimde kullanılması yaygındır. Federal Rezerv Sistemi tarafında yapılan araştırmalarda, Amerikan dolarının %55’inden %70’ine kadarının, Amerikanın dışındaki ülkelerin elinde bulunduğu tahmin edilmektedir. (Özipek ve Toprak 2001:24).

Gelişmekte olan ülkelerde yaşayanların yabancı paraları elde tutmaları, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları tarafından nerde ise maliyetsiz olarak basılan kağıt parçalarını sahip olmak için mal ve hizmetlerinden vazgeçmelerini gerektirmektedir. Bu da sağlam olmayan paranın ülkesinden genellikle çok daha gelişmiş ülkelerin sahip olduğu sağlam paranın ülkesine doğru akan ters bir dış yardım biçimi ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankaları tarafından çıkarılan paraların çoğu, tatmin edici olmayan hesap biçimleridir: yüksek enflasyon fiyatların yapısını bozar ve iktisadi hesaplamayı çok güç bir hale getirir. Gerçek (Enflasyona ayarlı) fiyatlar, sadece temel teşkil eden arz ve talepteki reel değişim nedeniyle değil satıcıların enflasyonun etkisine tahmin etmekte güçlük içinde olmaları nedeniyle de yaygın olarak düzensiz bir biçimde değişir.

Enflasyon Yüzünden dünya piyasasındaki ihraç ürünlerin rekabet gücüde buna bağlı olarak istikrarsız bir biçimde değişir; Çünkü enflasyon, yerli sanayinin üretim planlaması yapabilmesi ve yabancı para kazanabilmesi güçleştirir. Merkez bankaların itibar kazanması her yerde zordur. Bu zorluk, özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha fazladır; Çünkü oralarda merkez bankaları enflasyon için çok güçlü siyasi baskıya maruz kalırlar. Örneğin son 15 yılda, 100’den fazla gelişmekte olan ülke yüksek enflasyon altındayken sadece iki gelişmekte olan ülke, İzlanda ve İsrail enflasyonu tek bir yıl içinde %20’den fazla düşürebilmiştir.(Özipek ve Toprak 2001:69)

Tipik bir merkez bankasının aksine, tipik bir para kurumunun yüksek itibarı vardır. Tipik bir para kurulu sistemi, enflasyonu düşük tutma eğilimdedir, Çünkü onun Rezerv parasının enflasyon oranı düşüktür. Rezerv para üzerinden belirlenen sabit döviz kuruluyla paranın değer kaybetmesi önlendiğinden dolayı, tipik bir para kurulu sistemi faiz oranlarını da Rezerv paraya hakim olan oranlarla benzer seviyelerde tutma eğilimindedir.

Bir para sisteminin itibar derecesi, onunla sürülebilir olan döviz kuru düzenlemesi türünü etkiler. İtibarlı olmayan bir döviz kuru düzenlemesi sürdürülebilir değildir, çünkü ekonomiye yüksek maliyetler yükler.

En esnek olanından en katı olanına kadar mevcut döviz kurlarından başlıca üç ana türün varlığından söz edebiliriz. Bunlar ayarlanabilir-sabit döviz kuru (pegged) bir döviz kurunun, içinde bulunan zamanda, rezerv para anlamında değişmeyen bir oranı söz konusudur; ancak uzun dönemde bu oranın aynı kalacağı garantisini taşımaz. Ayarlanabilir –sabit (pegged) döviz kuru, sabit (fixed) döviz kuruyla karıştırılmamalıdır. Sabit bir döviz kuru süreklidir; olağan üstü durumlarda para otoritesi onu değiştirebilir, ama bunu yaparken, herkes tarafından daha önceden bilinen ve iyi tanınmış kuralları izlemek durumundadır. Dalgalı bir döviz kuru ise herhangi bir rezerv paraya dayanılarak sabit tutulamaz.

Sabit bir döviz kuru ile ayarlanabilir –sabit bir döviz kuru arasındaki temel fark itibardır. Tipik bir merkez bankası, gerçek bir sabit döviz kurunu elinde tutamaz, çünkü itibarı düşüktür. Çok sayıda merkez bankasının gerçekten sabit döviz kurlarını yürütebildikleri tek dönem, “klasik”altın standardı dönemiydi. O zamanlar, merkez bankaları dünya para sistemleri arasında hala azınlıktaydı ve çok sayıda merkez bankası devletlerden ziyade özel girişimlere aitti (Özipek ve Toprak 1994:29)

Ayarlanabilir – sabit döviz kurunun temel amacı, katı bütçe sınırlamalarını daha güvenilir kılmaktır. Katı bütçe sınırlamasının anlamı, iktisadi birimin kazandığından daha fazla harcayamaması ve ödünç aldığından da bunu sübvanse edilemeyen kredi piyasadından almasıdır. Katı bütçe sınırlamalarının tam tersi yumuşak bütçe sınırlamalarıdır. Bu sistemde iktisadi faktörler açığını kapatacak para yardımı alır, böylece kazandığından fazlasını harcayabilir ve sübvanse edilmeyen kredi piyasasından borçlanabilir. Bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde ayarlanabilir –sabit oranlar, genellikle uygulamada, devalüasyonu ve kambiyo denetimini içine alan, yumuşak bütçe sınırlamalarını uygun hale getirmeye ilişkin azalan oranlardır. Ayarlanabilir –sabit döviz kuru uygulayarak ciddi bir itibar elde etmek, tipik bir merkez bankası için yıllar alabilir. Ayarlanabilir –sabit döviz kurumu korumaya yönelik yüksek reel faiz oranları, maliyetlerin yükselmesine neden olur; ki buda, özellikle sermaye –yoğun sanayi ile ihracat sanayinin daha itibarlı para otoritelerinin mevcut olduğu ülkelerdeki rakipleri ile başa çıkabilmelerini güçleştirmesi bakımından zararlıdır. Buna alternatif olarak, bir merkez bankası faiz oranları deneti ve konvertibilitenin sınırlandırılması yoluyla reel faiz oranlarını düşük tutabilir; ancak bu durumda kredi sıkıntısına neden olabilir.

Ayarlanabilir –sabit oranların yürürlükte olduğu ülkelerdeki aşırı değer kazanmış döviz kuru, dış yatırımlardaki ani yükselişten veya daha genel olarak ülkedeki enflasyondan kaynaklanabilir. Ayarlanabilir –sabit döviz kuru uygulayan tipik bir merkez bankası, parasal tabanının yabancı rezervlerinden daha hızlı atışına neden olması bakımından enflasyona eğilimlidir. Bunun sonucu olarak, ülkedeki fiyatların düzeyi yükselir. İthalat daha az pahalı hale gelirken, ihracat yapmak dünya piyasalarından daha pahalı hale geldiğinden dolayı ihracat düşer. İnsanlar daha fazla ithal malı almaya başlamalarından ve döviz spekülatörlerinin yerli paranın devalüe edileceği yönündeki beklentilerinden dolayı merkez bankası yabancı rezervlerini kaybeder. Bu da, merkez bankasını paranın değerini düşürmeye sevk eder. Daha fazla yabancı rezervi kaybetmekten kaçınmak ve ihracatı canlandırmak için, merkez bankası kambiyo denetimi uygulamaya başlar. Bunun alternatifi olarak merkez bankası, döviz kurunu yeterince düşük düzeyden yeniden belirleyerek parayı devalüe edebilir. Böylece bir süre için merkez bankası güvenle enflasyon yaratmaya devam eder.

Sıradan merkez bankalarından daha iyi olan merkez bankaları için dahi, paranın değerini sistematik olarak düşürmeye imkan vermeyen katı bir ayarlanabilir –sabit döviz kurunu (hard peg) sürdürmek güçtür. Katı bir ayarlanabilir –sabit döviz kurunu sürdürmenin güçlüğü, bazı merkez bankalarını sürünen paritelere (crawling peg ) sevk etmiştir (Özipek ve Toprak 2001:31 ). Bir sürünen parite, paranın bir program çerçevesinde sınırlı değer kazanması ve yine değer kaybetmesidir.

Aralarında ortalamanın üstünde iyi olanlarında bulunduğu pek çok merkez bankasının, sabit veya ayarlanabilir –sabit döviz kurunu yürütmedeki eksiklikleri nedeniyle, bir çok iktisatçı onlar için dalgalı döviz kurunun daha iyi olacağını savunmuştur. Bir ayarlanabilir –sabit kur ile kıyaslandığında, dalgalı döviz kurunun merkez bankasının kuruyla ilgili her hangi bir taahhüdünün bulunmaması nedeniyle, daha az itibara ihtiyaç göstermesidir. Merkez bankasının, itibar eksikliğinin döviz kurunu destekleyecek yabancı rezervlerinin kaybına neden olacağına ilişkin bir endişesi ortadan kalkmaktadır. Çünkü döviz kurunun desteklemek gibi bir zorunluluğu yoktur.

Dalgalı kurun diğer bir avantajı, teorik olarak tam konvertibiliteye imkan vermesidir. Bununla birlikte uygulamada, dalgalı döviz kurunu tercih eden ülkelerin çoğu, kambiyo denetimleri yapmaktadır.

Dalgalı kurunda çeşitli dezavantajları vardır. Bunlardan en temel olanı, çıkar gruplarından ve yumuşak bütçe sınırlamalarından yana olan ve kısa vadeli hesaplar yapan hırslı politikacılardan gelen enflasyon yönündeki siyası baskılara karşı koyamamasıdır. 1980’lerin başlarından beri gelişmekte olan ülkelkerin merkez banklarından bazıları, dalgalı döviz kuruyla düşük enflasyonun ve düşük reel faiz oranlarını bütünleştirmeyi başarmışlar, tam konvertibiliteyi gerçekleştirmişlerdir; ancak neredeyse hiçbir gelişmekte olan ülkenin merkez bankası bunu uzun bir zaman biriminde gerçekleştirebilmiş değildir. (Özipek ve Toprak 2001:33)

Dalgalı kurun dezavantajı, reel faz oranlarının yüksek olabilmesidir. Her ne kadar bir merkez bankasının dalgalı döviz kuru uygulaması için fazla itibar gerekmese de, düşük enflasyonla düşük reel faiz oranlarını ve tam konvertibiliteyi bütünleştirebilmesi için yinede ciddi bir itibara ihtiyaç vardır. Reel faiz oranı, muhtemelen düşük itibarlı bir ayarlanabilir –sabit kurun mevcut olduğu durumdaki kadar yüksek olmasa bile, eğer dalgalı kur uygulayan merkez bankasının itibarı düşükse yinede yüksek olacaktır.

Yüksek itibarlı olduğundan dolayı, tipik bir para kurulu gerçekten sabit bir döviz kurunu yürütebilir. Bir para kurulu tarafından yürütülen sabit döviz kuru, tipik bir merkez bankası tarafından yürütülen ayarlanabilir – sabit veya dalgalı döviz kurunun dezavantajlarını bertaraf eder. Tipik bir para kurulu asla yabancı rezervlerin yetersiz kalacağından yana kaygılanmaya gerek duymaz; çünkü bu rezervler, tedavüldeki kağıt ve bozuk paranın % 100’üne veya biraz fazlasına denktir. Döviz kuru da sabit olduğundan, ödünç vericiler ve yatırımcılar rezerv paraya karşı ön gördükleri bir değer kaybı riskinin telafisi olarak yüksek reel faiz oranları talep etme eğiliminde olmayacaklardır. İyi seçilmiş bir rezerv istikrarlı, itibarlı ve tam konvertibil olacaktır. Siyasi risk konusunu bir yana bırakarak sadece döviz kuru riskini göz önüne aldığımızda, ayarlanabilir – sabit döviz kuruna ve tam konvertibiliteye sahip günümüzdeki tipik bir merkez bankası sistemindekiş ve hatta dalgalı döviz kuruna sahip günümüzdeki bazı merkez bankası sistemlerindeki yüksek reel faizin tipik bir para kurulunda söz konusu olamayacağı görülebilir.

Bir paranın değişim aracı olarak yararlılığı, onun konvertibilitesine bağlıdır. Konvertibilitenin anlamı, paranın, yabancı parada dahil olmak üzere yerli ve yabancı mal ve hizmetleri satın alabilmesidir. Konvertibil bir para olmadan insanlar, farklı bölgelerde ve yerlerde para kullanarak alışveriş yapıp piyasa ekonomisini etkin bir biçimde kolaylıkla işletemezler. Tam konvertibiliteye karşı çeşitli argümanlar, her ne kadar tipik bir merkez bankası için geçerli olabilirse de, tipik bir para kuruluna uygulanabilir değildir. Tipik bir para kurulu sisteminde ani olarak yapılan tam konvertibilite itibarlıdır. Sermayenin dışarı kaçmasını değil, ülkeye doğru akmasını teşvik eder. Yabancu yatırımlar iş gücünün, toprağın ve ticareti konu olmayan malların fiyatlarını yükseltse de, eğer bu yatırımlar üretkern bir biçimde kullanılacak olursa; yeni yüksek fiyatlar, ticarete konu olmayan malların yüksek üretkenliğini yansıtacaktır. (Hanke ve Schuler 1994: 69). Para kurulu sisteminin tecrübe edilmesi göstermiştir ki; bu sistemde yabancı yatırımlar, ihracatı rekabet gücünden mahrum kılan ve depresyona neden olan reel döviz kurlarındaki ani ve büyük yükselişlere yol açmaktadır. Tipik bir para kurulu sisteminde ani olarak yapılan tam konvertibilite büyük iflaslar ve krizlere yol açmaktadır: Çünkü tipik bir para kurulu nihai ödünç verici değildir.

Para kurulunun tarihsel deneyimleri, tipik bir merkez bankacılığı sisteminde tam konvertibilite sorunlarının, tam konvertibiliteden çok merkez bankasından kaynaklandığından yönündeki görüşü desteklemektedir. John Maynard Keynes tarafından planı yapılan ve Kuzey Rusya’da 1918’den 1920’ ye kadar mevcut olan para kurulu, açıldığı günden irtibaren, hatta Rusya‘nın iç savaşın ortasında olduğu günlerde bile tam konvertibiliteyi muhafaza etmiştir (Hanke ve Schuler 1994: 70).

Tipik bir merkez bankası tarafından çıkarılan bir paranın istikrar ve itibar eksikliği ile sınırlandırılmış konvertibilitesi, hükümetin bütçe açıklarını kapatma görevine tabi olmanın bir sonucudur. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda finans piyasaları gelişmemiş olduğundan dolayı, bu piyasaların hükümet borçlarını karşılıyabilmesi, buna zorlansalar bile, düşük düzeydedir. Bu durumda hükümetin bütçe açıklarını finanse edebilmesinin ana yolu olarak enflasyon katmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde merkez bankaları ihtiyari para politikası konusunda dar bir haraket alanına sahiptirler; çünkü bütçe açıklarını finanse etmek için yeterli miktarda enflasyon yaratması gerekir. Gelişmekte olan ülkelerde merkez bankalarının ve bankacılık sisteminin hükümetin finansmanına tabi kılınması, finans sistemlerinin geri aşırı düzenlenmiş ( baskı altında ) ve ekonomik byümeyi desteklemek için tasarrufları etkin bir biçimde harekete geçirme konusunda yetersiz halde bırakmaktadır.

Tipik bir para kurulu hükümetin veya devlet teşebbüslerinin harcalamalarını finanse edemez; çünkü onlara ödünç para veremez. Hükümetin bütçe açıklarını finanse edemez ve dolayısıyla para sistemini bütçe açığı finansmanına tabi kılmaktan uzak durur.

Bir para kurulu ihtiyari para politikasını yürütemez. Dolayısıyla onun politikası esnek değildir. Ancak para kurulunun esnek olmayışı bir dezavantaj olmaktan çok, ihtiyari para politikasının ekonomiyi destabilize edici etkilerinden korunmaya ve ücretleri ve fiyatları esnek olarak güçlendirme eğilimlidir.

Para kurulu, hükümetin toplum tarafından arzu edilmeyen bir yüksek enflasyon vergisi olarak iktisadi özgürlükleri ihlal etmesini önleyen bir tür parasal anayasadır. Bir para kurulu, hükümetin bütçe açıklarını finanse edemeyeceğinden dolayı para kurulu sisteminin tam bir düşük enflasyonlu mali anayasa içerimi vardır.


Yüklə 353,5 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə