Giriş:
H
ans Morgenthau
tarafından ‘siyasî
realizm’ olarak
adlandırılan gele-
nek (1966); yüz-
yıllar boyunca Avrupa ve ‘Yeni
Dünya’da, uluslararası ilişkiler üze-
rine yapılan çalışmaların başlıca da-
yanak noktasını oluşturmuştur. İtal-
yan Rönesans yazarlarını, güç den-
gesi teorisyenlerini ve onları takip
eden ‘Machtpolitic’ ekolünün
müntesiplerini, kapsayıcı bir ‘re-
alizm’ şemsiyesi altında mütalaa et-
mek herhalde yanlış olmayacaktır.
Uluslararası ilişkiler alanındaki pra-
tik problemlere ve rekabete dayalı
devletler-arası sisteme kolaylıkla uy-
gulanabilir olma niteliği; realizmin,
ortaçağ sonrası Kıta Avrupası’nda,
devlet adamlarının ana stratejik dü-
şünce ve eylem kalıbı haline gelme-
sine yol açtı. İngiltere ve Amerika
Birleşik Devletleri’nde, güce dayalı
siyaset kuramına ve siyasî realizmin
temel önermelerine karşı alternatif
yaklaşımlar geliştirme çabaları sıkça
görülmesine rağmen; E. H. Carr’ın
klasik eseri, ‘Yirmi Yıllık Kriz:
1919-1939’un yayımlanması, aslın-
da siyasî realizmin II. Dünya Savaşı
öncesinde liberal akımlara karşı ka-
zandığı zaferi sembolize etmekte
idi. Carr, bu gerçeği şu meşhur söz-
leri ile ifade eder: “Uluslararası sis-
temde gücün rolü fazla, moral de-
ğerlerinki ise nisbeten azdır.” (Carr
1946:168).
Güce dayalı siyaset geleneği, pek de
şaşırtıcı olmayacak bir biçimde,
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ye-
niden Uluslararası İlişkiler Teori-
si’nin hakim çevrelerinin başat an-
layışı haline geldi. John Herz, Ge-
orge Kennan, Walter Lippmann ve
Hans Morgenthau gibi düşünürler;
ütopik, kuralcı ve idealist olarak ni-
telendirdikleri liberal yazarlara kar-
şı siyasî realizmin savunuculuğunu
üstlendiler (Keohane 1986a:9).
Elinizdeki yazı, Kenneth Waltz ta-
D‹VAN
1998/1
207
KİTAP TANITIMI
Yapısal realizm
ve ötesi
Kenneth Waltz'un "Uluslararası
Siyaset Teorisi"ne eleştirel bir
yaklaşım*
Sad›k ÜNAY
* Bu çalışma, Kenneth N. Waltz'un Theory of International Politics, McGraw-Hill, New York 1979, adlı
eserinin tanıtımıdır.
rafından kaleme alınan ve süreç içe-
risinde siyasî realizmin yeniden yo-
rumlanması sonucu ‘Yapısal’, ya da
‘Neo-Realizm’in entellektüel bir
akım olarak ortaya çıkmasında
önemli rol oynayan ‘Uluslararası Si-
yaset Teorisi’ adlı eserin gerektiği
şekilde anlaşılmasına katkıda bulun-
mayı amaçlamaktadır. Bunun için,
öncelikle siyasî realizmi sistematik
bir hale getirerek Waltz’un teorisi
için gerekli altyapıyı oluşturan Hans
Morgenthau’nun teorik çerçevesine
değinmek gerektiğine inanıyoruz.
Hemen ardından, ‘Uluslararası Siya-
set Teorisi’nin kapsamlı bir özetini
sunarak, Waltz’un klasik realist dü-
şünceye katkısını ve getirdiği yeni-
likleri sergilemeye çalışacağız. Yazı-
nın amacına uygun olarak seçilen üç
yazar; John Ruggie, Robert Keoha-
ne ve Robert Cox tarafından Waltz
ve teorisine yöneltilen belli başlı
eleştirilerden söz ettikten sonra, ge-
rek Waltz’un teorisi gerekse yönelti-
len eleştiriler hakkındaki şahsî de-
gerlendirmelerimizi takdim ederek
çalışmamızı sona erdireceğiz.
I-Morgenthau: ‘Yapısal
Realizm’in Habercisi’
Teorik çerçevesini oluştururken,
Hans J. Morgenthau’nun zihninde,
biri pratik diğeri ise teorik olmak
üzere iki amaç vardır. Pratik açıdan
realizmin, bilginlere devlet adamla-
rının düşüncelerini anlama ve tah-
min etme fırsatı tanıyan bir yorum-
lama aracı olarak kullanılabileceğine
inanan Morgenthau (1948); teorik
olarak, pozitivist anlamda bir ‘Ulus-
lararası Siyaset Bilimi’ oluşturmanın
ancak realizm sayesinde mümkün
olabileceğini düşünüyordu. İşte bu
nokta, yani uluslararası siyaseti konu
edinen evrensel bir teori ya da ‘bilim’
meydana getirme arzusu, kanımızca
Morgenthau ile Waltz arasındaki en
önemli bağlantıyı oluşturmaktadır.
Bu yüzden, ne Waltz’un ‘Uluslarara-
sı İlişkiler Teorisi’ni ne de ona yönel-
tilen eleştirileri, Morgenthau’nun
uluslararası ilişkilere yaklaşımı hak-
kında temel bir bilgiye sahip olma-
dan anlayabilmek mümkün değildir.
Klasik realist geleneği takip eden
Morgenthau, teorik çerçevesini üç
temel kavram üzerine inşa eder;
‘güç’, ‘rasyonalite’ ve ‘güç dengesi’.
Uluslararası siyaseti, daha fazla güç
peşinde sürekli bir çatışma alanı şek-
linde algılaması onu, “Devlet adam-
ları, güce bağlı olarak tanımlanan çı-
karlar temelinde düşünürler.” sonu-
cuna götürür. İnsanoğlunun tabi-
atında bulunduğuna inandığı ‘sınır-
sız güç ihtirası’ndan dolayı Morgent-
hau gücü, rekabete dayalı bir dünya-
da başka hedeflere ulaşmak için kul-
lanılacak bir araç olarak değil; aksine
başlı başına bir amaç olarak tanımlar
(1946:194). ‘Rasyonalite’ ile ilgili
olarak Morgenthau’nun yaptığı ise,
neo-klasik ekonominin rasyonel-ak-
tör varsayımını, uluslararası siyasete
aktarmaktan ibarettir. Buna göre
devletler, tutarlı ve öncelikleri belir-
lenmiş tercihleri olan ve uygulayabi-
lecekleri tüm alternatif politikaların
artı ve eksilerini önceden hesap edip
çıkarlarına en uygun düşecek tercih-
leri yapabilen, akılcı aktörlerdir.
Morgenthau’nun kullandığı üçüncü
kavram ‘güç dengesi’dir ki, aynı an-
da hem rakip güçler arasındaki den-
ge durumunu, hem de güç çatışma-
larının görüldüğü koşulları ifade et-
mektedir. Fakat bu ikircikli kullanım,
DİVAN
1998/1
208
Sad›k ÜNAY
uluslararası arenada güç dengesi sis-
temlerin oluşumunu kaçınılmaz bir
gelişme olarak görmeyen Morgent-
hau’nun kuramını kendi içinde çeliş-
kiye düşürmektedir.
Ortaya koyduğu teorik yapının,
özellikle ‘güç’ ve ‘güç dengesi’ kav-
ramları hakkında tutarlı tanımlama-
lar üretme noktasındaki zayıflığı,
Morgenthau’nun kapsayıcı bir ulus-
lararası siyaset kuramı geliştirme ça-
balarının önündeki en büyük engeli
oluşturmuştur. Daha geniş kapsamlı
ve iç tutarlılığı olan bir uluslararası
siyaset teorisi geliştirebilmek için
Morgenthau’yu takiben; Morton
Kaplan (1957), Stanley Hoffmann
(1959,1965) ve Richard Rosecrance
(1963) çeşitli girişimlerde bulun-
muşlardır. Bu bağlamda yapılan ça-
lışmaların ortak özelliği, devletlerin
siyaset ve stratejilerinin anlaşılabil-
mesi için insan tabiatının derinlikle-
rinde yatan nitelikler yerine, ulusla-
rarası sistemin anarşik yapısının ana-
değişken olarak kullanılmasını pren-
sipte kabul etmeleri idi. Fakat, tüm
yönleri ile ‘sistem-temelli’ olduğunu
iddia eden bir teorinin şekillendiril-
mesi, Kenneth Waltz’un aşağıdaki
satırlarda tanıtmaya çalışacağımız id-
dialı eserinin ortaya konması ile an-
cak mümkün olacaktı.
II-"Uluslararası Siyaset Teorisi"
Kapsayıcı Bir Özet Denemesi
Eserinin ilk bölümünü, savunduğu
bilim felsefesinin aydınlatılmasına
ayıran Waltz; bilimsel kanunlar, te-
oriler ve teorilerin test edilmesi nok-
tasındaki görüşlerini ortaya koyar.
Ona göre ‘Kanunlar’ farklı değiş-
kenler arasında defalarca bulunan
ilişkilerin ifadeleridir ve bilimsel
açıklama kabiliyeti de ancak somut
gerçeklikten uzaklaşmak yolu ile el-
de edilebilir (sh.7). Waltz, teori inşa-
sının yaratıcılık (creativity) gerekti-
ren bir süreç olduğunu ısrarla vur-
gular. Deney ve gözleme dayalı ne-
densel çıkarımlardan, tamamı ile te-
orik ifadelere geçişi sağlayan en
önemli adım olan basite indirgeme
(simplification), ona göre şu dört
şekilde yapılabilir: tecrit etme (isola-
tion), soyutlama ( abstraction), bir-
leştirme (aggregation) ve fikir for-
muna getirme (idealization).
Waltz’a göre teoriler, herşeyden ön-
ce açıkça ve tüm hatları ile ortaya ko-
nulmalı, onlardan test edilebilecek
bazı hipotezler çıkarılmalı, gerekli
testlerin uygulanmasına engel olabi-
lecek değişkenler kontrol edilmeli ve
ciddi testlerden başarı ile geçemeyen
teoriler, tamamen ya da kısmen yeni-
lenmelidir. Teorilerin inşası ve test
edilmesi hakkındaki görüşlerini orta-
ya koyduktan sonra Waltz, meydana
getirilen teorilerin sınıflandırılmasına
geçmeye hazırdır. Ona göre, bireysel
ya da ulusal düzeydeki faktörlere da-
yanarak sosyal ve siyasal gelişmeleri
açıklamaya çalışan teoriler ‘indirge-
meci’; uluslararası sistem üzerinde
yoğunlaşan teoriler ise ‘sistemik te-
oriler’dir (sh.18).
Waltz, bütünlükleri anlamlı parçalara
ayırarak aralarındaki ilişkileri incele-
me yaklaşımı olarak tarif ettiği ‘anali-
tik metodu’, başlıca bilimsel yakla-
şım tarzı olarak benimsemesine kar-
şın; sistem düzeyindeki dinamiklerin
egemen olduğu uluslararası siyaset
alanını kavramak için yetersiz kaldığı
görüşündedir (sh.39). Onun ‘sistem’
anlayışı iki ana bileşen içerir: sistemik
düzeydeki ‘yapı’ (structure) ve bi-
D‹VAN
1998/1
209
Yap›sal Realizm ve Ötesi / K‹TAP TANITIMI
rimler düzeyinde birbirleri ile etkile-
şim halindeki sistem-içi aktörler. İşte
bu yüzden, ‘sistemik’ olduğunu id-
dia eden her teorinin, sözü geçen iki
düzlem arasındaki ayrımı ortaya ko-
yarak; sistemin yapısının, sistemin sı-
nırları içinde hareket eden aktörleri
nasıl sınırladığını ve yönlendirdiğini
sergileyebilmek durumunda olduğu-
nu vurgular (sh.40).
Sistemik teoriler geliştirme iddiasın-
da bulunan Rosecrance, Hoffmann
ve Kaplan’ın, kendi koyduğu stan-
dartlara uygun bir Uluslararası Siya-
set Teorisi geliştirmeyi başaramadık-
larını belirten Waltz, bu standartları
şöyle sıralar: Farklı kavramsal alanlar
tanımlayabilme, farklı düzeylerde
soyutlamalar yapabilme, sebep-so-
nuç ilişkileri kurabilme, tekrarlanan
davranışları belirleme ve bunları
farklı uluslararası sistemler ile ilişki-
lendirebilecek muhtemel davranış
kalıpları haline getirebilme (sh.50).
Waltz, ‘yapı’yı; sistem içerisinde et-
kileşen birimler üzerinde sınırlayıcı
ve zorlayıcı bir etki alanı oluşturarak
belli tepkilerin benzer durumlarda
verilmesine ve böylece tarihi olayla-
rın tekrarlanmasına yol açan bir güç
olarak tanımlar. Ona göre, “Tarihsel
açıdan, uluslararası sistem büyük öl-
çüde sabittir; zaman içinde belli dav-
ranış kalıpları oluşur ve olaylar, son-
suz bir biçimde, kendilerini tekrar
ederler” (sh. 66).
Bir sonraki adım olarak Waltz; siste-
mik teorilerin, yapısal dinamiklerin
sistem-içi aktörleri sınırlayıcı etkileri-
ni göz önünde bulundurarak, siyasal
gelişmelerin sonuçlarını -belli sınırlar
dahilinde de olsa- tahmin edebilir
hale geldiklerini iddia eder. ‘Yapı’,
sistem düzeyindeki güçler tarafından
onaylanan kimi davranışları ödüllen-
diren, hoş karşılanmayan davranışları
ise cezalandıran sınırlayıcı bir meka-
nizma işlevi görmektedir (sh.74). İş-
te bu yüzden, ‘yapı’ da, tıpkı sistemi
oluşturan diğer aktörler gibi, bağım-
sız olarak incelenmelidir (sh.78).
Waltz’un oluşturduğu teorik çerçeve
içinde, bir sistemi meydana getiren
unsurların birbirlerine nisbetle ko-
numları üç ana faktör tarafından be-
lirlenmektedir:
a)Düzenleyici Prensipler:
Hiyerarşik bir yapılanmaya dayanan
ve aktörler arasında ast-üst ilişkileri-
nin hakim olduğu ulusal siyasî sis-
temlerin aksine, uluslararası siyasî
sistem, anarşik ve adem-i merkezi-
yetçidir. Sistem çapında otorite ve
idari güce sahip aktörlerin eksikliği,
düzensizliğe ve merkezî organizas-
yon eksikliğine yol açar (sh.89). Sis-
tem içindeki tüm aktörler, en azın-
dan teorik bazda, birbirleri ile eşit-
tirler ve ast-üst ilişkileri söz konusu
değildir. Uluslararası Siyasî Sistem-
ler, ulus-devletlerin anarşik bir or-
tamda hayatta kalma çabalarının ta-
bii bir sonucu olarak ortaya çıkar;
belli bir bütünlük kazandıktan son-
ra ise başarılı addedilen kimi pratik-
leri destekleyip ödüllendiren, diğer-
lerini ise dışlayarak cezalandıran se-
çici mekanizmalar olarak işlev gö-
rürler (sh.92).
b)Aktörlerin Karakterleri:
Formel olarak birbirlerinden farklı-
laşmış siyasî aktörler arasında değişik
fonksiyonların paylaşımı, ulusal siya-
sî sistemlerde sıkça karşılaşılan bir
uygulama olmasına karşın; uluslara-
rası siyasetin başlıca aktörleri olan
devletler, icra ettikleri fonksiyonlar
DİVAN
1998/1
210
Sad›k ÜNAY
açısından farklılaşmış değillerdir. Bu
yüzden, uluslararası arenadaki anar-
şik durum, devletleri birbirlerinden
farksız birimler olarak tutar ve ulus-
lararası siyasî sistemin yapılanması-
nın, aktörlerin farklı karakterleri ta-
rafından etkilenmesine engel olur
(sh.93).
c)Kabiliyetlerin Dağılımı:
Ulusal siyasî sistemlerin aksine, ulus-
lararası sistemdeki aktörler, fonksiyo-
nel olarak birbirlerinden farklılaşmış
değillerdir. Bu sebeple, böyle bir sis-
temi oluşturan birimleri ayrıştırabil-
menin yegâne kriteri, benzer görev-
leri yerine getirme noktasında sahip
oldukları farklı kabiliyetleri, yani
güçleridir. Sistem-içi aktörlerin güç
potansiyelleri, aralarındaki nisbî ka-
biliyet dağılımına bakılarak tahmin
edilebilir; ki bu dağılımda meydana
gelmesi muhtemel harhangi bir de-
ğişiklik, uluslararası siyasî sistemde
yapısal değişimlere yol açabilecek en
önemli faktördür (sh.98).
Teorilerin test edilmesi, Waltz’un
yakından takip ettiği ve Karl Popper
tarafından şekillendirilen neo-poziti-
vist bilim felsefesine aykırı düşündü-
ğü yegâne konudur. Bilimsel teorile-
rin test edilmesinde başlıca yanlışla-
mayı (falsification) savunan Pop-
per’in aksine, Waltz; yanlışlama,
doğrulama (confirmation), reel ve
teorik olan öğelerin mukayesesi ile,
benzer ve farklı yapıların hakim ol-
duğu sistemlerdeki davranışların
karşılaştırılmasını içeren geniş çaplı
bir kriter önerir. Bu kriter ışığında,
kendisinin ortaya koyduğu güç den-
gesi (balance of power) teorisi de -
uluslararası sistemde, güç dengeleri
devletlerin isteklerini aşan yapısal
özellikler sebebi ile kurulageldiğin-
den- bilimsel olarak ispatlanmış ol-
maktadır (sh.124).
Waltz, ‘dengeleme’ (balancing) ve
‘takip etme’ (bandwagoning) strate-
jilerini, güç dengesi sistemlerinin
oluşumundaki yapısal etkilerin yansı-
maları olarak algılar. Belli bir kon-
jonktürde en güçlü aktör ya da ak-
törleri destekleme esasına dayanan
‘takip etme’ stratejisi, ancak kaybe-
denler için de kimi kazanımların
mümkün olabileceği durumlarda
mantıklı bir seçimdir. Alternatif itti-
faklar oluşturma yolu ile sistem için-
deki hakim güçleri ‘dengeleme’ stra-
tejisi ise, kazanan tarafın büyük ihti-
malle kaybedenleri tamamen yok et-
meyi planladığı koşullarda makul bir
seçenek haline gelir (sh.126).
Devletler arasındaki yüksek dereceli
bağımlılık ilişkileri, Waltz’a göre, ta-
raflar arasındaki yakınlığı -ve ilişkile-
rin yeterince düzenlenemediği du-
rumlarda, çatışma riskini- arttırır.
Karşılıklı bağımlılık (interdependen-
ce) ilişkilerini, ülkeler arasındaki has-
sasiyetin artması ve dünyanın her-
hangi bir yerinde meydana gelen ge-
lişmelerin, ulusal sınırları aşarak çok
uzak coğrafyalarda etkili olması şek-
linde algılayan liberal yaklaşım tarzı,
Waltz’un düşünceleri ile taban taba-
na zıttır. Aksine o, karşılıklı bağımlı-
lığı, devletlerin birbirlerinden gelebi-
lecek tehditlere açıklığı ve risklerin
karşılıklı hale gelmesi şeklinde açık-
lar. Dünya üzerindeki tüm devletler,
güç ve kabiliyetleri açısından eşit ol-
madıklarına göre; bazı büyük güçler
bağımsız, diğer devletler ise onlara
bağımlıdırlar. Uluslararası sistem
içindeki karşılıklı bağımlılık düzeyi,
büyük güçler (great powers) arasında
D‹VAN
1998/1
211
Yap›sal Realizm ve Ötesi / K‹TAP TANITIMI
görülen bağımlılık ilişkilerinin sıkılık
ya da gevşeklik oranına bağlı olarak
değişik ve büyük güçlerin sayısı azal-
dıkça da, azalma eğilimi gösterir. Bu-
nun sonucu olarak, ülkeler arasında-
ki bağımlılık dengesi, çok düşük se-
viyelerde kurulmaktadır (sh.155).
Waltz, iki-kutuplu (bipolar) sistemle-
rin, tarihte örneği görülen en ideal
uluslararası siyasî sistemleri temsil et-
tiklerini savunur ve çift-kutuplulu-
ğun, özellikle büyük güçlere sağladı-
ğı avantajlardan sözeder. Örneğin,
bu sistemlerde devletler arasındaki
bağımlılık büyük ölçüde azalmakta;
büyük güçler, müttefiklerinden ziya-
de kendi potansiyellerine dayandıkla-
rı için, bağımsız olarak belirledikleri
stratejileri izleyebilmektedirler.
Muhtemel tehlikeler ve verilebilecek
tepkiler, rakip tarafca kolayca hesap-
lanabilmekte ve yeryüzünün hiçbir
coğrafi parçası iki süper-gücün reka-
bet alanı dışında kalmamaktadır
(sh.171-172). Bu ve benzeri sebep-
lerden dolayı iki-kutupluluk, iki ana
aktörün hakim olduğu ideal bir güç
dengesi sistemidir. İki rakip ortak
(adversary partners) arasındaki pa-
zarlık süreci, çok aktörlü sistemlere
nisbetle, muhakkak ki daha kolay ve
daha az külfetli olacaktır.
Mancur Olson tarafından ilk defa
seslendirilen ‘Toplu Eylem’ (Collec-
tive Action) problemine de değinen
Waltz, dünya siyasetine az sayıdaki
büyük güçler tarafından yön veril-
mesinin gerekliliğini ve meşruiyetini
kanıtlama gayreti içine girer. Olson,
sosyal bir grup sayıca küçüldükçe ve
üyelerinin çıkarları da farklı şekiller-
de tanımlanmaya başladıkça; grupta-
ki büyük ya da kuvvetli üyelerin,
kendi şahsî çıkarları ile grubun ortak
çıkarları arasında fark gözetmeye-
ceklerini iddia etmektedir (Olson
1965:36-45). Bu düşünceyi bir
adım daha ileri götüren Waltz, bir
üyenin tüm sistemi içerecek kadar
güçlenmesi durumunda; o üye ile
sistemin çıkarlarının özdeşleşeceğini
savunur. Ona göre, büyük güçlerin
sayıları ne kadar az -ki ideal olan sa-
dece iki büyük gücün varolmasıdır-
ve bu büyük güçler ile diğer devlet-
ler arasındaki eşitsizliğin boyutları
ne derece büyük olursa; büyük güç-
ler, o ölçüde küresel sistemin yöne-
ticileri (managers) olma temayülü
gösterirler (sh. 199).
Başlıca küresel problemler olarak
gördüğü yoksulluk, hızlı nüfus artışı,
çevre kirliliği ve silahlanmaya karşı
etkin bir mücadele yapılabilmesi için
ülkelerarası işbirliğinin önemini vur-
gulayan Waltz; bu noktada, büyük
güçlerin ayrıcalıklı konumunu vur-
gulamayı ihmal etmez: “Büyük güç-
ler, küresel problemlerin çözümünde
başı çekmezlerse, diğerlerinin takip
etmeleri mümkün olmaz.”
III-Waltz'un Teorisine Yöneltilen
Başlıca Eleştiriler
‘Uluslararası Siyaset Teorisi’ni ana
hatları ile takdim ettikten sonra, bu
eser üzerine yazılan başlıca eleştiriler-
den kısaca sözetmenin yerinde olaca-
ğına inanıyoruz. Bu bağlamda,
Waltz’un teorik çerçevesini anlama
ve yorumlama noktasında takınılan
farklı tavırlar hakkında okuyucuya
mukayese imkanı verebilmek amacı
ile; John Gerard Ruggie, Robert O.
Keohane ve Robert W. Cox’un eleş-
tirilerini özetlemeye çalışacağız. Adı
geçen yazarların sıralanmasında izle-
nen tercihin, Waltz’u eleştiri doza-
DİVAN
1998/1
212
Sad›k ÜNAY
jındaki artışa tekabül ettiği, herhalde
dikkatli gözlerden kaçmayacaktır.
Ruggie:
John Gerard Ruggie tarafından kale-
me alınan “Dünya Siyasetinde Sü-
reklilik ve Değişim: Neo-realist Bir
Senteze Doğru” (1983) adlı makale;
‘Uluslararası Siyaset Teorisi’ üzeri-
ne, Waltz’un fikirlerinin büyük kıs-
mını onaylayan bir yaklaşımla yazıl-
mış bir eleştiridir. Ruggie, bu gerçe-
ği, ‘Uluslararası Siyaset Teorisi’ni -
Waltz’un bir önceki eseri olan- ‘İn-
san, Devlet ve Savaş’ (1959)’dan bu
yana uluslararası ilişkiler teorisine ya-
pılan en büyük katkılardan biri ola-
rak nitelendirerek açıkça ortaya ko-
yar (Ruggie 1986:141).
Waltz’un, teorisi için belirlediği he-
defler açısından başarılı olup olmadı-
ğını incelemeye çalışan Ruggie; ulus-
lararası sistemi oluşturan aktörler
arasındaki fonksiyonel farklılaşmayı
gözardı etmesi dolayısıyla, Waltz’un
modelinde değişimin bir boyutunun
eksik olduğu görüşündedir. ‘Farklı-
laşma’ (differentiation) kavramının
sosyolojik boyutunu sorgulayan
Ruggie, bu kavramın, Waltz’un iddia
ettiği gibi aktörler arasındaki farkları
değil; sadece onların birbirlerinden
ayrı ve bağımsız bütünlükler olduk-
larını ifade ettiğini savunmaktadır
(1986:142). Ruggie’ye göre, ‘farklı-
laşma’ kavramı gerektiği şekilde ta-
nımlandığı takdirde, Waltz’un mo-
delindeki ikinci yapısal boyut işlevini
yitirmeyecek; aksine, geçmişte yaşa-
nan ve gelecekte de yaşanması muh-
temel -modern uluslararası sistem-
den, post-modern uluslararası siste-
me geçiş gibi- yapısal dönüşümleri
şekillendirici bir rol oynayacaktır
(1986:146).
Buna ek olarak, Ruggie, değişimin
sadece bir boyutunun değil, temel ve
belirleyici bir öğesinin de Waltz’un
modelinde bulunmadığını iddia eder
ki; kasdettiği, Durkheim’ın ‘Dinamik
Yoğunluk’ kavramıdır. Ona göre
Waltz, sıkı sıkıya takip ettiği Durkhe-
im’ın teorik çerçevesinden, sadece bu
konuda ciddi şekilde yüz çevirmekte-
dir. Ruggie tarafından Waltz’a yönel-
tilen eleştirilerin odak noktası; ortaya
konan teorinin, uluslararası sistemde-
ki yapısal değişimleri açıklamaktan
uzak olmasıdır. Sistem-içi aktörler
arasındaki etkileşimi ve aktörler dü-
zeyindeki tüm faktörleri yok sayan
Waltz; Ruggie’ye göre, sistemik dö-
nüşümün ana kaynaklarını, kendi
eliyle modelinin dışına itmektedir.
Bunun tabii bir sonucu olarak da,
Waltz’un teorisi uluslararası sistem-
deki dönüşümü değil, sadece belli
davranış kalıplarının tekrarını açıkla-
yabilen bir mantıkla örülmüş durum-
dadır (1986:152).
Keohane:
Robert O. Keohane, ‘Uluslararası Si-
yaset Teorisi’ ve ‘Yapısal Realizm’
hakkındaki değerlendirmesini; neo-
pozitivist bilim filozofu İmre Lakatos
tarafından geliştirilen ‘Bilimsel Araş-
tırma Programı’ kriterine dayandırır
(1986b:160). Lakatos, teorilerin, ba-
zı temel varsayımlar ortaya koyan ve
muhtemel ilgi alanlarını belirleyen
araştırma programlarından kaynak-
landıklarını iddia etmektedir. Buna
göre, ilerlemeye müsait araştırma
programlarının; sürekli bir gelişme
süreci içerisinde, destekleyici hipo-
tezler üreterek gerçekliği kavrayış ka-
biliyetimizi arttırmaları beklenir (La-
katos 1970:116). Dayanak noktası
olarak, yukarıdaki kriteri kullanan
D‹VAN
1998/1
213
Yap›sal Realizm ve Ötesi / K‹TAP TANITIMI
Keohane’in Waltz hakkındaki eleşti-
risi, onun üç temel varsayımının be-
lirsizliği üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Keohane, ilk olarak, Waltz’un teori-
sini dayandırdığı ‘gücün geçişkenli-
ği’ varsayımını reddeder. Ona göre,
daha tutarlı ve anlaşılır bir teori ge-
liştirebilme arzusu, Waltz’u; homo-
jen ve aynı anda pek çok amaç için
kullanılabilecek, tekdüze bir ‘güç’
kavramsallaştırması yapmaya zorla-
mıştır. Fakat, dünya siyasetinin
kompleks gerçekleri göz önüne
alındığında, değişik şartlar altında
çok farklı kabiliyetlerin, devletler ve
uluslararası örgütler için bir güç po-
tansiyeli oluşturabilecekleri gayet
açıktır (1986b:184). Buna alternatif
olarak Keohane, ‘güç’ algılayışını
problem alanlarına göre biçimlendi-
ren ve böylece homojen ‘güç’ kavra-
mını genişleterek yapısal realizmin
uluslararası ilişkilerdeki tahmin ka-
pasitesini arttıracağına inandığı, ye-
ni bir model önerir.
Waltz’un, devletlerin çıkarlarının
minimum seviyede hayatiyetlerini
sürdürmek, maksimum seviyede ise
evrensel hakimiyet kurmak olduğu-
na dair varsayımını (Waltz
1979:117); Keohane ağır şekilde
eleştirir. Ona göre, devletlerin var-
lıklarını koruma isteklerinin, güç-
dengesi sistemlerinin düzenli olarak
yeniden kurulmasına sebep olduğu
doğrudur. Fakat, varsayımın evren-
sel hakimiyetten bahseden ikinci
kısmı, Waltz’un teorisi için belirledi-
ği amaçlar açısından tamamı ile ge-
reksizdir. Keohane, son olarak,
Waltz’un güç dengesi teorisinin ve
klasik realist teorilerin, devletlerin
güçlerini maksimum düzeyde arttır-
maya çalıştıklarına dair varsayımını
sorgular. Varlıklarını koruma duru-
munda olan devletler, Keohane’e
göre, kendilerine yönelik bir tehlike
ortaya çıktığında güçlerini arttırma-
ya çalışırlar, fakat konumlarını gü-
venli gördüklerinde bu çabalarını
azaltırlar (1986b:174).
‘Uluslararası Siyaset Teorisi’, Laka-
tos’un bilimsel araştırma programla-
rının değerlendirilmesi için ortaya
koyduğu standartlara tam olarak uy-
gun olmasa da; Keohane’in gözün-
de, tutarlılık ve açıklık gibi bilimsel
erdemlere sahiptir. Bu yüzden Ke-
ohane, yapısal realizmin devlet stra-
tejilerini anlama ve açıklama bağla-
mında iyi bir başlangıç noktası oluş-
turduğunu kabul eder. Fakat aynı
zamanda, bu teorik çerçevenin, siya-
si gerçekliği daha iyi yansıtabilmesi
için daha da geliştirilmesi gerektiği-
ni savunur ki; kendisinin ortaya koy-
duğu ‘Karışık Karşılıklı-Bağımlılık’
(Complex Interdependence) modeli,
alternatif bir bilimsel araştırma
programı olarak, bu amaca hizmet
edecektir.
Cox:
‘Uluslararası Siyaset Teorisi’ hakkın-
daki en ciddi eleştiriler Robert W.
Cox tarafından dile getirilmiştir. Cox,
Hans Morgenthau ve Kenneth
Waltz’u; kurumları, teorileri ve olay-
ları tarihsel bağlamları içinde incele-
yen realizm akımını tarihsel boyutun-
dan soyutlayarak bir tür ‘problem-çö-
zücü’ (problem-solving) teoriye dö-
nüştürmek ile suçlar (1986:211).
Cox’a göre, Waltz tarafından şekil-
lendirilen yapısal realizm, özü itibarı
ile, soğuk-savaş döneminin gerçekle-
rinden soyutlamalar yapılarak ortaya
konan Amerikan-eksenli bir dünya
DİVAN
1998/1
214
Sad›k ÜNAY
modelini yansıtmaktadır. Bu modeli
ayakta tutan üç sacayağı, sırası ile;
‘ilk günah’ ya da dinmek bilmeyen
güç ihtirası ışığında tanımlanan ‘in-
san tabiatı’; ‘ulusal çıkar’ kavramını
siyasî tercihlerin değişmez belirleyi-
cisi olarak gören ‘devlet tabiatı’ ve
birbirine zıt ulusal çıkar tanımlama-
larına güç-dengeleri sayesinde akılcı
sınırlamalar getiren ‘devletlerarası
sistem tabiatı’dır (sh.212). Bizim
açımızdan ise, Cox’un, Kenneth
Waltz ve yapısal realizme yönelik
olarak dile getirdiği en temel eleştiri;
tarihin belli bir dönemine ve belli
sosyal ilişki kalıplarına özel bir dü-
şünce biçimini, evrensel bir gerçeklik
olarak takdim etme gayreti üzerinde
yoğunlaşmaktadır.
Ruggie ve Keohane’e benzer şekilde,
Cox da; Waltz tarafından ortaya ko-
nan teorinin, uluslararası siyasî sis-
temdeki yapısal değişimleri açıkla-
maktan uzak olduğunu belirtir. An-
cak, bu noktada bir adım daha ileri
giderek; ‘Uluslararası Siyaset Teori-
si’nin bu ana zaafını, Waltz’un dü-
şünce sistemine egemen olan poziti-
vist sosyal bilim anlayışı ile ilişkilendi-
rir. Ona göre bu anlayış, insan varlı-
ğının tüm tarihi dönemlerini -farklı
yer ve zamanlara özel koşulları dikka-
te almaksızın- genel kabul gören sos-
yal kanunlar ve teoriler üretmek için
gerekli olan bir çeşit ‘hammadde’
olarak algılamaktadır (sh. 244). Cox,
yapısal realizm ve benzeri pozitivist
yaklaşımların, yapısal dönüşüm alter-
natifleri tasarlamak yerine; varolan
yapıların ve ilişki biçimlerinin kalıcılı-
ğını varsayarak, problem-çözücü
amaçlara hizmet ettikleri noktasında
ısrarcıdır.
Cox, son olarak, yapısal realizmin
içerdiği ideolojik önyargılardan söze-
derek şöyle der: “Neorealizm, ister
Waltz’un ortaya koyduğu yapısal
formda, isterse ‘oyun teorisi’ (game-
theory) temelli formda olsun; ideolo-
jik olarak, uluslararası sistemin büyük
güçler tarafından yönetilmesinin ge-
rekliliğini ve meşruiyetini vurgulayan
bir bilimsel yaklaşım olarak görün-
mektedir.” (sh.248). Bu ifadeler ise,
aklımıza ister istemez, Cox’un belki
de en sık alıntılanan ifadesini getiri-
yor: “Teori her zaman birilerine göre
ve bir amaç içindir.” (1986:207).
Sonuç:
Ortaya koyduğu teorinin tüm zayıf ve
tutarsız yönleri bir tarafa,
Waltz’un tüm yer ve zamanlar için
geçerli olacak evrensel bir ‘uluslarara-
sı siyaset kanunu’ ya da ‘teorisi’ geliş-
tirme gayreti içine girmiş olması; hiç
şüphe yok ki, eserindeki problemlerin
ana kaynağını oluşturmaktadır. Alter-
natif olarak sunduğu ‘tarihselcilik’
(historicism) yaklaşımını benimseme-
mekle birlikte; Robert W. Cox’un,
Waltz ve pozitivist bilim felsefesine
yönelttiği eleştirilere büyük ölçüde
katılmaktayız. Ayrıca; Waltz’un, yapı-
sal temellere dayalı yaklaşımını eseri-
nin sonuna kadar koruyamadığı nok-
tasında, da John Ruggie (1986:140)
ile hemfikiriz. Çünkü ‘Uluslararası Si-
yaset Teorisi’, sonuç itibari ile -kendi-
leri de uluslararası sistem içinde ak-
törler olan- büyük güçleri, sistem ba-
zındaki değişim hareketlerinin yegâne
şekillendiricileri olarak algılamaktadır
(Waltz 1979:162). Böylece Waltz,
tüm teorisini karşı çıkmak için oluş-
turduğu ‘indirgemecilik’ tuzağına,
kanaatimizce, bizzat kendisi de düş-
müş olmaktadır.
D‹VAN
1998/1
215
Yap›sal Realizm ve Ötesi / K‹TAP TANITIMI
Fakat, Waltz’un klasik realizmi yeni-
den yorumladığını ve uluslararası sis-
temi kavramayı kolaylaştıracak yeni
metodlar geliştirmeden, sadece onu
sistematize etmekle yetindiğini belir-
ten Robert Keohane’i desteklemek
kesinlikle mümkün değildir. Çünkü,
bize göre Kenneth Waltz, “Uluslara-
rası Siyaset Teorisi” gibi klasik bir
eseri ortaya koymakla hem yapısal re-
alizmin (structural realism) bilimsel
bir araştırma programı olarak şekil-
lenmesine; hem de neoliberal-ku-
rumsalcılığın (neoliberal institutiona-
lism) buna karşı bir akım olarak geliş-
mesine önemli katkıda bulunmuştur.
Bu yüzden, şunu rahatlıkla söyleyebi-
liriz ki, neo-pozitivist bilim felsefesini
yapısal bir yorumla güç siyaseti ince-
lemelerine uygulayan Kenneth Waltz;
yakın dönem uluslararası ekonomi
politik çalışmalarına damgasını vuran
neorealizm-neoliberalizm tartışmala-
rının temellerini atmıştır.
DİVAN
1998/1
216
Sad›k ÜNAY
Kaynakça:
Carr, E.H. (1946) The Twenty Years’
Crisis, 1919-1939, London, Mac-
millan.
Cox, R.W. (1986) ‘Social Forces,
States and World Orders: Beyond
International Relations Theory’,
Keohane, R.O. Neorealism and its
Critics, New York, Columbia Uni-
versity Press.
Keohane, R.O. (1986a) ‘Realism,
Neorealism and the Study of
World Politics’, Keohane, R.O.
Neorealism and its Critics, New
York, Columbia University Press.
Keohane, R.O. (1986b) ‘Theory of
International Politics: Structural
Realism and Beyond’, Keohane,
R.O. Neorealism and its Critics,
New York, Columbia University
Press.
Lakatos, I. (1970) ‘Falsification and
the Methodology of Scientific Re-
search Programmes’, Lakatos I.
ve Musgrave A. Criticism and the
Growth of Knowledge, Cambridge,
Cambridge University Press.
Morgenthau, H.J. (1946) Scientific
Man Versus Power Politics, Chica-
go, University of Chicago Press.
Morgenthau, H.J. (1948) Politics
Among Nations, New York,
Knopf.
Ruggie, J.G. (1986) ‘Continuity
and Transformation in the World
Polity: Toward a Neo-realist
Synthesis’, Keohane, R.O. Neore-
alism and its Critics, New York,
Columbia University Press.
Waltz, K.N. (1979) Theory of Inter-
national Politics, New York,
McGraw-Hill. Waltz, K.N. (1986)
‘Reflections on Theory of Interna-
tional Politics: A Response to my
Critics’, Keohane, R.O. Neore-
alism and its Critics, New York,
Columbia University Press.
Dostları ilə paylaş: |