80 Ali Şeriati
Başka bir Arap şairinden böyle bir pasaj var,
Yaşatmak isterse baba kızını,
Öte tarafa tutsun ağlar yüzünü.
Ya karanlık, ya bedbaht eder,
İyisi, toprakta görsün izini.
Evet, işte bu nedenlerden Kur'an-ı Kerîm tüm bu
gerçeklikleri "vahşet" olarak adlandırıyor:
"Onlar birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş, yüzü
kapkara kesilir; verilen müjdenin "kötülüğü" yüzünden
kendi kavminden gizlenir. Acaba, o bebeği zillet içinde
barındıracak, ya toprağa gömecek? Bakın, onlar hangi
kötü hüküm veriyorlar! ".
Çağdaş İslam popülisti doktor Ayşe Abdurrahman
yazıyor:
"Bu facianın temel ekonomik faktörler oluşturmaktadır.
Araplarda fakirlik korkusu vardı ". Bugün de çoğu
sosyologların iddiası, kadına uygun yaklaşımı doğuran
kabilenin nüfuzunun kaybedilmesi korkusu olup.
Kabileler arası savaşlarda esir düşen kadınlar köle olur,
biganelere erkeklere verilirdi. Kays b Asım’in tabirince,
"kadın başsız, el-ayaksız biri ile izdivaç yapabilirdi". Tüm
bu faktörler temel ekonomi oluşturuyor. Çünkü esasen el
emeğinden yararlanan sosyal kuruluşlarda erkek
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 81
kadından daha değerlidir. Kişi ne olursa olsun kabile
başkanı da olabilir, ama kadın için böyle bir ihtimal
yoktur.
Evet, kadının sosyal otoritesini sıfıra indiren en önemli
faktör ekonomik faktördür. Baba ölür. Yalnız oğul varis
olabilir. Babanın tüm eşleri, hatta oğulun kendi annesi
ona soydan ulaşır. Kız ise soydan yoksundu. Çünkü o
başka bir kabileye erkeğe gitmekle sahip olduğu
mülkiyeti de kaybetmiş olabilirdi. Dikkat edin, bugün bu
adetlerin kalıntıları yaşıyor. Bazı nesiller başka nesile kız
vermez, oğullarını başka nesilden evlendirmez. amcakızı
amcaoğlu verilir, vesselam!
Vahşete bakın: kızları kendi tanrılarına kurban veren
kabileler olup. "İsra" suresinin 31 ayetinde okuyoruz:
"Geçim endişesi evlatlarınızı öldürmeyin. Biz, onların da
sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten
büyük bir suçtur ".
Düşünüyorum ki, Kur'an bu korkunç facianın nedenini
öne sürer. Daha sonra beyan olunur ki, bu - ahlaksız ve
şerefsiz bir iştir. Ki bu şerefsiz iş ona daha çok uyan
fakir tabaka arasında gayret ve mertlik gibi bozulurdu.
Arap toplumunda sadece ve sadece erkek çocukları
değerli görülürdü. Çünkü erkek servet kazanıyor, aileye
arka duruyor, savaşlarda yer alıyor, nesil çizgisini devam
ettiriyordu. Kız ise daima savunmada olur, bütçeye yük
oluyordu. Kız, tavuk kadar uzağa gidebilir, o ailenin
ayağına bağlanan taşa benzetilirdi. Kısacası, kız çocuğu
82 Ali Şeriati
ailesi için ağır bir yük olarak görülüyordu. Bu ağır yük ne
zaman kayıtsız/şartsız bir erkeğe eş olur ve kendi
neslinden ayrılırdı. Demek, bir yol kalıyordu: çaresi onu
ölümün kucağına vermek. Büyümeden gömmek.
O zaman oğlu olmayan erkeği "ebter", yeni "soysuz" diye
bahsediyorlardı. Kafirler Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi
ve selleme de "ebter" demekten çekinmediler.
Böyle vahşi ortamlarda perde arkasından uzanan el
devrimci bir titreyişle cehaleti ortadan kaldıracaktır.
İki iyi kişi - baba ve kız seçilir. Bu ağır yükü Muhammed
(sallallâhü aleyhi ve sellem) çekmelidir, yeni değeri
yerleştirmek içinse Hz Fâtıma aleyhisselâm kendisini
gösterecektir.
NASIL?
Arapların en büyük kabilesi olan Kureyş sahip olduğu
tüm iftiharı iki aileye - Beni-Ümeyye ve Beni-Haşime
teslim etmişlerdir.
Beni-Ümeyye serveti, Beni Haşim ise görgü ve haysiyeti
ile seçilir.
Bu nedenle kutsal Kâ’be’ ye bu aile ve Kureyş şeyhi
Abdulmuttalip hizmet gösteriyordu.
Abdulmuttalip vefat ediyor. Onun oğlu, Beni Haşim
başkanı Ebu Talib’de bu kudret/zenginlik yoktur. O, o
kadar fakirdir ki, evlatlarını komşular bakıma almışlardı.
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 83
İki aile arasında mücadele başlar ve Beni-Ümeyye
Kureyş’in tüm ayrıcalıkları sahip çıkmak istiyor. Beni-
Haşimde haysiyetini korumuş tek aile Muhammed
salla’llâhu aleyhi ve sellemin ailesidir. Abdülmuttalib'in
torunu olan Hz. Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem
zengin, dul Mekke eşi Hatice ile aile kurmakla kendi
toplumsal konumlarını daha da sağlamlaştırmıştır. Artık
Hz. Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem itibari ile tüm
Kureyş’in ilgisini çekmiştir. Kimsede şüphe yok ki,
Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem Abdülmenafın
aynası
ve
Beni-Haşim'in
şeref
muhafızı
ve
Abdülmuttalib'in haysiyetinin takipçisi olacaktır. Pehlivan
cüsseli Hamza, itibarsız Ebu Leheb, Abbas, aynı
zamanda kişilikli ve fakir Ebu Talib namzetliğe
yaramıyordu. Tek aday nüfuzlu, servetli olan -
Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem Beni Haşim
çizgisi ile - Kâ’be’ ye reislik edebilirdi.
Şimdi herkes beklenti içinde bekliyor ki, Hz. Muhammed
ailesinde doğacak erkek mesuliyetli işte veliaht olacak.
Birinci nesil Zeyneb ve tüm umutlar boşa çıkıyor. İkinci
nesil Rükeyye, üçüncü Ümm-Gülsüm! Yine de beklenti!
Üç kızın ardından Kasım ve Abdullah in doğması büyük
sevince neden olsa da, bu bebekler çok yaşamıyor. Artık
ana kocamaya başlamıştır. Artık onun yaşı altmışı
görmüştü. Ömrü sona yaklaşan Hatice'nin yine de
çocuğu olacak mı?
Evet, intizar son noktasına ulaşır. Son umut, son evlat ...
ama yine de kız! Adını Fâtıma koydular.
Dostları ilə paylaş: |