|
Hermetizm giriş: Günümüzden 16. 000 yıl öncesine kadar geriletilen ilkKabalayı birleştirdi. Önceden beri ilişkili olan Yahudi
9
Kabalayı birleştirdi. Önceden beri ilişkili olan Yahudi
Gelenekleri ile Mısır Geleneklerinin yeniden birleştirilmesi
çabasını aynı yüzyılda Campanella da sürdürdü. Hıristiyanlığın
katı kurallarla dolu evrenini aşmakta yaratıcı Rönesans
düşünürleri için Mısır ve Hermetizm’den başka alternatif yoktu.
Yalnızca 1471 ile 1641 yılları arasında Ficino’nun Hermetika
çevirileri yirmi beş, Patritius’un çevirileri altı basım yaptı.
Asklepius tam kırk kez yayınlandı. Stapulansis’in Asklepius
yorumları on bir basıma ulaştı. 1400 ile 1700 yılları arasında
Batılı gezginler tarafından Mısır’ı anlatan ikiyüzelli kitap
yayınlandı. Yine aynı yüzyılda Hermesçiliğe ve Mısır’a beslenen
ilgi kuşkusuz Rönesans kültürünün en saygı duyulması
gereken yönüydü. Hermesçiliğin o dönemde verdiği en büyük
ürün, bilimin ve araştırma özgürlüğünün öncüsü Giordano
Bruno kişiliğinde ortaya çıktı. Bruno, kendinden öncekilerden
ve çağdaşlarının tümünden daha ileri gitmiş olması bakımından
olağanüstüdür. Tüm çabalarına karşın Bruno’dan önceki
Hermesçiler, Hıristiyanlık tarafından çizilen sınırlar içinde
kalarak, Mısır düşüncesini İncil’de yer alan bilgilerden daha
yukarı taşıyamamışlardır. Oysa Bruno, Mısır bilgeliğine
ulaşabilmek uğruna, yalnızca Hıristiyanlığın değil, Yahudiliğin
bile ötesine geçmeye cesaret etmiş, üstelik bu çabanın hem
entellektüel, hem de siyasal açıdan gerekliliğini vurgulamıştır.
Bruno,
Hermesçiliği
katıksız
Mısırlılığa
döndürmeye
çabalamıştır, onun için Hermesçi Mısır inançları aslında gerçek
dinin ta kendisidir. Hıristiyanlığın sınırlarını aşan Bruno,
engizisyon tarafından yakılarak öldürülmüştür.
Mısır tutkusu yalnızca Katolik ülkeler ile sınırlı değildi.
Protestanlar da Mısır ve Hermesçilik ile ilgilendiler. XVII. yy. da
Almanya, Fransa ve İngiltere’de ortaya çıkan “Gülhaççılar” bir
tür “Gerçek Din” kavramını geliştirirken Hermesçiliği temel
aldılar. Gülhaççılar, toplumun gerçek bilgeliğe ulaşmış seçkin
bir
aydınlar
grubu
tarafından
yönetilmesi
gerekliliğini
savunuyorlardı. Böylece Mısır rahiplerinden Pyhtagorasçı
kardeşlik topluluklarına, oradan da Platon Akademisine uzanan
ezoterik zinciri izlemiş oluyorlardı.
XVII. yy. da Aydınlanma akımının önemli kişilerini bünyesinde
barındıran Masonların ilgi odağı da Mısır oldu. Masonluğun
tarihi, özellikle XVII: yy. da yeniden örgütlenme öncesi dönem
oldukça
karanlıktadır.
Masonluk
başlangıçta,
Ortaçağ
Avrupa’sında katedraller ve diğer önemli yapılarda çalışan
duvarcıların oluşturduğu kapalı örgütlerdi. Reform ve Din
Savaşlarından sonra İngiliz Adalarında yaşamayı sürdüren
örgüt, “soylu ve burjuva” üyelerin girişiyle farklı bir niteliğe
kavuştu ve “Spekülatif Masonluk” oluştu. Ne var ki, Masonlar
XVII yy. öncesindeki bu yeni örgütlenmeden önce de Mısır’a ilgi
duyuyorlardı. Örneğin, bir çok eski el yazmasında Masonluğu
10
Euclide’in Mısır’da kurduğu kayıtlıdır. Masonlar için, mimarlıkla
eşdeğer olarak görülen ve büyük önem taşıyan geometri bilimi,
Nil’in taşmasıyla sınır işaretleri kaybolduktan sonra tarlaları
ölçmek için Mısırlılar tarafından icad edilmişti.
Rönesans dönemi Hermesçileri ile Gülhaççılar artasında nasıl
bir bağlantı varsa, benzer bir bağlantı da Gülhaççılar ile
Masonlar arasında da bulunuyordu. Bunun kanıtı olarak, bir
Gülhaççı olan Elias Ashmole’un aynı zamanda Mason
olduğunun bilinmesidir. Ayrıca, Gülhaççılar ile Masonlar
arasında bazı Hermetik ilke ve düşünce benzerlikleri de vardı.
Her iki örgüt de, evreni simgelemek için Süleyman tapınağı ve
Piramitler gibi yapıların ölçü ve oranlarını kullanarak daha iyi,
daha barışçı ve daha hoş görülü bir dünya yaratacak olan bir
Aydınlanmışlar Grubu oluşturma arzusundaydılar.
Hermesçilik, XVII. yy. dan beri Gülhaççılığı, XVIII. yy.dan beri de
Masonluğun
Simgesel
Ritüellerini
etkilemeye
devam
etmektedir. XIX. yy. sonlarına doğru ortaya çıkan Martinizm,
Teozofi (Theosophy), Gizlici Canlanma (the Occult Revival),
Altın Şafak Hermetik Tarikatı (the Hermetic Order of Golden
Dawn) gibi etkin ezoterik akımların arkasındaki itici güç yine
Hermesçiliktir. Bu sayılan akımlar da XX. yy. da bir tür “Pagan
Rönesansı” nın doğmasına yol açmışlardır. Ünlü psikolog C.G.
JUNG’ un insan ruhunun derinliklerini inceleyen yapıtlarının da,
içerdikleri simya simgeleri ve arketiplerle Hermetik özellikler
taşıdıkları kabul edilmektedir.
Hermetik Öğreti :
Hermetizm, üzerinde başlı başına bir kitap yazılabilecek kadar
geniş bir konudur. Bu yazıda yalnızca bazı öğretisel
özelliklerine kısaca değinmekle yetinilecektir.
Madde, karanlık ile özdeştir. Işık ise ruhtur; aydınlık ruhtadır.
Yer yüzündeki yaşam, ruhun madde ile savaşından oluşan bir
sınav evresidir. Eğer ruh maddeye yenilerek bu sınavı
kazanamayacak olursa, karanlığa tutsak düşer ve varlığını
yitirir. Sınavı kazanan ruh ise göğe yükselir ve ölümsüzlüğe
ulaşır.
Ruhları
ölümsüzlüğe
götüren,
dünya
sınavında,
buyrultularına dayanarak, güçlerini kullanarak, acı çekerek,
elde ettikleri bilinçtir. Buna kavuşmak için, yükselmeyi istemek
gerekir.
Düşüncelerden hiç biri Tanrı’yı resimlendiremez. Tanrı, hiçbir
dil ile tanımlanamaz ve betimlenemez. Cisimle ilgisi olmayan,
biçimi üzerinde her türlü düşüncenin geçersiz olduğu bir
Dostları ilə paylaş: |
|
|