|
Hermetizm giriş: Günümüzden 16. 000 yıl öncesine kadar geriletilen ilkkavram duygularımızla da aydınlanamaz. Sonsuz olan zaman
11
kavram duygularımızla da aydınlanamaz. Sonsuz olan zaman
gibi kısa bir ölçüye gelmez.
Nitelenmesi olanaksız Tanrı, seçtiği kullarından kimilerine,
kendi yüce olgunluğundan bir takım görüntülere erişebilmeleri
için, doğal olanakların üstüne çıkma yeteneğini verebilir. Fakat
bu seçkin kişiler, gördüklerini halk dili ile tanımlayacak sözcük
bulamazlar. Nedenlerin nedeni her zaman saklıdır.
İnsan ruhunun derinliklerinde taze bir biçimde bulunan
niteliklerin ortaya çıkabilmesi için, insanın üstün düzeyde bir
eğitim görmesi gereklidir. Sürekli bir çabayla ve buyrultunun
kullanılmasıyla, insan evrenin potansiyel güçleri ile ilişki
kurabilir. İnsanın uğraşıyla elde edebileceği başarının sonu
yoktur. Yılmayan bir uğraşı sonucunda insan, tanrısallığa bile
erişebilir.
Ateşe, suya, toprağa karşı dayanıklılık gösterebilen insan, öz
varlığına da egemen olabilmelidir. Ruh ve bilgi evreninin yüce
aşamalarına
ulaşmayı
öngören
insan,
duygularının
gölgelemelerini ve şaşırtmalarını aşmayı bilmeli, maddenin
tutsaklığına düşmekten kendini koruyabilmelidir.
Hermetizm’in bu genel öğretisi, karmaşık simgeler ve astrolojik
allegorilerle anlatılır. Öğretinin kökeninde, çağın çok tanrıcı
(politeist) ortamı içinde bir tek tanrıcı (monoteist) görüş belirir.
Ancak bu tek tanrıcı görüş, aynı anda kamu tanrıcı ya da doğa
tanrıcı (panteist) bir nitelik de taşır.
İnsanın her yönden olgunlaşıp yetkinleşmesi yoluyla Tanrı’ya
yaklaşabileceği inancı, diğer tüm gizemci (mistik) öğretilerden
önce Hermetizm’de yer almıştır. Hermetizm öğretisinin temel
öğelerinden biri olan “ışık-karanlık diyalektiği” de çağlar
boyunca bir çok din ve inanç sistemi için de bir esinleme
kaynağı olmuştur.
Hermes, “Hiddet tutkusu (Öfke) insanlar tarafından yaratılmış,
dünyevi tanrılarla alışmış bir durumdur” diyor. Bu teori, yani
heykellerin daimonlar (cinler) içerdiği inancı daha sonra
Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiştir.
Politeizme ait bu düşüncelerin yanı sıra panteist fikirler de söz
konusudur: Nitekim “Ben ne isem sen de o’sun”, “Benim
yaptığım her şey sensin, benim söylediğim her şey sensin”,
“Ben seni biliyorum, sen de beni biliyorsun. Ben, senim, sen de
bensin” sözlerini okuduğumuz zaman sanki elimizde Hintli bir
filozofun
kitabı
vardır.
Benzer
düşünceleri
Hıristiyan
Mistisizminde de buluruz.
Asketik Prensip (zühd) :
12
Hermes, “kendini seven kişi bedeninden nefret etmelidir”
demekte, ancak başka bir yerde de evlenmenin gerekliliğinden
söz etmektedir. Hermes, sık sık tanrının oğlundan söz eder.
Hermetik öğreti ile Hıristiyanlık arasındaki benzerlikleri
yüzeysel bulan bilim adamları varsa da, bu gün İsa’nın Tanrının
oğlu olduğuna dair Hıristiyan öğretisini Eski Mısır’a geri
götürenler de vardır. Hermes’e göre , tanrı’nın oğlu bazen
Nus’tan türemiş olan “Logos” , bazen de bir insandır. Ancak o
bildiğimiz bir insan değil “ebedi (aenian)” bir insandır. Çünkü o
tıpkı babası gibidir. Bu Nus’un cinsiyet aspektinin oluşu
anlaşılması zor da olsa, onu biseksüel yapmaktadır. Bazen de
Platon’da olduğu gibi, tanrının oğlu “her şeyi hisseden evren”
dir. Hermes, güneşi açıkça tanrının oğlu olarak nitelendirmiyor,
bunun yerine ikinci bir tanrı olarak anıyor.
Kötülük : Hermes’in kötülük ile ilgili görüşleri de çeşitlidir: Bir
taraftan “ruhun her kötülüğü sefahattan kaynaklanır” demekte,
diğer taraftan başka bir yerde de “beden, kötülüğün kaynağı”
olarak gösterilmektedir. Yine Hermes’e göre “bedeni sevmek
ölüm sebebidir”. Bir başka yerde de “iyilik” ve “tutku” bir
birinin zıddıymış gibi gösterilmektedir. Hermes, “tutku” tıpkı
“demirin üstündeki pas gibidir” yani onun parlaklığını, gerçek
yüzünü örter, demektedir. Bütün bunlar belki de sonuçta aynı
noktada kesişmektedir: Kötü düşünceler “daimon” (cin veya
Aselepsiyus’da yazıldığı gibi “kara melekler”) tarafından
insanlara musallat edilmektedir. Bu düşünce Yunanistan’dan
daha çok İran’ı akla getirmektedir. Hermes’e göre kötülük her
ne şekilde ortaya çıkarsa çıksın tanrı tarafından yaratılmamıştır.
Kötülük sadece dünya’ya aittir. Kötülüğü bütün cosmos’a
(evren) maletmek küfür olur, Tanrı’ya saygısızlıktır. Yine
Hermes’e
göre
tanrıya
inanan
insan
kötülüğü
iyiliğe
dönüştürmeye muktedirdir.
Hermes ve Tanrı :
Hermes’in tanrı ile ilgili düşünceleri çeşitlilik arzetmektedir:
Polytheist, phanteist ve monoteist düşünceler karışımıdır. Ona
göre gökyüzündeki yıldızlar tanrıları temsil ederler. Bunların en
önemlisi denizlerden ve yeryüzünden daha büyük olan
güneştir. Ayrıca ölümsüz ve insanlar tarafından erişilebilen
başka varlıklar vardır. Hermes diyor ki “insan tanrıları kendi
tasavvurlarına göre yarattı. Tıpkı baba ve rab olan büyük tanrı
kendi bünyesi içinde ve kendi tasavvurlarına göre çeşitli
tanrılar yrattığı gibi”. Asciepsius, Hermes’e sorar : “Bunların
(tanrıların) heykellerini mi kastediyorsun ?” Hermes şöyle
cevap verir : “Bunlar hayat, duygu ve ruhla bezenmiş
heykellerdir. Heykeller, geleceği, olacağı önceden bilirler. Bu
bilgileri rüya, fal ve prophetia yoluyla bildirirler. İnsanları hasta
eden, hastaları sağaltan ve arzulara göre keder ve neşe dağıtan
heykeller. Heykellerin bu güçleri, onların içinde var olduğuna
Dostları ilə paylaş: |
|
|