HÜMANİZMİN ÇIKIŞ ve YAYILIŞI
Edebiyat ve Hümanizm - Rönesans :
Hümanizm veya rönesans mefhumunun edebiyat tarihinde tuttuğu
yeri de bir kaç kelime ile belirtmek yerinde olur. Orta çağdan Yeni-çağa
geçişteki ara devrin (yuvarlak rakamla 1300-1500) ifadesi olan röne
sans genel olarak yeni ceryanın bütün devrini, özel olarak, bilhassa
İtalya'da, sanat hareketini ifade etmekle beraber edebiyat tarihinde,
Avrupa kültür ülkelerinde, XIV. yüzyılın ortasından itibaren kendini gös-
termiye başlıyan yeni dünya ve hayat kavrayışiyle ilgili olmak üzere,
Antik edebiyatın derinden anlaşılması suretiyle filizlenen edebiyatın ge
lişmesinin ifadesidir. Yeni cereyan dolayısiyle Antik eserler daha çok
ölçüde ve daha ilgiyle okunmuş ve bu suretle modern kavimler kendi
tabiî istidatlarını kavramışlardır ki, bu tecelli müteakip devirlerdeki
milli klâsisizm'in husulünde önemli bir ön şart, bir merhale olmuştur.
Türlü ulusal halk dillerinin, ortaya çıkan yeni düşünce ve duygu
hazinesini, her milletin kader ve nasibi derecesinde eski ve yeni dil ve
edebiyatlarla gittikçe daha sıkı ve şuurlu olarak uğraşmak, rekabet et
mek suretiyle sanatlı bir şekilde işlemiş olması çok önemlidir.
Edebiyat alanında İtalya, Petrarka ve Boccacio gibi yüksek şahsi
yetleriyle, öncülük etmiş ve diğer milletler zaman farklariyle yeni nurlu
yolu takibetmişlerdir: Fransa Rabelais, Montaigne gibi ediplerle "Pleiade,,
ebedî okulu, İspanya düzenbazlık romanları ve Cervanteş'in eseri, İngil
tere Shakespeare dramları ve Almanya Humanizm-Reformasiyon dev
rindeki edebî mahsulleriyle, yeni ideâl yolcuları kafilesine katılmışlardır.
Böylece İtalya'da başlıyan rönasans hareketi, kuvvet ve şekil kudreti
çeşitli şekilde olmak üzere, Avrupa'nın belli başlı ülkelerine yayılmıştı.
Humanizm-rönesans cereyanının ortaya çıkışı :
Bugün hâkim olan kanaata göre, yeni cereyan, devrin umumî karak-
terinin, ruhî durumunun ifadesi olmakla beraber ortaya çıkış ve gelişi'
mini açık bir şekilde tesbit ve takibetmek hemen hemen imkânsızdır.
Zira herhangi bir yeni cereyanın başlangıcını kesin olarak tesbit etmek
ruhî hareketleri siyasî olaylar gibi muayyen rakamlarla sınırlandırmak
demek olur ki, buna imkân yoktur. Kaldı ki, gelecek yüzyılların kültür
fizyonomisini şekillendirecek olan muazzam bir cereyanın muayyen bir
zamandan itibaren başladığını iddia etmek büsbütün yersiz olur.
Yeni cereyanın ortaya çıkışında siyasî, içtimaî, dinî, edebî ve sa-
natkârane faktörlerin herbiri muayyen ölçüde müessir olmuştur. Hüma
nizm hareketini Avrupa'nın belli başlı ülkelerinde nüvelerinin bulunduğu
muhakkak olmakla beraber tarihî ve kültürel şartları daha çok uygun
olan İtalya bu harekete beşiklik etmiştir. Roma İmparatorluğunun çökü
ntünden sonra İtalya'nın siyasî bakımdan bir rol oynıyamayışı ve bir
düziye şu veya bu şekilde yabancı nüfuz ve hâkimiyeti altında bulu
nuşu dolayısiyle İtalyan halkı perişan bir durumda idi. Buna rağmen
203
204
ŞÜKRÜ AKKAYA
Antik-Roma kültürüne merkezlik etmiş olan Roma şehri halkı en yüksek
makama nüfuz ve tesahüp uğrunda uğraşmaktan yılmıyordu. Roma şeh
rinde cahillik ile hiristiyanlık, dünyevilikle ruhanilik garip bir şekilde
çarpışmakta devam ediyordu. Papalık ile İmparatorluk kudretleri, temsil
eden şahsiyetlerin dirayet ve kuvvetlerine göre, muvazene kurmuya ça
lışan iki kutup suretiyle vuruşuyorlardı. XII. Yüzyılın ilk yazısında (1148)
Arnold Brescia, Roma'da ilk defa demokratik düşünceleri ilân etmek
suretiyle hem Papa'yı hem de Kayser'i düşman ettiği zaman, o vakitler
Roma'da çok yayılmış olup Mirabillia Romae
1
adını taşıyan ve eski
Roma şehrinin kulelerini kapılarını, mabetlerini, sutunlarını, zafer takla
rını, menkabeler, garip vakalar ve misallerle tasvir eden ve hıristiyan
din kurbanlarına ithaf edilmiş olan bu kitap çok yayılmıştı. Eserde hey
betli İmparatorlar, büyük komutanlar canlı bir surette tasvir ediliyor
ve bu arada kutsal menkabeler nakledilerek zengin mazi, okuyucunun
gözü önünde canlandırılıyordu. İtalya'nın siyasal ve sosyal perişanlığı
İtalya halkının birlik duygusunu uyandırmağa saik olmuştu. Yeni müş
terek bir dilin ortaya çıkması emeliyle siyasî birlik emeli de ayni za
manda kendini göstermişti.
Alman kiralı ve Napoli-Sicilya varisi IV. Hanri'nin ölümünden
(1197) sonra devletin en kötü zamanlarında Papa III. İnosans durumun
müsaadesinden istifade ederek o vakitlere kadar İmparatorluğa gevşek
bir surette bağlı bulunan Kilise Devletini tamamiyle bağımsız bir hüküm
ranlık haline getirmek ve ülkesini kendi hesabına genişletmek istemişti.
Bu arada hareketinin meşru olduğunu isbat için bir takım eski mektup
larla beyannamelerde uyuklamakta olan ideleri canlandırmış ve esasen
hiç bir vakit tamamiyle unutulmamış olan "İtalya„ adını parola olarak
kullanmak suretiyle İtalya'nın türlü bölgelerini ikaz ederek İtalyan'ları
vazifeye çağırmış "dillerini anlamadıkları efendilerden kendilerini kur
tarmalarını,, telkin etmişti. Hatta III. İnosans'ın biyografi, Papa'nın
"Almanların tahammül edilmez istibdatlarına,, karşı da cephe almış oldu
ğunu kaydetmekle öğünür. Papa'nın, Almanlara karşı takındığı bu
cesurane tavrın nasıl bir tepki uyandırdığını meşhur lirik şair Waiter
sert alay ve hücumlariyle ifade eder (bak, sayfa 16).
Vakıa bu suretle İtalya da ulusal Birliğin gerçekleşmesi için gere
ken şartlar tamamlanmış demekti: Toprak birliği, siyasî menfaat bir
liği, dil birliği ve yabancılara karşı muhalefet birliği. Fakat bütün
bunlara rağmen ne Papa'nın siyasî hâkimiyeti, ne de gerçekten canlı
ulusal hareket amacı elde edilebilmişti.' Bundan sonra da arada yapı-
lagelen birlik davetlerine rağmen mahallî bölge duygusu yüzlerle yıl
devametmişti
1
«Roma'nın harikaları» demek olup XI. yüzyıla irca edilen bu eser, önceleri Roma
ziyaretçileri için yazılmış olan klavuzların bir a r a d a toplanmış şeklidir.