HÜMANİZMİN ÇIKIŞ ve YAYILIŞI 207
Dil birliğinin geniş ölçüde gelişmesine karşı, mahallî menfaat
mücadeleleri dolayısiyle siyasî alanda birliğe doğru -gidilememişti.
Bilâkis hâkimiyetini 130 yıl sürdürmüş olan Hohenstaufen kayserliğinin
(1138-1268) çökümünden sonra İtalya'da ortaya çıkan yeni hüküm
ranlık kuvvetleriyle birlikte yeni içtimaî teşekküller husule gelmiye,
müsait durumu dolayısiyle bilhassa kuzey İtalya'da ötedenberi önemli
ve kudretli olan şehirlerin bağımsızlıkları ve servetleri gelişmiye
başlamıştı. Liman ve Ticaret şehri olması dolayısiyle Venedik'le
Genua'da, kültür merkezi olması dolayısiyle Floransa'da bir taraftan
siyasî, diğer taraftan içtimaî hareketler gittikçe kuvvetleniyor ve üstün
tabakalar arasında kayışmalar oluyordu. Asilzadeler burjuvalaşıyor,
halk tabakasından ticarette yükselenler şehrin ayanı sırasına geçiyor,
karşılıklı nüfuz mücadelesine koyuluyorlar. Artık ferdin, kimin nesi
olduğu değil, hâlen ne olduğu soruluyor ve ona göre kıymetlendiri
liyordu. Lüks, israf, yaşama zevki yeni cemiyetin esas damgasını teşkil
ediyordu
1
. Aynı hale Almanya'da burjuvalığın geliştiği çağlarda da
şahit oluyoruz.
Aşağıda görüleceği üzere bu ademi merkeziyet dolayısiyle rekabet
yüzünden vakıa siyasî birlik teşekkül edememişti. Fakat bu hal hü
manizmin husulünde en mühim âmil olan ferdiyetin, binnetice düşünce
hürriyetinin gelişmesine müessir olmuştu. Kaldı ki, İtalya'nın tarihî,
coğrafî, iktisadî hatta ırkî kültür şartları İtalyalının, olayları dar bir
çerçeveden görmiyerek müsamahalı, uzak görüşlü olmasını besler
durumda idi.
Y e r y ü z ü n ü n k e ş f i
2
:
Coğrafî durum icabı gemicilik ve ticaretle uğraşan İtalyanlar'ın öte
denberi Akdeniz'in doğu limanlariyle yakın münasebetleri vardı. Bu
suretle devrim dünyasının büyük bir kısmı önlerine açılmış ve keşfe
dilmiş demekti. Çünkü muazzam ölçüde gezgin olan müslümanların
göçmen yaşayış seli bu limanlara dökülmekte idi. Haçlı seferleri ise
genel olarak avrupalılara, özel olarak İtalyanlara uzakları açmış, macera
perestlerin gezgincilik temayülünü canlandırmıştı. İtalyanlar haçlı sefer
lerine, diğer kavimlere nisbetle umumî ilcaat dışında başka maksatlarla,
yani aynı zamanda iktisadî düşüncelerle katılmışlardı. Maceraperestler
den, Marko Polo gibi kendini Moğol dünyasının dalgalarına kaptırarak
tâ hakanın tahtının basamaklarına uzananlar olmuştu.
Yeryüzünün batı bölgesinde de, daha 1291 yılında İtalyanlar (Çene-
vizler) doğu Hindistan'ın deniz yoliyle ilk keşfini denemişlerdi. Columbus,
1
Walter Göte, s. 177-179.
2
Gerek bu keşifler bahsi, gerekse müteakip İtalya ye ferdiyet bahsi esas itiba
riyle Burekhardt'ın klâsik eseriyle Götz'ün eserinin ilgili fasıllarına dayanmaktadır.
Tamamlayıcı mahiyetteki diğer ilâvelerin kaynakları ayrıca gösterilmiştir.
ŞÜKRÜ AKKAYA
Batı uluslarının hizmetinde, uzak denizlere giden bir sürü İtalyanların
en önemlisini teşkil eder.
Bu gezginlik tezahürleriyle ilgili olan coğrafya
1
ve kozmografya
alâkası da İtalya'da çok erken geliştiği gibi, bir taraftan eski Roma
gladiyatör oyunlarına sahne olması dolayısiyle türlü hayvanlara, diğer
taraftan Güneyin feyizli iklimine sahip bulunması dolayısiyle de türlü
renkli çiçeklere ve nebatlara gösterilen alâka İtalyanların tabiata olan
bağlarını takviye etmiş ve binnetice erâzinin türlü şekillerinin güzellik
lerini tanımıya ve tasvir etmiye imale etmiştir. Bu suretle duyuşu derin,
sezişi kuvvetli, görüşü uzak kimselerin dile gelmesi, dünya ve tabiatın
sonsuz güzelliklerinin fışkırdığı büyülü gözelerden fânilerin de susuzluk
larını gidermeleri için şairlerin kaleme sarılması hususunda muhit tama-
miyle hazırlanmıştı.
Tabiat tezahürlerinin, erâzi güzelliğinin insan ruhuna yapıtıği tesir,
esas itibariyle Dante ile başlar. Daha önceleri gerek İtalya'da gerek
Batı'nın diğer ülkelerinde, münferit bir şekilde tabiatın akisleri görülür
se de, bunlar mevziî ve tesirsiz kalmıştır
2
. Dante, yalnız sabahın esinini,
denizin engin mülayim dalgalarında pırıldıyan ışıkları, ormandaki fırtına
vesaireyi tasvir etmekle kalmamış, herhalde sırf uzakların seyrinden
zevk almak için, yüksek dağlara çıkmıştı. Artık ilk kuvvetli müjdeci
derin intibalarıni tasvir ettikten sonra diğer muakıpler ortaya çıkmıya
başlamıştı.
İnsanın keşfi :
Rönesans kültürü dünyanın keşifleri serisine daha büyük bir kazanç
eklemiştir ki, bu da ilk defa olmak üzere bütün muhtevasiyle insanın-
ferdin keşfedilerek aleniyete çıkarılmasıdır. Ferdiyetin gelişmesi, başlıca
kendi şahsiyetini ve başkalarını kavramasına bağlıdır. Bu iki büyük
belirtinin arasına Antik muharreratı sokmak gerektir. Zira gerek ferdi
yetin, gerekse umumî beşerî hallerin kavranması ve tasviri başlıca bu
medium (aracı) vasıtasiyle şekil ve renk alır. Bereket versin ki insanın
ruhî cevherinin tanınması keyfiyeti, kılı kırk yararak nazarî psikoloji
yoliyle değil (zira Aristoteles bu maksadın sağlanmasına kâfi idi) mü
şahede ve tasvir kudretiyle olagelmişti.
İnsanın serbest, ruhî tasviri keyfiyetinin ilk defa XIV. yüzyıl şairleri
tarafından yapıldığını görüyoruz. Başkaca meselâ Gottfried v. Strass-
burg'un "İsolde ile Tristan,, eserinde olduğu gibi ruhî tahlil ve tasvir
lere rastlanmakla beraber bunlar münferit ve mevziî kalırlar. Nitekim
aynı belirtiler İtalya'da XIII. yüzyılda dahi mevcuttu. Fakat aynı yüzyılda
1
İtalyanın en eski haritasının Petrarka tarafından yaptırıldığı rivayet edilir :
Burckhardt cilt II, s. 18.
2
Haçlı «eterlerinden dönen bazı şairlerde Almanya'da Wolfram, v. Eschenbach,
Walter v.
der Vogelweide ve Neidhart v. b.. bu nevidendir.
208