HÜMANİZMİN ÇIKIŞ ve YAYILIŞI
205
Fakat yukarıda saydığımız şartlardan müşterek dil hareketinin çok
sürmeden, hemen müteakip nesilden itibaren, gerçekleşmesi önemli bir
kazançtı. Zira toplu yaşayışın en yüksek ve şuurlu mahsulü olan sanat
eserinin ortaya çıkabilmesinin en önemli şart ve temeli, işlenmiş bir
dildir. İtalya'nın türlü bölgelerinde kullanılmakta olan lehçelerin hepsi
gerek mevzii gerekse ırkî bakımdan tehalüf göstermekle beraber, lâtin-
cenin birer dalı idiler. Dil hareketinde dava yalnız üstün olan bir
lehçenin hâkimiyeti değil, aynı zamanda vulger (halk) dilinin, hüküm
sürmekte olan lâtince yanında, edebî bir dil haline gelmesi idi. Muhtelif
zamanlara ait vesikalarda müşterek münferit kelimelere raslanmakla
beraber, meselâ daha XII. yüzyılda, birbirine bağlı dil vesikaları pek
az görünür ve tercüme karakteri taşırlar
1
.
Orta çağın kemal devrinde Batı ülkelerinin asilzadeleri, gerek çevre
konuşma dilinin, gerekse şiirin ifadesi olmak üzere bir "saray-kibar,,
dilinin teşekkülüne gayret etmişlerdi, İtalya'da dahi saray mensuplariyle
şairlerin dili sayılan, fakat daha erkenden türlü lehçelere ayrılmış
bulunan, bir kibar dili gelişmişti. Bu dilin bütün aydınların müşterek
yazı dili olması için şuurlu bir surette gayret sarfediliyordu. 1300 den
önce yazılmış olan "Yüz Eski Hikâye,, nin ön sözü bu maksadı açıkça
belirtmektedir. Burada dil, şiirin vesayetinden âzâde bir şekilde kulla
nılmaktadır; açık, sâde, ruhlu, güzel, kısa ifadeli sözler ve cevaplar
dilin en güzel şeklini teşkil etmekte ve ancak Yunanlarla Araplarda
câri olan "kaç kişi uzun ömründe güzel tek bir söz söyliyebilmiştir,,
düsturuna tercüman olmaktadır
2
.
Yalnız dilin gelişimi meselesi, türlü cephelerden mütalâa edilmek
istendiği anda zorlaşmaktadır, Dante, yazılariyle bizi bu savaşın içine
götürmektedir, "İtalya - halk dili üzerine,, yazısı yalnız dilin kendisi
için önemli olmakla kalmaz, genel olarak modern bir dilin tenkidi
bakımından da kıymetlidir. Dante'nin düşüncelerinin seyri ile elde
ettiği neticeler bakımından dil tarihinde seçkin bir yer tutan bu eser
dolayısiyle şurasını da belirtmek yerinde olur; kitabın telifinden daha
çok önceleri dil işinin günlük, hayatî bir mesele teşkil etmiş olması ve
bütün lehçelerin partizanlık heyecanı ve alyehtarlığı tesiri altında müta
lâa edilmiş bulunması dolayısiyle müşterek ideal dilin doğumunda
hayli ağrı çekilmişti.
Yeni dilin doğuşunda en büyük yararlığı Dante göstermişti. Öte-
denberi zengin bir kültür sahası olması dolayısiyle hayli incelenmiş
olan ve bu yüzden İtalyan lehçelerinin en güzeli ve asîli sayılan Tos-
kana şivesi en değerli yazmanlar tarafından işlenerek kıymetlendirilmiş
ve yeni ideal dilin başlıca temelini teşkil etmişti.
1
Walter Götz, Propylâen - Weltgeschichte, s. 172-179.
2
Jacob Burckhardt - Geiger, Die Kultur der Renaissance in İtalien, Cilt II. a. 99.
ŞÜKRÜ AKKAYA
Dilin gelişim ve değişimi tabiatiyle birtakım tartışmalara yol aç
mıştı. İlk anlarda istidatlı bazı yazmanlar mutad tabiî ifade tarzından
mahrum kalıyorlar, buna mukabil dilin sadeleşmesinde, millîleşmesinde
ifrata kaçanlar bazı bayağı, galiz tabirleri de kullanıyorlar ve bu suretle
fayda yerine zarar veriyorlardı. Fakat değeri az olan bir melodi de iyi
bir enstrümanla çalındığı takdirde hoş çınlıyabilir.
Dilin millî-içtimaî bakımdan topluluk üzerine yaptığı tesir önemli
idi. Yeni dil artık yalnız asilzadelerin veya muayyen bir sınıfın ifade
vasıtası değildi. En fakir, en zavallı kimseler dahi, arzu ettiği takdirde
bu dile sahip olabilirdi. Daha bugün bile bir yabancı, İtalya'nın diğer
bölgelerinde anlaşılmıyan lehçelerin hâkim olduğu yerlerde, basit in
sanların, köylülerin temiz, pürüzsüz bir İtalyanca konuşmalarına hayret
eder ve gayri ihtiyarî Fransa'da, hele Almanya'da aynı sınıf insanların,
hatta yüksek mevki sahibi aydınların taşra ağzına bağlı olduklarını
hatırlar
l
.
İtalya'nın türlü bölgeleri birbiri ardına yeni dili resmen kabul etti
ler. Hatta kendi lehçelerini "Yunancanın haşmetinin ma'kesi,, suretinde
vasıflandıran Venedik'le Milano ve Napoli, daha edebiyatın parlak dev
rinde, kısmen bu parlaklık yüzünden, yeni dili kendilerine mal edinmiş
lerdi. Piemont bölgesi XVI. ıncı yüzyılda kendi ihtiyariyle halis bir İtal
yan memleketi olmuş ve önemli millî bir dava olan bu saf dile katıl
mıştı. Yeni saf dilin üslûbu dilin ve sanatın bütün metalibini tatmin
edecek derecede gelişmişti. Halbuki başka kavimlerde dilin böyle şuurlu
bir surette ayrılma keyfiyeti hayli sonraları olagelmiştir.
Dil meselesi, yaşıyan cemiyetin bir davası olduğu için ne muhafa
zakârlar ne de müfrit tasfiyeciler, bütün gayretlere, kongrelere rağmen
maksatlarında muvaffak olamamışlardı. Çünkü saf dilin doğduğu
Toskana'da gereğinden fazla mükemmel yazmanlar ve konuşmanlar
vardı. Bunlar her iki muarızları da ya hiç eslemezler, yahut da bunlarla
alay ederlerdi. Yalınız Makyavelli gibi bir kalem sahibinin varlığı,
heybetli fikirlerini, saf, sade tabirlerini, 1300 yıllarının temiz ifadesine
nisbetle, daha yüksek meziyetlere sahip olan bir dilde ifade edişinin
tesiri, bütün bulandırıcı elemanların silinip süpürülmesine yetişmişti.
Mesele dil davasiyle ilgili olanların konuşma ve yazmada konuyu
itina ile gereği gibi işlemelerinde idi. Canla başla işlenen İtalyanca
zamanla renkli çiçekler, türlü meyvelerle bezenmiş bir bahçeye
dönmüştü
2
.
1
1927 yılında -sömestr tatili münasebetiyle Bavyera Alpler'inde kalıyordum.
Sapa köylerden birinde merak saikasiyle, görüşmekte olan iki yerli köylünün konuş
masına kulak k a b a r t m ı ş t ı m . Bir çeyrek boyunca tek bir kelime anlıyamadığım gibi
bilmünasebe görüştüğüm Baviara Maarif Nazırının da yerli lehçe ile konuştuğuna
hayretle şahit olmuştum.
2
Jacob Burckhardt-Geiger, cilt II, s. 100-103.
206