HÜMANİZMİN ÇIKIŞ ve YAYILIŞI 209
Batı âleminde revaç bulan ve sıkı ölçülü mısralardan terekküp eden
"Sonett„in tekemmülü ile düşünceler ve duygular kendilerine bir sığınak
bulmuştu.
İnsan duygusunun, ruhî heyecanlarının tasvirinin de yine Dante'nin
"sonett„leriyle "Chanson„larının muhteşem mısralarında tekemmül ettiğini
görüyoruz. Dante, bizzat ruhun kendine karşı sevincin ve iztirabın
bütün safhalarını pervasızca tesbit ettikten sonra bunların hepsini sıkı
bir irade kuvvetiyle en kesin sanat şekilleriyle belirtmektedir. Bütün
Ortaçağ boyunca şairlerin kaçındığı bu konuyu Dante cesaret ,ve aza
metle işledikten sonra büyük muakipleri Petrarka ile Boccacio tekem
mül ettirmişlerdi.
İtalya ve Ferdiyet :
Batı Ortaçağında İtalyalının en başta modern insan oluşunun, biri
cik olmamakla beraber, en önemli sebebi, İtalyan devletlerinin, cumhu
riyetlerle otoriter şahsiyetlerin bünyesinde meknuzdu. İtalyalının Avru
pa oğulları arasında, ailenin haklarına tesahup edecek olan ilk erkek
evlât yerini tutması da buradan geliyordu
1
Bu hususta hâkimiyet mücadeleleri ve bununla münasebettar olmak
üzere sürgünlükler Önemli bir surette âmil olmuştu. Etrüsk toprağı
üzerinde, bir Roma mamuresi olup Langobard - Frank hâkimiyeti çağla
rında gelişen Firenze (Floransa) şehri XII. yüzyılda elde ettiği siyasî
başarılar yüzünden önem kazanmıya başlamıştı. 1172 de Mainz Pesko-
posiyle kayserin adamlarına karşı zafer kazanan halk 1250 yıllarında
kayserliğin çökmesiyle Floransa muntazam teşkilâtı, garip arması,
şehir ayanından mürekkep senatosu ile gitgide demokratik bir idare
kurmuştu. Fakat nüfuzlu Geulf ailesi şehrin iç ve dış idaresinde hâki
miyeti ellerinde tutmuşlardı. 1260 yılında Ghibel ailesi galebe edince
Guelf'lere karşı takibat başlamış ve bunlar arasında Brunetto Latini
de 6 yıllığına Fransa'ya sürülmüştü. Brunetto bu zaman zarfında dev
rin bilgilerini bir nevi ansiklopedi şeklinde, fransızca olarak, derle
mişti. Bu eserden İtalyanca olarak yaptığı kısaltmıya "Tesoretto = Ha
zine kutusu,, adını vermişti. Böylece siyasî tesadüflerin yardımiyle şö
valye manzumeleriyle birlikte, skolastik irfan da İtalya burjuva cemi
yeti çevresine girmişti. Sonraları hanedan kavgaları tekrar alevlendiği
vakit papa VIII. Bonifaz mümessili vasıtasiyle müdahale etmiş ve
(Bianchi = Aklar) la (Neri — Karalar) adını taşıyan partilerden ak
mensuplarını sürgün etmişti (1302)
2
.
Bu suretle . siyasî mücadeleler, dolayısiyle bunun ıztırabını nef
sinde duyan sürgünler Ortaçağın insan şuuru üzerine gerdiği perdenin
yırtılmasına ve ortalığın aydınlanmasına yol açmışlardı. Orta çağda
1
Joco b Burckhardt, cilt II, s. 145.
2
Walter Götz, s. 181.
A. Ü. D. T. C. F. Dergisi F. 14
210
ŞÜKRÜ ARKAYA
şuurun - biri dünyaya, diğeri insanın kendi içine yönelen - iki tarafı
müşterek bir tül altında yarı uyanık veya rüya görür vaziyette uyuk
lamakta idi. Tülün dokuması akide ile çocukluk sıkılganlığı ve vehim
den örülmüştü; Bu tülden bakılınca dünya ve tarih garip renklerde
görülüyordu. Fakat insan kendisini ancak ırk, halk, parti, cemiyet
aile yahutta herhangi bir şekilde umumun bir cüz'ü olarak tanırdı. Bu
tül ilk olarak İtalya'da dalgalanarak uçmuş ve devletin, umumiyetle bu
dünyanın bütün işlerinin objektif olarak görülmesi ve öylece muamele
edilmesi düşüncesi uyanmıştı. Bu objektif görüş yanında bütün kud
retiyle sübjektif görüşle yükselmiye başlamış; insan ruhu bir ferdiyet
olmuş ve kendisini bu sıfatla tanımıştı. Vaktiyle Yunanlı, barbarlara
karşı; Arap ferdi, diğer asyalılara karşı aynı şekilde ırk insanı olarak
yükselmişti. İtalyadaki siyasî ahvalin bu hususta en kuvvetli hissesi
olduğunu isbat etmek güç değildi.
Daha çok önceleri, münferit şekilde, kendi işini kendi görmek zo
runda kalan şahsiyetlerin gelişmekte olduğu görülmektedir. Bu belirti
aynı zamanda kuzeyde gözükmez, yahutta kendini göstermemiştir. Liud-
prand'ın
1
10 uncu yüzyıldaki kuvvetli şerirler çevresini tasviri, VII.
Georg'un bazı çağdaşları, ilk Hohenstaufen hükümdarlarının bazı muha
lifleri bu nevi fizyonomileri temsil ederler.
Fakat XIII. üncü yüzyılın sona ermesiyle İtalya'da şahsiyetler artık
kaynamıya başlar. Ferdiyetin tel'in edilişi tamamiyle hükmünü kaybet
miş, sayısız münferit simalar hudutsuz bir şekilde kendi istidadına göre
şahsiyet ediniyorlardı. Dante'nin şiirinin Avrupa'nın herhangi bir ülke
sinde ortaya çıkmasına imkân yoktu. Çünkü buralar hâlâ ırk zihni
yeti tesirinden kurtulamamıştı, İtalya'da ise ferdiyetin bolluğu dolayı-
sıyle yüksek dereceli şair, zamanının en millî kahramanı olmuştu. Esasen
İtalya'da XIV. yüzyılda yalancı tevazu veya riyakârlığa pek az rast
lanır; hiç kimse göze çarpmaktan, başkaları gibi olmamaktan çekinmez.
İtalya da ilkin istipdadın gelişmesi dolayısiyle müstebidin şahsında
ferdiyet son haddine kadar yükselmiş, buna uyarak müstebidin himaye,
fakat son derece istismar ettiği hususî kâtip, memur, şair ve nedimin
şahsiyetleri de gelişmiştir.
Servet ile ilmî seviyenin, aleniyete konarak rekabet etmek imkânını
elde edişi, büyük ölçüde beledî hürriyete ve devlet mahiyetini taşımı-
yan bir kiliseye sahip bulunulması gibi haller, ferdî düşünüş tarzının
husule gelmesinde muhakkak surette âmil olmakta idi. Parti kavgasının
sükunet bulduğu anlarda bu hususta gereken huzuru temine yanyordu.
Diğer cihetten parti kavgaları da başka bir yönden ferdiyetin geliş
mesine yaramakta idi. Mağlûp olan parti mensupları, bir kerre hürriyet
1
Aslen Lombardiyalı ve ruhanî meslekten olan Liudprand, 887 den 950 ye kadar
olmak üzere Avrupa tarihini, Büyük Otto'nun hayatını, kendi Bizans elçilik intihala
rım, hayli iğneleyici ifadelerle yazmıştır,