ilgaz@zamansizhamleler.com
Ilgaz Gümüştaş
Zugzwang
Diyalektik
Đ
nsanlar felsefe kelimesini duyar duymaz bir korku veya yadırgama, dalga geçme
söylemlerine giriyorlar. Herkesi şu cümleyi hayatının bir anında duymuştur: “ Bana felsefe
yapma”. Đnsan bilmediği şeyden korkar ve onu bastırmak ister. Bu sefer de küçümsemeye
çalışır. Bu davranışlar aslında konu hakkında bilgi sahibi olmayan kişiler için bir çeşit
reflekstir. Felseye konusuna gelince, liseyi bitirmiş herkes az çok felsefe derslerine girdi ve
felsefelerin çokluğu, çeşitliliği ile şaşırıp kaldı. Bunlar sonu “izm” ile biten karmaşık
sözcüklerle donatılmıştı. Mesela kritisizm (eleştiricilik), evolüsyonizm (evrimcilik), sofizm
(şüphecilik) gibi. Bu çokluk bir karışıklık yaratır. Ama aslında bütün satranç oyuncuları
felsefe yapar. Evet, evet yanlış duymadınız hepsi felsefe yapar. Çünkü felsefe en basit
tanımıyla soru sormaktır. Bu kale finali nasıl kazanılır? dediğiniz anda felsefe yapıyorsunuz.
Bir şeyi açıklamaya çalışıyorsunuz.
Geçen ay formel mantığı anlattık ve satranç oynarken genel bir teoriden yola çıkıp, en
özel haliyle, bir kombinezonla maçı sonlandırmaya çalıştık. Bu ay diyalektik şekilde satranç
tahtasına nasıl bakılır sorusuna yanıt vermeye çalışacağız. Đlk önce şunu bilelim ki formel
mantıkçılar ile diyalektik düşünenler satranç oyuncuları hiç anlaşamazlar. Biri ne derse diğeri
tam tersini söyler. Bir de bu iki düşüncenin bir arkadaşı var. O da diyor ki senin söylediğin mi
doğru , onun söylediği mi doğru bilemeyiz. Boşuna kavga etmeyin. Gerçeği , insan aklının
anlayamayacağıni, bilemeyeceğini söylüyor. Bu düşüncenin adı da AGNOSTĐK
(Bilinemezcilik).
Çok kısa şekilde tarihçesinden bahsedersek diyalektik düşünce ilk defa, Đsa’nın
doğumundan 5-6 yüzyıl önce Grek toplumunda belirdi. Efesli Heraklit “her şey akar” (panta
rei) sözüyle diyalektik düşünceyi Ege kıyılarında biçimlendirdi. Büyük bir duraklamadan
sonra diyalektik en gelişmiş şekliyle 19. yüzyılda Almanya’da hayat buldu.
Formel mantığın üç temel kanununa karşı gelmek üzere diyalektik mantığın üç temel
kanununu vermek istersek şöyle diyebiliriz.
1)
“Evet” (yani TEZ) “hayır” sız (yani ANTĐTEZ) olamaz.
2)
“Hayır” (yani ANTĐTEZ) “evet” siz (yani TEZ) olamaz.
3)
“Evet” ten (yani TEZ) ve “hayır”dan (yani ANTĐTEZ) bambaşka bir üçüncüsü olur.
Tez ve antitezin çatışması ile meydana gelen bu üçüncüye “SENTEZ” denir. Sentez,
tez ile antitezin bir toplamı veya özeti değildir. Her ikisinden bambaşka bir şeydir. Bu
kanunlara kısaca “ÇELĐŞKĐLERĐN KANUNU” da diyebiliriz.
Her şey hareket halindedir. Bütün satranççılar her gün kendilerini yenilemektedirler. Bugünün
kötü oyuncusu yarının iyi oyuncusudur. Aynı şekilde bugünün iyi oyuncusu yarının kötü
oyuncusudur. Maçta kötü durumda kalmış bir taş birkaç hamle sonra aslında en iyi yerinde
bulunabilir. Karşınızdaki (her şeyi sizden daha iyi bildiğini zannettiğiniz) oyuncunun çok
zayıf bir yanı da vardır. Çok iyi bir planın çok kötü bir yanı da vardır ama bütün bunlar siz
bunları kanıtlayabiliyorsanız vardır. Eğer kanıtlayamıyorsanız hiçbir önemi yoktur.
Herkese satranç dolu günler dilerim.
Aralık 2003 Manisa ve Satranç Gazetesi