İlk türk devletlerinde devlet teşKİLÂti 1-İlk Türk Devletlerinde Devlet Teşkilâtı İlk Türk Devletleri’nde devlet IL (el) kelimesi ile ifade ediliyordu. İl kelimesi aynı zamanda barış manasına da gelmekteydi



Yüklə 113,23 Kb.
səhifə1/5
tarix01.08.2018
ölçüsü113,23 Kb.
#60088
  1   2   3   4   5

A)    İLK TÜRK DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLÂTI

1-İlk Türk Devletlerinde Devlet Teşkilâtı İlk Türk Devletleri’nde devlet il (el) kelimesi ile ifade ediliyordu. İl kelimesi aynı zamanda barış manasına da gelmekteydi. Türk inanışına göre kâğan yönetme yetkisini Gök Tanrı’dan almıştır. Bu düşünceye Kut Anlayışı adı verilmektedir.

Türklerde devlet dört unsurdan meydana geliyordu:

a) Bağımsızlık: (Odsızlık) Türklerde bağımsızlık candan ve maldan daha değerlidir. Türkler için üzerinde hür yaşadıkları toprak gerçek vatandır.

b) Halk (Millet): Millet devleti yaşatan ve kağanı başarılı kılan ana unsurdur. Kağan da milletin haklarını korumak zorundaydı.

c) Ülke (Ulus): Ülke, bağımsız bir devletin yetkilerini özgürce kullanabileceği coğrafi mekândır. Türkler ülke sınırlarına yaka diyorlardı.

d) Teşkilatlanma: Tarihte birçok ülkeye hâkim olan Türklerde teşkilatlanma önemliydi. Bozkır yaşamının etkisi Türklerin kolay teşkilâtlanmasını sağlamıştır. Tarih boyunca Türklerin güçlü devletler kurmaları güçlü orduları sayesinde mümkün olmuştur. Türkler Hazarlar hariç ücretli asker bulundurmamıştır.

 NOT: Türk ordu sisteminde ilk düzenlemeyi Mete Han yapmış ve orduyu 10, 100, 1000 ve 10.000’ lere ayırmıştır. Bunların başına onbaşı, yüzbaşı, binbaşı ve tümenbaşı gibi komutanlar atamıştır.

Türkler Turan Taktiği (Kurt Oyunu), Keşif (Yelme) ve Yıpratma taktiklerini savaşlarda uygulamışlardır.

Türklerde Devlet Yönetimi

Türklerde devlet yönetimi kağan, ayukı (hükümet) ve kurultaydan oluşur.

a-Kağan: Devlet başkanıdır. Yönetme yetkisini Gök Tanrı’dan alır. Türk milletine hizmet etmek, orduyu yönetmek, adaleti sağlamak, Türk boylarını toplamak, töreyi uygulamak, mahkemelere başkanlık etmek ve kurultayı toplantıya çağırmak Kağan’ın görevleri arasındaydı. Hükümdarlar; han, idikut, il–teber, şanyü, yabgu, kağan gibi unvanları kullanıyordu.

NOT:Hükümdara devlet yönetiminde hatun adı verilen eşleri yardımcı olurdu. Hatun devlet meclislerine katıldığı gibi elçi kabullerinde de bulunurdu.

Hükümdar çocuklarına tigin veya şehzade deniyordu. Ülke, hanedânın ortak malı sayıldığından sık sık taht kavgaları yaşanıyordu.

Türklerdeki Bazı Devlet Görevlileri:

Tamgacı : Mühürdar

Agıçı : Hazinedar

Subaşı : Ordu komutanı

Tutuk : Askeri vali

Todun : Vergi memuru

Bitigçi : Kâtip

b) Hükümet (Ayukı):

Türklerde önemli kararlar Toy (kurultay)’ da alınırdı. Toy her zaman toplanamadığından toy kararlarının düzenli olarak uygulanması için bir bakanlar kurulu (hükümet) oluşturulmuştur.

c) Kurultay (Toy):

Devletin her türlü meselesinin görüşüldüğü meclistir. Büyük kurultayın yanı sıra her boyun kendi kurultayları da bulunurdu.

NOT: Kurultay üyelerine toygun adı veriliyordu.

B) TÜRK – İSLÂM DEVLETLERİ’NDE DEVLET TEŞKİLATI

İlk Türk Devletleri’ndeki “kut anlayışı” Türk – İslâm Devletleri’nde de devam etmiştir. Yani hükümdarlığın

kendilerine Allah tarafından verildiğine inanıyorlardı. Dolayısıyla kendilerini Cihan hükümdarı olarak görüyorlardı.

Türk – İslâm hükümdarları Müslümanların dini lideri olan halifenin varlığını kabul ediyorlardı. Tuğrul Bey’in 1055 Bağdat Seferi ile halife siyasi yönden Selçuklu hükümdarlarına bağlanmıştır.

Türk – İslâm Devletlerinde Divanlar:

1. Divanısaltanat: Devlet işlerinin yürütüldüğü büyük divan.

2. Divanıistifa: Mali işlere bakardı. Başında Müstevfi bulunur.

3. Divanıtuğra: Devletin iç ve dış yazışmalarına bakardı. Başkanına Tuğrai denir.

4. Divanıişraf: Askeri ve hukuki işler dışında devleti denetlerdi. Başkanına Müşrif denir.

5. Divanıarz: Askerlik işlerinden sorumlu divan. Başkanına Emiriarz denir.

6. Divanımezalim: Zulme uğrayanların şikâyetlerinin dinlendiği divandır. Başkanı doğrudan sultandır.

Merkez Teşkilâtı

Türk – İslâm Devletleri’nde merkez teşkilâtı; hükümdar, saray ve hükümetten meydana gelmektedir.

Hükümdar


Ülke hanedânın ortak malı sayıldığından şehzadeler arasında taht kavgaları eksik olmuyordu. Hükümdar yasama, yürütme ve yargıdan sorumluydu. Para bastırmak ve hutbe okutmak en önemli hükümdarlık alâmetiydi.

Saray


Saray doğrudan hükümdara bağlıydı. Devlet yönetiminde hükümdarın arkasındaki en önemli kuruluştu.

Saray; harem (hükümdarın ailesiyle yaşadığı yer), selamlık (devlet işlerinin görüldüğü yer) ve enderun (devlet memuru yetiştirilen yer) olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.

Bazı Saray Görevlileri

Hacip Divan üyeleri ile sultan arasındaki yazışmaları düzenlerdi.

Kapucubaşı Sarayın günlük hizmetlerinden sorumludur.

Silahtar Hükümdarın silahlarından sorumlu kişi.

Alemdar Devlete ait bayrakları taşır.

Emiriahur Hükümdarın hayvanları ile ilgilenir.

Çaşnigir Hükümdarın yiyecekleri ile ilgilenir.

Hansalâr Saray mutfağı ile ilgilenir.



HÜKÜMET

Devlet işlerinin yönetildiği büyük divana Divanı saltanat  denir.

Divanı saltanat’ın başında “Sahibi divanı devlet” adı verilen büyük vezir bulunur. Selçuklularda vezirler sultan adına ülke yönetiminden sorumlu idi. Tıpkı hükümdar gibi ferman yayımlayabilirdi.

Taşra Teşkilâtı

Türk – İslâm Devletleri’nde taşra teşkilâtı dört ayrı yönetim birimine ayrılmıştır.

Bunlar;


1. Eyalet

2. Sancak

3. Kaza

4. Köy


Türk Devletleri’ndeki ikili teşkilâtın bir benzerini Türk – İslâm Devletleri’nde de görmek mümkündür. Meselâ Karahanlılar ülkeyi “doğu ve batı” olmak üzere ikiye ayırmışlardır.

Taşra Görevlileri

Melik: Hükümdardan sonra gelen eyalet yöneticisi

Şıhne: Askeri vali

Amid: Sivil görevliler

Amil: Vilayetlerin vergisini toplar

Muhtesib: Ticari hayatı düzenleyen kişiler

Ulak: Vilayetlerdeki posta teşkilâtı

ATABEY: Büyük Selçuklularda sancaklara yönetici olarak gönderilen şehzadelerin eğitiminden sorumlu

olan kişiler. Osmanlı Devleti’nde bu görevlilere “lala” adı verilmektedir.

Ordu Teşkilâtı

Türkler İslâmiyete girdikten sonra da eskiden olduğu gibi orduya büyük önem vermişlerdir. Orduda, Abbasi ve Samanoğulları’nı örnek almışlardır. Karahanlı ve Selçuklularda, Hunlara ait onlu sistem uygulanmıştır.

Gulam Sistemi

Bu sisteme göre satın alınan veya esir alınan çocuklar gulamhane adı verilen yere gönderilirdi. Bu çocuklar burada askeri, yönetim ve protokol kuralları bakımından yetiştirilirdi. Askeri eğitim alan çocuklar hükümdarın özel ordusu olan (Gulemanısaray) ve ordunun asıl önemli kısmı olan Hassa Ordusu’nu oluşturuyorlardı.

B)OSMANLI KLÂSİK DÖNEMİ DEVLET TEŞKİLÂTI

1. Osmanlı Devlet Anlayışı

Osmanlı devlet anlayışında Selçuklu izlerini görmekteyiz. Osmanlı Devleti: Selçuklu ile birlikte İlhanlıları da örnek almıştır.

Osmanlı yönetim anlayışının temelinde hoşgörü, adalet ve himaye vardır. Bu üç unsur Osmanlı Devleti’nin 623 yıl hüküm sürmesinde etkili olmuştur. Bu özelliğinden dolayı Osmanlı Devleti için “nizamı alem” “kanunu kadim” tabirleri kullanılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezleri olarak Söğüt, Karacahisar, Bursa, İznik, Edirne ve İstanbul’u görmekteyiz.

2. Merkez Teşkilâtı

Merkez teşkilâtında mutlak otorite pâdişahtı. Devleti yönetme yetkisi Osmanlı hanedânına aittir. Osmanlı Devleti bir İslâm devleti olduğundan yönetimde şeri ve örfi hukuk etkili olmuştur. Osmanlı merkez teşkilâtı, pâdişah, saray ve

Divanıhümayun’dan oluşmaktadır.

a) Pâdişah

Pâdişah devleti yönetmek, kanunları koymak ve halkın huzur ve mutluluğunu sağlamakla görevliydi.

Pâdişahlar I. Murat’a kadar “Bey”, “Gazi” gibi unvanları kullanırken, I. Murat ile beraber“Sultan”, Fatih’ten itibaren “Pâdişah” ve Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra ayrıca “Halifeimüslimin” unvanını kullanmışlardır.

1.Murat’a kadar “ülke hanedânın ortak malı”, I. Murat’la birlikte “ülke pâdişah ve çocuklarının malı”, Fatih’ten itibaren “ülke pâdişahın malıdır” prensibi kabul edilmiştir.

Ekber ve Erşed Sistemi : I. Ahmet Dönemi’nden itibaren “Ekberi erşed” sistemi uygulanmıştır. Buna göre pâdişahın

ölümünden sonra en güçlü değil, en yaşlı ve en tecrübeli şehzade pâdişah olacaktır. Amaç şehzade katlini önlemektir

Tanzimat Fermanı ile pâdişahlar kendi gücünün  üstünde kanun gücünün varlığını kabul etmiştir. I. Meşrutiyet’in ilânı ile halk ilk defa pâdişahın yanında yönetime ortak olmuştur.

Pâdişah çocuklarına şehzade, çelebi ya da efendi denmiştir. Geleceğin pâdişah adayları olan bu çocuklar “lala” adı verilen bilgili ve tecrübeli kişiler tarafından eğitiliyordu.

b) Saray

Saray, pâdişahın devleti idare ettiği ve ailesi ile yaşadığı yerdir. Kuruluş Dönemi’nde Bursa ve Edirne’de saraylar inşa edilmişse de İstanbul’un fethi ile Topkapı Sarayı devletin merkezi olmuştur. 19. yüzyılda ise Dolmabahçe, Yıldız ve Beylerbeyi gibi yeni saraylar inşa edilmiştir.

Osmanlı Devletinde Saray;

Birun


Enderun

Harem    olmak üzere 3 bölümden meydana gelir.

Birun: Sarayın dış bölümü olup saray hizmetine bakan birçok görevli burada bulunurdu.

Bu görevlilerden bazıları; Yeniçeri Ağası, Topçular – Cebeciler, Çaşnigirler (yemek işlerinden sorumlu) Çavuşlar, Çakırcılar (av işlerinden sorumlu), Seyisler (binek hayvanlarının bakımından sorumlu)

Enderun: Devşirme adı altında alınan Hristiyan çocuklarının yetiştirildiği saray okulu.

Harem: Hükümdarın eş ve çocuklarıyla aile hayatını geçirdiği yerdir. Halife adlı kadın hocalar buranın eğitiminde sorumludur. Haremin genel sorumlusuna ise Harem Ağası denir.

c) Divanıhümayun

Bugünkü karşılığı Bakanlar Kurulu olup Orhan Gazi Dönemi’nde kurulmuştur. Divanda her türlü ülke meseleleri görüşülüp, son sözü söyleme hakkı hep pâdişaha aittir.

Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren pâdişahlar divan başkanlığını sadrazama bırakmışlardır.Bu durum sadrazamlık makamının önemini artırmıştır.

Divan teşkilâtı II. Mahmut Dönemi’nde kaldırılmış ve yerine bakanlıklar kurulmuştur.

Divan Üyeleri

Pâdişah: Kuruluş devri boyunca divanın tabi başkanıdır. Fatih’ten sonra divan toplantıları sadrazama bırakılmıştır.

Sadrazam (Veziriazam): Pâdişahtan sonra en yetkili kişidir. Pâdişahın mührünü taşır. Pâdişahın savaşa katılmadığı zamanlar ordu komutanlığı görevini üstlenir. Bugünkü Başbakandır.

Kubbealtı Vezirleri: Devlet yönetiminde Sadrazama yardımcı olurlar. Bugünkü devlet bakanlarıdır.

Kazasker: Askeri davalara bakar.

Defterdar: Devletin her türlü mali işlerine bakar. Bugünkü Maliye bakanıdır.

Nişancı:Pâdişahın yazdığı ferman veya beratlara tuğrasını çeker. Ayrıca fethedilen arazileri gelirlerine göre

tapu tahrir defterlerine yazar.

Kaptanıderya:Donanmanın başkomutanıdır.

Şeyhülislam (Müftü):Divanda alınan kararların İslâm dinine uygun olup olmadığına karar verir.

Yeniçeri Ağası:Yeniçeri Ocağı’nın sorumlusu.

Reisül Küttab: 17. yüzyılda dış işleri görevine getirilmiştir.



3. Taşra Teşkilâtı

Osmanlı Devleti, taşra teşkilatında Anadolu Selçuklu Devleti’ni örnek almıştır.

Taşrada görev yapan diğer görevliler ise şunlardır:

Muhtesip:Çarşı ve pazarların güvenliğine bakar.

Kapan Emini: Sebze ve meyvelerden alınacak vergiyi belirler.

Beytülmal Emini:Kamu haklarını koruyan görevli

Gümrük ve Bac Emini:Şehirlerde ticaretle uğraşanlardan vergi toplayan görevliler.

Osmanlı eyalet sistemi ise;

a) Merkeze Bağlı Eyaletler

Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler

Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler

b) Bağlı Beylik ve Hükümetler diye bölümlere ayrılır

Osmanlı Taşra Teşkilâtı’nda tımar ve iltizam sistemi uygulanmaktadır.

TIMAR SİSTEMİ: Bu sistemde devlet; asker ve memurlarına maaş yerine toprak verirdi. Toprağı alan kişi hem geçimini sağlar, hem de devlete asker yetiştirirdi. Devlet bu sayede para harcamadan düzenli bir orduya sahip oluyordu.

İLTİZAM SİSTEMİ:  16. yüzyıldan sonra ortaya çıkan bir çeşit vergi toplama sistemi. Bu sistemde devlet, uzak yerlerdeki toprak gelirlerini açık artırma ile satıp parasını peşin alıyordu. Devlet bu sayede sıcak para ihtiyacını karşılamış oluyordu. Bu işle uğraşan kişilere mültezim adı veriliyordu.

4. Ordu Teşkilâtı

Osmanlı Devleti kurulduğu sırada düzenli bir orduya sahip değildi. Fakat Orhan Gazi Dönemi’ndeki Bursa kuşatması esnasında düzensiz orduların yetersizliği anlaşılmış ve ilk ordular yaya ve müsellem adı ile kurulmuştur.

Osmanlı Ordusu;

a) Kapıkulu Askerleri

b) Eyalet Askerleri

c) Yardımcı Kuvvetler

d) Donanma

olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.

Osmanlı Ordusunda Yapılan Yenilikler

Osmanlı Devleti 18. yüzyıldan itibaren askeri alanda Avrupa’nın gerisinde kaldığını anlayınca birçok alanda olduğu gibi askeri alanda da Avrupa’yı örnek almıştır. Askeri alanda yapılan ıslahatları şu şekilde sıralayabiliriz:

-Humbaracı Ahmet Paşa, topçu ve humbaracı ocaklarında ıslahat yapmıştır.

-III. Mustafa Dönemi’nde Sürat Topçu Ocağı kurulmuştur.

-I. Abdülhamit devrinde İstihkâm Okulu açılmıştır.

-III. Selim devrinde Nizamıcedit Ordusu kurulmuştur.

-II. Mahmut Dönemi’nde Sekbanıcedit ordusu kuruldu.

-II. Mahmut Dönemi’nde Yeniçeri Ocağı’nın yerine Asakirimansureimuhammediye Ordusu kuruldu.

-Tımarlı Sipahilerin yerine eyaletlerde redif birlikleri kuruldu.

-Tanzimat Fermanı ile askerlik vatan borcuna dönüştürüldü.

-Hristiyanlar için Islahat Fermanı ile bedelli askerlik getirildi.

-1869’da ordu redif, nizamiye ve mustahfız olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır.

-Osmanlı ordu Mondros Ateşkes Antlaşması ile dağıtılmıştır.

Ç) TANZİMAT DÖNEMİ OSMANLI DEVLET ANLAYIŞI

1. 17. ve 18. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Meydana Gelen Değişmeler

Avrupalı Devletler Rönesans ve Reform ile bilim, teknik ve sanatta zirve yaparken, Osmanlı Devleti bu gelişmelere ayak uyduramamıştır.

17. yüzyılda dirlikler ehil olmayan kişilere verilince tımar sistemi bozulmuştur. Buna bağlı olarak eyalet ordusu ve toprak sistemi de bozulmuştur.

Devlet gücünü kaybettiğinde mültezim veya ayan adı verilen kişiler eyaletlerde güçlenmeye başladılar.

Osmanlı Devleti, Lâle Devri ile birlikte ilk kez Avrupa’yı örnek almaya başlamıştır.

Avrupalılar ile olan ilişkilerini sıcak tutmak isteyen Osmanlı Devleti Lâle Devri’nde geçici, III. Selim devrinde ise bazı Avrupa başkentlerine daimi elçilikler açmıştır.

2. 19. Yüzyıl Islahatları

19. yüzyılda ıslahat çalışmaları olarak II. Mahmut ön plana çıkmaktadır. Bunun en önemli nedeni ıslahatların önündeki en büyük engel olan Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmasıdır.

II. Mahmut Islahatları

Ayanlarla 1808 yılında Senedi İttifak imzalanmıştır.

Divan kaldırılarak, bakanlıklar kurulmuştur.

Mahalle ve köylerde muhtarlıklar kurulmuştur.

Askeri amaçlı ilk nüfus sayımı yapılmıştır.

Tımar sistemi kaldırılarak memurlara maaş bağlanmıştır.

Yurt dışı seyahatlerde pasaport uygulamasına geçilmiştir.

Polis teşkilâtının temelleri atılmıştır.

İlköğretim İstanbul’da zorunlu hale getirilmiştir.

Avrupa’ya ilk kez öğrenci gönderilmiştir.

Takvimi Vakayi adlı ilk resmi gazete çıkarılmıştır.

Devlet memurlarına fes, pantolon ve ceket giyme zorunluluğu getirilmiştir.

Sekbanı Cedit adlı ordu kurulmuştur.

Eşkinci Ocağı kurulmuştur.

Yeniçeri Ocağı kaldırılmıştır.

(Vakayihayriye: Hayırlı olay)

Yeniçeri Ocağı’nın yerine Asakirimansureyimuhammediye adlı yeni bir ocak kurulmuştur.

Feshane açılmıştır.

Yerli tüccarlara gümrük indirimi yapılmıştır.

Yerli malı kullanımı teşvik edilmiştir.

AYAN: Bir bölgenin ileri gelenlerine verilen isim. Bu kişiler yönetim ile halk arasındaki ilişkileri düzenliyorlardı.

3. Tanzimat Dönemi (1839 – 1876)

3 Kasım 1839’ da Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Parkı’nda halka okunan fermana Tanzimat Fermanı denir.

Önemli Maddeleri;

1. Müslüman, gayrimüslim herkesin can, mal ve namus güvenliği sağlanacak.

2. Kanun önünde herkes eşit kabul edilecek.

3. Herkes gelirine göre vergi verecek.

4. Rüşvet ve iltimas (adam kayırma) önlenecek.

5. Mahkemeler herkese açık olacak, hiç kimse yargılanmadan, sorgulanmadan ceza almayacak.

6. Askerlik, vatan borcu şeklinde olacak.

7. Herkes mal mülk sahibi olacak ve bunu miras bırakabilecek.

NOT: Tanzimat Fermanı ile, Osmanlı tarihinde ilk kez kanun gücü kabul edilmiştir. Bu ferman ile pâdişah, kendi gücünün üstünde kanun gücünün varlığını kabul etmekle yetkilerini sınırlandırmıştır.

Osmanlı Devleti, 1856 tarihinde Tanzimat Fermanı’nın devamı niteliğinde sayılan Islahat Fermanı’nı yayımlamıştır. Bu ferman ile, ülkede yaşayan azınlıklara yeni haklar tanınmıştır.

a) Merkez Yönetimi

Tanzimat Dönemi merkez teşkilâtında önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler şunlardır.

Başvekâlete çevrilen sadrazamlık makamı eski konumuna getirilmiştir.

Şeyhülislamlık makamının siyasi danışmanlık yönü azaltılarak devamı sağlanmıştır.

Meclisivakâyiahkâmıadliye (yüksek mahkeme) yeniden düzenlenmiştir.

1854’te Meclisiâlitanzimat açıldı.

1868’de bugünkü Danıştay’ın vazifesini yürüten Şurayıdevlet kuruldu.

1868’de bugünkü Yargıtay’ın görevini üstlenen Divanıahkâmadliye kuruldu.

Tanzimat Dönemi Meclisleri;

1. Meclisiâlitanzimat

2. Meclisivakayiahkâmıadliye

3. Şurayıdevlet (Danıştay)

4. Divanıahkâmadliye (Yargıtay)

b) Taşra Yönetimi

Devletin en büyük idari birimi olarak eyalet kabul edildi.

1842’ de devlet görevlilerinin yanı sıra Müslüman ve gayrimüslimlerden oluşan meclisler kuruldu. (Büyük meclis)

1864’ te Vilayet Nizamnamesi kabul edildi.

Vilayetler il adını aldı.

Vilayetler liva (sancak), kaza ve köylere ayrıldı.

1871 Vilayet Nizamnamesine göre; Liva’da mutasarrıf, kazada kaymakam,nahiyede nahiye müdürü ve köylerde ise muhtarlar yönetici oldular.

1871’ de sancak ve kazalarda belediye örgütleri kuruldu.

1877’ de çıkartılan Belediye Yasası, 1 Eylül

1930’a kadar yürürlükte kaldı.

D) MEŞRUTİYET DÖNEMİ OSMANLI DEVLET TEŞKİLÂTI

1. Kanunuesasi ve I. Meşrutiyet’in İlânı (23 Aralık 1876)

Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren monarşi (yetkilerin bir kişi tarafından kullanıldığı yönetim şeklidir) ile yönetiliyordu. 23 Aralık 1876’ dan itibaren meşrutiyet (hükümdarın başkanlığında toplanan meclis) ile yönetilmeye

başlamıştır.

Tanzimat Dönemi’nde ortaya çıkan aydın gruba Jön Türk veya Genç Osmanlılar adı verilmektedir. Bu aydınlar, imparatorluğun dağılmaması için meclisin bir an evvel açılmasını istiyorlardı.

Meşrutiyet taraftarları meclisin açılmasına sıcak bakmayan Abdülaziz’i tahttan indirerek V. Murat’ı pâdişah  yapmışlardır. Fakat V. Murat’ın sağlık sorunları (akli dengesi bozulmuştu) olduğundan, onun yerine meclisi

açacağına dair söz veren II. Abdülhamit’i pâdişah ilan etmişlerdir.

II. Abdülhamit’te söz verdiği gibi 23 Aralık 1876’da Kanunuesasiyi (Türk tarihinin ilk anayasası) ilan ederek meclisi açmıştır.

NOT: Meclisin açılması ile Osmanlı yönetim anlayışında en önemli değişiklik yaşanmış ve halk ilk defa pâdişahın yanında yönetime ortak olmuştur.

Kanunuesasi 119 maddeden oluşuyordu ve Anayasa Komisyonu Başkanı Mithat Paşa’ dır.

Kanunuesasinin Bazı Maddeleri

Meclis; Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi’nden oluşmaktadır.

Meclisi açma ve kapama yetkisi padişaha aittir.

Hükümet meclise karşı değil, pâdişaha karşı sorumludur.

Kişisel hak ve özgürlükler anayasada yer almıştır.

Bu ilk mecliste devletten ayrılmamalarını sağlamak için azınlıklara da temsil hakkı tanınmıştır.

Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa getirilmiştir.

20 Mart 1877’ de ilk toplantısını yapan meclisin üye dağılımı şu şekilde idi:

44 Hristiyan

4 Yahudi

71 Müslüman

26 Ayan Meclisi üyesi

Kanunuesasi ile Gelen Yenilikler:

Pâdişahın kişiliği kutsal kabul edilmiştir.

Pâdişahlık, hanedânın en büyük erkek evladına aittir.

Pâdişah, kararlarından dolayı kutsal değildir.

Osmanlı Devleti’nin dini İslâm’dır.

Yasaların anayasa ve dine uygunluğunu Ayan Meclisi denetler.

Şeyhülislam aynı zamanda Bakanlar Kurulu’nun üyesidir.

Meclisin Kapanması

1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı’ndan iyi haberler gelmemesi

Ekonominin giderek kötüleşmesi

Azınlık mebuslarının meclis çalışmalarını olumsuz etkilemesi

gibi nedenlerden dolayı pâdişah II. Abdülhamit anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak meclisi 14 Şubat 1878’ de kapatmıştır.

2. II. Meşrutiyet’in İlanı (23 Temmuz 1908)

II. Abdülhamit tarafından ilk meclisin kapatılması Genç Osmanlıların pâdişaha karşı cephe almalarına neden olmuştur. Genç Osmanlılar; ayrıca ekonominin bozukluğunu, Girit, Ermeni ve Makedonya olaylarını bahane ederek pâdişaha karşı tepkilerini artırmışlardır.

Belli bir süre sonra bu cemiyete bağlı subaylar  kurdukları Hürriyet Taburları ile halkı ayaklandırmışlardır.

Ayaklanmanın daha fazla büyümesini istemeyen II. Abdülhamit isyancıların isteği doğrultusunda II. Meşrutiyet’i ilan etmiştir. (23 Temmuz 1908)

II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Mebusan Meclisi’nde;

147 Türk

60 Arap


27 Arnavut

26 Rum


14 Ermeni

4 Musevi


10 Slav

olmak üzere toplamda 288 mebus bulunuyordu.

31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)

Bu olay, Rumi takvime göre 31 Mart’a denk geldiğinden bu isim ile anılmıştır.

İsyan doğrudan Meşrutiyet rejimine karşı yapılmıştır.

Yönetimi eleştiren İstanbul gazeteleri isyanın çıkmasında etkili olmuştur.

İsyan merkezi, Selânik olan Hareket Ordusu tarafından bastırılmıştır.

İsyan sonrası İttihat ve Terakki Partisi, olaylara karıştığı gerekçesiyle II. Abdülhamit’i tahttan indirerek yerine V. Mehmet Reşat’ı getirmişlerdir.

II. Meşrutiyet Dönemi Siyasi Partiler

1. Hürriyet ve İtilaf Fırkası

2. Osmanlı Ahrar Fırkası

3. Fedakâranımillet Cemiyeti

4. İttihadımuhammediye Fırkası

5. Osmanlı Demokrat Fırkası

6. Mu’tedil Hürriyet Pervan Fırkası

7. İttihadıesasiyeiosmaniye Fırkası

E) CUMHURİYET DÖNEMİ DEVLET TEŞKİLÂTINDAKİ GELİŞMELER

I. Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Devleti, imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması ile savaştan çekilmiştir.

Savaşın kaybedildiğini gören yönetimdeki İttihat ve Terakki Partisi kendini feshederek Teceddüt Fırkası adını aldı. Ayrıca bu partinin önde gelen adamlarından Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa ülkeyi terk etmiştir.

Tüm bu olaylar yaşanırken 21 Aralık 1918’ de Osmanlı Mebusan Meclisi dağıtılmıştır.

 İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan) özellikle Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesine dayanarak Anadolu topraklarını işgale başlamışlardır.

Anadolu yer yer işgal edilince bu işgallere boyun eğmeyen halkımız işgallere ilk tepki olarak cemiyetleri kurmuşlardır.

Bu olaylar yaşanırken Suriye’deki Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal 13 Kasım 1918’ de İstanbul’a gelmiştir.

Aynı gün İstanbul’a İtilaf Devletleri’ne ait bir donanmada gelmiş ve başkent adeta fiilen işgal edilmişti. Bu manzarayı gören Mustafa Kemal o meşhur sözünü söylemiştir: GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

Kurtuluş için İstanbul’da kalmanın yeterli olamayacağını gören Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919’ da Bandırma Vapuru ile 9. Ordu Müfettişi olarak yola çıkmış ve 19 Mayıs 1919’ da Samsun’a varmıştır. Mustafa Kemal’in Samsun’a varması ile milli mücadele resmen başlamıştır. Samsun’a varan Mustafa Kemal, ülkenin içine düştüğü durumu görmüş ve o gün şu karara varmıştır.

Mustafa Kemal, Samsun’dan sonra daha güvenli bir yer olan Havza’ya geçerek protesto mitinglerini başlatmıştır.

Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal 22 Haziran 1919’ da tarihi Amasya Genelgesi’ni yayımlamıştır. Bu genelge

ile milli mücadelenin amacını, gerekçesini ve yöntemini belirtildiği gibi ileride millet egemenliğine dayalı yeni bir devletin kurulacağının da ilk sinyalleri verilmiştir.

Mustafa Kemal, Amasya’dan sonra askerlik mesleğinden istifa etmiş ve sivil bir vatandaş olarak Erzurum’a gelerek kongre çalışmalarına katılmıştır.

Erzurum Kongresi ile,

1. Milli Egemenlikten kesin olarak bahsedilmiştir.

2. Mebusan Meclisi’nin açılması istenmiştir.

3. Manda ve himaye ilk kez gündeme gelmiş ve reddedilmiştir.

4. Temsil Heyeti oluşturulmuştur.

5. Doğuda birlik ve beraberlik sağlanmıştır.

Mustafa Kemal’in başkanlığında 4 – 11 Eylül 1919 tarihlerinde milli bir özellik taşıyan Sivas Kongresi toplanmıştır.

Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Amasya Görüşmeleri’nde gündeme gelen ortak madde Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin bir an evvel açılması idi.

Nitekim Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’ de İstanbul’da toplandı. Bu meclis 28 Ocak 1920’ de tarihi Misakımilli kararlarını almıştır.

Misakımillinin ilanı ile İtilaf Devletleri İstanbul’u resmen işgal ettiği gibi toplantı halindeki meclisi basarak milletvekillerini de tutuklamışlardır.

Pâdişah VI. Mehmet (Vahdettin) ise hiçbir etkisi kalmayan Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ni kapatmıştır. (11 Nisan 1920)

TBMM’ NİN AÇILIŞI (23 Nisan 1920)

TBMM, 23 Nisan 1920’ de dualarla, kurbanlarla resmen açılmış ve meclis başkanlığına Mustafa Kemal seçilmiştir.

TBMM’ nin açılışı ile millet egemenliğine dayalı yeni bir devlet resmen kurulmuştur. TBMM, 20 Ocak 1921’ de ise Yeni Türk Devleti’nin ilk anayasası olan Teşkilâtı Esasi’yi ilan etmiştir.

“1921 Anayasası’na göre egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.”


Yüklə 113,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə