İlk türk devletlerinde devlet teşKİLÂti 1-İlk Türk Devletlerinde Devlet Teşkilâtı İlk Türk Devletleri’nde devlet IL (el) kelimesi ile ifade ediliyordu. İl kelimesi aynı zamanda barış manasına da gelmekteydi



Yüklə 113,23 Kb.
səhifə5/5
tarix01.08.2018
ölçüsü113,23 Kb.
#60088
1   2   3   4   5
 (1938’e kadar)

a) Eğitim Anlayışı

Cumhuriyet Dönemi eğitim anlayışının temeli Milli Mücadele yıllarında atılmıştır.

Milli Mücadele Dönemi’nde eğitime halkın bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi ile başlanmıştır.

Eğitimin öneminin farkında olan Mustafa Kemal, batı cephesinde savaş devam ettiği sırada 1921 yılında Ankara’da toplanan Muarif Kongresi’ne katılarak eğitimin önemine vurgu yapmıştır.

 Mustafa Kemal Kongre’de eğitimcilere ve ülkeyi yönetenlere hedefler göstererek üç konu üzerinde durmuştur.

a) Daha önce izlenen öğretim yöntemleri

b) Eğitimin milli olması

c) Çocuklarımıza, gençlerimize milli varlığa düşman yabancı unsurlarla mücadele gereğinin öğretilmesi

b) Eğitim Politikasının Temelleri

Mustafa Kemal’in değişik zaman dilimlerindeki konuşmalarında vurguladığı Çağdaşlaşma, Eğitim ve Öğretimin Birliği ve müsbet ilim vurgusu eğitim politikalarının temelini oluşturur. Atatürk’e göre eğitim politikası Milli, Çağdaş, Halkcı, Akılcı ve Gerçekci bir temele oturmalıdır.

Cumhuriyet Dönemi’nde eğitim alanında yapılan çalışmaların hedefi;  Osmanlıdan kalma problemleri çözmeye çalışırken diğer taraftan da dünya standardını yakalamayı hedefliyordu.

Yapılan Çalışmalar

Öncelikle 3 Mart 1924 tarihinde “Tevhiditedrisat” kanunuyla eğitim ve öğretim birleştirildi.

Milli eğitim bütçesi müstakilleştirildi.

Din uzmanları yetiştirmek için İlahiyat Fakülteleri din hizmetleri için ayrı okulların kurulması kararlaştırıldı.

Yabancı okulların ders programlarına Türkçe dersi konulması ve Türk öğretmenlerce okutulması sağlandı.

Azınlık ve yabancı okulların zararlı faaliyetleri önlenmeye çalışıldı. (Lozan Antlaşmasıyla Türk kanunlarına diğer okulların tabi olduğu tüzük ve yönetmeliklere uyma zorunluluğu getirildi)

2 Mart 1926’ da kabul edilen Maarif Teşkilatı hakkında kanun ile eğitim hizmetleri düzenlendi.

Eğitim alanında en önemli adımlardan birisi de, şüphesiz 1928’ de kabul edilen Türk Harfleri Hakkındaki kanundur. Ülkede yeni harflerin öğretilmesi için Millet Mektepleri açılmıştır.

Bu hamleler neticesinde 1927’ de % 10 olan okuma yazma oranı 2000 yılında % 87’ ye ulaşmıştır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren eğitimin yaygınlaşması için büyük çaba sarfedilmiş, Türk insanının cehaletten kurtulması için yaygın eğitime de önem verilmiştir. Halk eğitimini sağlamak için yapılan faaliyetlerin yanında Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün açılması da ülke genelinde eğitimi hızlandırmıştır.

1)          İLK TÜRK DEVLETLERİNDE SANAT

Orta Asya’da Kültür Merkezleri

– Anav Kültürü

– Afanesyevo Kültürü

– Andronova Kültürü

– Karasuk Kültürü

– Tagar Kültürü

-Bu kültür merkezlerinde yapılan kazılarda ortaya çıkan topraktan ve madenden yapılmış süs eşyalarına, nakışlı seramik parçalarına, tuğladan yapılmış evlere, çeşitli dokumalara rastlanması gelişmiş bir kültürün işaretidir.

-Hunlar ve Köktürklerde taşınabilir sanat eserleri ortaya çıkarken Uygurlarda ise yerleşik hayata  seçmelerinden dolayı taşınamaz sanat eserleri de görülmektedir.

a) Çadır Sanatı

-Türklerin yaşam tarzı sanat anlayışlarına da etki etmiştir. Bu durum çadır sanatının gelişmesine etki etmiştir. Türklerdeki çadır geleneği daha sonraki dönemlerde anıt mezar ve dini mimari üzerinde etkisini göstermiştir. Kurganlar (Büyük mezar)’da anıt mezar mimarisini etkilemiştir. Çadır sanatı aynı zamanda süsleme sanatını da etkilemiştir.

b) Anıt Mezar geleneği Köktürklerde ön plana çıkmıştır. Tonyukuk, Kültigin, Bilge Kağan Anıtları buna örnektir. Uygurlar Dönemi’nde anıt mezarda kubbeli sisteme geçilmiş bu gelişme Selçuklu ve Osmanlıda Türk üçgeni olarak adlandırılmıştır. Kent mimarisinin en önemli örneklerini veren Uygurlar evler, saraylar, tapınaklar inşa ederek mimaride ileri gitmişlerdir.


c) Heykel Sanatı Hunlar Dönemi’nde daha çok küçük boyutlu heykelciklere rastlanmaktadır. Köktürklerde ise Orhun Anıtları ve Balballar anıtsal örnekler olarak görülmektedir. Uygurlar Dönemi İnsan Heykelleri’nde gerçekci bir anlatım görülmektedir. Uygurlar Dönemi’nde heykel sanatının gelişmesinde dini inançlar etkili olmuştur.

d) Resim Sanatı Hun resim sanatında Şamanizm ve kutsal hayvan türleri inancının etkileri görülmektedir. İlk Türk Devletleri’nde resim sanatı daha çok uygurlarda gelişmiştir. Uygurların yaptığı duvar resimleri (Fresko) portre sanatının ilk aşamasıdır. Minyatür sanatında da ileri giden Uygurlar Moğollar aracılığıyla Anadolu Türk sanatını etkilemişlerdir.

e) El Sanatları Türk Devletleri diğer sanat dallarının yanı sıra el sanatlarında da oldukça mahir oldukları bilinmektedir. Demircilik, dericilik, dokumacılık, maden ve ahşap işciliği alanında ileri gitmişlerdir. Yaptıkları eserlerde; Kıvrıkdal Bitki Uslubu ve Hayvan Uslubu etkin bir biçimde kullanılmıştır. Dünyanın en eski halısı olan pazırık halısı da Türklerin halıcılık alanında seviyelerinin göstermesi bakımından önemlidir.

f) Maden Sanatı Türkler Altın ve gümüş işlemeciliğinin yanı sıra demir ve bronz madenlerini kullanmıştır. Ham demirden çelik elde ederek kılıç, kalkan, mızrak, ok uçları ve üzengi gibi savaş malzemeleri yapmışlardır. Türkler yaşam şartları çerçevesinde çeşitli ev eşyaları yaparak ahşap işciliğine ait örneklerde ortaya koymuşlardır.

TÜRK – İSLAM DEVLETLERİ’NDE SANAT

a) Mimari Karahanlılar Dönemi Türk – İslam sanatının temellerinin atıldığı dönemdir. Gazneliler Dönemi’nde Hint ve İslam sanatı kaynaşma imkânı bulmuştur. Büyük Selçuklular Abbasi, Karahanlı ve Sasani mimarisini geliştirerek Türkiye Selçuklu sanatına kaynaklık etmiştir. İlk Türk Beylikleri Anadolu’da mimari alanda tuğla tekniği yerine kesme taşlar kullanmışlardır. Bu dönemde mimaride revak, eyvan, portal gibi yeni stiller geliştirilmiştir.


b) Dini Mimari Türk – İslam Devletleri’nde dini mimarinin en önemli örnekleri cami, anıt mezar ve medreselerdir.

Camiler Karahanlılar Dönemi’nde camilerde mimari unsur olarak kubbe ön plana çıkmıştır. Gazneliler bu stili devam ettirmiş Büyük Selçuklular ise “Eyvanlı tip” cami stilini geliştirmişlerdir.

Türkiye Selçuklu Cami mimarisi Büyük Selçuklularda olduğu gibi çok sütunludur. Mekân açısından benzerlik gösteren bu tarz ahşap ve taş kullanma yönüyle farklılık göstermektedir.

Türk – İslam Devletleri’nde minarelerin yapımına da özel önem verilmiş coğrafyaya ve mekâna göre farklı şekillerde stilize edilmiştir.

Anıt Mezarlar İlk Türk Devletleri’ndeki anıt mezarlar Karahanlılarda Türbe mimarisi olarak devam etmiştir. Anıt mezar geleneği en büyük gelişmeye Selçuklular Dönemi’nde ulaşmıştır. Anıt mezarlar Türbe ve Kümbet şeklinde yapılmıştır.

Türk – İslam tarihinde konik veya pramit bir külahla örtülen mezarlara Kümbet, kubbeyle örtülü mezarlara ise Türbe denmektedir.

Medrese Mimarisi İlk defa Karahanlılar Dönemi’nde yapılan medreseler Büyük Selçuklu Dönemi’nde İran kültüründen etkilenilerek, kare planlı ve eyvanlı yapılar olarak ortaya çıkmıştır. Beylikler ve Anadolu Selçukluları medrese mimarisinde Büyük Selçuklu’yu örnek almış medreseleri daha küçük ölçekte dikdörtgen şeklinde yapmışlardır.

c) Sivil Mimari

 Sivil mimarinin en önemli örnekleri, kervansaray, saray ve konutlardır.

Kervansaraylar Karahanlılar Dönemi’nde kervansaraylara “ribat” adı verilmekteydi. Tarihte ribatların en önemli fonksiyonu konaklama ve güvenlik olmuştur. Selçuklular Dönemi’ne kadar mimari şeklini anıtsal yapı olarak sürdüren kervansaraylar Türkiye Selçukluları Dönemi’nde süsleme, plan ve anıtsallık yönüyle ön plana çıkmıştır.

Saraylar

Saray mimarisi Karahanlılara göre Gaznelilerde daha çok gelişmiştir. Türkiye Selçuklularında kervansaraylar saraylardan daha gösterişlidir. Dış görünüşleri sade olan sarayların yapımında tuğla ve taş kullanılmıştır. İç mekânda ise çini, alçı ve taş süslemeleri dikkat çekmektedir.

Konut Mimarisi Türk – İslam Devletleri farklı coğrafyalarda hüküm sürdükleri için tarihi tecrübelerinden istifade ederek konut mimarisinde yeni sentezler ortaya koymuşlardır. Konut mimarisinde özellikle çadırın etkisi görülmektedir.

Türk – İslam Mimarisinde Kullanılan Bazı Kavramlar

Eyvan: Üç tarafı ve üstü kapalı, bir tarafı avluya ya da diğer bir mekana açılan bölüm.

Revak: Yapının ön yüzünde bir kemer dizisi ile dışa açılan üstü örtülü uzunlamasına mekan.

Portal: Ana kapı, taç kapı

Avlu: Bir yapının veya yapı grubunun ortasında kalan üstü açık, duvarla çevrili alan

Kemer: İki sütun veya ayağı birbirine bağlayan mimari öge

d) Süsleme Sanatları

Türk – İslam Devletleri süsleme sanatında da kendilerinden önceki devletlerden etkilenmişlerdir. Büyük Selçuklular Çini sanatında yeni teknikler denemişler, sonraki devletlerce etki etmişlerdir. Ahşap işçiliğinde Türkiye Selçuklu sanatı parlak bir gelişme göstermiş, bu gelişme beylikler döneminde de devam etmiştir. Uygurlarla başlayan minyatür sanatı Anadolu’ya kadar gelmiştir. Türk – İslam Devletleri’nde resim yapılmasındaki dini endişe sanatkârları minyatür sanatına yöneltmiştir13. yüzyılın en önemli minyatürleri, El Cezeri tarafından yazılmış  Otomata” adlı kitapta yer almaktadır. Türkler Müslüman olduktan sonra Arap harflerini sanatta kullanmışlardır. Güzel yazı yazma sanatı olarak bilinen hat alanında en önemli kişi Amasyalı Yakut’tur.

e) El Sanatları

Maden Sanatı

Maden sanatının en parlak dönemi Büyük Selçuklular Dönemi’dir. Bu süreç Artuklular ve Türkiye Selçuklularıyla devam etmiş. Madeni eşyalarda ayma, kabartma ve kakma gibi çeşitli teknikler kullanılmıştır.

Halı ve Kilim Sanatı

Türk yaşamının vazgeçilmezi olan halıcılık sanatı tarih içinde gelişerek devam etmiş. Halı dokumacılığında baklava, yıldız gibi geometrik şekiller bordürlerde bitki ve hayvan figürleri kullanılmıştır. Sonraki yıllarda hayvan uslübundan uzaklaşarak halılarda bitkisel ağırlıklı süsleme yazı ve geometrik şekillerde oluşan soyut kavramlar ön plana çıkmıştır.

3) OSMANLI SANATI

Osmanlı Devleti sanatsal ve kültürel faaliyetlerle yakından ilgilenmiş Selçuklular ve Beyliklerden devraldığı sanat anlayışını İran ve Bizans sanatının etkisiyle sentez oluşturarak kendine has bir üslup ortaya koymuştur.

Mimari Osmanlı sanatının en bariz ön plana çıktığı alan mimaridir. Osmanlı mimarisi Erken, Klasik, Geç dönem olarak sınıflandırılmıştır.

Dini Mimari Erken dönem dini mimari eserleri Bursa, İznik, Edirne ve İstanbul’da yoğunlaşmıştır. Bu dönemde Osmanlı cami mimarisi dört şekilde gözlemlenmektedir.

1. Tek Kubbeli Camiler " Hacı Özbek Camii                            

2. Ters T planlı Camiler " Yıldırım Camii

3. Çok Kubbeli Camiler " Bursa Ulu Camii

4. Merkez Kubbeli Camiler " Edirne Üç Şerefeli Camii

Klasik dönem Osmanlı mimarisi İstanbul’un fethiyle başlar. Bu dönem büyük külliyeler dönemi olarak da adlandırılmaktadır. İstanbul Süleymaniye Külliyesi, Edirne Selimiye Külliyesi buna örnek gösterilebilir. Bu dönemde Avrupa’da Rönesans mimarisi hakimdir.

Osmanlı Devleti’nde merkezi planın genişletilerek alanın üzerinin tek kubbeyle örtülmesi Mimar Sinan’la başarıya ulaşmıştır. Bu anlayış Yeni Camii ve Sultanahmet Camii’nde de devam etmiştir.

18. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Batı ile etkileşimi mimari alanda da görülmüş, bu etkileşim sonucunda Geç Dönem Osmanlı Mimarisi tarzı oluşmuştur.

Geç Dönem Osmanlı Camii Mimarisi Dönemleri

Lale Devri (1718 – 1730) Dini mimari alanında eser sayısı azdır.

Türk Barok ve Rokoko Devri (1730 – 1808) Laleli Camii, Eyüp Camii vb.

Türk Ampir Uslubu (1808 – 1860) Dolmabahçe ve Nusretiye Camii

Seçmeci Devir (1860 – 1900) Saray mimarisinde etkin

Neoklasik Dönem (1877 – 1930) Bostancı Camii

Medreseler

Osmanlı Devleti’nde erken dönem mimari anlayışı Türkiye Selçukluları ve Beylikler Dönemi etkisinde devam etmiştir. Genellikle kubbeli büyük bir dersanenin önünde açık avlu ve etrafı kubbelerle örtülü öğrenci odalarının oluşturduğu tarz. Klasik dönem medreseleri daha çok külliyeler içinde yer almıştır.

Anıt Mezar Mimarisi

İlk dönemlerde kare planlı ve sade yapılan türbeler daha sonraki yıllarda çokgen gövdeli ve süslemesi yapılmıştır. Kırgızlar (İznik’te) türbesi buna örnektir. Mimar Sinanla birlikte önürevaklı türbeler görülmeye başlanmıştır.

b) Sivil Mimari

-Osmanlı Devleti’nde saray köşk, kervansaraylar, han, çarşı, sebil (çeşme), hamam ve su kemerleri sivil mimarinin geliştiği alanlardır. İlk Osmanlı sarayları Bursa ve Edirne’de yapılmıştır. Fatih Döneminde yapılan Topkapı Sarayı Osmanlı Çini ve süsleme sanatının en zengin kolleksiyonu gibidir.

-Avrupa Sarayları örnek alınarak yapılan ilk saray Dolmabahçe Sarayı’dır. Bu sarayda Batı ve Türk anlayışı birlikte uygulanmıştır. Sarayın süslemelerinde barok, rokoko ve ampir uslubu hakimdir. Osmanlıda Geç Dönem Saray mimarisinin en güzel örneğiİshak Paşa Sarayı’dır. Osmanlıda ilk ısıtma sistemine sahip beyaz renkte yontma taştan yapılan ve bitki motifleriyle süslenen bir yapıdır.

Geleneksel Türk Evi Mimarisi

Türklerin tarihi tecrübesi geleneksel “Türk evi” mimarisini ortaya çıkarmıştır. Bu mimari geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Geleneksel “Türk evi” bahçe, zemin kat ve üst kattan oluşmaktadır.

Kervansaray Mimarisi

Daha önce Türk Devletleri’nde var olan kervansaray mimari anlayışı Osmanlı Dönemi’nde de devam etmiş, Osmanlı Devleti’nde hanlar iki katlı yapılmıştır. Alt katlar depo ve ahır, üst katlar ise konaklama olarak kullanılmıştır. Hanlar aynı zamanda haberleşme ve alışveriş merkezi olarak da düzenlenmiştir.

Bedestenler

Etrafları dükkanlarla çevrili olup taştan yapılmış yapılardır. Yapıların dört yanı demir kapılarla çevrilidir. Amacı; şehir hayatında malların korunduğu ve ticaretin yapıldığı yerlerdir.

Çeşmeler

Halkın su ihtiyacını karşılamak için gerek devlet gerekse fertler tarafından yapılan mimari alanı küçük, sanat değeri büyük eserlerdir. Malzeme olarak mermer kullanılmaktadır. Üzerlerinde ayetler, kasideler ve süslemeler hakimdir. Sultanahmet Çeşmesi, Tophane Çeşmesi, İshak Ağa Çeşmesi bu  yapılara örnektir.

Sebiller

Genellikle camilerin yanında gelip geçen insanlara su içmeleri amacıyla yuvarlak plan üzerine, üzeri kubbeyle örtülerek inşa edilmiş yapılardır. Gazenfer Ağa Sebili, Mimar Sinan Türbesi Sebili, Nakşidil Valide Sultan Sebili bu yapılara örnektir.

c) Süsleme Sanatları

Osmanlı Devleti’nde Minyatür Sanatı saraya bağlı olarak gelişmiştir. Osmanlı minyatür sanatının ilk örnekleri Fatih Dönemi’ne aittir. Nakkaş Sinan Bey’in “Gül Koklayan Fatih”portresi bu açıdan önemlidir. 16. yüzyılda minyatür sanatı Matrakcı Nasuh’la zirveye ulaşmıştır. 17. yüzyılda daha çok albüm resmi ön plana çıkmıştır.

18. yüzyılda minyatür sanatında mekanda derinlik, doğal renkler kullanılmıştır. Dönemin ünlü sanatçısı Levni’dir. 19. yüzyılda resim dersleri verilmeye başlanmış, minyatür sanatı gerilemiş minyatürün yerini yağlı boya resimleri almıştır.

Kalem işi

İç mimaride kullanılan bu sanat dalı özellikle tavan ve kubbelerin renklendirilmesinde ön plana çıkmıştır.

Çini Sanatı

Sırça adı da verilen bu sanat Osmanlı Devleti’nde çok gelişmiştir. Osmanlı Çini Sanatının en önemli merkezleri İznik ve Kütahya’dır. En önemli örnekler Topkapı Sarayı, Yeşil Cami, Yeşil Türbe, Sultanahmet Camii’ dir.

Hat Sanatı

Güzel yazı yazma sanatıdır. Bu sanatla uğraşanlara hattat adı verilmektedir. Osmanlının en ünlü hattatları; Amasyalı Şeyh Hamdullah, Afyon Karahisarlı Ahmet, Hafız Osman ve Mustafa Rakım Efendi’dir.

Tezhip Sanatı

Kitap süsleme sanatıdır. Bu işle uğraşanlara müzehhip denir. 16. yüzyılın en önemli tezhip sanatçısı Kara Mehmet’tir.

 Ahşap İşciliği

Rahleler ve vaaz kürsüleri ahşap işçiliğinin en güzel örnekleridir.

D) EL SANATLARI

Osmanlı halı sanatında önceki dönemlerden farklı olarak yeni tarzlar ortaya konmuştur. Bu tarzın esası halının  zemininin karelere bölünmesidir. Hayvan figürlerinden daha çok yıldız ve geometrik desenler ağırlık kazanmıştır. Osmanlıda üretilen saray halılarında çiçek ve yaprak motifi hakimken, Uşak halılarında bitkisel süslemeler hakimdir.

Maden İşciliği

Osmanlıda maden işçiliği daha çok “tombak” adı verilen altın kaplamalı eşyalar yanında ibrik, leğen, minare alemleri, gümüş, bakır tepsiler ve kaplarda kullanılmıştır.

Ciltcilik Sanatı

Eserlerin dağılmaması için icra edilen bir sanattır. Malzeme olarak deri kullanılmıştır.Ciltçilik sanatında hat, ebru, tezhip sanatları aynı anda kullanılmıştır.

5) CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK SANATI

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk sanatı çağdaş dünyada var olmanın şartı olarak görmüştür. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren yetenekli gençleri müzik, resim, heykel ve edebiyat öğrenimi için Avrupa’ya göndermiştir.

Milliyetçilik akımı, Osmanlı mimarisini Batı etkisinden kurtarmak isteyen mimarları I. Ulusal Mimarlık Akımı etrafında toplanmasını sağladı. Dönemin mimari anlayışında sütun ve kemerlerin kullanılmasının yanı sıra, planlar batı tarzı olup süslemelerde Çiniler kullanılmıştır. Yapılan eserlerde cephe, giriş ve köşeler kubbelerle hareketlendirilmiştir. Bu dönemde batı ile doğu sentezi denenmiştir.

Bu dönemde ön plana çıkan mimarlardan örnekler  

Ali Talat Bey (1869 – 1922),

Mimar Kemalettin (1870 – 1927),

Vedat Tek (1873 – 1942),

Bruno Tauto (1880 – 1930)

Bu dönemde yapılan eserlere örnekler:

Üsküdar Kuzguncuk, Beşiktaş İskeleleri

TBMM Binası, Ankara Gazi Köşkü

Ankara Atatürk Lisesi

II. Ulusal Mimarlık Akımı (1940 – 1950)

İkinci Ulusal Mimarlık Akımı Anadolu’ya özgün sivil mimarlığın, özellikle de Türk evinin biçim dilinden etkilenmiştir. Yapılarda daha çok kesme taş kullanılmıştır. Dönemin en önemli mimarları Emin Onat, Orhan Arda, Paul Bonatz’dır. Dönemin en önemli eserleri ise; Anıtkabir, İstanbul Adalet Sarayı, Büyük Tiyatro, Ankara Erkek Teknik Öğretmen Okulu’dur.

Heykel Sanatı

Cumhuriyet Döneminde heykel sanatı hızlı bir gelişme göstermiştir. Avrupa’ya birçok öğrenci gönderilmiştir. Paris’te eğitim gören ilk Türk heykeltraşı Ratip Aşir Acuroğlu’dur. Bu dönemde yurt dışından birçok heykeltraş getirilmiştir. Dönemin ilk heykeltraşları, çok sayıda Atatürk Portresi ve büstü yapmışlardır. İnkılapları ve savaşları konu alan kompozisyonlar oluşturmuşlardır. Dönemin ünlü heykeltraşları; Ali Hadi Busa, Zühti Müridoğlu, İlhan Kuman, Hüseyin Gezerdir.

Resim SanatıCumhuriyet Dönemi’nde heykel sanatı yanında resim sanatı da batılı örnekler esas alınarak gelişmiştir. Türkiye’de resim sanatının gelişmesinde en önemli role

sahip eğitim kurumu 1883’ de kurulan “Sanayii Nefise Mektebi” dir. Bu kurum 1928 yılında Güzel Sanatlar Akademisi, 1982 de ise Mimar Sinan Üniversitesi ismini aldı. 1914 Kuşağı denilen İbrahim Çallı, Namık İsmail, Feyhaman Duran gibi sanatçılar Türkiye’de resim sanatının gelişmesine önemli katkılarda bulundular.

1933 yılında bazı ressamlar Türk resim sanatına yeni bir çizgi ve boyut getirmek için “D Grubu” nu kurarak Kübist anlayışın etkisinde kalmışlardır. Grubun en önemli temsilcileri; Nurullah Berk, Abidin Dino, Elif Naci, Turgut Zaim, Bedri Rahmi Eyuboğlu’ dur. Gruba sonradan katılan Turgut Zaim ve Bedri Rahmi, mahalli tema ve motiflere yönelerek bu eğilimi “Kübist” anlayışla kaynaştırmışlardır. Grup 1947’ den sonra dağılmıştır




Yüklə 113,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə