İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 9, 2007, s. 37-70



Yüklə 0,66 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/14
tarix19.10.2018
ölçüsü0,66 Mb.
#75123
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14

Cihad Şiddete Referans Olabilir mi? 

 

 



41

olarak hücum etmemeyi ve hiçbir zaman itidalden ayrılmamayı emrettiğini 

hatırlatır.

5

 



Gerçekten de İslam alimleri başlangıçtan itibaren cihâd’ın kime karşı ve 

hangi araçlarla yapılacağı üzerinde geniş biçimde durmuşlardır. Bu konular 

etrafında gelişen fikirler cihadı anlamaya da yardımcı olmaktadır.  

İlk dönemlerde Kur’ân ve Hadislerde ifadesini bulan cihâd emrini 

anlama çabalarında ona sözlük manasından bağımsız olmayan anlamlar 

yüklendiği ve bu çerçevede çeşitli ayırımlara gidildiği dikkati çekmektedir. 

Hatta bu tür yaklaşımlar bizzat Hz. Peygamber’in hadislerinde yer 

almaktadır. Mesela O, hadislerinde, nefisle mücahedeyi;

6

  zalim idareciye 



karşı hakkı haykırmayı,

7

 farzların ifasını;



8

 anne-babaya bakmayı;

9

 hacc-ı 


mebrûru

10

 cihad olarak isimlendirmiştir.  



İlk dönem müfessirlerinden ve Kur’ân-ı Kerîm üzerine yaptığı 

çalışmalarla tanınan Mukâtil b. Süleymân (ö.150/767) birden fazla anlama 

gelen kelimelerin Kur’ân’da hangi manalarda kullanıldığını inceleyen el-

Eşbâh ve’n-nezâir

 adlı meşhur eserinde cihâd kelimesini de tetkik etmiş ve üç 

anlamı üzerinde durmuştur:   

1-Sözle cihâd. "Bu Kur’ân’la büyük bir cihâd aç";

11

  "Ey Peygamber! 



Kâfirlere ve münâfıklara karşı (söz ile) cihat et

"

12



 ayetlerinde emredilen sözle 

cihâddır.  

2-Silahla savaşmak  şeklinde cihâd: “…Mücâhidleri oturanlardan çok 

daha büyük ecirle üstün kılmıştır

13



 ayetinde bahsedilen cihâd bu kısma 

girer. 


3-Eylem boyutuyla cihâd: “Kim cihad ederse kendisi için cihad etmiş 

olur

.”

14



 Yani kim salih amel işlerse kendisi için işlemiş olur, onun karşılığı 

kendisine ödenir demektir. “Bizim yolumuzda cihad edenler…”

15

 Yani bizim 



                                                           

5

 Hazret-i Muhammed’in Hayatı (trc. Reşat Nuri Güntekin), İstanbul 1958, s. 167-168. 



6

 Mücahid Allâh’a itaat noktasında nefsiyle mücahede edendir (Tirmizî, “Fezâilü’l-cihâd”, 2; Ahmed b. Hanbel, el-

Müsned, VI, 20-22). 

7

 Cihadın en faziletlisi zalim sultana veya zalim idareciye karşı adaleti (hakkı) haykırmaktır (Ebû Dâvûd, “Melâhim”, 17; 

Tirmizî, “Fiten”, 13; Nesâî, “Bey‘at”, 37; İbn Mâce, “Fiten”, 20; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 19, 61; IV, 314, 315; V, 

251, 256). 

8

 Hz. Peygamber kendisine tavsiyede bulunmasını isteyen Enes b. Mâlik’in annesine “Günahları terk et, bu hicretin en 



faziletlisidir, farzlara devam et bu cihadın en faziletlisidir” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-evsat (nşr. Mahmûd Tahhân), Riyad 

1415, VII, 376, 421, nr. 6731, 6818). 

9

 Cihada katılmak için izin istemek üzere kendisine gelen birisine Hz. Peygamber: “Annen-baban sağ  mıdiye sormuş 



evet” cevabını alınca da “O halde sen onlara bakmak suretiyle cihâd et” buyurmuştur (Buhârî, “Cihâd”, 138, “Edeb”, 3; 

Müslim, “Birr”, 5; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 31; Nesâî, “Cihâd”, 5; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 165, 172, 188, 193, 197, 

221). 

10

 Cihadın en faziletlisi mebrûr hacdır (Buhârî, “Hacc”, 4; “Sayd”, 26; “Cihâd”, 1; İbn Mâce, “Menâsik”, 44; Ahmed b. 



Hanbel, el-Müsned, VI, 71, 79). 

11

 Furkân (25), 52.   



12

 Tevbe (9), 73.   

13

 Nisâ' (4), 95.  



14

 Ankebût (29), 6.  

15

 Ankebût (29), 69.  




Prof. Dr. Saffet KÖSE 

 

 



42 

için hayırlı amellerde bulunanlar.. anlamına gelmektedir. “Allâh uğrunda, 



O’na yaraşır biçimde cihâd edin. O, sizi seçti

16



 ayetinin anlamı Allâh’ın 

rızasını kazandıracak biçimde ona yaraşır şekilde amel edin demektir.

17

 

İlk dönemlerden itibaren cihâdın büyük ve küçük ayırımı oldukçada 



yaygınlık kazanmıştır.  İslamî literatürde nefisle cihadın açık düşmanla 

cihâddan daha büyük ve daha çetin olduğuna da özellikle vurgu 

yapılmıştır.

18

 Bu ayırım da Beyhakî’nin (ö.458/1065) eserine aldığı bir 



rivayete dayanır. Bir savaştan dönen askerlere Hz. Peygamber’in küçük 

savaşı bitirip büyük savaşa geldiklerini söylemesi üzerine kendisine büyük 

savaşın ne olduğu sorulmuş O da: “Kulun nefsi ile cihadıdır” buyurmuştur.

19

 



Bu hadis her ne kadar daha mevsuk kabul edilen eserlerde zikredilmiyor ve 

isnadı da zayıf bulunuyor ise de hadisin Kur’ân ve sünnetle uyumundan 

dolayı ulema ona önem vermiş ve dikkate almıştır. Söz gelimi şu ayet bu 

hadisle bağlantılı olarak ele alınmıştır:

20

  Rabbinin makamından korkan ve 



nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise cennet yegane barınaktır.

21



 Bu 

sebeple hadis, bir çok eserde geçmekte ve nefisle cihadın açık düşmanla 

savaştan daha önemli ve büyük olduğuna dayanak yapılmaktadır. Mesela 

Süfyân es-Sevrî’nin (ö.161/777) şöyle dediği nakledilmektedir: “Senin gerçek 



düşmanın öldürdüğünde ecir aldığın dış düşmanın değildir. Geçek düşmanın 

içindeki nefsindir. Düşmanınla savaştığından daha çok onunla savaş.

22



 

İbrahim b. Edhem (ö.161/777) de: “Cihâdın en çetini nefsin arzularına karşı 



olanıdır

23



 demektedir. İlk dönem müfessirlerinden Ebû Süleyman ed-Dârânî 

(ö. 215/830) de Ankebût suresinin 69. ayetiyle ilgili olarak cihadın sadece 

kâfirlerle savaş anlamına gelmediğini bundan başka Allâh’ın dinine yardım, 

ilâhî gerçekleri tersyüz edenlerle ilmi mücadele (er-redd ‘ale’l-mubtilîn), 

zalimleri zaptu rapt altına alma/kontrol (kam‘u’z-zâlimîn), iyiliği hakim 

kılma kötülüğü engelleme yolunda çaba, Allâh’a itaat hususunda nefisle 

mücâhede anlamlarına vurgu yapar ve nefisle mücadeleyi en büyük cihâd 

olarak nitelendirir.

24

 Hanefî fukahasından Debûsî (ö.430/1039) de en faziletli 



cihadın nefisle mücahede olduğunu anlatır ve bu anlayışın delillerine yer 

vererek geniş bir şekilde tahlilde bulunur.

25

  İbn Battâl (ö.449/1057) da 



cihad’ın iki kısmından bahseder: 

1-Açık düşmanla cihâd. Bu zarar veren kâfirlere karşı cihaddır. 

                                                           

16

 Hacc (22), 78.  



17

 Mukâtil b. Süleymân, el-Eşbâh ve’n-nezâir (nşr. Abdullah M. Şehhâte), Kahire 1414/1994, s. 290. 

18

 Mesela bk. İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî, 1407/1986-87, XI, 338. 



19

 Beyhakî, ez-Zühdü’l-kebîr (nşr. Âmir Ahmed Haydar), Beyrut 1408/1987, s. 165, nr. 373; Süyûtî, el-Câmi‘u’s-sagîr 

(Feyzü’l-Kadîr ile), Beyrut 1391/1972, IV, 511, nr. 6107. 

20

 Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, Beyrut 1391/1972, IV, 511, ayrıca bk. III, 109; Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, Kahire, ts. (İdâretü’t-



Tıbâ‘ati’l-münîriyye), XIX, 209. 

21

 Nâzi‘ât (79), 40-41.  



22

 İbn Battâl, Şerhu’l-Câmi‘i’s-Sahîh (nşr. Ebû Temîm İbrâhîm), Riyad, ts. (Mektebetü’r-Rüşd), X, 210. 

23

 Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, Beyrut 1391/1972, IV, 511. 



24

 Kurtubî, el-Câmi‘ li-ahkâmi’l-Kur’ân (nşr. Ebû İshâk İbrahim Ettafeyyiş), Kahire 1387/1967, XIII, 364-364. 

25

 el-Emedü’l-aksâ (nşr. M. Abdülkadir Atâ), Beyrut 1405/1985, s. 37-48.  




Yüklə 0,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə