İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 9, 2007, s. 37-70



Yüklə 0,66 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/14
tarix19.10.2018
ölçüsü0,66 Mb.
#75123
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   14

Cihad Şiddete Referans Olabilir mi? 

 

 



51

Hadduri de aynı bakış açısıyla  İslâm’ın cihâd vecibesiyle haklı savaş 

anlayışını özdeşleştirmektedir.

78

 Ayrıca Hadduri İslam’ın, savaşı Müslüman 



olmayanlara karşı kesintisiz surette ilan edilmiş olarak tasarlayıp kutsal 

savaşa dönüştürdüğünü de iddia ederken aynı arka plandan yola 

çıkmaktadır.

79

  



Önce  şunu belirtmek gerekir ki Kur’ân-ı Kerîm’in Tevbe sûresinin 6. 

ayetinden farklı dinden olmanın savaşın sebebi olmadığı açık bir biçimde 

anlaşılmaktadır. İslam nezdinde şirk en büyük haksızlık

80

 ve affı olmayan en 



büyük günah kabul edildiği halde

81

 bir Müslümandan himaye isteyen 



müşrike bunun sağlanması ve Müslüman olmaması halinde kendisini 

güvenlik içinde hissedeceği bir yere ulaştırılması istenmektedir. Üstelik 

ayetin öncesi ve sonrası bu talebin savaş halinde iken bile gelmiş olsa 

hükmün bu olduğu anlaşılmaktadır. Yine Mümtahine suresinin 8 ve 9. 

ayetlerinde açık bir biçimde dini sebebiyle Müslümanla savaşmayan gayr-ı 

Müslimlerle iyi ilişkiler içinde bulunmanın yasaklanmadığı açıklanmaktadır.   

Cihâd’ın bir din savaşı olmadığının ve insanların farklı inançlardan 

olmasının savaş sebebi ya da öldürülmeleri için bir gerekçe olamayacağının 

en tipik örneklerinden birisi de şudur. Hz. Peygamber Bedir’de müşrikler 

saldırıya başlayacağında arkadaşlarını uyararak, saldırı halindeki müşrikler 

içinde kendi istekleri dışında çevresindekilerin baskısıyla savaşmaya gelenler 

olduğunu, içlerinde kendilerine iyiliği dokunanların bulunduğunu mümkün 

olduğu ölçüde bunların korunması yönünde askerlerine talimat vermiştir.

82

 



Eğer  şirk koşmak bir öldürme sebebi olsaydı Hz. Peygamber imkan eline 

geçmişken elbette bunları yapardı. Keza esirlere iyi muamele edilmesi emri 

de

83

 bu tezi güçlendirmektedir. Ayrıca zimmî hukuku cihadın bir din savaşı 



olmadığını göstermeye kafidir. Eğer onlar dinlerinden dönünceye kadar savaş 

yani cihad sözkonusu olsaydı İslam toplumunda gayr-ı Müslimler barınabilir 

miydi?! 

Bundan başka Kur’ân-ı Kerîm çok açık bir biçimde dinde zorlamayı 

yasaklamış,

84

  ısrarlı bir şekilde Peygamber’in insanlar üzerinde bir zorba 



olmadığını,

85

  öğüt verici,



86

 müjdeleyici (beşîr) ve korkutucu (nezîr)

87

 gibi 


niteliklerini sayarak görevinin sadece irşâd, tebliğ, ilahi mesajı insanlara 

ulaştırma ve davet olduğunu, insanların kabul edip etmeme şeklindeki 

                                                           

78

 Haddûrî, İslam Hukukunda Savaş ve Barış, s. 69, a.mlf., İslam’da Adalet Kavramı, s. 209-210. 



79

 Haddûrî, İslam Hukukunda Savaş ve Barış, s. 63. 

80

 Lokman (31), 13. 



81

 bk. Wensinck, el-Mu‘cem, “ş.r.k.” md. 

82

 İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Kahire 1415/1994, II, 550.  



83

 İnsan (76), 8-9. 

84

 Bakara (2), 256; Yûnus (10), 99. 



85

 Gâşiye (88), 22.  

86

 Gâşiye (88), 21. 



87

 Bakara (2), 119, 213; Nisâ’ (4), 165; Mâide (5), 19; A‘râf (7), 188; Hûd (11), 2; İsrâ’ (17), 105; Furkân (25), 56; Ahzâb 

(33), 45; Sebe’ (34), 28; Fâtır (35), 24. 



Prof. Dr. Saffet KÖSE 

 

 



52 

tercihlerine göre karşılıklarını göreceklerini söylemiştir.

88

 Hatta Kur’ân bu 



konuda  ısrar edilmesini de hoş görmemiştir.

89

 Esasen bu bütün peygam-



berlerin ortak tutumudur.

90

 Çünkü onun getirdiği değerler diğerlerine göre 



kör ile gören,

91

 sağır ile işiten,



92

  karanlık ile aydınlık,

93

 diri ile ölü,



94

 eğrilik 

ile doğruluk

95

 arasındaki fark kadar açık ve dikkat çekici, karanlıkları 



aydınlatan  ışık

96

 kadar parlaktır.  İnsana da bütün bunları görebilecek 



basiretler (idrak kabiliyetleri) verilmiştir.

97

  İşte Peygambere düşen görev 



sadece bu kadar açık hakikatlere işaret ederek insanları davet etmektir. Hatta 

Kur’ân-ı Kerîm Hz. Peygamber’in insanların hidayete gelmesi noktasında 

gösterdiği olağanüstü çaba karşısında onların yüz çevirmesi karşısında 

üzülmesine uyarıda bulunur ve vazifesinin sadece tebliğ ve davet olduğuna 

işaret eder:  

 

Herhalde sen, inanmıyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin! 



Dilesek onların üzerine gökten bir mu‘cize indiririz de boyunları ona eğilir 

(inanırlar)

Rahmân’dan onlara hiçbir yeni Zikir (uyarı) gelmez ki, mutlaka 



ondan yüz çevirici olmasınlar.

98



  

Kur’ân-ı Kerim davet vazifesinin hangi metotla yapılacağını da anlatır: 



“Rasülüm! Sen rabbinin yoluna "hikmet" ve "güzel öğüt’le çağır ve 

onlarla en güzel şekilde mücadele et. Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi 

bilendir ve o hidayete erenleri de çok iyi bilir.”

99

 

Buna göre davet, araştırıcı delil isteyen ve ilimde belli bir seviyeye 



gelmiş olan alime “ilim ve akılla gerçeği bulma”, “gerçeği açıklayan, şüpheyi 

gideren delil”, “sahih ve muhkem söz” gibi anlamlara gelen hikmetle,

100

 

halka, güzel öğütle; inatçı, cedelci ve tartışmayı sevenlere de güzel ve barışçı 



bir üslupla tartışarak yapılmalıdır.

101


 Bu noktada Kur’ân-ı Kerim oldukça 

dikkat çekici olan Hz. Mûsâ ile Fir‘avn arasındaki ilişkiyi hatırlatır. Fir‘avn 

yeryüzünde ululuk taslayan ve haddi aşanlardandır.

102


 Tahtını  yıkacağından 

endişe ettiği için kızları  bırakıp erkek çocukları kesecek kadar zalimdir.

103

 

                                                           



88

 Ali-İmran (3), 20; Maide (5), 92, 99; Ra‘d (13), 40; İbrahim (14), 52; Nahl (16), 35, 82; Kehf (18), 29; Nûr (24), 54; 

Ankebût (29), 18; Yâsîn (36), 17; Şûrâ (42), 48; Ahkâf (46),35; Teğabün (64), 12; Cin (72), 23; İnsan (76), 3. 

89

 Kasas (28), 56. 



90

 Nahl (16), 35; Yâsîn (36), 17. 

91

 En‘âm (6), 50. 



92

 Hûd (11), 24. 

93

 Ra‘d (13), 16. 



94

 Fâtır (35), 19-22. 

95

 Bakara (2), 256; A‘râf (7), 146-147. 



96

 Nisâ’ (4), 174; Mâide (5), 15-16; İbrâhim (14), 1; Hadîd (57), 9; Talâk (65), 11. 

97

 En‘âm (6), 104. 



98

 Şu‘arâ’ (26), 3-5. 

99

 Nahl (16), 125. 



100

 İlhan Kutluer, “Hikmet”, DİA, XVII, İstanbul, 1998, s. 504. 

101

 Hökelekli, a.g.e., s. 162.            



102

 Yûnus (10), 83.                            

103

 Bakara (2), 49; A‘râf (7), 127, 141; İbrâhim (14), 6.                         




Yüklə 0,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə