28
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
kabul edildiğini, dolayısıyla müennes olduğunu ifade etmiştir,
11
Ünlü
dil bilimci Ferra da (207/822) aynı kanaattedir.
12
Vahidî (468/1076)
ise Lât, Menât ve Uzzâ’dan bahseden “
Bunlar sizin isimlendirmeleriniz-
den öte bir şey değildir
” (en-Necm, 53/23) ayet-i kerimesinde kullanı-
lan “
يه
”, yani dişilik zamirine dikkat çekmekte ve bu zamiri Lât’ın dişi
olduğunun en önemli kanıtı olarak kabul etmektedir.
13
Lât’ın “Allah” lafzından türediği ve müennes olduğu teorisini sa-
vunanlar, iddialarını Cahiliye döneminde insanların Lât, Menât ve
Uzzâ’yı Allah’ın kızları olarak kabul ettikleri düşüncesiyle de des-
teklemişlerdir.
14
Necm Suresi’nin 23.ayetini şahit olarak gösteren
Kurtubî’yi buna örnek olarak zikredebiliriz. Bilindiği gibi Kur’an, Ca-
hiliye Araplarının kız çocuklarını “öteki” ilan etmelerine karşı çık-
makta ve
“Lat ve Uzzâ, üçüncüleri olan Menât. Erkekler size dişiler
Allah’a mı? Öyleyse bu ne adaletsiz bir taksim
” (en-Necm, 53/19-22),
diyerek onların erkek evladı önemsemelerini ve dişilere değer verme-
melerini eleştirmektedir.
Bu öyle ironik bir durum idi ki Kurtubî’nin de işaret ettiği gibi Ca-
hiliye döneminde her bir kabile kendilerini bunlardan birine nispet
ederdi. İnsanlar da bu tanrıları “
falanca kabilenin dişisi” şeklinde
anarlardı.
15
Bir başka ifadeyle, Kur’an’ın da işaret ettiği gibi Cahili-
ye döneminde bir adama kızının olduğu haber verildiğinde öfkeden
yüzü kıpkırmızı kesilmesine rağmen, kendilerini bir dişiye nispet et-
mekten çekinmez, hatta aksine bununla güç kazandıklarına inanır-
lardı. Dahası bu durumu nsöz konusu kabilelere bir ayrıcalık kattı-
ğına inandıkları gibi kendileri için bir onur kaynağı olarak da kabul
ederlerdi.
3- Üçüncü teoriye göre Lât ismi “
يول
” fiilinden türemiştir. Nesefî
(710/1310) bu kanaattedir. Bu teoriyi benimseyenlere göre insanlar
Lât putunun etrafında döner ve onu tavaf ederlerdi. Bu nedenle de
adı geçen mabutlarına “
etrafında dönülen yani ibadet edilen” varlık
anlamında Lât demişlerdir. Buna göre Lât “leva” fiilinin İsm-i faili olup
müzekker konumundaydı.
16
4- Başta Râğıb el-İsfahânî olmak üzere bazı müfessirler ise bu is-
min “
هلالا
” veya “
هلا
” kelimesinden türediğini söyleyerek başka bir teoriyi
11 Bkz. İbn Abbas,
Tenviru’l-mikbâs min tefsiri İbn Abbas, (toplayan: Mecduddin Ebû Tahir
(ö: 817),
Beyrut ty, 80.
12 Bkz. Ferrâ,
Meanî,I, 288.
13 Bkz. Vahidî, XXI, 48.
14 Bkz. İbnu’l-Kelbî,
Kitabu’l-Asnâm, 19, İzzudin b. Selam,
Tefsir, II, 16; III, 247;Cevad Ali,
el-Mufassâl fi tarihi’l-Arab Kabl el-İslâm,
I-X, Bağdad 1993, VI, 230; Feyyumî, 442.
15 Bkz. Kurtubî, V, 287.
16 Bkz. Ebu’l-Berekât Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî,
Tefsiru’n-Nesefî, I-III,
(tahk: Muhyiddin Dib Mesto), Beyrut 1998, III, 392; Bedrettin el-Aynî (ö: 855/1451),
Umdetu’l-karî şerh sahih el-Buharî,
I-XV, Beyrut ty, XIX, 201.