Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet ÇizgisindeKâmil Müslüman’ın Karakteri
155
düşmandır.”
115
Akıllı bir Müslüman, bu ayetlerden de anlayacağı gibi
şeytan insanın en büyük düşmanıdır, o halde Müslüman da onun
en büyük düşmanı olması gerekir. Şeytan, inkârcıların ve inanmayan
insanların dostudur.
116
İp zayıf yerden koptuğu gibi, kaleler de zayıf
yerden fethedilir. Onun gibi şeytan da insan vücuduna hâkim ve ege-
men olabilmek için nefsin zaaflarından istifade ederek harekete geçer.
Yüce Allah insanın zaaflarını şöyle bildirmiştir: “İnsanlara, “kadınlara,
oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, güzel ve cins at-
lara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgisinden oluşan” şehvetleri güzel
gösterdi. Bunlar dünya hayatının menfaatleridir.”
117
İnsan yaradılış iti-
barıyla ayette geçen kadın, para, araba, mal-mülk, makam, çoluk-ço-
cuk, vb. şeylere düşkünlüğü ile bilinir. İnsanın dünya hayatı, bunların
en mükemmelini ve en güzelini elde etmek için çaba sarf ederek geçer.
Bunların dışında insanın, hırs, açgözlülük, bencillik, korku, endişe
gibi pek çok zayıf yönleri de vardır. Şeytan işte bu zayıf yönlerden
insanın yakasına yapışıp onu istediği yöne çekmeye çalışır. Örneğin:
“diğer zengin insanlardan bir adım daha ileride olmalıyım”
diyen zen-
gin insana, modada yarışırcasına son model lüks araba, kıymetli ziy-
net eşyası, deniz kenarında paha biçilmez köşk veya gereksiz yere bol
bol para harcamasına yol açarak
118
onun müsrif olmasına sebep olur;
hâlbuki Allah müsrifleri sevmez.
119
Yine “mutlaka fakirlikten kurtulup
zengin olmalıyım”
diye düşünen bir insana bütün yolları mubah gös-
tererek onun günah işlemesine ve başka insanların hakkına saldırma-
sına vesile olur.
120
İlim dünyasında üstün bir makama gelen bir âlim
kimseye de “sen çok farklısın, senin bildiğini kimse bilmiyor, herkes
sana saygı ve hürmet göstermelidir”
gibi yanlış ve yersiz düşüncelerle
onu bu zayıf yönünden yakalayıp istediği yöne çekmeye çalışır.
121
İba-
det konusunda da bu böyledir “başkası namaz kılarsa, kendisinden
üstün görünür endişesiyle hemen namaza kalkar”
,
122
böylece şeytan
onu riyaya sürüklemiş olur.
123
Nefisle mücahede konusunda Haris el-
Muhâsibî bize çok önemli bir bilgi aktarmaktadır: “Kula düşen, mü-
cahede ve engellemelerle hevâ-i nefse
124
* karşı koymaktır. Nefsi melek
tabiatlı yapmak üzere mücahede etmek, ona düşen bir şey değildir.
115 Yûsuf, 12/5.
116 A’râf, 7/27.
117 Âli İmrân, 3/14.
118 “Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, süs, aranızda övünme ve daha çok mal ve
evlat sahibi olma isteğinden ibarettir…”
, Hadîd, 57/20.
119 A’râf, 7/31.
120 “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri yapmayı emreder…”, Bakara, 2/268.
121 Şadi Eren, İnsan ve Şeytan-Şeytanın Tuzakları ve Korunma Yolları, s. 22; el-Muhâsibî,
a.g.e.
, s. 224-225.
122 El-Muhâsibî, a.g.e., s. 225-226; Nisâ, 4/142; Mâûn, 107/6.
123 Allah rızası için değil de gösteriş için yapılan bütün ameller boşa gittiğini bizzat Efend-
imiz (s.a.v.) şu hadiste bildirmiştir: “Amelinde bir an riyaya düşenin, önce yaptığı da boşa
gider”
, el-Muhasibi, a.g.e., s. 235.
124
*
Nefsin arzu ve istekleri.
156
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
Nitekim Vehb’den şu ifadeler rivayet edilmiştir: “İman, yulardan tutup
götürendir (kaid), amel, arkadan kamçılayıp sürendir (saik), nefis ise
huysuz bir binektir. Kaid tembellik gösterip ihmalkâr davranırsa, nefis
yoldan sapar. Saik tembellik gösterir ise, nefis huysuzlaşıp yol almaz.
Kaid ve saik yani iman ve amel düzgün olurlarsa nefis, ister istemez
müspet anlamda yol alır. Sen, nefsin hoşuna gitmeyen her şeyi terk
edersen, neticede dinin bütününü terk edersin. Nefis, hevâyı gözlemek-
te, hevâ ise aklı beklemektedir. Şayet akıl onu azarlayıp men ederse, o
da uslanır; onu kendi halinde serbest bırakırsan kokuşur.””
125
Kısacası
nefis ahireti düşünmemeyi, farz ve sünnetleri terk edip tembelliği;
126
şeytan ise insanı zayıf noktasından yakalayıp vesvese vererek istediği
yöne çekmeye çalışır.
127
Kâmil Müslüman mutlaka nefsini tezkiye edip
gönlünü bu manevi kirlerden temizlemesi gerekir.
İslâmiyet temizliğe çok büyük önem veren bir dindir, hatta onu bir
kısım ibadetlerin vazgeçilmez şartı, mukaddimesi ve anahtarı yap-
mıştır. Müslüman ruhunu tasfiye ettiği gibi, bedenini de temiz tut-
maya gayret eder, özellikle giyim kuşamına özen gösterir. Yüce Allah
Kur’ân’da: “Şüphe yok ki, Allah, tevbe edenleri de, temizlenenleri de
sever”,
128
“Allah size güçlük çıkarmak istemez, fakat şükredesiniz diye
sizi temizleyip arındırmak ve size olan nimetini tamama erdirmek ister”,
129
“Allah, sizi temizlemek için gökten üzerinize su indiriyor”
130
başka bir
ayette de “Elbiseni temizle; pis ve murdar olan her şeyden kaçın”
131
bu-
yurmaktadır. Ayetlerden de anlaşıldığı gibi temizlik de İslâm’ın şartla-
rından biridir. Müslüman, toplumun içinde saygı ve hürmet edilmesini
istiyorsa mutlaka İslâm’ın emrettiği şekilde temizliğe özen göstermesi
gerekir. Peygamberimiz (s.a.v.) de: “Cuma günü yıkanınız. Cünüp ol-
masanız da başınızı yıkayıp güzel koku sürünüz”
132
buyurmaktadır.
Bu hadise dayanarak bazı imamlar Cuma namazı için banyo yapma-
nın farz olduğuna hükmetmişlerdir.
133
Müslüman bedenine, elbisesine
özen gösterdiği gibi aynı şekilde ağız bakımına da özen gösterir. Hz.
Ayşe (r.a.) Rasûlullah’ın ağız temizliğine göstermiş olduğu özeni şu
şekilde bildirmektedir: “Ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim onlara
her namazdan önce misvak kullanmalarını emrederdim”
134
buyurmuş-
tur. Hz. Ayşe’ye (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.) eve gelince ne yapardı diye
125 El-Muhâsibî, a.g.e., s. 250.
126 El-Muhâsibî, a.g.e., s. 356, 377, 379.
127 Nâs, 114/5.
128 Bakara, 2/222.
129 Mâide, 5/6.
130 Enfâl, 8/11.
131 Müddessir, 74/4-5.
132 Buhari, “Cuma”, 2, 3, 12; Tirmizî, “Cuma”, 29.
133 Muhammed Ali Haşimi, a.g.e., s. 40.
134 Buhari, “Cuma”, 8.
Dostları ilə paylaş: |