Issn: 2148-6026. Yakın Doğu Üniversitesi Adına Sahibi Owner on Behalf of Near East University



Yüklə 3,32 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə83/92
tarix17.09.2017
ölçüsü3,32 Kb.
#205
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   92

“Kur’an Ve Tarihselcilik” Üzerine Bir Değerlendirme
 
183
nötik, “kesintisiz dinleme”ye dayalı bir yöntemdir. Hermenötik etkinli-
ği, bir dünyadan başka bir dünyaya anlam aktarımı olarak ifade eden 
Gadamer’in, (s.136) hem Heiddeger’in bir öğrencisi, hem de bir temsil-
cisi olmakla birlikte, ondan farklı olarak en belirgin özelliği, derli toplu 
bir felsefe ortaya koymuş olmasıdır. (s.151) Dilthey’ın kurduğu epis-
tomolojiyle,  kendisine  karşı  savaştığı  bilimci  anlayışa  doğru  kayma-
sı ve böylece içine düştüğü çelişkili durum, Heidegger’in hocası olan 
Edmund Husserl, Heiddeger ve nihayet Gadamer tarafından eleştiril-
miştir. Truth and Method kitabında, kendini Heiddeger’e istinad ettiği 
her  yerde,  Heideger’in  Dilthey  ve  Husserl’dan  kopma  noktalarını  ele 
alan Gadamer, romantik Hermenötik’in aksine “gelenek” e olumlu bir 
anlam  yüklemiş  ve  tarihsel  bir  Hermenötik  geliştirmek  için  gelene-
ğin  tarihsel  tutum  içinde  oynadığı  rolü  görmek  ve  bunun  Hermenö-
tik  üretkenliğini  irdelemek  gerektiğine  inanmıştır.  (s.158)  Gadamer, 
Hermenötik okumada, bütün ve parçalar arasında dairesel bir ilişki 
olduğunu, bütünün anlamının parçalar yoluyla anlaşılacağını, ancak 
parçaların da aydınlatıcılığının bütünün ışığı altında görüleceğini sa-
vunmuştur.  Bir  metni  okurken,  hep  onun  okuyanı  bir  şey  hakkın-
da  bilgilendireceği  beklentisi  içinde  olunduğunu  söyleyen  Gadamer, 
kendi görüş ve önyargılarımızın bilincinde olarak, onların aşırılıklarını 
yontmak  diye  ifade  ettiği  Hermenötik  tutumla  oluşan  bilinç  üzerin-
de durur. Bu bilinç olmaksızın “başka bir olay hakkındaki bilgimizin, 
basit bir indirgemeden öteye gidemeyeceğini savunur.” (s.161) İnsanı 
bir  subjektivitenin  içine  hapsetmesi  ve  oradan  hakikate  ulaşılama-
yacağı izlenimi uyandıran önyargı meselesini, insan oluşumuzun en 
temel gerçeklerinden olarak gören Gadamer, tarihsel olarak kendimi-
ze ait bir ufku tamamen terkedip, anlaşılan şeyin ufkuna yerleşeme-
yeceğimizi, aksine kendi başlarına oldukları varsayılan bu ufukların 
“kaynaşması”  neticesinde  anlamanın  gerçekleşeceğini  söyler.(s.165) 
Tarih Bilinci Sorunu
 makalesinde önyargı, gelenek, zamansal uzaklık 
ve nesne konularını inceleyen Gadamer, düşüncelerini diyalektik bir 
tarzda temellendirmiş ve yorumcunun yazarın zihnini kavrayabileceği, 
tarihçinin geçmişi “gerçekte olduğu haliyle” yeniden ele geçirebileceği 
şeklindeki “yeniden üretim”in imkansızlığına vurgu yapmış; kendimizi 
özgün üretimin meydana geldiği bağlama tekrar yerleştiremeyeceğimi-
zi söylemiştir. (s.167) 
Çalışmasının birinci bölümünde tarihselciliğin felsefî ve tarihî bağ-
lamını ortaya koyan Şevket Kotan, bu bölümün hasılası olarak, tarih-
selciliğin her dönemde kendini tekrarlayan, “evrensel” bir düşünce ol-
ması, bugünkü şekli ve kaynakları itibariyle Batı düşünce havzasının 
kodlarını taşıması ve tanrının tarihteki rolünün, tarihin ve tarihselci-
liğin konusu edilmediği yönündeki üç temel tesbiti ile Kur’an’a Tarih-
selci Yaklaşımlar 
adını verdiği ikinci bölüme başlar. Konuya dair hem 


184
 
Y
akın
 D
oğu
 Ü
nİversİtesİ
 İ
lahİYat
 F
akÜltesİ
 D
ergİsİ
önemli  bir  hatırlatma  ve  hem  de  bir  giriş  kabilinden  Kotan,  Hıristi-
yan tanrıbilimine göre vahyin kutsal metinler değil İsa olduğu, kutsal 
metinlerin ise İsa’yı yani Tanrı’nın vahyini yorumlayan kutsal metin 
yazarlarının  eserleri  olarak  kabul  edildiği  gerçeğine  dikkat  çeker  ki, 
bu hem kutsal metinlerin insan zihninin eseri olarak kabul edildiğini, 
hem de zihnin eseri olan şeyleri anlama çabası olan Hermenötik’in bir 
tefsir metodolojisi olarak öteden beri neden işlev gördüğünü açıklar. 
Vahyin tarihsel olarak görülmesinin, ya o vahyin Allah kelamı olarak 
kabul edilmemesi ya da kabul edilse bile yine de antropolojik bir oku-
maya tabi tutulması ile mümkün olacağı şeklindeki can alıcı bir tesbi-
tin ardından, tarihin kazanmış olduğu pozitiv(ist) muhteva ve yöntemi 
ile bu kabullerin ötesine gidip vahiy gibi bir gerçeği görmesinin imkan-
sızlığına değinir. (s.176)
İslâmî anlayışta Allah sözü olarak kabul edilen vahyin, nasıl olup 
da tarihselliğin konusu haline geldiği, bu bağlamda ortaya atılan tez-
lerin meşrûiyet sorunlarını nasıl çözdüğü yönündeki soruların cevabı 
mahiyetinde, “Batı’nın etkin bir kültür odağı haline gelmesiyle, orada 
görülen kimi gelişmelerin, yenik düşen İslam dünyasını ve düşüncesi-
ni etkilmesi” tesbitinin bir uzantısı olarak Fazlur Rahman, Roger Gara-
udy, Hasan Hanefi ve Muhammed Arkoun üzerinden konuyu ele alan 
Kotan,  ilk  olarak  Kur’an’ın  tarihselliği  düşüncesinin  oryantalistlerin 
Kur’an incelemeleriyle ortaya çıktığını söyler. Batı’da geliştiği şekliyle 
seküler tarihselci yaklaşım, oryantalistler tarafından Kur’an’a tatbik 
edilmiştir. (s.179) Kilisenin dogmalarını sorgulayan rasyonel-seküler 
düşünce hareketi ve bunun ulusal birliği koruma adına papalığa karşı 
desteklenmesi  gibi  nedenlerin  bir  sonucu  olarak  16.yüzyılda  Martin 
Luther’le  (1485-  1546)  ortaya  çıkan  protestanlık,  dindarların  ya  da 
dini meslek haline getirmiş olanların aklı esas alarak kutsal metinleri 
yoruma tabi tutmaları, dolayısıyla protestan ilahiyatçıların tarihselci-
tenkitçi bir hermönetik anlayış geliştirmesi sonucunu doğurmuştur. 
Kotan, Dinsel Hermenötik ve Kitab-ı Mukaddes Tenkidi disiplinlerinin 
ortaya çıkması ve 19.yüzyılda tarihselci söylemin batı bilim dünyasın-
da önem kazanıp yaygınlaşmasıyla, batıdaki bütün sosyal bilimin bu 
paradigmalaşan eğilimin etkisinde olduğunu söyler.(s.178)
İslâmî Modernizm: Fazlur Rahman” başlığıyla İslamî tarihselciliği, 
tarihselci  felsefe  ve  Kur’an  açısından  ele  alan  ve  yukarıda  isimlerini 
zikrettiğimiz tarihselci İslam ilahiyatçılarına nazaran Fazlur Rahman’a 
eserinde genişçe yer veren Kotan’a göre, İslam geleneğinin eleştirmeni 
olarak  tanımlanabilecek  Fazlur  Rahman’ın  özgünlüğü,  onun  Kur’an 
ve  Sünnet’in  yeniden  yorumlanıp  aktüelleştirilmesine  dair  bir  teori 
geliştirmesinde yatmaktadır. (s.182) Fazlur Rahman’ın yeni bir tefsir 
usulüne  olan  inancı  ile  geliştirdiği  bu  teoriye  göre,  Kur’an  mesajını 
anlamakla ilginen bu usul, kavramaya (cognitive) yöneliktir. İnanmayı 


Yüklə 3,32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə