76
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
Kureyş, her yıl onların mallarından bu haracı alıp Kusay’a ödüyordu. O
da Mekke ve Mina’da hac dönemlerinde hacılara yiyecek hazırlıyordu. İşte
onun kavmine bu uygulaması (ki bu Rifâde’dir) cahiliye döneminde devam
etti. Nihayet İslam geldi ve İslam’da da işte bu güne kadar devam etti.
115
İslam öncesi Araplarda Kusay’dan itibaren hacılara yiyecek, içecek
vb. sosyal hizmetlerin yürütülmesi için her yıl herkesin kendi serve-
tine göre Kureyş’ten alınan
116
ve Rifâde diye isimlendirilen bu vergiyi
ilk ortaya koyan Kusay b. Kilâb’dır.
117
Kusay’ın ihdas ettiği sikâye ve
rifâde yani zemzem suyu ile deve sütü, bal ve kuru üzümü karıştırıp
hacılara dağıtma, fakirlere bakma gibi malî sorumluluk ve bakanlıklar
Kusay’dan Abdumenaf’a, oradan Haşim’e, ondan Abdulmuttalib’e ve
daha sonra Ebu Talib’e geçmiştir.
118
Haşim, un, kurbanlık deve, sığır
ve koyun alır ve bunları hacılara yemek olarak verirdi. Kureyş’ten bu
vergiyi almak için tıpkı Kusay gibi Haşim de Kureyş’e seslenmiş ve
şöyle demiştir:
Ey Kurey topluluğu! Sizler Allah’ın komşuları ve onun ehl-i beytisiniz.
Allah’ın ziyaretçileri ve onun evinin hacıları bu mevsimde size geliyorlar.
Onlar Allah’ın misafirleridir. Misafirin ikrama en layık olanı onun misafiri-
dir. Bu nedenle Mekke’de kalmaları gereken Hac mevsimi süresince onlar
için yaptığınız yiyecekleri bir araya getiriniz. Allah’a yemin olsun ki benim
malım bu ihtiyacı karşılasaydı sizi buna (rifâdeye) zorlamazdım.
119
Tarihçiler, rifâdeyi (fakir fukara için zenginlerden alınan mal)
120
Hz.
Peygamber’in beşinci göbekten dedesi Kusay b. Kilâb’ın, Kureyş kabi-
lesi mallarından her yıl kendi servet durumlarına göre aldığı, Kureyş’in
115 Ebû Abdillâh Muhammed b. Sa’d, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, (Tah. Muhammed Abdulkadîr
Atâ), Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1. Bsk., yy. 1990, c. I, s. 60; İbn Hişâm, es-Sîre, c. I, s.
130; Ebu’l-Velîd Muhammed b. Abdillâh b. Ahmed el-Ezrakî, Ahbâru Mekke ve mâ Câe
fîhâ mine’l-Âsâr
, (Tah. Rüşdî es-Sâlih Melhese), Dâru’l-Endülüs, Beyrut ty. c. I, s. 195;
Taberî, Târîh, c. II, s. 260; Bu pasaj için ayrıca bkz. İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, c. I, s. 623; İbn
Kesîr, el-Bidâye, c. II, s. 208; Fâsî, Şifâu’l-Ğerâm, c. II, s. 91; Sâlih Ahmed el-Alî, Târîhu’l-
‘Arabi’l-Kadîm ve’l-Bi’setu’n-Nebeviyye
, Şirketu’l-Matbûâti li’t-Tevzî’ ve’n-Neşr, 2. Bsk.,
Beyrut 2003, s. 150-151.
116 Bkz. Taberî, Târîh, c. II, s. 260; İbn Hişâm, es-Sîre, c. I, s. 130; Ezrakî, Ahbâru Mekke, c.
I, s. 109; İbn Sa’d, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, c. I, s. 60; Alî, Târîhu’l-‘Arabi’l-Kadîm, s. 150-151.
117 Cemîlî, Kabîletu Kureyş, s. 156.
118 İbn Hişâm, es-Sîre, c. I, s. 120, 125-126, 135; Cemîlî, Kabîletu Kureyş, s. 156-157; Neşet
Çağatay, İslam Dönemine Dek Arap Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1989,
s. 119; Salih Tuğ, a.g.e, s. 12-13; Kusay’dan sonra Rifâde görevini kimlerin üstlendiği
hususunda geniş bilgi için ayrıca bkz. Alî, Târîhu’l-Arabi’l-Kadîm, s. 151.
119 İbn Hişâm, es-Sîre, c. I, s. 135-136; Süheylî, er-Ravdu’l-Ünf, c. II, s. 55; Ebû Sa’d en-
Nîsâbûrî, Şerefu’l-Mustafâ, c. I, s. 396.
120 Kusay bu vergiyi fakirleri için alıyordu ve bu vergi ile yaptığı yemekten de fakirler yiyiy-
ordu. Bkz. İbn Hişâm, es-Sîre, c. I, s. 130; Süheylî, er-Ravdu’l-Ünf, c. II, s. 41; Taberî,
Târîh
, c. II, s. 260; İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, c. I, s. 623; Fâsî, Şifâu’l-Ğerâm, c. II, s. 91;
İbn Saîd el-Endülüsî, Neşvetu’t-Tarab fî Târîhi Cahiliyyeti’l-Arab, (Tah. Nusret Abdur-
rahman), Mektebetu’l-Aksâ, Ammân ty., s. 323; Nüveyrî, Nihâyetu’l-Erab, c. XVI, s. 30;
Cevad Ali, a.g.e., c. VII, s. 59.
Cahileye Döneminde Malî Yükümlülükler ve Bunların Kur’ân’daki Yansımaları
77
de ödediği bir haraç (vergi) olarak kayda geçmişlerdir.
121
Kureyş’te bu,
Kusay’dan beri var olan bir gelenek idi. Kusay’ın Mekkelilerden yar-
dım parası/vergi toplama ve yoksullara yemek dağıtma âdeti İslamiyet
döneminde de devam etmiştir.
122
Kureyş sadece Mekke ahalisinden
değil hacca gelenlerden de elbise, deve vb. türden “harîm” denilen ver-
gi alıyordu.
123
Aslında gelen hacılardan alınan bu vergiler ve ticarî fa-
aliyetlerden alınan öşür rifâde gelirleri arasında yer almaktaydı.
124
İbn
Düreyd’in cahiliye döneminde Kureyş’in, hacca gelenlerden deve aldık-
larına dair ifadeleri, aslında Kur’ân’da hac ibadetinden sayılan hedy
kurbanının, İslam öncesi dönemde Kureyş’in, hacca azıksız gelen ya-
hut fakir olan hacıları doyurmak, mabet bakımını yapmak ve mabedin
ihtiyaçlarını gidermek için hacılara vermeyi, adamayı zorunlu kıldıkla-
rı bir tür “haraç/rifâde” olma ihtimalini de düşündürmektedir. Cahi-
liye döneminde Kureyş’in, mabedin bakım ve onarımını, fakir, yoksul
ve ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamak ve bir takım sosyal iş-
leri yürütmek için hacca gelenlerden bir vergi olarak aldığı gerdanlıklı
kurbanlıklar, bir yandan cahiliye âdât ve tekâlidi olarak resmedilirken
diğer yandan tevhide aykırı unsurlar ilga ve iptal edilerek hac ibadeti-
nin bir parçası haline getirilmiştir.
125
Yeni dinde deve, sığır, koyun vb.
hayvanlar üzerinden Müslümanlardan alınması istenen zekâtın da bu
vergi ile ilişkisi söz konusudur. Muhtemelen fakir fukaranın yediril-
mesi mabedin ve görevlilerin ihtiyaçlarının giderilmesi için, Kusay’dan
itibaren Kureyş’in bir geleneği olarak Mekke zenginlerinden, hacca ge-
lenlerden ve ticarî faaliyetlerden alınan bu vergiler, Kur’ân’da zekât
olarak tecessüm ve teşekkül etmiştir. Kur’ân, fakir fukaranın ihtiyaç-
larının karşılanması ve sosyal işlerin yürütülmesi için cahiliye döne-
minde kabile ve Mekke şehir senato/parlamentosunun (dâru’n-nedve)
tebaalarına koymuş olduğu bu vergileri devam ettirmiştir. Özellikle
Arabistan yarımadası devletleri tarafından alınan öşür vb. vergile-
rin, yine Mekke şehir devletinin almış olduğu “rifâde” vergisinin daha
çok dinî mahiyette olduğu
126
düşünülürse kendisini çevreleyen tarih
ve kültürle diyalektik bir ilişki içerisinde olan, o günkü toplumların
teamüllerini göz ardı etmeyen Kur’ân’ın bu tür vergilerden bağımsız
121 Bkz. İbn Hişâm, es-Sîre, c. I. s. 130, 136; Süheylî, er-Ravdu’l-Ünf, c. II, s. 41, 55; İbn
Habîb, el-Munammak, s. 32; Taberî, Târîh, c. II, s. 260; İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, c. I, s.
623; Fâsî, Şifâu’l-Ğerâm, c. II, s. 91; Muthir b. Tâhir el-Makdisi, el-Bed’ ve’t-Târîh, Me-
ktebetu’s-Sekâfeti’d-Dîniyye, Bûr Saîd, yy. ty. c. IV, s. 127; Hasen, Hadâratu’l-‘Arab, s.
189; Fatma Hatice Işılak, İslam Öncesi Mekke’nin Siyasi Yapısı, Yayımlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi, İstanbul 1995, s. 54-56; Mehmet Ortakaya, İslam Öncesi Hicaz Bölgesi
Araplarının Din Anlayışları
, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1995, s. 89-90.
122 İbn Hişâm, es-Sîre, c. I, s. 130; Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. I, s. 195; Taberî, Târîh, c. II, s.
260; Süheylî, er-Ravdu’l-Ünf, c. II, s. 41; İbn Kesîr, el-Bidâye, c. II, s. 208; Cemîlî, Kabîletu
Kureyş
, s. 157; Neşet Çağatay, a.g.e., s. 119; Berrû, Târîhu’l-‘Arab, s. 176.
123 İbn Düreyd, el-İştikâk, s. 282; Alî, Târîhu’l-Arabi’l-Kadîm, s. 152.
124 Alî, Târîhu’l-Arabi’l-Kadîm, s. 152.
125 Bkz. Bakara, 2/196; Hac, 22/26-37.
126 Salih Tuğ, a.g.e., s. 10; Bakkal, a.g.e., s. 208.
Dostları ilə paylaş: |