Issn: 2148-6026. Yakın Doğu Üniversitesi Adına Sahibi Owner on Behalf of Near East University



Yüklə 3,32 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə35/92
tarix17.09.2017
ölçüsü3,32 Kb.
#205
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   92

78
 
Y
akın
 D
oğu
 Ü
nİversİtesİ
 İ
lahİYat
 F
akÜltesİ
 D
ergİsİ
olması elbetteki düşünülemezdi. Çünkü herkesten kendi imkânları öl-
çüsünde alınan rifâde vergisi
127
 ve cahiliye döneminde “emvâlü’l-mu-
haccere” denilen Allah ve diğer ilahlar adına taktim edilen hediyeler/
adaklar, kurbanlar, ganimet hisseleri, düşmandan alınan silahlar ve 
mahsuller
128
 o günkü toplumun iktisadî, içtimaî, kültürel ve dinî kod-
larını oluşturmaktaydı.
b. Zekât, Sadaka ve Vakıflar
Gerek cahiliye döneminde gerekse de Kur’ân’da yer alan zekât, sa-
daka  ve  öşrün  o  dönem  insanının  mülkiyet  telakkileriyle  bağlantılı 
olduğu anlaşılır. Çünkü cahiliyede yeryüzündeki mal ve akar türün-
den her şeyin Tanrıların mülkü olduğu, insanın ise bu ilahlara şükür 
ve onların koydukları farzları yerine getirme karşılığında faydalanma 
haklarının olduğu düşünülürdü. Tanrıların haklarını gözetme işinden 
sorumlu mabetlere, mülkünden faydalanma hakkına karşılık olarak 
taktimeler yapılırdı. Güney Araplarında görülen her şeyin Tanrıların 
mülkü olduğu fikrinin, yerin ve yeryüzünde olan bütün mal ve mül-
kün Allah’ın olduğunu kabul eden İslamî bakış açısına oldukça yakın 
olduğu
129
 görülür.
Gataban kitabelerinde mabedin, ilahlar adına insanların kendileri-
ni ve amellerini temizleyen zekât ve mal türünden vergiler aldıklarını 
ifade eden pek çok belge yer almaktadır.
130
 Aynı şekilde Yemen Arap-
larında da devlete, zekât ve çeşitli ziraî ve ticarî vergiler ödenmektey-
di.
131
 Yunan tarihçi Plinus’un da, Yemenli tüccarların, alıp sattıkları 
mallardan Şebva tapınağına zekât verdiklerinden bahsetmiş olması
132
 
bunu teyid etmektedir. 
İslam’da Müslümanlara farz kılınan “zekât”, Babillilerde “zakûtû” 
olarak  biliniyordu.
133
  Benzer  şekilde  Ahd-i  Kadîm’de  ekin  sahipleri, 
Tanrı’ya  sunulmak  üzere  ürünlerinden  kâhine  verdikleri  ve  toprak 
mahsullerinin öşrünü kâhinlere, yetimlere, fakirlere, gariplere, dulla-
ra ve muhtaçlara taktim ettikleri ve Ahd-i Cedîd’de de pek çok yerde 
buna işaret edildiği görülür.
134
 Kur’ân’da da İsrail oğularına, Hz. İsa ve 
127 İbn Hişâm, es-Sîre, c. I, s. 130; Cevad Ali, a.g.e., c. VII, s. 55-56; Cemîlî, Kabîletu Kureyş
s. 156.
128 Hamidullah, a.g.e., c. II, s. 141; Salih Tuğ, a.g.e., s. 13; Bakkal, a.g.e., s. 209; Berrû, 
Târîhu’l-‘Arab
, s. 183.
129 Cevad Ali, a.g.e., c. XIII, s. 154-155. 
130 Cevad Ali, a.g.e., c. IX, s. 313.
131 Berrû, Târîhu’l-‘Arab, s. 91.
132 Çağatay, a.g.e., s. 32.
133 Cevad Ali, a.g.e., c. IX, s. 316.
134 Matta, 23/23; Luka, 11/42; 18/12; Kur’ân’da zekâtın müteradifi olarak medenî ayetlerde 
12  ayrı  yerde  türevleriyle  zekât  anlamında  kullanılan  “sadaka”  kavramı,  yoksullara 
karşılıksız yardım manasında Eski ve Yeni Ahid’de de yer almıştır. (bkz. Levililer, 19/9-
10;  23/22;  25/35;  Yasanın  Tekrarı,  10/18-19;  15/9-11;  Eyüp,  29/12;  Matta,  6/2-4, 
19/21; Markos, 10/21, 12/41-44; Luka, 11/41), Benzer şekilde bu kelimeyi muhtaçlara 


Cahileye Döneminde Malî Yükümlülükler ve Bunların Kur’ân’daki Yansımaları
 
79
halkına zekât vergisinin emredildiği yer almıştır.
135
 Bu nedenle Tesni-
ye ve Levililer’de Musa’nın İsrail oğullarına, kâhinlerin (din adamları) 
ve heykelin hizmeti için öşrü farz kıldığından, kilisenin ilk asırların-
da  öşrü  ödemenin  Hristiyanlığın  da  vasiyetleri  arasında  yer  aldığın-
dan  hareketle  Luvis  Şeyho,  zekât  konusunda  İslam  şeriatının,  Ehl-i 
Kitab’ı, Yahudi ve Hristiyanları taklit ettiğini ileri sürmüştür.
136
 Güney 
Araplarında da mabede ve hayır işlerine harcanmak üzere zekât ola-
rak mahsullerden mabede öşür taktim edilirdi. Bu muhtemelen Müs-
lümanlarda  olduğu  gibi  zengin  kimselere  farz  kılınmış  idi.  Sığırdan, 
deveden ve ekinden gönüllü olarak Tanrılara yaklaşmak için mabede 
putların adına malların zekâtını taktim ederlerdi. Sâibe, Hâm, Vesîle 
vb. cahiliye ehlinin ilahlarına tahsis ettiği taktimeler, bu kabildendi.
137
 
Bunu da mallarını temizlemek ve yeni mallarını artırmak ve bereket 
olması için yaparlardı.
138
 Çünkü İbranilerde ve bu kültürün etkisinde 
olan Araplarda elbise ve beden temizliği, abdest, teyemmüm ve zekât 
gibi ritüellerin ruhu arındırdığına inanılırdı. Ve bu amaçla bu sembol-
ler yerine getirilirdi. Dolayısıyla hayvanlardan, mahsullerden ve ticarî 
eşyalardan ilahlara taktim edilen sunuların malı temizleyip bereket-
lendirdiğine dair cahiliye Arapların zihinlerinde varolan köklü itikat-
lar, Kur’ân’a da yansımıştır. Kur’ân bu cahiliye Arap itikatlarını “Onla-
rın mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir 
sadaka (zekat) al…”
139
 “Allah…sadakaları ise artırır (bereketlendirir)”
140
 
şeklinde talep ve ihbarî ifade formunda resmetmiştir. 
Cahiliye döneminde ilahlara büyük ve küçükbaş hayvanlardan ve 
yerden çıkan ürünlerden pay ayrıldığı ve bu uygulamaların bir huku-
kunun olduğu görülür. Cahiliye Arapları kendilerine sıhhat ve bereket 
versin, onları hastalıklardan korusun diye ilahlara hayvan ve insan-
lardan kurban, çeşitli yiyecek ve içeceklerden, altın, gümüş gibi süs 
eşyalarından, ekinlerden, güzel kokulardan buhur ve hediyeler sun-
maktaydılar.
141
 Mekke ve Tihâme’nin Güneyinde Sebe’nin Kuzeyinde 
ve yoksullara tasadduk anlamında cahiliye dönemi Arapları da isti’mâl etmişlerdir. Bkz. 
Cevad Ali, a.g.e., c. IX, s. 316.
135 Bakara, 2/83; Mâide, 5/12; Meryem, 19/31.
136 Luvis  Şeyho  el-Yesûî,  en-Nasrâniyyetu  ve  Âdâbuha  beyne  ‘Arabi’l-Câhiliyye,  Dâru’l-
Meşrik, 2. Bsk., Beyrut 1986, s. 396.
137 Tarih kitaplarında cahiliye Arapların, Hâm, Bahîre, Sâibe ve Vasîle denen belli vasıflara 
sahip hayvanları Tanrılara vakfettikleri, onlar için ayırdıkları ve onları Tanrılar adına ser-
best bıraktıkları kaydedilir. (Bkz. İbn Hişâm, es-Sîre, c. I. s. 89-91; Alûsî, Bulûğu’l-Erab
c. III, s. 36-39) Kur’ân, cahiliye Arapların ilahlara taktim ettikleri bu hayvanlara ve ürün-
lere  atıf  yapmış
 
ancak  taktimelere  başka  ilahları  karıştırdıkları  için  taktime  şerîklerini 
reddetmiştir. Bkz. Maide, 5/103; En’am, 6/136-140.
138 Cevad Ali, a.g.e., c. IX, s. 316.
139 Tevbe, 9/103.
140 Bakara, 2/276.
141 Bkz. Alûsî, Bulûğu’l-Erab, c. III, s. 40-41; Berrû, Târîhu’l-‘Arab, s. 96, 240, 303; Cahili-
yede  çöl  ve  şehir  sakinlerinin  ilahlara  kurban,  ekin,  mahsül  vb.  hediyeler  sundukları 
konusunda  bkz.  Hişâm  b.  Muhammed  el-Kelbî,  el-Asnâm,  (Tah.  Ahmed  Muhammed 


Yüklə 3,32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə